1 Kasım 2008 Cumartesi


Yok!...
anladım, ayaklarım yere basamayacak benim... : ))
Bu sabah kızımla bir gitar düeti daha yaptık.. Oğlum iki günlüğüne yoktu akşama gelecek inşallah.. Kızlarımın ikisi de farklı programlardalar..
Ben de oturup yeni kayıt (yazı) yapacaktım, yemek hazırlarken bir yandan da...
Tiyatroya gidiyorum, ben kaçtım, size yine eski kayıtlar düştü, üzgünüüüm.. : ( )
Hiç böyle bir üzgünlük ifadesi : ( ) gördünüz mü? : ))
Kaçtım, görüşürüüüz... : ))

***
Dün de benim OKS yolcusu kızımı dershaneye bırakmadan önce:
'Hadi kızım, dedim..gitar çalar mısın bana?'
İşine gelmezse yapmaz bilirim, inatçı şeker..Tongue
1 yıl keman, 2.5 yıl gitar dersi almıştı, sesi de güzeldir, virtüöz olabilecek, dünya çapında üne kavuşabilecek yetenekte bir çocuk diyordu hocası, onın öyle bir ilgisi olmadığını belirteyim tabii..
Yaramazlık yaptık o çaldı, birlikte söyledik, keyifliydi.Tongue

Sanki bahar yorgunluğu yaşıyorum, bugün biraz bakım yapayım, insanın neşesi geliyor, daha iyi hissediyor sanki, ne dersiniz kızlar?

'Hiç olumsuz bir şey yok mu hayatında?'.. diye sorabilirsiniz, olacak tabii, olmasa şaşırırım, biz de çözümlemeye çalışacağız elimizden geldiğince..Pes etmekle olmuyor ki bu işler..Wink


Güzel görmek için güzel bakmak gerek öncelikle..Tabii ki olacak sıkıntılarımız, açmazlarımız..
Sonuçta hayat bir imtihansa eğer ki ben böyle olduğuna inanıyorum, zor sorulara da hazırlıklı olmak gerekmez mi?

Hayat' cım..dediğinizi duyar gibiyim, senin tuzun kuru anlaşılan..Yoo..böyle bir şey iddia etmedim arkadaşlar, ben de çelikten değilim, benim de kırılma noktalarım olabiliyor ne var ki bu bir 'kabul' meselesi diye düşünüyorum.
Beklentiler gerçekleşmediğinde gerçekten istediğimiz şeylerden vazgeçecek miyiz yâni? 500. kez denemeye ne dersiniz???Belki 1500..belki 10500..
Hangi denemenizde başarıya ulaşacağınızı biliyor musunuz, biliyor muyuz? Gerçekten istediğimiz şeylerden vazgeçmeyelim, hayâllerimizden..ümitlerimizden..

İşte hikâyemiz:

kıssadan hisse


''Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur, onu seyrederim.

Adam belki yüz kere vurur taşa.

Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz.

Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir.

işte o zaman anlarım ki;

taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir...!''


Sevgilerle...


Zaman birçok şeyin ilâcıdır gerçekten de..
Sıkıntıları yatıştırır, alevleri küllendirir, paylaşımlarla insanları daha bir yakınlaştırır üstelik..Ortak yaşanmışlıklar giderek daha bir önem kazanıyor hayatımızda, daha değerli olduğunu anlıyoruz yıllar geçtikçe...

Dünü ve arada kaynayan bir çok günü yine yazamıyorum, sonra fırsat olursa belki..Smile
Yaptığım şeyler arasında yalnızca yürüyüş hikâyelerimi taşıyorum buraya genelde..Seviyorum n'apayım?? Smile

Oldukça rampası bol bir arazi..Yürümek herkese uymayabilir, yokuş sevmeyen pek çok insanın yaklaşması bile ömre zarar ama dedim ya ben seviyorum.Giderek alıştım.
Yolda dost- ahbap olduk oralarda oturanlarla..yaşlısı genci, çocuğu büyüğü ile..

On yaşlarında bir kız bir erkek çocuk..Emrah ve Tûba, yere çizmişler bir zarf..Zarf oynuyorlar bir taşı da sektirerek..Uzaktan sek sek sanıyorum önce..
Çekiliiinn..diyorum, sıra bende..!
Yanlarına gittiğimde nasıl oynandığını soruyorum, gösteriyorlar.
-N'ooolur teyze..bizimle oynar mısın sen de..?
-Söz!.. diyorum, bir gün zevkle oynayacağım sizinle..Vedalaşıyoruz..

Geçenlerde bir şey oldu da benim kız:
-Anne..beni de kendine uyduruyorsun..üstelik ben artık çocuk değilim..! demesin mi?
Sanırım arada kendimi aşıyorum. : )))
Baksanıza, birisi çocuk olduğumu îma eder, öbürü oyuna dâvet eder..

Az ileride bir evin önünde Ayşe ile karşılaşıyorum.Yürüyüşten açılıyor konu, kilosu epeyce fazla.Ben de yürürdüm bir vakit..tam 25 kilo vermiş, pantolonla bir resim de çektirmiştim, koruyamayacağımı bildiğimden.. dedi.
Yaşını soruyorum, 34 diyor.
Ayşe.. diyorum.Ne yaparsan ömür boyu..bir vakit yapmıştımla olmaz bu işler..Hamurişi yapma, alma, yeme..Meyve, sebze, salatalık..bol bol ye..Birkaç tavsiye daha ekliyor ve biraz da takılıyorum..Smile
Vişne topluyor hemen yanındaki ağaçtan, bir avuç uzatıyor bana ve frambuaz sever misin diye soruyor.Çok sevdiğimi söylüyorum, birkaç tane uzatıyor ondan da ve fidesini ister misin diyor.
Benim var ama severim, onu da başka bir yere dikerim belki daha iyi gelişir diyorum.
Çaya dâvet ediyor beni..Çok severim ben muhabbeti.. diyor.
Hadi arkadaşlar, birlikte gideriz bir gün bu arkadaşa da olamaz mı yani..??
Bugünlük bu kadar yarına da öyle çok işlerim var ki halletmem gereken, gündüz fırsat bulup girebilir miyim bilemiyorum.
Giremezsem forum sizlere emânet..Smile Öpüldünüz canlarım..Smile

RÜZGÂR SÖYLÜYOR
Rüzgâr söylüyor şimdi o yerlerde bizim eski şarkımızı
Vazgeç söyleme artık, hatırlatma mazideki aşkımızı
Bir kış günüydü başladı bu hazin macerası gönlümüzün
Vazgeç söyleme artık, hatırlatma mazideki aşkımızı

“Gün olur anmadan geçemem seni
Güz gelir yapraklar saçların rengi
Her bahar bahçeler yaşatır seni
Yaşlı gözlerle bakar geçerim
Seni koparmaya varmaz ellerim “

Nereden düştü bu dizeler aklıma dünden bu yana? Google’ da bulamadım , bulan varsa haber versin..Smile

Büyük kızım aradı az önce yarım saatten fazla konuştuk tel.da..
Çok sıcakmış İstanbul, sınavlara giriyor bir yandan…

Farklı konuşuyoruz artık, o mu büyüdü, ben mi öğrendim anneliği? Arkadaş olma yönünde ilerliyoruz sanki..Smile
Duygulandım konuşurken nerelerden açıldı, tamam hatırladım, evde kim vardan başladı zaman zaman duyduğum yalnızlığa, özleme, hüzne dokundu konu ve “akşam oldu hüzünlendim ben yine..” demiş bulundum.
Anne, söylesen-e dedi.
Güldüm, dur dedim, içeri geçeyim, terastayım şimdi…
Ne kadar güzel söyledin anne, dedi.Aslında hepsinin müzik tercihleri farklıdır ama iki büyükler TSM sevgisi ve bilgisi de almışlardır benden..
Büyük kızım der ki:
Anne, Allah c.c. râzı olsun senden.Sen olmasaydın ben bu müziği tanıyıp sevemeyecektim.Şimdiki gençlere bakıyorum da haberleri bile yok, hiçbir şey bilmiyorlar bu konuda..
Oğlum çok sever beni dinlemeyi.Müzik tercihi hip-hop olmasına rağmen..
Bâzen başlar bir şarkıya ben başladığımda bırakır ve “beni ezmek için mi yapıyorsun?” der.Oysa ki ben sesimi gizlerim bile onun sesini örtmesin, birlikte söyleyebilelim diye…
Bugün aradı ve ültimatomu verdi:
“Sen aramazsan ben de aramayacağım bundan sonra..!
”Oysa en geç iki günde bir konuşuruz.Demek ki her gün aramam lâzım. Onun aramasına fırsat bırakmamalıyım..Smile

Evet, düşündüm de bu arada akşamla başlayan ne kadar çok şarkımız varmış..

