18 Ekim 2008 Cumartesi

Günlüğümden...


Hayat biz onu planlarken başımızdan gelip geçenlerdir...

John Lennon


Gurbet...
Ne çok etkilemiştir beni yıllar boyu...
Şimdi, benim yaşadığıma benzer duyguları okuduğumda buruk bir gülümseme beliriyor yüzümde...düşüncelere dalıyorum kimi zaman...
Uzaak, çok uzak geliyor belki birçok şey; izi kalmış birçok şey...
Bir ılıman iklim çiçeğiyken rüzgârlı tepelere düştüğümü hayâl ederim..Dallarımın kırıldığını, incindiğimi...
Yazmak geliyor içimden bu duyguları yaşayan başkalarına, vazgeçiyorum sonra.. Yaşayıp görmesi gerek..Olmuyor bâzı şeyler, anlatmakla olmuyor.
Hem zâten herkesin hikâyesi-masalı da aynı olmuyor.
Üstelik sürekli olarak bağlantılarıma yenilerini katmak demek, öncekilerden eksiltme yapmamı gerektirebilir.Bunu kendiliğimden pek yapmam.Çok insanlar tanımışımdır ve bugün için arkadaşlarım 'süper' diyebiliyorsam, belli kriterlerden geçmiş olmalarının da bunda rolü var olsa gerektir.
...
Şu anda bir Külkedisiyim. İleride bu satırları okurken, bu yazının bana hatırlattıkları olacaktır sanırım.Bakalım o zaman nasıl ve ne şekilde hatırlayacağım bu günleri?
Zaman.. Ne çok şeyin üzerini bir perde misâli örtüyor.
Çocuklarım arasında kıyas yaptım bugün düşünce bazında.. Yarın ne şekilde biçimlenecek bakalım davranışlar, düşünceler, duygular...
Bu yazılanlardan bir şey anlayacağınızı düşünmüyorum.Bu bölüm, kendime karşı yazılmış olarak değerlendirilebilir. Bana bir takım hatırlatmalarda bulunacak...
Şunları da not düşeyim. Onur- gurur arası çizgi çok incedir derim hep.. Önceden siyah- beyaz ayrımlarım daha çoktu belki de ... Daha kesin çizgilerle ayırıyordum birçok şeyi...
Daha az tâviz veriyordum kendimden..
Daha engin düşünmeye çalışıyorum şimdi..Daha uzağı görmeye, daha geniş olmaya, daha sabırlı davranmaya...
Gurbet diyorduk değil mi? Mecâzi anlamda gurbette değilim artık, aslî gurbetim olan dünyada, daha neler göreceğimi bilmeden yani ufuklara doğru yürüyorum.

Daha çok bilirdim önceden..Daha çok şeyin bana bağlı olduğuna inanırdım.Şimdi düşünüyorum da ne kadarı gerçekten de bana bağlı acaba?
Bilirdim, yapabilirdim... vs..vs...
Boş başak dik durur derler ya, olgunlaşıyor muyuz ne? : ))

2 Eylül 2007' ye dönüyoruz şimdi..Hem yakın, hem uzak..
Ama daha önce, arkadaşımı tanıtmak istiyorum size bir geçmiş yazımda neler yazmışım bakalım?
12/8/2007
Hadi,sizlerle,son iki günde neler yapmışız,bir göz atalım,var mıyız?

Cuma akşamüzeri, bir akademisyen arkadaşım, annesi ve kız kardeşleriyle ziyaretimize geldiler. Birçok ortak özelliğimiz var sanırım.İlk aklıma gelenler:

*Aynı burçtanız,Bu yıl, ortak doğum günü kutlayabiliriz.:))
*Her ikimiz de misafir ağırlamayı severiz.
*Belli konularda, hatırşinas, düşünceli davranabilmek gibi tarih olmuş(!) bir özellik az-çok ikimizde de mevcuttur.
*Bahçe fanatikliğinde birbirimizi aratmayız.Sanırım o,benden bir gömlek ileride olabilir.
*Müzik konusu da aynı şekilde.O, üniversite yıllarında zamanın bayağı adı duyulmuş üstadlarından bağlama dersi almış.Dernek faaliyetlerinde ,koro çalışmalarında aktif rol alıyor.Önceleri birlikte THM ‘nin anonim eserlerini seslendirirdik.Şimdi TSM korosunda,ud çalıyor.
Bu arkadaşım ve bir diğeri, bizim,genelde bizim evde gerçekleştirdiğimiz üçlü canlı fasıl topluluğumuzun üyeleri..Her zaman gerçekleştiremesek de keyifli oluyor.-Diğer arkadaşımız da ud çalıyor ,geçen yıl benim de etkimle kanuna heveslenmişti.Bu yıl ,benim hocamdan ders almaya başlamış.
...

Konuyu yine dağıtmışım.Kanun,aşklarımdan birisi;başka şekilde ifade edemiyorum,yeri gelmişken söyleyeyim,benim çok istediğim şeylerden birisi ,çok iyi derecede kanun çalabilmek!...
Cuma akşamına dönelim..Güzel manzara,keyifli sohbet,fonda seçme CD lerden yükselen hoş nağmeler…Bir ara söz döndü,dolaştı yemek tariflerine geldi.Bu arada Cankur adlı arkadaşımızın tarifi hakkında aramızda şu konuşma geçti:
-Hayat Hanım,şu şahane sebze karması yemeğinizin adı neydi?
-Onun tarifi özel , Adana’lı bir arkadaştan geldi..
-Adana’nın tarifini defterime gireceğim.Kurutulmuş biber-patlıcan dolmaları filan,onlar girdi yani sizden..Unuttuysanız verebilirim size,birazcık nazlanmam lazım, ama yalnız…

Bir de sütlü tatlı hazırlamıştım.Benim banko tariflerimdendir-resmini çektim,gerekirse ileride size de verebilirim..-bu tarifi kafama ve ruh halime göre makyajlar,yeni yeni versiyonlarını oluşturabilirim,öyle ki ilk haliyle hiç alâkası olmayabilir görüntüsü-hatta tadının-

O gün de aynı şekilde yeni şeyler denedim.Bence ,güzel oldu,beğenildi de..
Onu tarif ediyordum ,baktım ki,arkadaşın kız kardeşi ciddi şekilde ,dikkatle izliyor..Bir şey mi vardı,diye sordum..”Gördüm ama,dedi,sizin gibi,şiir okurmuşçasına yemek tarifi veren birisine ilk defa rastladım!..” Ne denir bu söze,gülüştük tabii..
Güzel bir akşamdı…
...

Arkadaşım oldukça genç -30 lu yaşlarda- profesör olmuş, 10 yıldır tanıdığım ve yakın arkadaşlarım kategorisinde yer alanlardan...
Küçük kızlarımız sınıf arkadaşıydı ilköğretimdeyken.. Biz de bu vesileyle yakınlaştık ve benzer özelliklerimiz, birbirimizin yanında rahat davranabilmemiz daha da arttırdı belki bu yakınlığı...
Bu Temmuz ayında da gidişimde onunla görüştük, bahçesinden birkaç kare aldım kamerama.. en güzel balkon yarışmasında birincilik kazanmıştı geçen yıl..

2 Eylül' e dönebiliriz artık.. : ))
...

24 yıl kaldığım il burası..Küçük kızımın İstanbul' da okumak istemesiyle ben de hazırlanıyorum bu şehre vedâya...Daha önce oğlumu Amerika' ya göndermiştim Üniversite tahsili için ve sonrasında İstanbul' u seçmişti kalacağı il olarak..
Büyük kızım da İstanbul' da okuyordu, şimdi mezun, staj yapıyor.
Çocukların hepsi burada olunca bana da çok fazla bir seçenek kalmadı.Bu şekilde döneceğimi düşünmezdim şehrime...
O son bir iki ay vedâ havasında gezindim. Burayı bırakırsam geri dönmeyeceğim, bu kalıcı bir gidiş olacak diye düşünüyordum.
Bahçe kapısından her çıkışımda geriye dönüp baktım nemli gözlerle..Bir fasıl daha kapanıyordu işte ömrümde...
Yürüyüşlerime çıkarken şu şarkıyı mırıldandım kendi kendime tuhaf bir melânkoliyle:
Kaçak
Bu şehirde buldu buldu ellerini
Bu şehirde sevdi badem dillerini
Senle unuttum bütün ezberlerimi
Pişman değilim ama göçtüm kederden
Düşman değilim ama çöktüm erkenden
Bir daha bu yolları aynı hevesle yürürmüyüm
Kim bilir ne bekliyor kalırmıyım ölürmüyüm
Ne malum dünya gözüyle bir daha görürmüyüm
Tuhaf buluyorlar bu kaçak halimi
Seninle doldurdum yasak ihlalimi
Seninle kapattım aşk defterlerimi
Pişman değilim ama göçtüm kederden
Düşman değilim ama çöktüm erkenden
Bir daha bu yolları aynı hevesle yürürmüyüm
Kim bilir ne bekliyor kalırmıyım ölürmüyüm
Ne malum dünya gözüyle bir daha görürmüyüm


Tek tek vedâlaştım çiçeklerimle, köpeğimizi farklı duygularla sevdim. O yaz diğer yazlardan daha sıcak geçmişti. terasta daha çok oturdum, daha çok resimler çektim.
Denizi ve günbatımını severim ya ben, bir yığın kareler aldım.
Bu burukluk duygusu niyeydi? Burası neydi ki sonuçta?
Kızdım da kendime bu fazlaca duygusallığımdan dolayı... Vakit tamam olduğunda böylesi uzun vedâlara vaktin kalacak mı ki küçük hanım? Dünyada dahi kalıcı değiliz mâlûm!...diye çıkıştım da hattâ...

Arkadaşlarıma vedâ etmedim oysa.. Ayrılıkları sevmiyorum ben, içimi burkuyorlar.
Yine de bu Dr. arkadaşım gideceğimi bildiğinden kahvaltıya dâvet etti beni, arada onun bahçesinde ya da bizde görüşmelerimiz olurdu ve güzel geçerdi günümüz, memnun ayrılırdık.
Yine aynı güzelliğiyle hatırlıyorum o günleri...

Sabah öğle arası bir vakitti gittiğimde..İçtenlikli gülüşüyle karşıladı beni..sıkıca sarılırken:
-'İyi ki sizi tanımışım K... hanım'.. dedim.
-'Benim için de öyle, siz özel birisiniz Hayat hanım ve her zaman da öyle kalacaksınız. Bunu hiç unutmayın.Her sabah aynanın karşısına geçip, kendinize hak ettiğiniz sözleri söylemelisiniz: Kendimi seviyorum, hatâlarımla, günahlarımla...Kendimle barışığım, çevremle de...'
...
Sürecek...

3 yorum:

SeyyAh dedi ki...

Merhabalar...
Çok keyifli bir yazı olmuş... Anılar arasında zaman zaman küçük adımlarla dolaşmak, geçmişin bugüne getirdiklerinin değerlerndirilmesinde nasıl da rol oynadığını anlamamıza büyük katkısı olduğu yadsınamaz bir gerçek..
Yaşamın olumsuzluklarının bile, görebilsek, kendine has güzellikleri var...
Resimleri çok beğendik...
Nice hatırlanacak anıları sağlıkla yaşayabilmek dileği ile...
Ailecek içten selam ve sevgiler...

Erol Yurderi dedi ki...

Hayat yolculuğunda geçirdiğiniz duygusal değişimi görerek geleceğe yelken açmanız ne güzel!..

"Ummanda gemiler var. Bu gemiler gelirler, bu gemiler giderler, götürürler, getirirler ve neler taşırlar, kimbilir neler, gözyaşları, kederler, kader aksilikleri, fırtınalar, bir sürü, bir yığın ağır şeyler. Gemilerin direkleri çöker, kaburgaları inler, deniz bu yükü çekemez olur, dibe inerler.

Bu gemiler neler taşır, kimbilir neler!.. En güzelin üstünde rûhânî mücevherler, nâdîde ipekliler, ilâhî armağanlardan şallar, bunlara sarınırlar ve ebedî ufuklara, ilâhî rüzgârların alabildiğine hızlandırdığı yelkenleriyle yol alırlar. Binbir güzelliklerle dolu sâhiller, ebedî saadetin müjdesini va'd eden ülkeler, rahmâni zenginlikler ve neler neler!..

Ebedîyet kervanına, sonsuzluğun kâfilelerine, ilâhî dalgalanmaların oynaştığı sihirli sularda, arzu rüzgârının doldurduğu hâlis niyyetler yelkeni ile yol alan gemilerin, sâhibi ve mensubu olasınız.. :))

SeyyAh dedi ki...

Dünkü güneşli sıcak havanın ardından bugün titpik karadeniz havasının, deniz üzerindeki sisli serin ve yağışlı, eşliğinde ifadelere de yansıtmadan yazabilmek nasıl mümkün olacak...
Gurbet denilen olguyu, hayatın süregenliğinde sosyal yaşamın içine yaşayanlar kadar kendi içinde de yaşayanların var olduğunu bilerek, ancak fiili olarak yaşayanlar bilir ve çoğunlukla da acısını çekerler..
Birbirlerinde gurbeti yaşayanı bulanların sıcaklığı ise dostlukların içtenliği ve unutulmazlıkları doğuyor..
Hayatın an'lık yaşanmışlıklarındaki güzellikler ise vedayı değil süregenliğin gerekliliğini de, bazen, ortaya koyuyor...
Kalıcılık arandığında ise baki kalacak dualarda yer alabilmek, sevilmeyen istenmeyen ayrılıkların ellerde gönüllerde de bulabilmek istiyoruz...
Neyse gene bende de kelimelerin çenesi düştü...
Nice gönül dostluklarında yeni ufuklara, gurbete inat, yol alınabilmesi dileği ile...
Gönül bağında sağlıcakla kalın...

http://gidilesiyerler.blogspot.com/