1 Ağustos 2009 Cumartesi

İçimizden biri: Antigone- 5.bölüm


İçimizden-biri-antigone-1-2-3-4.bolum linkleri

*Not: Antigone ile görüştüm bu sabah. Bugün geleceğini sanıyordum, yanlış anlamışım. 22.Ağustos Cumartesi burada olabilecekmiş.Altınoluk' ta olduğunu söyledi.

Geçmiş yazılara devam:

27-07-2007, 08:44
antigone

...
Hangi istasyona gittiysem
yetisemedim trenlere.
Ya yeni terk etmislerdi istasyonu ,
ya yeni gelmislerdi...
Sordugumda ise :
"hareket ne zaman ?"
cevap hep aynıydı .
"bugün artık olmaz , yarına bilet alın."
Hep biraz beklemek gerektiği gibi…
Herşeyde biraz beklemek gerektiği gibi…

Ama anlamıyorsun ,
yarın geldiginde
aynı cesareti
bulamayabilirim gitmek için...
Terk etmek için...
Bulamayabilirim...

Bir dipsiz kuyudayım sanki !
Karanlık...
Zifiri karanlık var.
Arada bir duydugum sesim bir de !
"yardım edin...ne olur, yardım edin ."

Yok...
Bir tanesi yok ,
egip de basını kuyuya bakan
bir tane insane yüzü yok…
yüzler kayıp!

Merak eden yok ,
bu ses kime ait diye !

Baksalar...baksalar görebilecekler sanki !
Kaybolmusum çoktan
siyahın içinde !
onlar baksa “ben” kayıp iken,
ne mümkün buluşabilmek?

Bu karanlık kendi karanlıgım mı ?

Ya bu yorgunluk?
Bu yorgunluk da mı benim ?

Bu düsünmemi ,
hayal kurmamı
engelleyecek kadar yogun olan
yorgunluk ?

Ben miyim onun da sahibi ?

Çok yorgunum...

Çok yorgunum...
...

(27.06.2006)

Gününüz aydın olsun...
(inşallah maşallah)

Neden böyle bir şiirle başladım bilmiyorum ama bir anda, düşünmeden bu satırları günlüğümüze yazmak istedim.

Sabah erken kalktım bugün. izinde olduğum için beni doğuran, büyüten kentteyim bir süredir. Gece üzerini çizeceğim bu kentin isminin yazdığı tabelada. Sınırlarından çıkmış yola düşmüş olacağım olacağım, başka bir kente kenarlarında deniz olan bir kente varabilmek umudu ile. kendime bir haftalık bir parantez açtım(rutinlerimin arasına). O parantezin içine sadece güzel, sadece istediğim şeyleri yazmak istiyorum. Bu 5 günü bu şekilde yaşamaya çalışacağım. Tek korkum gittiğim otel 3 öğün açık büfe, gün boyu limitsiz içecek... Bu beni korkutuyor biraz aslında ama o herşeyin üzerine konduğu masaların kenarında zaman tutacağım, kendime sadece 1 dk bakmak için, 1 dk da tabağa koymak için zaman vereceğim. Dk'm dolduğunda tabağımda ne kadar az şey olursa olsun masa kenarından ayıracağım kendimi Büyük bir ihtimal 2. günde neyin nerde olduğunu öğrenir direk ona(istediğim şeye) yönelerek hemen ayrılabilirim o üzeri rengarenk,
"hadi beni al! beni de al! ama benden de al! ya lütfen beni de al! ama beni unuttun! beni neden almadın!benim tadım çok güzel, denesene!sen beni severdin, bugün neden almıyorsun? beni beğenmedin mi? ben ahçının special ürünüyüm, bence denemelisin! heyyy, ben burdayım! ben çok tatlıyım, doyamayacaksın tadıma! ah bir alsan beni hiç pişman olmayacaksın! vb vb vb vb"
çığlıklarını yemeklerin duymayacağım. hatta bu kararımı bana hatırlatması için yemek saatine kulaklııkla gelmek iyi bir fikir olabilir mi? Evet ya, kulağımda kulaklık oldukça kendimi kontrol gücüm ve isteğim(biraz da mecburiyetim-kendime bir sorumluluk verdim ya) artacaktır. Evet evet, bunu deneyeceğim.

MOLA ricası...
Biraz konudan ayrılış olacak ama içimden çok yazmak geldi;
Bazen ne düşünürüm biliyor musunuz?
Açık büfelerde yemek alan insanlara bakın...Yemekle ne kadar meşguller değil mi? hangisini alsam, hangisinden ne kadar alsam diye düşünürken elleri nerde, popoları kime çarpıyor? kime omuz atmışlar, ruhları duymaz...Ayakları takılsa düşseler, bu taşı kim koydu buraya derler. Oysa yerde duran, yine bir "yemek seçici"nin farkında olmadan şevkle ve kendini kaptırmış bir şekilde yemek seçerken yere düşürdüğü bir tavuk, elma, karpuz vb. bir şeyi "kendisi"nin başka bir şeyle gereğinden fazla meşgul olmaktan ötürü GÖR-E-ME-DİĞİni kabul etmez. Ama ed-e-mez! Neden? Kabul etmesi zordur bunu. Saçmadır. Ama haklı canım, kabul etsin kendisinin BAKMAdığı için düşmüş olduğunu da mutsuz mu olsun kendini suçlayarak? İş mi yani bizim dediğimiz de şimdi? Haklı insan! Onu yere düşürende TÜM kabahat!
MOLAmız sona ermiştir...Konuya dönüyoruz....

Sabah kalktım, erkenden. Burada kardeşimin ofisine geliyorum. Onlara yardımcı oluyorum. (bunun bana geri dönüşü bol bol kahve ve bol mu bol çay oluyor. Hepsi midemde yüzüyor...Midemde kafein denizi oluştu!Nasıl dalgalı.....) (bak yine dağılıyorum dolayısıyla konuyu da dağıtıyorum. Ama ne yapabilirim, burada sizlerin karşısına geçince yazasım geliyor, yazmak istedikllerimle zihnim baş edemiyorum vallahi.)

Neyse fazla uzatmayayım...
Ben aslında sadece şu cümleyi demek istiyordum. Bu cümleyi demek için bir yola girdim(yukarıda gördüğünüz gibi) uzattıkça uzattım. (Ben böyleyim zaten;talihi yolları hep merak ederek ana yollardan oralara girmiş ve bayağa oyalandığım için bir yere varışım hep zorlanmıştır...İnsan kişiliği...Hayatındaki her karede kendini başka şeyler üzerinden de olsa sergiliyor...Ne değerli bir varlık insan ya! Ne ilginç, merak edilesi bir canlı!)Bak hemen bir aralık buldum ya, hemen değiştirdim, bir başka şeyden bahsediverdim arada HUYUM KURUSUN İŞTE!

Ben aslında sadece şunu demek istiyordum,
"BEN BUGÜN YENİ BİR DEFTER ALDIM KENDİME!"
sadece 7 kelimelik ne kadar baist bir cümle imiş aslında demek istediğim....
hatta biraz daha rendele cümleyi;
"YENİ DEFTER ALDIM!"
hatta;
"DEFTER ALDIM!"
....
ama anlam nasıl eksiliyor cümleyi rendeledikçe değil mi?
halbuki bu cümledeki "BEN". "KENDİME", "YENİ", "BİR", "BUGÜN" kelimeleri ne kadar fazla anlam katıyordu cümleme...
Ve benim yukarda yaptığım bu cümleyi YAZMA MERASİM-im de bunun "benim için ne kadar ÖNEMLİ bir alış" olduğunu ifade ediyor sanırım!

İşin özü; yeniden bir defter aldım, tüm yarım kalan diğer defterlerime rağmen bir defter daha aldım. Burada bulunmaya başlamamdır bu "alış"ı bana yaptıran. Yeniden, yeni bir defterle "yeniden doğurmak" istedim kendimi... Bugün başlıyorum defterime... Başladım hatta;

İlk sayfanın alt sağ köşesine 2 satır uzunluğunda şu cümleyi(daha doğrusu kendimle bir anlaşma) yazarak ile başladım;

"TÜM HAKLARI "YALNIZLIK"IMDA SAKLI,
"YALNIZLIK"IMA AİTTİR...." (27.07.2007)

27-07-2007, 08:48
antigone

Alıntı:
pembepanter tarafından gönderilmiştir.
Ben bu topice üye oldum olalı ilk kez geliyorum biraz inceledim.Şimdi sohbeti bozmuş gibi olucam ama biri bana biraz daha net anlatabilirmi.Burda neler oluyor


SADECE YAZIYORUZ...
BİR GÜNLÜĞÜN "KALEM"İ OLDUĞUNU DÜŞÜN, SAYFALARIMIZ BUNLAR...
GÜNLÜĞÜMÜZÜN SAYFALARI ÜZERİNDE DOLAŞIYORUZ...bİZ DOLAŞIRKEN DE BU CÜMLELER SAYFALARA DÖKÜLMÜŞ OLUYOR...
BAKSANA; 120 SAYFA DOLUSU CÜMLE BİRİKMİŞ GERİMİZDE BİZ BU GÜNLÜKTE DOLAŞIRKEN...

SADECE YAŞIYORUZ...
SADECE YAŞADIKLARIMIZI, YAŞIYOR OLDUKLARIMIZI VE YAŞAMAK İSTEDİKLERİMİZİ PAYLAŞIYORUZ...

SADECE YAŞIYORUZ...
İYİ Kİ DE YAŞIYORUZ...

YAŞIYORUZ İŞTE, DAHA NE OLSUN Kİ?

27-07-2007, 11:36
hayateylul

...........
Şarkılar..ruhumun nefes aldığı, zihnimin arındığı mola yerleri...

antigone, şiir çok etkileyici..Yazdıklarınız da öyle, hedefe ulaşmakta zorlanmıyorlar...
Peyami Safa' nın YALNIZIZ isimli romanını getirdiniz aklıma, yıllar öncesinde okuyup etkilenmiş olduğum..
Ruh tahlilleri ilgi alanlarımdan birisidir tabii bir ölçü sadece, sonuçta ben bir 'alay' lıyım, 'mektep' li değil..!
Yalnız olmak için tenhalar mı lâzım ille de; kalabalıklarda dahi yalnız olunmaz mı?
Kendimizle mutlu olmayı öğrendiğimizde ve vermeyi, karşılık beklemeden verebilmeyi öğrendiğimizde bu acı zevke dönüşüyor biliyor musunuz?

"Divan edebiyatında aşk, ilacı bulunmayan bir derttir; fakat Divan şairleri bu derde sahip oldukları için mutludurlar. 16.yy şairi Fuzuli'nin
Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib Kılma derman kim helâkim, zehr-i dermânındadır,kısaca tercüme edeyim: "Aşk derdinden memnunum, bu dertten kurtulmak için bana ilaç verme doktor, çünkü vereceğin ilaç beni tedavi ederse bu benim felaketim olur" beyiti bu durum için verilebilecek en güzel örneklerdendir. Görüldüğü gibi, şair, içerisinde bulunduğu aşk derdinden şikâyetçi değildir; tam tersine aşk derdiyle yaşadığı için mutludur.

İyi değerlendirebilirsek ve bedelini ödeyebilirsek yalnızlık da hoş gelebilir kimi zaman..

pembe panter, merhaba, burası bulimia ve anoreksiya hastalığı yaşamış, yaşamakta, iyileşmek ya da başlangıcında olanların ve onlara destek olabileceklerin katıldığı bir günlüktür desem yanlış tanımlamamış olurum zannederim.

Sevgiyle kalınız, hep sevgiyle..İnanıyorum ki yaşamın özüdür sevmek..!

27-07-2007, 01:01
antigone
Merhaba...
Hoş kalmanız dileğimi paylaşmak için yazıyorum...
Bu gece yola çıkıyorum. 3 saat sonra başlayacak gün kendini aydınlattıktan az sonra artık denizi görebiliyor olacağım.
Sanıyorum 1 hafta kadar buralarda olamayacağım...
Hepiniz kendinize ayrı ayrı iyi davranın...
Birbirinize iyi bakın...,

Görüşmek üzere...

27-07-2007, 07:36
hayateylul

Hayatta en çok içimi acıtanlar vedalaşmalar olmuştur.Çocuk yaşlarımdan itibaren öyle çok veda sahnesi yaşadım ki..
Katılaştığımı zannettiğim halde bakıyorum ki "öz" de duygular iç burkar gibi, çoğu kez gözlere de yansıtıyor izlerini..

Yıllar önce bana da gurbet yolu göründüğünde okurken çok duygulanmıştım.Çalıkuşu'ndan kısacık bir bölüm,yıllardır neredeyse kelime kelime hatırladığım:

"İçinde çok acı saatler geçirmiş olmama rağmen küçük odamdan âdeta hüzünle ayrıldım.Mektepte bize bir şiir ezberletmişlerdi.
İnsan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, her birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış.
Bunu yazan şair ne kadar haklıymış!"

Gönlünüzce güzellikler dileklerimle...

* * *
.... Bir post konusu daha sürebilir Antigone ile ilgili olanlar...
Sonrası mı, kısmetse bir görüşelim, bakalım neler olur devamında...
Sevgiler...
Hayat/hayateylul

Hiç yorum yok: