Nerden başlasam bilmem, niyetim düne değinmekti oysa günün ilk sürprizi kahvaltı hazırladığım sırada çalan telefon oldu.
Ekrana bir göz attım, inanamamazlıkla sevinç aynı anda sardılar benliğimi:
Dr. Canan...
Evet, Canan'ı ilk sıraya alacağım tabiî ki ancak yine de değinmek istediğim bir konu var. Sn. Yurderi' ne teşekkür etmek isterim önce, göz aydınlığı vermiş oğlum için, yorumunda...
Bir süredir merak ettiğimi itiraf edeyim, halası rahatsızdı kendisinin, geçen hafta ebediyete intikal etmiş.
Halanıza Allah c.c.' tan rahmet, size ve sevdiklerinize de sağlıklı ve hayırlı uzun ömürler dilerim, efendim. Hoşgörünüzü umarak, konuya değinmeden geçemedim. : )
.....
Evet, arayan Canan...Sevinçle açtım telefonu, onun da sesi neşeliydi, şükür...
En son geçen hafta bir yazı yazmıştım, ne yorum, ne arama...
Artık blog izleyemeyecek kadar mı sıkıntılı diye düşünmekten kendimi alamadım.Bunu da ona söyledim.
-Yoksa yazımı mı okudun? dedim.
-Sürekli okuyorum seni.. dedi ve ekledi:
-Sana sürpriz yapacaktım. Haftasonu İstanbul' daydık, sadece senin için Pazartesi günü yerime bir doktor ayarladım, o gün seninle buluşacaktım!.. Olmadı, öyle yağmur yağdı ki, burnumu dışarı uzatamadım...
-Araba vardı, arasaydın gelirdim sana.. dedim, biraz buruk... : (
-Sana eziyet vermek istemedim, zor durumda kalabileceğini düşündüm...
...
Kısmet... Demek ki henüz değil... Demek ki zamanı var, vakti - saati...
...
Çocuklardan konuştuk. Kızı İktisat mezunu ama bilindik bir yayınevi'nin editörlüğünü yapıyormuş. Çok memnun halinden, onun ilgisi Edebiyat' tı zâten.. diyor.
-Burcu neydi .....' nin? diye sordum.
-Başak.. dedi, çok zor...
-Hımm.. dedim, uyar. İyi Edebiyatçı olur ondan.. Hem unutma, özgün olanın zorlukları da olacak.. : )
Sen nasılsın, diye sordu.Bir fıkrayla cevapladım:
"Adam şiddetli ishalmiş. Doktora gitmiş, derdini anlatmış. Doktor da adama yanlışlıkla ishal ilacı yerine sakinleştirici vermiş ve demiş ki:
-Bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve yanıma gel. Adam bir hafta sonra gelince, Doktor sormuş:
-İshalin nasıl oldu?
-Devam ediyor.. demiş adam; ama takmıyorum artık!... : ))
Sevindim inan, Canan' ım... : ))
Nerdeyse, Ankara' ya gitsem.. hesapları yapıyordum artık...Yalnız olmadığını, hiç koşulsuz sevildiğini bilmesi ne hoş, insanın... : ))
Dün tiyatroya gittiğimi yazmıştım. O da ilginç bir serüven oldu doğrusu...
İstanbul Efendisi adı, bana yabancı değil, sanki oyunu daha önceden izlediğimi düşündüm ama yazarı bildiğim bir yazar: Musahipzâde Celâl...
Konuyu hatırlayamadım, zannederim yazarın eserleri arasında aklımda yer etmiş olabilir.
Tiyatro severim demiştim. Sinema o kadar çekmez beni, tiyatroyla oldukça içiçe geçti çocukluk- ilk gençlik yıllarım. Çok tanınmış isimleri izleme olanağım oldu bu arada...
Şimdi son derece seçici olmam da belki biraz bu yüzden olabilir.
Eskisi kadar her oyuna koşma isteğim de yok zaten, vakit değerli, mâlûm...
Bana bir şey katmayacaksa harcamak istemem doğrusu...
Oyunun başlamasına iki saat kala gideyim- gitmeyeyim hesapları yapmaya başladım. Özel arabayla bir-birbuçuk saatlik mesafe...
Oğlum askerden döndü, şükür... Şehir dışındaydı. Akşama da gelecekti. Yetişirim- yetişemem hesapları arasında tiyatronun telefonunu internetten buluyor, arayıp yer durumunu vs. soruyorum. Yer müsait.
Evde kalıp yemek hazırlayayım, o arada yazı yazarım birikenlerden.. diye düşünüyorum bir yandan. Bir taraftan da gitsem teraneleri aklımın bir köşesinde dolanıyor.
Benden daha aklı başında birine sorayım dedim, bir arkadaşı aradım.
Destek cevabı beklemiyordum aslında ama cevap yüreklendirici tarzda olunca gitmeye mahkûm oldum. : ))
Oyunun başlamasına bir saat kala evden çıktım. (65 dakika)
Hava nefis İstanbul' da şahane bir pastırma yazı, insanın içi ısınıyor.
Yol çok açık değil, trafik yer yer tıkalı...
Daha önce hiç gitmediğim bir yerde tiyatro.. Ne binayı bilirim ve ne de adından başka tam olarak semti...
Zaman dar, adres bilgin yok, tiyatro geleneğini bilirsin. Ne cesaret ki yola çıkarsın? : )
İlk perdeyi izlemem, gerekirse.. diyorum. belki ilk 5- 10 dakikada ulaşırım, zayıf ihtimal olsa da girebilirim.
Biraz tabela okuyup, biraz da sora soruştura, mekâna ulaşıyorum.
15 dakika geç...
Kaç perdelik oyun, ilk perde kaç dakika sürüyor.. vs. soruyor, uzaktan geldiğimi de belirtiyorum.
Aslında pek yapılmaz tiyatroda bu... İçeri alınıyorum.
Dedim ya çok usta oyuncular izleme fırsatım oldu benim.. Keyifliydi, genel olarak iyiydi diyeceğim sadece..
Zor beğendiğimi biliyorum. : )
Çıkışta teşekkür ediyorum görevliye...
Ekrana bir göz attım, inanamamazlıkla sevinç aynı anda sardılar benliğimi:
Dr. Canan...
Evet, Canan'ı ilk sıraya alacağım tabiî ki ancak yine de değinmek istediğim bir konu var. Sn. Yurderi' ne teşekkür etmek isterim önce, göz aydınlığı vermiş oğlum için, yorumunda...
Bir süredir merak ettiğimi itiraf edeyim, halası rahatsızdı kendisinin, geçen hafta ebediyete intikal etmiş.
Halanıza Allah c.c.' tan rahmet, size ve sevdiklerinize de sağlıklı ve hayırlı uzun ömürler dilerim, efendim. Hoşgörünüzü umarak, konuya değinmeden geçemedim. : )
.....
Evet, arayan Canan...Sevinçle açtım telefonu, onun da sesi neşeliydi, şükür...
En son geçen hafta bir yazı yazmıştım, ne yorum, ne arama...
Artık blog izleyemeyecek kadar mı sıkıntılı diye düşünmekten kendimi alamadım.Bunu da ona söyledim.
-Yoksa yazımı mı okudun? dedim.
-Sürekli okuyorum seni.. dedi ve ekledi:
-Sana sürpriz yapacaktım. Haftasonu İstanbul' daydık, sadece senin için Pazartesi günü yerime bir doktor ayarladım, o gün seninle buluşacaktım!.. Olmadı, öyle yağmur yağdı ki, burnumu dışarı uzatamadım...
-Araba vardı, arasaydın gelirdim sana.. dedim, biraz buruk... : (
-Sana eziyet vermek istemedim, zor durumda kalabileceğini düşündüm...
...
Kısmet... Demek ki henüz değil... Demek ki zamanı var, vakti - saati...
...
Çocuklardan konuştuk. Kızı İktisat mezunu ama bilindik bir yayınevi'nin editörlüğünü yapıyormuş. Çok memnun halinden, onun ilgisi Edebiyat' tı zâten.. diyor.
-Burcu neydi .....' nin? diye sordum.
-Başak.. dedi, çok zor...
-Hımm.. dedim, uyar. İyi Edebiyatçı olur ondan.. Hem unutma, özgün olanın zorlukları da olacak.. : )
Sen nasılsın, diye sordu.Bir fıkrayla cevapladım:
"Adam şiddetli ishalmiş. Doktora gitmiş, derdini anlatmış. Doktor da adama yanlışlıkla ishal ilacı yerine sakinleştirici vermiş ve demiş ki:
-Bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve yanıma gel. Adam bir hafta sonra gelince, Doktor sormuş:
-İshalin nasıl oldu?
-Devam ediyor.. demiş adam; ama takmıyorum artık!... : ))
Sevindim inan, Canan' ım... : ))
Nerdeyse, Ankara' ya gitsem.. hesapları yapıyordum artık...Yalnız olmadığını, hiç koşulsuz sevildiğini bilmesi ne hoş, insanın... : ))
Dün tiyatroya gittiğimi yazmıştım. O da ilginç bir serüven oldu doğrusu...
İstanbul Efendisi adı, bana yabancı değil, sanki oyunu daha önceden izlediğimi düşündüm ama yazarı bildiğim bir yazar: Musahipzâde Celâl...
Konuyu hatırlayamadım, zannederim yazarın eserleri arasında aklımda yer etmiş olabilir.
Tiyatro severim demiştim. Sinema o kadar çekmez beni, tiyatroyla oldukça içiçe geçti çocukluk- ilk gençlik yıllarım. Çok tanınmış isimleri izleme olanağım oldu bu arada...
Şimdi son derece seçici olmam da belki biraz bu yüzden olabilir.
Eskisi kadar her oyuna koşma isteğim de yok zaten, vakit değerli, mâlûm...
Bana bir şey katmayacaksa harcamak istemem doğrusu...
Oyunun başlamasına iki saat kala gideyim- gitmeyeyim hesapları yapmaya başladım. Özel arabayla bir-birbuçuk saatlik mesafe...
Oğlum askerden döndü, şükür... Şehir dışındaydı. Akşama da gelecekti. Yetişirim- yetişemem hesapları arasında tiyatronun telefonunu internetten buluyor, arayıp yer durumunu vs. soruyorum. Yer müsait.
Evde kalıp yemek hazırlayayım, o arada yazı yazarım birikenlerden.. diye düşünüyorum bir yandan. Bir taraftan da gitsem teraneleri aklımın bir köşesinde dolanıyor.
Benden daha aklı başında birine sorayım dedim, bir arkadaşı aradım.
Destek cevabı beklemiyordum aslında ama cevap yüreklendirici tarzda olunca gitmeye mahkûm oldum. : ))
Oyunun başlamasına bir saat kala evden çıktım. (65 dakika)
Hava nefis İstanbul' da şahane bir pastırma yazı, insanın içi ısınıyor.
Yol çok açık değil, trafik yer yer tıkalı...
Daha önce hiç gitmediğim bir yerde tiyatro.. Ne binayı bilirim ve ne de adından başka tam olarak semti...
Zaman dar, adres bilgin yok, tiyatro geleneğini bilirsin. Ne cesaret ki yola çıkarsın? : )
İlk perdeyi izlemem, gerekirse.. diyorum. belki ilk 5- 10 dakikada ulaşırım, zayıf ihtimal olsa da girebilirim.
Biraz tabela okuyup, biraz da sora soruştura, mekâna ulaşıyorum.
15 dakika geç...
Kaç perdelik oyun, ilk perde kaç dakika sürüyor.. vs. soruyor, uzaktan geldiğimi de belirtiyorum.
Aslında pek yapılmaz tiyatroda bu... İçeri alınıyorum.
Dedim ya çok usta oyuncular izleme fırsatım oldu benim.. Keyifliydi, genel olarak iyiydi diyeceğim sadece..
Zor beğendiğimi biliyorum. : )
Çıkışta teşekkür ediyorum görevliye...
Vesile olan arkadaşıma da buradan tekrar teşekkürlerimi iletiyorum. : )
Oğlumu karşılamaya gidiyorum.
Güzel bir gün daha.. eksiliyor ömürden...
Sevgilerle, sağlık- esenlikle.. nice güzelliklere...
Hayat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder