14 Kasım 2008 Cuma

Güncel... Günlüğümden...


Başka bir yolu olmalı bunun...

Yazma özürlüyüm diyeceğim -arada söylerim bu sözü- yine inanmak istemeyecek bir çoğunuz...
Klavye harici, duygularımı aktarabileceğim bir yol olmalı.
İlgi alanlarım çok, özel hayatımda, taşınmalar, çocukların durumları vs. ile oldukça dağılmışım.
Buna ilâveten...
Geçen gecenin geç vaktinde bir şeyler yazma isteğiyle bloga girdim.Bir mesaj oldukça canımı sıkıp, düşünmeme vesile oldu.
Yazamadım, kilitlenip kaldım. İki gündür de bu kilidi çözemiyorum.
Olaylar, son bir iki yılda internet ortamında tanışıp- yazıştığım arkadaşlar arasında cereyan ediyor.
Sessiz kaldım sadece, epeyce üzüldüm de...
Hassas bir konu, taraflarla yazışıp- konuşmakla da olsa bir arkadaşlık hukukumuz olmuş.
Kimseyi incitmeyi sevmem, âdil olmak -olmaya gayret etmek- olmazsa olmazımdır.

...
Daha genç olduğum dönemler... Babam hayatta henüz...
Ona karşı davranışında hatalı bulduğumdan bir yakınımıza tavırlı davranıyorum. Kırgınım ve hissettiriyorum.
'Yapma kızım' diyor babacığım...'Benim yüzümden yakınlarınla aran açılsın istemem. Sen su ol evlâdım.Sudan daha yumuşağı yoktur, döküldüğü kabın şeklini alır. Bununla birlikte hayat kaynağıdır, çok değerlidir.'

Dikbaşlılık ve gurur.. Gençlik ve inatçılığı da listeye ekleyelim. Ne kadar törpüleyebildim bu özelliklerimi bilemem. 'Ben' liğimi kırmaya çalışıyorum.Tüm yaşanılanlarda sevinç ya da keder beilirtisi vermekte aşırılığa kaçmamayı öğrenebilir, uygulayabilirsem, kısaca 'teslimiyet' , 'rıza' gösterebilirsem O'ndan geldiğini bildiğim her şeye; inşallah 'muvaffak olmak nasiboldu..' diyeceğim.

Hissediyorum, bana öyle geliyor ki yaklaşıyorum inşallah..

80 li yaşlardaki annemi görünce [(müthiş onurlu, hanedan bağlantımız varsa eğer, kesin ondan gelmiştir..)] : )) ] başaramayacağım, inat ve gururumu yenemeyeceğim korkusuna kapılıyorum.

Bir de şu sözü hatırlarım sıkça:

SEVGINDE OLCULU OL EY GONUL, SEVDIGIN DUSMANIN OLUR BIRGUN,DUSMANLIKTA KATI OLMA EY GONUL, DUSMANIN DOSTUN OLUR BIRGUN...

Dost ve Düşman
10/11/2008 ·
Hazret-i Ali, oğluna yazdığı vasiyetnamesinde dostluk ve kardeşlik hakkında çok önemli tespitlerde ve tavsiyelerde bulunmuştur. Bu vasiyetnameden bir alıntıyı dikkatinize sunuyorum:

"Öfkeni yen! Sonucu bakımından bundan daha tatlı, bundan daha lezzetli iksir görmedim ben. Sana sert davranana karşı yumuşak ol, belki o da yumuşar."
"Düşmanına üstünlükle muamele et, bağışla onu. Bu hem ona dost oluşun, hem bağışlaman bakımından iki zaferin de en tatlısıdır. İki zafer vardır bunda: üstün olmak ve onun gönlünü kazanmak."
"Senden ayrılan kardeşini sen bul, gün olur, eyyam olur, belki döner, gene sana gelir. Senin hakkında iyi zan besleyenin zannı gerçekleşir."
"Seninle arasındaki dostluğa güvenerek kardeşinin hakkını yitirme; hakkını yitirdiğin kişi kardeşin değildir senin."
"Ehline karşı kötü kişi olma, sana rağbet etmeyene rağbet etme. Sen kardeşine iyilik ettikçe o senden ayrılmaz, sen ona ihsanda bulundukça o sana kötülük etmez."
"Sana zulmedenin zulmü, gözünde büyümesin. O kendi zararına, senin faydana çalışmaktadır. Seni sevindirene kötülük etmen, yerinde bir iş değildir."

Alıntı- Sefer Jan
(Teşekkür ederim, sevgili kardeşim.. )

Arkadaşlar, olayların perde arkasını bilmeden çok katı davranmamak gerekir diye düşünüyorum.
Birçok kez, görünenle olanın birbirinden çok farklı olduğunu gözlemlemişimdir.
Görüntü bizleri yanıltmasın.

Arkadaşlıklarımı ve arkadaşlarımı eşim ve çocuklarım dahi kıskandıklarını dillendirmişlerdir defalarca...
Bu bedava olmuyor arkadaşlar..

Bir insana 'Can dostum' deyinceye kadar o epeyce denemeden geçiyor, inanabilirsiniz.

Dostluk öyle ucuz bir şey değil..
İyi arkadaşlık da...

Yaklaşmakta hızlıyımdır, spontane davranırım, içimden geldiğince, doğal, ard niyetsiz...

Sonra elerim de bu bağlantıları, gerçekten hakedene daha fazla vakit ayırmam gerektiğini düşündüğümden...
Tabii elenmeye de açığım, denenmeye de... : ))

Tüm bu aşamalardan sonra kalburüstünde kalanlar aylarca aramasalar da bilirim ki dostumdurlar, bilirim ki iyi arkadaşımdırlar.
Kaldığımız yerden devam ederiz geçen zamana meydan okurcasına...(Şükürler olsun, nasip edene...)
Bu tarifle olacak iş değil. Yaşanır ancak...

Daha arkadaşlarımı anlatamadım bile..Birkaçını yazabildim. Yazılmayı bekleyen ne sevgili arkadaşlarım var. Yılların daha da pekiştirdiği güzellikler, sonsuz şükürler olsun ki...


Teyze gelmiş bugün İstanbul' a, kızının yanına.. Kızı evlendi, İtalya' da yaşıyor şimdi.
Gezmeye gelmiş buradaki evinde bir süredir.
Bugün gelmiş daha, hemen beni aratmış kızına.. Canım benim.. : ))
Kimseyi aramamı istemedi, bir tek seni arattı.. diyor kızı.

Ben kolayına bağlanmam, ne var sende, nasıl bağlandım sana böyle? diye soruyordu bana..
Birbirimize benziyoruz, birbirimize baktıkça kendimizi görüyoruz belki de..

Belki de hattâ şüphesiz ki güzellik ancak Yaratıcı'mızın bizlerdeki tecellisiyle, ruhta O'nun aksiyle oluşmakta..Güzel olanı farketmemek ne mümkün? Yine de her şey O'nun dilemesiyle..O sever, sevdiğine sevdirir dilerse...

'Allah cc herkesi bir şey için yaratmış, seni de sevmek için yaratmış. Sevgi dolusun, herkese, her şeye karşı..' diyordu 'teyze' m...

Düşünebiliyor musunuz, (evlerimiz arasında birkaç yüz metre mesafe vardı) gecenin onbirinde, yanımda tanımadığı iki misafirle kapısını çalıp, üstelik yatağından kaldırıp (beni görünce dayanamazdı birtanem) :

'Ben senin neyinim?' diye sorabiliyordum gülerek...
Hiç tereddütsüz verdiği cevap:
'Kızımsım! '

Nasıl sevilmez böylesine doğal, düşünceli, içten, sade, şeker bir şey yaaa... : )))

Onu tanıyalı iki- üç yıl olmasına rağmen, farklı bir şey sezdim. Hani derler ya:

Derviş dervişi tekkede,
Hacı hacıyı Mekke' de,
... O ve ben birbirimizi dakikada.. bulduk.
Şükürler... : ))


Yine Can dostum' un yazısı kaynadı, oysa onun yüzünden kimselere şakır şakır ' Seni seviyorum' diyemiyorum artık.

Niye söyledim ki sana.. diyordu geçen gün..
Ne güzel şakır şakır söylüyordun sular seller gibi..
Senin doğal halini seviyorum ben, sana böylesi yakışıyor.Bir daha sana hiç bir şey söylemeyeceğim. : ))

Neyse yazayım bari..

Günlerce aradım geçen haftalarda onu...Açılmadı telefonu.
22. Ekim' de aradığımda, biraz da sitemli:

-Sana da ulaşılmıyor, kardeş.. deyiverdim gülerek...
-Ben de seni aradım.. demesin mi?
-Hadi Hacer.. dedim.Defalarca aradım son birkaç günde ve tek bir arama gördüm senden...
-İnan ki tatlım, dedi. Dün bütün gün aradım seni, ulaşılamıyor deyince merak edip sitene de girdim.Yazdıklarını okuyunca rahatladım.
-......' daydık birkaç gün, ziyaretlerimiz oldu.Yoğun tempodaydık, açamadım telefonumu.
İnan, her ânımda benimleydin.Her şeyi seninle birlikte yaşadım.
-Yâ, tabii.. dedim. Başka türlüsü de nasibolmayacak bu gidişle bana... : ))

-Seni neden aradım, biliyor musun? diyorum.
Olayı anlatayım önce:
O arar, ya da ben..
Kapatırken:

-Seni seviyorum.. derim.
-Ben de 'sizleri' seviyorum canım, der.
Bir, üç, beş... Bir gün canıma 'tak' etti:

-Yeter!.. dedim. Seviyorum, diyorum.Ben de sizleri... diyorsun.
Defalarca, defalarca...
Hemen, şimdi, şu dakikada bana: 'Seni seviyorum' diyeceksin!...

Gülüyor:
-Tabii ki seni seviyorum canım.. diyor.
Seni seviyorum demekten nedense hep korkmuşumdur.

.....

sürecek inş.

................


İşte bu arkadaşımla konuşmamızdan satır araları:

-Bu aralar biliyorsun, biraz bıçak sırtında bir hayat sürdürüyorum, çok belirsizliklerim var..diyorum.Cevabı, şu şekilde oluyor:

-Allah cc, o bıçak sırtını sana çok geniş ve güzel bir sırat-ı müstakîme çevirsin.Biliyorsun, pehlivanın gücünü, pehlivanlığının derecesini, rakibinin kuvveti belirler.Yaşadığın zorluklar, sende olan gücü açığa çıkarmak içindir.

Senin adını ben, 'kocayürek' koydum.Öylesine herkesi, her şeyi içine sığdıracak enginlikte bir yüreğin var.O yüreği daha da katlamak, güçlendirmek içindir yaşadıkların, inanıyorum ki...

Evrende, bir şey varsa, onun karşıtı da var, karşıdaki durum seni daha çok belirliyor.Karanlığın şiddetinin derecesi, aydınlığın yakınlığının derecesini belirliyor örneğin..

Karşıya takılmak, seni engellemesin, kendindeki potansiyeli ortaya çıkar.Karşıya takılmadan, kendi gücünün farkına var..

Allah c.c.' ın isimleri hep tek taraflı, O, 'Kerîm'dir,'Rahim'dir....Hep O, tek O...

Yalnızca VEDÛD ismiâzamı ÇİFT yönlüdür, öyle murad buyurmuştur.Hem O, bizi sever ve hem, biz O' nu severiz. Sevgi, çift yönlüdür.Eşler arasındaki muhabbet de öyle..

Ne olurdu, dedim; bu konuştuğun gibi yazabilseydin. Ne çok faydalanırdı, inanıyorum ki, insanlar...

'Senin ruhunun kemâlidir beni konuşturan', dedi, 'bu, seninle alâkalı bir şey, benden değil', 'senin ruhunun neye ihtiyâcı varsa, onu konuşuyorum, gelen sendendir, benden değil; beni konuşturan sensin'...

Şu ânda, dedi, başımı göğsüne yaslamak isterdim, öylece kalmak..

Yanındayım, seninleyim, diye cevapladım.

Yasladım, diye cevapladı.

Onunla olan sevgimiz, teşbihte hatâ olmaz derler, Hz. Mevlâna ve Şems Hz.nin sevgisini hatırlatmıştır bana..Allah c.c. için birbirine vurgun iki ruh...Öylesine kabardı ki içim, taşmak üzereyim yine..Burada ara vereyim yazdıklarıma...Dostlar..Dost olabilen, DOST KALABİLENLER,O'nun için seven, O' nun için buğzedenler,Her ânlarında O'nu yaşayabilenler,SELÂM OLSUN SİZLERE, O' nun SELÂMıyla...Sevgiler, çok çoookkk...Hayat Eylül

Hiç yorum yok: