25 Kasım 2008 Salı

GERÇEKTEN DOĞRUYA, DENİZ KABUKLARININ YOLCULUĞU...


GERÇEKTEN DOĞRUYA, DENİZ KABUKLARININ YOLCULUĞU...
Uzun uzun yıllar evveldi....
Uzak sahillerin, nemi yaprağı üzerinde, yemyeşil ormanlarında güzeller güzeli bir kız yaşarmış....... Adı yokmuş.. Bir isme de, ihtiyacı yokmuş zaten.
Duyamaz ve konuşamazmış, O......
Tüm gün topladığı deniz kabuklarıyla uğraşırmış sadece..... Her sabah uyandığında, “acaba bugün, hangi deniz kabukları bulma şansına sahibim” diye merak duyarmış..... Kime sorsanız, tüm deniz kabuklarının birbirine benzediği o uzun sahillerde, o aylardır yıllardır hep mutlu ve her günü ayrı bir umut ve güzellik içinde, heyecanla yaşamaktaymış.....
Çünkü O
zamanın, sevenler için sonsuz olduğuna inanırmış...... Çünkü O, zamanın, sevinenler için kısa üzülenler için çok uzun, korkanlar için çok hızlı , bekleyenler içinse çok yavaş olduğunu, bilirmiş......
O, sonsuzu seçen, seven , ama çok seven bir yüreğe sahipmiş...... Topladığı ve dokunduğu her deniz kabuğu ile, yüreğine bir parça daha sevgi biriktirmekteymiş...... O, deniz kabuklarında, kulaklarıyla duyamadığı, bilinmez nice sesleri dinlemekteymiş aslında......
Yüreğinin kumsalları ve suları, ona hiç gitmediği, hiç görmediği kıyıların, nice
hikayelerini anlatır durularmış...... Dünya, onun yüreğinde atarmış... Dünya, onun yüreğinde ses verirmiş evrene...... O, dünyayı yüreğinden işitir, bilir ve yaşarmış......
Bazen işittiklerimiz, yeter sanırız...bildiklerimiz gerçek sanırız.......
Ve bunlar mutlu etmez bizi..... Çünkü mutluluk; duyamadıklarımızda, gidemediklerimizde, fark edemediklerimizdedir.... Oysa, görebildiklerimizden, daha fazlasıdır gerçekler........
Günlük döngüler içinde, Sevdiklerimizle ve kendimizle paylaşabileceğimiz şeylerden uzak kalarak yaşıyoruz hayatlarımızı maalesef..... Hayat bu olmamalı.. Işler hiç bir zaman durulmayacaktır ki, hep yoğun, hep çok olacaktır...... Ama sular bile durulur. Durulur ve durulanır o zaman su; sedeflenir, sakinliğin, dinginliğin tatlı huzuru , derinliği aks olur kumsallarda..... Bu hayattır işte.. Hayat oradadır... Dinlerken, beklerken, izlerken, durulanırken.. Hayat orada yaşanır gerçel anlamda.. Oysa bizler mekanik ve elektronik bir dünyaya hapis vaziyette şuursuz yaşıyoruz, “hayat, bu” diye.....
Yaşamımızı, hayata ve kendimize endeksleyebilmeliyiz...
Gerçekle, doğru arasındaki farkı görebilmeliyiz...... Hepimiz .... Gerçekten mutlu olmak, sadece yüreğin işidir... Yüreklerimize fırsat vermeliyiz..... Her yeni güne başlarken, hangi deniz kabuğuna dokunarak, bilinmedik hangi yaşama katılacağımız şansına gülümseyerek, umutla uyanmalıyız...... Var olmanın güzelliği bu olsa gerek...
Acaba, bugüne kadar, yüreğinizde kaç deniz kabuğu biriktirmişsinizdir ? Sen..., bugün hangi deniz kabuğunu dinledin, ve bugün kaç deniz kabuğu topladın?
Insanın yüreği, belki de, deniz kabuklarından örülü olmalı. Her yürek, bir kumsal olmalı belki de...... Kumsal gibi sonsuz olmalı..... Kum tanelerinin kristallerinde, nice deniz çiçekleri, sedefleri açtırmalı her gün için.. Ve, her mevsimde ebruli olmalı o kumsal, her koşulda kumsalda olmalı varlığımız. Mesela, yazı, kumsal mevsimi biliriz sadece. Fakat, kışın da, oradayızdır..
Insanlar
nedense, kumsalları, sadece yazın fark ederler...... Ne talihsizlik.! Tıpkı, yüreklerimizi de, aynı talihsizliklerle fark edemediğimiz gibi Belki de, maviyi görmek değildir önemli olan.. Belki, bakışlarımız gökyüzüne yöneldiğinde, Önce, uçurtmayı görebilmeli gözlerimiz.. Önce uçurtmayı görebilirsek, mavileri de yakalarız zaten...... Uçurtma, mavidedir nihayetinde....
Eğer her gün, yeni bir var olma çiçeği açıyorsa gözlerimizde ve
Yüreğimizin ebruli kumsallarından, yepyeni deniz kabukları, sedefler toplayabiliyorsak, Yokluk yok demektir, değil mi? VE, her sabah ya da akşam üstleri, Sulanmalı mutlak o var oluş çiçeklerimiz....... Güne ya da akşama başlarken Yürek su ister......Çiy ister... Şebnem ister...... Insanın en yalnız olduğu zaman dilimlerdir, sabahın eri ve akşamüstleri....... Insanın en çok kendi olduğu, kendinde ve kendiyle olduğu vakitlerdir onlar. Doğrularımızdan, gerçeğe yönelik yolculuğun başladığı vakitlerdir. Sonsuza uzanan, uzanması gereken yürekler yollarını çiçeklendirme ve deniz kabuklarını sevgilendirme vakitleridir. Doğrularınıza sahip çıkın. Kendinizi yakalayın. Sonsuzluğu, kendinizden esirgemeyin. Bakın, dinleyin, dokunun, deniz kabuklarının size söyleyecekleri var.. Yüreğinizin, ebruli kumsalından ayrılmayın.
-alıntı-

5 yorum:

Bulbulunyeri dedi ki...

Canım,
her gün merakla bloguna bakıyorum. Bugün kalbimin neresine dokunacaksın diye. Öyle severek okuyorum ki. Benim ve kızlarımın kalbinin nasır tutmaması için bu yazıları okumayı ve okutmayı seviyorum. Bildiğimiz ama unuttuğumuz şeyleri bize tekrar hatırlattığın ve her şeye rağmen hayatın çok güzel olduğunu gösterdiğin için teşekkürler.
Sevgiyle kal.

nazardeğmesin07 dedi ki...

Günün aydın olsun arkadaşım. canım vaktin olunca mail lerine bir göz atarmısın beni anlıcağını umut ediyorum sevgilerimle ..

Tijen dedi ki...

Daha sağlıklı lezzetler paylaşma konusunda çok haklısın. Dilerim hepimiz kendi payımıza düşeni yaparız. Teşekkürler güzel yorumun için.

Unknown dedi ki...

iyi geceler diliyorum öncelikle.
hakkımdaki düşüncelerinizi yazmışsınız.hani demişsiniz ya"Daha da çok hoşuma gideni ise kendinizi ifade ederken yüreğinizi ortaya koyabilmeniz..." diye..ben bundan dolayı öyle mustaribim ki .ne yazık herkes sizin kadar yalın bakamıyor. benim açıkyürekliliğim bilseniz nasıl rahatsız ediyor insanları.
ancak sakın bunu bir yılma olarak algılamayın.hayatımı çok şükür ki doğru kıstaslarla yönlendirme gayretinde oldum ben.en başta dinimin kuralları gelir..ve sonra ahlak kuralları.kurallar konusunda katıyım belki.ve karşılaştığım sıkıntılar bundan kaynaklanıyor olabilir.birde lütfen hep çevremde beni anlamayan insanlar olduğunu düşündürmesin yazdıklarım size.çok şükür ki aynı doğru çizgisinde yürüdüğüm bir çok insan var.hani birine çok kıymet verirsiniz,gözünüzün önünde kayıp gitmesine;hırslarının doğrultusunda yanlış üstüne yanlış yapmasına dayanamazsınız ya.benimki böyle bir şey aslında.hani gayret edersinizde değişen hiçbirşey olmaz.ve düşünmeye başlarsınız;
verdiğim değeri hakettimi diye.işte tamda böyle günlerin bocalamasındayken yazdım size.
yoksa her zaman yüreğimin sahillerinden binbir çeşit deniz kabukları toplamayı becerebilenlerdenim çok şükür.belkide doğrularıma sahip çıkma adına yaşadım bende beni inciten olayları.
ancak öncede yazdığım gibi..almam gereken dersler de varmış demekki diyorum şimdi.sağlıklı dostluklar kurmak adına bilmediğim bir şeyler varmış.öğrenmiş oldum.
güzel bir söz vardır bilirsiniz."HER DOST DOSDOĞRU DOST OLMUYOR"
benim kısmetime de böylesi çıkmış demek ki..ve ben hakettiğinden çok değer vermişim.
şimdi;
derin bir nefes aldım.
ve sahillerimde yeni birşeyler aramaya gidiyorum.
kimbilir bunca yaşadıklarımdan sonra,orada deniz kabuklarının içine gizlenmiş şahane inciler de bulabilirim.ne dersiniz?

Hayat dedi ki...

Herbirinize ayrı ayrı teşekkürler...
Zerrece faydalı olabilirsem kendimi mutlu sayacağım. : )

Olgun olmayı başarabilmek kolay değil,arkadaşlar...
İnsanları olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmek gerek...
Biz yalnız kendimizi değiştirebiliriz.
Kendimizi değiştirebildiğimizde zâten başkalarının kusurları daha az gözümüze batacaktır ya da daha hoşgörülü yaklaşabileceğizdir.
Kaldı ki herbirimizin yeterince eksik ve hatalarımızın var olduğuna inanıyorum.
'Su' gibi, 'gece' gibi, 'toprak' gibi yararlı, kusurları örtücü, verici olabilmek dileğimle...
Sevgiler...