Ramazanlar İman Aşısı Yaparlar
Halit Fahri Ozansoy,çocukluğunun Ramazan’larını şöyle anlatıyor :
“Ramazan’a bir hafta kala Terazi sokağının iki numaralı evinde bir şenlik havası esmeye başlardı.Bir taraftan ev baştan aşağıya gıcır gıcır yıkanır,tencereler,sahanlar kalaycıya yollanır,çatal kaşık bıçaklar ovulur,sofra bezi ve peçeteler ütülenirdi”
Böyle hummalı bir şekilde Ramazan beklenirken,yüksek bir yerden hilali ilk gören bir gözcü,iki şahit önünde,kadının huzurunda hilali gördüğünü ispat eder ve ramazan davulu ile rûyet-i hilâl şehre ilan edilirdi.
Ondan sonra iftarı,sahuru,teravihi,hayr-u hasenatı ile yoğun bir ibadet ayı başlardı.Cenab-ı Hakkın kullarına lûtfettiği bu mübarek ay,toplumun büyük kesimi tarafından güzel değerlendirilirdi.Büyük camilerin minareleri arasına “Hoş geldin ya şehr-i Ramazan” yazan mahyalar kurulurdu.
Erkekler namazlarını kalabalık bir cemaat ile camilerde kılarlar,sonra güzel sesli hafızlardan mukabele dinlerlerdi.Akşama doğru,renkli uçurtma kâğıtlarına sarılı pidelerini alanlar evlerine gelir,zaten hazır olan iftar sofrasına bütün ev halkı beraber oturur,topun atılışı beklenirdi.
Top atılır atılmaz oruç zemzem veya hurma ile açılır,sonra da yemeğe başlamadan bir tepsiye dizilmiş iftariyeliklerden biraz yenilirdi.Her evde akşam,iftara misafir geleceği hesaplanarak,yemekler bolca tutulur,artanlar da fakir fukaraya dağıtılırdı.
İftardan sonra sofralar toplanır,seccadeler serilir,bir hafız efendi ev halkına ve iftara gelenlere teravih kıldırırdı.Tabi bu teravihten sonra sohbet faslı başlar,hizmetkârlar gelen misafirlere,kış ise yanında leblebi ile boza,yaz ise limonata ve değişik şerbetler ikram ederlerdi.
Osmanlıda Aile Hayatı
Halûk Sena Arı Sayfa : 75-76
Dünyanın Döngüsü Hep Mi Aynı?
-
Okuduğumdan beri hiç aklımdan çıkmıyor. Peru'daki arkeologlar, üç antik
kültürün güç merkezi ve İnka öncesi bir efsanenin merkezi sayılan kuzey
kıyısındaki...
6 gün önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder