2 Eylül 2008 Salı

İftar Çadırında Unutulmaz Akşam

Bizlere bizi hatırlatan her önemli günde, arkadaşlarıma çeşitli kartlar hediye etmeyi kendime adet (hobi de denebilir) edinmişim. Mübarek Ramazan'ın başlangıcı vesilesiyle yukarıdaki kartı tasarladım, bastırıp arkadaşlarıma dağıttım.

Hayırsever arkadaşlarımdan birisi, bir yardım derneğinin yönetim kurulunda, ihtiyaç sahibi insanlara hizmet etmeye çalışıyor. Kartı eline alınca çok sevindi, belki de kendisi gibi duyarlı olmaya çalışan birilerinin en azından manevi desteğini hissettiği için.

"İlk iftarını bizimle yap. Bu akşam muhakkak görmelisin orayı", diye heyecanlı bir şekilde elimden tuttu. Dernek olarak Ramazan'ın her günü için, kentin yoksul mahallelerinin ikisinde 1000 kişilik iftar çadırı organize etmişler. İftar vakti yaklaştığında, arabasına atlayıp çadırın kurulduğu yere gittik. Mahalle halkı toplanmış merakla olup biteni izliyordu. Belli ki ilk defa mahallelerinde böyle bir organizasyon yapılıyor. Çocuklar oraya buraya koşturuyor, parlayan gözleriyle aşçıların düzenledikleri masalara bakıyordu. Ezanın okunmasına 20 dakika kala herkes sıraya girdi, simalarda bir coşku, bir sevinç, bir minnettarlık, bir şükür ifadesi.

Doğrusu ben de ilk defa bulunuyordum böyle bir ortamda. İnsanların iftardaki o gülümsemeleri, pozitif bakışları beni derinden etkilemişti. Açlığımı unuttum, bir kenara oturup sıradan geçenleri izlemeye koyuldum.

Ezana 5 dakika kala arkadaşımla birlikte biz de sıraya girdik. Yemeğimizi alıp bir masaya oturduk. Arkadaşımın gözlerinde de aynı sevinci gördüm, yardım etmenin mutluluğu yansımıştı bakışlarına. Masa başlarında oturan ailelere bakarak, "Ben de ailemi getireyim, burada iftar yapalım hep birlikte, güzel olur", diye içindekini söyledi ve devam etti sözlerine: "Aslında bu çadırlar sadece fakire değil, onlarla kaynaşması gereken zengine de hitap ediyor."

İftarımızı yaptıktan sonra arkadaşımın evinde çay içip bir güzel sohbet ettik. Evime döndüğümde, bu akşamın hayatımın en unutulmaz anlarından birisi olduğunu düşündüm. Allah'a şükrettim, onun aciz bir kulu olma şerefine sahip olduğum için.

İnsanların gıdadan ve günahlardan uzak durarak kendi nefislerini terbiye etmeleri gereken bu mübarek zaman dilimi, insanın sadece kişisel yönünü değil, sosyal hayatını da ilgilendiren bir dönemdir. Ramazan sadece kendini anlamaya değil, başkalarını keşfetmeye de teşvik eder.

Başkalar, ötekiler, yabancılar ... insanların birbirine çok yakın yaşadığı, fakat çok uzak kaldığı "yabancılaştırılmış" toplumlar, Ramazan gibi, zenginiyle fakirini, varsılıyla yoksulunu, her kesimden "kardeşleri" bir araya getiren günlere yeniden ihtiyaç duyuyor.

1 yorum:

Hayat dedi ki...

Hârikasın yine... : ))
Eve gelip de sofrayı hazır bulmak gibi bir şey bu, hele ki yorgunsanız, nasıl da makbule geçiyor...
Sağ ol Sefer, güzel duyguların, iyiliklerin dâim ve makbul bulunsun..
Hayat