Akşamın olduğu yerde bekle diyorsun gelmiyorsun
Çünkü, seni çok sevdiğimi biliyorsun, gelmiyorsun..

Her akşam güneşin battığı yerden
Gözlerin doğuyor gecelerime…

Gurbet elde her akşam battı bağrımda güneş
Yâre giden yollarda hasret oldu bana eş…

Geçen akşam sahilde yürüdüm, normal yolum artık arazi olmasına rağmen..
Öylesine güzel ki bu aralar günbatımları, büyülüyor âdeta insanı…
Yaz mevsimini seviyorum.Daha başlamadan bitmemesi için dua ediyorum neredeyse..
Bir tarafta arka bahçede çiçekten olgunlaşmaya dönen patlıcan,salatalık, biber ve domatesler, geçen yıl yetiştirmeye karar verip de ancak bu yıl dikebildiğimiz kabak ve dereotu tohumları..
İncecik gövdelerini toprak yüzeyine çıkarmış dereotu..
Biberler iki-dört cm arası boydalar, domatesler yeni çiçekteler..Patlıcanlar da öyle..
Geçen yıl bir arkadaşın tarifini uygulardım sıkça..Domates, biber, patlıcanlar bahçeden olunca bambaşka lezzetli olurdu ve çok beğenilmişti bu tarif.Sitede tarifler bölümüne kopyalamıştım, bulursam linkini buraya da eklerim gerekirse..

Nerede kalmıştık, sahil yürüyüşü ve günbatımında..O akşam daha bir yakından izledim, bulutlu bir havaydı ve güneş bulutların arkasından denize düşmekte olan kocaman bir alev topunu andırıyordu.Duygulandım yine, gözden kayboluncaya kadar izledim.
Bir ara kulağıma tanıdık bir nağme çalındı.Çook derinden içli bir ses, eseri tanımasam anlayamayacağım sözlerini..
Yine yıllar öncesine gittim.Ortamla ne kadar örtüşüyor nağmeler, sözler..
“Beklerim her gün bu sahillerde mahzun böyle ben
Gün batar kuşlar döner dönmez bu yoldan beklenen…”

Ortamın etkisiyle daha bir etkilendim sanki..

Geçen akşam orman parkurumda tanıştığım teyzemize uğradım hikâyesini anlatmışımdır, ilginç bir başlangıçtı doğrusu..
Zaman zaman adını duyacaksınız sizler de sanırım..

O akşam eşi biraz canını sıkmış her halde..Okumuş adamsın sen, avukatsın..diyor yorma beni, usule uy biraz..
Teyze’ ciğim diyorum neredeyse 80 ine yanaşmış bir insanın huyunu değiştiremezsiniz, neden kendinizi yoruyorsunuz?
Yok efendim, değişecek diyor.
Nuh dedi peygamber demedi teyzemiz..
Baktım olmayacak, kalkıp yanağına bir öpücük kondurdum, ellerinden tutup ayaklandırdım ve dönmeye başladık.İnanılmaz bir neşe..
Bâzen diyorum ki yaşam enerjisi farklı bir şey olmalı…

Yolda çoluk-çocukla da kaynaştık iyice..Beni görünce en küçüğü bile kollarını açıp yanıma koşuyor.
Hattâ geçen akşam kendileriyle oyun oynamaya söz verdiğim çocuklarla karşılaştım yine..
Resimlerinizi çekeceğim sizin, yayınlayacağım da dedim.
İlk yürüyüşümde artık..Smile

Bilgisayar terasta geziyor artık.Evde durmak istemiyorum.Aynı yerde sabitlenmeyi sevmem ben.Arada kıpırdamalıyım yerimden, havayı içime çekmeliyim, güneşi, rüzgârı hissetmeli..
Aynı anda tek bir işe bağlanıp kalmamalı yaşamın diğer öğelerini de duyumsamalı..
Müzik dinliyorum bir yandan ama enstrümantal, dikkatim sözlerine gitmesin..Smile
Bu günlük bu kadar..Bu arada, resimlerdeki günbatımları terasta çekilmiş, papatyalarsa bir akşam alacakaranlıkta yürüyüş parkurumdanÇok severim bu mevsimde papatyaları..Toplayıp vazoya da koymalıyım, kıyamıyorum koparmaya, yolumu güzelleştiriyorlar..Smile
Sevgiyle..Hayat

Hiç yorum yok: