11 Eylül 2008 Perşembe

Su, Yolunu Bulur...


Bana Bir Şarkı Söyle

Özledim sesini ne olur konuş
Bir gül açtır zamanların ötesinden
Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel
Gök mavisinden, deniz mavisinden
Bana bir şarkı söyle
İçimde bir şey kımıldıyor
Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum
Bir baksana ne haldeyim deli divane
Yaralıyım, çaresizim umutsuzum
Bana bir şarkı söyle
Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt
Dökül karanlığıma ışıklar gibi
Al beni, en uzaklara götür
Sesin aksın içimde bir pınar gibi
Bana bir şarkı söyle
Bütün renkleri kat birbirine
Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan
Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi
Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan
Bana bir şarkı söyle
Bazen kar nasıl hazin yağar bilirsin
Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı
İşte öyleyim, kapkarayım bu gün gel
En hüzünlü sesinle, en dokunaklı
Bana bir şarkı söyle

Ümit Yaşar Oğuzcan

Kaldığımız yerden devam ediyoruz..İlk bölümün linki:

http://hayateylul.blogcu.com/3709115/

Yazmamak için direndim âdeta..Ne gerekiyorsa yaptım sıra yazmaya geldiğinde, konu haricinde..Varsa hesaplaşmalarım bitireyim kendimle..Yazayım ve içimden atayım..Geçenlerde bir bölümünü ilk kez küçük kızıma anlattığımda ağlamıştı prensesim.. :)

Son 1 haftadır geziyor küçük hanım..Bu Pazar, Capitol, Atlantis' e gitmişler..

Anne, diyor oğlum; senin bu kızın psikopat, inanılmaz bir şey..!!!

20 metre yüksekten aşağıya atıyorlar seni, hiç korkmadım diyor. Raylarda aşağı doğru kayılan, hızla düşme, boşluk duygusu yaşananlarda da öyle..

Aslında ben bile bir tuhaf olurdum, hakikaten şaşırdım.. :)

Akşama, daha doğrusu sabaha kadar Knight oynar, acayip yaratıklarla savaşırsa böyle oluyor insan demek ki, dedim...

Sınav (okul) tercihlerini abisi yaptı, ne yazdığını da bilmiyorum.

Başarı durumu hiç fena değil..Bu da çok okumasının getirisi zannederim.Kahvaltıda, serviste, yatarken, her boş- dolu ânında...

Dün geceye dönelim..Teyzemize gittim.Hava sıcaktı, bahçede oturmayı tercih ettik.Epeyce bir süre, keyifli bir sohbete tutuştuk..

Gökyüzü neden zifiri karanlık değil, niye bu mavimsi görüntüsü, diye düşündüm..Karşıdaki tarihi yapıya baktım, fenerlerin aydınlığında ağaç ve çalılıkların aldığı renklere...

İlle de bir şey ikram etmek istedi, meyvede karar kıldık.

Bu arada saat 23 olmak üzereydi ve ben yürüyüşe çıkamamanın sıkıntısını taşıyordum.Gidip sitede kapının önünde yürürüm bari, diye düşünüp kalkmaya davrandığımda, 'uykum gelmedi benim daha, biraz daha otur da öyle gidersin..' dedi.

Şöyle yapalım, sen kapının önünde otur biraz ben de bu alanda yürüyeyim, vücudum eksikliğini hissediyor, huzursuz oluyorum yürüyemediğimde, dedim.

Tarihi binanın bahçesinde yürü ben de senle iki tur atarım, sonra bir masada otururum, sen devam edersin, ben de biraz hava almış olurum, dedi.

Öyle yaptık sonuçta..Bekçiler tanıdık, komşu olunca açılmaz kapılar bize açıldı.Çok büyük bir bahçe kaç dönümdür net bilmesem de...Çocuklar gibiyim, gülümseyişime engel olamıyorum, öylesine memnun, huzurlu...

Yürüyüş- hafif koşu temposunda 40 dakika kadar turladım..Ağaçların sarkan dallarına dokunuyorum kimi zaman zıplayıp..Meraklı, keşif ruhu taşıyan bir büyük- çocuk, yeni alanlara, patikalara sapıyor, çimenlerde koşuyor, arada yavaşlıyor, kelebek ağacının baygın kokusundan derin nefesler çekiyorum içime..Koklarken öpüyorum, derken, acaba diyorum diğer daldaki çiçek kıskanır mı, hadiii, onu da koklayıp öpüyor, okşarcasına dokunuyorum diğerlerine de..Pembeleşti yanaklarım, ter attım epeyce de..Çok yakın olmasına rağmen ormanlık alan olduğu için arabamla gidip- döndüm.

Bu akşam tekrarlarız diye düşünmüştüm ve öyle konuşmuştuk, bir başka programım nedeniyle vazgeçtim.

.......................

Hastanede kalmıştık, değil mi?

Yine uzak geçmişe dönelim yakın geçmişten ve bakalım neler yaşamışız?

Beyin ameliyatının köşesinden döndüm..Şükür gerek kalmadı.

Acılar..rahatsız eden ışık ve ses..çok yorgunluk hissi..uğultu..ağrı kesicilerin kesmediği ağrı duyusu..

Uyuyamıyor, sadece zaman zaman dalıyorum.

Çok ilgi gösterilen bir hastayım, bu şaka yollu dile getiriliyor da..:)

İki kişiyiz acısı çok şiddetli olan bir kanser vakası bir de ben...

Doktor adayı arkadaşlarım, onların hemşire arkadaşları nöbetleşe kalıyorlar yanımda..

Getirilen o kadar çok yiyecekler, meyvelere dokunamıyorum bile, hiç bir şey yemek istemiyor, serumlarla besleniyorum.

Yalnızca bir kez görümcem soruyor ne istediğimi, bezelye diyorum niyeyse..9 günde yiyebildiğim tek o yemek olmuştur halen hatırlarım.

Biliyor musunuz insanlar zor durumlarda yanlarında olanları kolay unutmazlar diye düşünüyorum.. :)

Hastaneden ben 4 nişanlım 5 kg kaybetmiş olarak çıkıyoruz.

Bir doktor arkadaşımın o dönemden söz ederkenki şu sorusu garibime gitmiştir:

'Kaldığı sürece başucunda diz çökmüştü.Bir daha hiç öyle diz çöktü mü karşında?'

Şükürler olsun..! Nihayet, günlerden sonra eve çıkıyorum ve ancak eve çıktığım gece uyuyorum. Bu duyguyu da unutamam...

Eve çıktım ama tedavim devam ediyor.O arada yarıyıl tatiline girmiş okul, bu benim için bir avantaj oluyor.Ev istirahatına devam...

Allah' ım..! Sapasağlamken bir anda acziyet duygusu, başkasına yarı bağımlı hale gelmek..

Nasıl ağır gelmişti benliğime, nasıl için için kemirmişti beni..

Lütfen..elimizdeyken bilelim sağlığımızın değerini..çok geç olmadan..yoksunluk duygusunu yaşamadan..!

Şükretmeyi unutmayalım, nimeti çoğaltan şükürdür bilirim...

İlk banyom..Doktorlardan izin, gayet dikkatle yaptırılması gerekiyor.

Onca gün su yasak olmuş bana, ferahlığı.. Temizliğin o iç açıcı tazeliği...

Saçlarım...saçlarımı kesmek istemiyorum..! diyorum.

Bir kez merak edip bir saç telimi ölçmüştüm o zaman, hatırlıyorum, 63 cm. idi.

Hastaydım onlara, günde kaç kez taradığımı söylemeyeyim, inanmazsınız.. :)

Ya dümdüz fönlenirdi ya onlarca minik bukle ayrı bir masumiyet katardı halime- tavrıma..

Kayınvalidem hâlen anlatır, beni ilk görmeye geldikleri zaman bir sebeple ayağa kalkıp arkamı döndüğümdeki şaşkınlığını..

Neyse, fazla dramatize ettim sanırım, onlar şimdi kanla karışmışlardı, kaza sırasında burnumdan gelen..

Yine de kıyamıyordum işte..Saç dediğin nedir ki kızım, sen iyileş yine uzatırsın ne olacak, kesilmedi sonuçta, gayet dikkatlice kremlerle taranıp kurtarıldı.

Durumum canımı sıkıyor, az toparlandığımda nişanlımı karşıma alıp konuşuyorum:

'Bak, seni tanıdığımda, evlenmeye karar verdiğimde böyle değildim.Bu bana ağır geliyor. GEL, AYRILALIM..! '

Zor konuşuyorum, ses tonum boğuklaşıyor ağlamaklı halimden ve kendimi kasmamdan, gözyaşlarıma engel olamıyorum ama kararlıyım, ayrılmak istiyorum.

İlk kez ağladığını görüyorum onun, perişan yüz ifadesiyle, acı çektiği her halinden belli,

—Seni, diyor her halinle, her şeyinle seviyorum.Her ne olursa olsun vazgeçmem senden..!

Üstelik biz nikâhlıyız, yalnızca düğünümüz yapılmamış.Eğer evlendikten sonra geçirseydin bu kazayı, seni terk etmem mi gerekirdi? Böyle bir şey olabilir mi? Bunu sen bana yapar mıydın?

Bir süre sonra ailesinin yanına dönüyor.O arada ben ilaç tedavisine devam ediyor, okula gidiyor,dersleri takibediyor, laboratuar çalışmalarını tamamlıyorum.

5-6 ay sonra kontrole gittiğimde gülümsüyorum doktoruma.. :) Gözlerine inanamıyor doktor, öylesine şaşkın ki..

İşte o zaman öğreniyorum ben iyileşmeme ihtimalimin ne kadar yüksek olduğunu, nişanlımın bunu bilmesine rağmen gösterdiği olgun tavrı..şaşırıyorum..

Açık söyleyeyim, bu bana söylenilseydi evliliğe kesin yanaşmazdım diye düşünüyorum ve iyileşmek için her gün adım adım ümitle aynaya bakmazdım.

Bir ayrıntı daha..Aynı aynaya daha öncesi de baktığımı hatırlıyorum ciddi bir hayranlıkla..Dışarı çıktığımda bakışlardan boğulduğumu hissedecek kadar da güzel bir kızdım.

3 ve 4. sınıfta okutulup iki yılın dersinden bir anda sınava girdiğimiz iki ana dersimiz vardı, fakültenin en zor dersleri..Yalnızca onları sonbahara bıraktım, imtihanlarına hiç girmedim bile..Neymiş, yüksek notla geçecekmişim.

Başardım da Allah'ın c.c. izniyle...

Sonrası mı?

O kadar çok şey oldu ki ve hayat yolculuğu hâlen devam ediyor.

Yaşadıklarımdan dersler çıkarmayı az- çok öğrendiğimi sanıyorum ve çevreme, kendime, olaylara, insanlara alıcı gözüyle bakmayı; ömrümü kayda değer kılmanın arayışı, gayreti içerisindeyim şimdi..

Dilerim bunu da başarmak nasibolur.. :)

Sevgimle...

Hayat

Hiç yorum yok: