19 Kasım 2008 Çarşamba

Günlüğümden... Güncel, 'Teyze', 'benseno'

Ev içerisinden, dışarıya bir bakış...
Kızımın sevdiği koltuk
Bahçe kapısı, mutfak (Dış)Mutfaktan bir tablo
Salondan bir tablo
Teyzem'in nefis su böreği
Köşk girişi
Nerden başlayacağımı karıştırmış durumdayım. Hiç başlamamak da bir seçenek tabii, ancak ben yazmayı seviyorum.Bir nevî terapi etkisi oluyor üzerimde..
Herkesin bir 'Yol Hikâyesi' var ya işte, bu da benim hikâyem...
Satırlarımda yaşanmışlıkların 'ayak izleri' ,kilometre taşları misâli... Geçmişe uzanıyorum zaman tünelinin içinden geçercesine...
Bir kez daha değerlendirmeye çalışıyorum duygularımı, davranışlarımı bugünkü aklım ve yüreğimin süzgecinden geçirerek...
Ne demiştik sevdiğim o hikâyede
:
( bknz:Büyü Dükkânı)
"Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kez daha yaşamak zorunda kalırlar."
Günler, anlar, saatler arası değişiveriyor duygularım.. Hani Polyanna sıfatı yakıştırılan ben, her şeyin pozitif yanını görmeye çalışan...
Kırılıveriyorum ânlık olsa da, çabucak geçiştirmeyi başarmak nasibolsa da.. Bir içli nağmede, bir 'dost sesi' nde gözlerim doluveriyor.
Yine de sâkin, yine de sağduyulu, tevekkül içerisinde teslîmiyetin getirdiği huzurla..
Bir
'çatlak testi' misâli, geçtiğim yollarda çiçekler açarm'ola ki? : )
Teyze' ye gittimönceki akşam. Nasıl sevindi bir tanem...
Bütün gün beni beklemiş, yeğeninin sene devri için okunan mevlide gitmemiş benim
geleceğimi beklediğinden...
İtalya' da evli demişim kızı için birkaç gün önceki yazımda sözederken, İtalya' da yaşadığı yıllar, hostes olarak görevli kaldığı yıllardı, hatırladım. Şimdi İsveç' te...
Kendisi, kızı ve torunu vardı evde.. Samimi bir ortamdı her zamanki gibi..
Geçmişe yönelik bir şeyler anlattı.
Anladım, bir kez daha anladım ki, sabretmeden gelmiyor güzellikler..
Dışarıdan görüldüğü gibi değil pek çok şey...
O yine içtendi, doğal, yalın...Yanyana oturduk kanepede, ana- kız gibi...
Yine diyordu ki kızı:
'Kimseyi aramamı istemedi, senden başka...'
'Hiç şansım yok benim' diyor bana da..'Tam bulmuştum ki, uzaklaştın benden..Herkesle yakınlaşamam, bağlanamam ben...'
'Çok iyi arkadaşlarım var benim, tanıştırayım seni..' deyiveriyorum.
İstemem, diyor.
Tercih edilmek hoş gelse de yerime birilerini sevdirmek ister gibiyim, takılmadan yapamıyorum yine de:
Hani filânca ile ne kadar da samimiydin. Aldatıyorsun beni! ... : (
Ama, diyor.O, çoook eski dostlarımızdan..
Anlamam, diyorum. Hani çok seviyordun beni?Hani kimseleri yerime koyamıyordun?
Garip bir hâl...
Ben uzaklaşmak ister miydim ki böyle şahane bir 'dost kucağı' ndan? : (
'Köşk' ün bahçesinde gece yürüyüşlerimi hatırlıyoruz. O, bir masada oturup beklerdi beni, gecenin bir vakti, kimselerin içeri alınmadığı vakitte biz olurduk bahçede ve bir de bekçiler...
O bahçe kapısını günün hangi saatinde olursa olsun, onlar evde olsunlar ya da olmasınlar teklifsizce açıvermek, bahçede oluşturulmuş minik mutfakta hazırladığımız kahvaltı, ısıtıp- paylaştığımız yemek sofrası, derin bir sükûnet ve huzur hâliyle çam ağaçlarının altında izlediğim gökyüzü...
Sen 'aynı gökkubbe altında olmaktan huzur ve mutluluk duyduklarımdan' sın sevgili teyze'm...
'Sevgi büyüdükçe mesafeler küçülür' sözünü hatırıma getiren dostlardan bir sevgili can' sın...

Bir sonraki gün
-Pazar-
, annemin bakıcısının pasaportunu ajanstan almak ve İstanbul' da yeni olup, yeterli derecede dilimize vâkıf olmamasından dolayı ablasıyla ( o da bir başkasının yanında çalışıyor, aynı şekilde) buluşturmak için Suadiye tarafına gittim.
Annemi de yanıma aldım, biraz çevreden haberi olsun, hava alsın diyerek...

Bu arada ablasının çalıştığı hanımı da tanıma fırsatım oldu, konuk edildik.
Çok severek evlenip, geçen yıl kaybettiği eşini anlatıyor. Dile kolay 60 yıllık beraberlikten sonra...
Masal gibi, değil mi? Şimdinin 60 saat bile süremeyen sevgilerinin yanında...
Fotoğraflar gösteriyor. Kaç nesildir İstanbul' da imişler. Aslen Bulgaristan'mış kökenleri...
İstanbul eski resimlerde ne kadar da farklı..Türk filmi seyreder gibi oluyor insan, doğanın korunmuş halini gördüğünde...

Pazartesi, benseno ile görüştük. Bir dönem yazıştığım arkadaşlar arasında idi, o da...
Pek çok şey paylaşıldı o arkadaşlarla aramızda..Sırdaş olduk bir anlamda, birbirimizle...
Telefon görüşmeleri, sitede yazılanlar, mailler...
Hiçbirini unutmuş değilim. Bir yerde kesiliyor bağlantılar, tek taraflı aramalarla iletişim sürdürülemiyor.
benseno vaz geçmedi aramaktan, ben arandığım sürece bağlantıyı koparmamaya uğraşırım..Hâl böyle olunca bir buçuk yıl, belki daha fazladır süren bir sanal görüşme trafiğimiz oldu.
Pazartesi özel bir durum vesile oldu ve ilk sanal görüşme onunla gerçekleşti.

Ânî bir kararla yola çıktım. Hava kapalı, soğuk...

Akşam vakti oradayım. kapıyı açan 11 ve 5 yaşındaki iki kız, masal kitabından çıkma gibiler...
Bunlar peri kızı olmalılar ya da mavi- yeşil gözleri, buğday başaklarını andıran sapsarı saçlarıyla bire masal prensesi... : )

Başlayıp da devamını getiremediğim yazıma böyle başlamışım:
"Zaman büyük bir öğretmendir; ne yazık ki bütün öğrencilerini öldürür.....
Şu 'büyük öğretmen' in bir gün 'mâsum çılgınlıklarım' a set çekecek hâle getirmesinden korksam mı , beni?
Yalova' dayım, 'benseno' ile birlikte.. İlk 'sanal' tanışıklığım, yüzyüze...
Bir yere gidip, orada kalmam hemen hemen imkânsız gibidir ama bu kez şartlar böyle gerektirdi.
Her şey yıldırım hızıyla gelişti.Ayrıntı veremeyeceğim.Tanıdığım insanlar benimle 'çok özel' lerini paylaşmışlardır çoğu kez..Buna teşvik etmiyorum, benim için de kolay bir şey değil sonuçta..Öyle gelişiyor olaylar, öyle gerekiyor belki; hani, 'olması gereken olur' ya..."
* * *
Yanılmadığımı görüp, seviniyorum.
Önce yazılar, sonra telefon görüşmeleri ve sonra bire bir davranışlarını izleyebilme olanağı...
Kendime benzetiyorum onu da..Fazla gururuna düşkün, haksızlığa tahammülsüz, düşünceli, sade, içten...
Dupduru bir yüz, ruhunu aksettiren...
Senden çekiniyorum zaman zaman, diyor bana..
Şaşırıyorum, 'niye ki?' diye sorarken...
Çok belirgin bir 'ene' var sende, söz söylemeye çekiniyorum bazen.. diyor.
Bunu törpülemeye uğraşıyorum ama aynı hâli annemde de gördüğümden başaramayacağımdan korkmuyor değilim zaman zaman, diyorum.
Kızlarla çok iyi anlaşıyoruz. 'Hayat abla' deyip, çevremde dört dönüyorlar.
Ayrılırken bir de masal okuyorum küçük olanına...
Niye bir radyo programı hazırlayıp, sunmuyorsun? diye soruyor benseno...
Sesin de birikimin de son derece müsait...
Şakaya vuruyorum, gülüşüyoruz. : ))
Dönüş yolunda oğlum arıyor ardı ardına.. Hayırdır, diyorum. Çok mu özlediniz yoksa beni? : )
Bir yandan da düşünüyorum. Doğum günüm değil, evlilik yıldönümümüz değil derken hatırlıyorum ki bir gün önce evlilik yıldönümümüzmüş.
Artık doğum günlerimi de yıldönümlerini de unutabiliyorum.
Aynı akşam eve vardığımda bir eski komşum arıyor geldiğim ilden.. numaramı kalfamızdan almış.
Kızı hastaydı, çok çabalamıştı bu hastalık sırasında çocuğu için; kaybettiğini öğreniyor, baş sağlığı diliyorum.
Allah evlât acısı vermesin, temennisinde bulunuyoruz. Zor durum...
Bak, diyor yanımda kim var?
Bir de bakarım ki en sondan bir önce oturduğumuz evdeki komşularımızdan Hülya...
Ankara' dan gelmişlerdi oraya ve dönüşleri yine Ankara' ya oldu.
Telefonu alıp konuşmaya başladığında ağlıyordu. Benim de gözlerim doldu.
En küçük kızım birkaç yaşındaydı o zamanlar...
Hülya' nın bebeği olmamıştı ve olmuyordu da...Bebek özleminin etkisiyle evinde sakladığı kocaman taşbebekleri vardı. Evlâdı gibiydi onlar onun herkesin eline vermezdi.
Bizim kızın elinde bizim eve bile yolladığını hatırladım ki bu onun için aslında büyük bir özveriydi. : )
Çocukları sordu, söyledim. Büyük kızımla da konuştu.Duygulu ânlar yaşadık karşılıklı...

Bugün de yardımcı (20 yıl benimle çalışan, artık aileden gibi gördüğümüz) mın kızkardeşi aradı. İşler çok olduğunda kardeşleri de gelirdi kimi zaman. Normalde kimseye giden hanımlar değil bunlar, aramızda bir hatır- gönül ilişkisi oluştu zaman içerisinde..Ben de çok seçiciyimdir. Hem mesafe özürlüyümdür, hem de lâubaliliği sevmem.
Bu ayarı yapabilenler olsun çevremde isterim, onlarla farklı bir protokolümüz oluştu böylece...Özellikle küçük kızımın ilk yıllarında çok emeği olmuştur bu hanımın..İnsan hep 'iyilik, güzellikle' hatırlanmak istiyor doğrusu...Vakit ilerledikçe dikkatim dağılıyor. Bu saatten sonra yazdıklarımın pek de verimli olabileceğini sanmam.Şimdilik hoş kalın, sağlık- esenlik dileklerimle, sevgiler...

Hayat

Hiç yorum yok: