Mevlâna Celaleddin Rûmî, Divan’ında aşkla ilgili şunları söyler: “Âşıkların gönülleri ateşe benzer, bedenleri mangala. Aşk uçuşuna dünya dardır. Aşkla, taş yürekler bile yumuşar, yumuşar da gönül taş bile olsa mücevher kesilir. Aşk yüreklere hayat verir. Aşk atına bin, artık yolu düşünme çünkü aşk atı pek rahvandır.”
*
Aşkın bedeli sevgili uğruna canını verebilmektir. Mevlâna, “Aşka tutulan can derdine düşmez”
9 Ağustos 2009 Pazar
Herkes konuştuğunu yazar,bense sustuklarımı...!
Herkes konuştuğunu yazar,bense sustuklarımı...! "Bu hayat yolunda düşünmek ve görmek lazımdır ki,seven de,sevilen de,sevdiren de yalnızca 'O'dur... Sevindirir diye ummamız işte ondan..."
* * * Bir hayatin tozlu sayfalari icimi acitan. Ceplerimde kırık gece masalları duruyor, Öksüzlüğümü avutuyor sonbahar. Ne yana baksam sen oluyorum, Parmaklarımı kanatıyor kirli duvarlar. Kuslar yuvalarından terk ediyor beni, Bir sarsıntı geçiriyor yüreğim,sen şiddetinde...
Ellerimde kar diye yokluğun yağıyor, Aşk sorgusunda yüreğim can çekişiyor. Yüzümde sensizliğin izleri, Ayaklarımın altında bir yığın cam kırığı...
Içimden sökülen her kelime, tekrar donup icime batiyor. Ve her seferinde sana isabet ediyor. Bir zindan karanlığı şimdi gecelerim, Duvarlara sinmiş gözlerinin rengi... Saatleri infaza çekiyor gelmeyişin, Yavaş yavaş gidiyor benden hayat; Damarlarımdan çekiliyor icimdeki sen ! Bense düşünüyorum hiçlik ötesi bir hayata, Kanıyorum sana , sende aşki buluyorum Hem de ayrılığa çarpa çarpa...
Suskunlukta sesler daha cok acıtıyormuş, Bu yüzden senden harf harf kaçışım. Yalnızlığıma esir düşüyorsun, Bense kayboluyorum cümlelerinde. Ve susuyorum sana ,avaz avaz susuyorum. Sende birikiyor içimin tüm sökülenleri Ben dipsiz bir kuyu oluyorum. Biriktiriyorum her harfimde seni...
Şimdi yokluğa düşüyor zaman, Ben bir adimda düşüyorum senden. Kuytularıma sokulma ,birak bana uçurumlarımı, Kalemimden azat et beni, Herkes konuştuğunu yazar,bense sustuklarımı...!!!! -alıntı
* * * Son birkaç günüm yine yoğun geçti; gezme yoğunluğu ve yol yorgunluğu dahildi buna... İstanbul' un farklı uçlarında gezindim. Kaç gündür tamamlayamadığım Üsküdar notlarıma döneyim.
Videolardan birini sayfadan kaldırmak zorunda kaldım. Otomatik olarak sayfaya girişte açılıyor, istediğim bir şey değildi bu.
Eminönü'nde buluştuk Reyhan' la; ikindi suları... Deniz yoluyla Üsküdar, ilk durak Hüdai Hz. nin türbesi; iskeleye yakın zaten. Yazmıştım, filmini izledikten sonra ziyaretine niyetlendiğimi. Bu ikinci ziyaretimdi. İlkinde, düşündüğüm mânevî havayı hissedememiştim. Bu ikincisi farklı geldi bana. Nedendir acaba, diye yüksek sesle dillendirdim düşüncelerimi. Reyhan dedi ki: 'Her zaman yerlerinde hazır bulunmazlarmış, bulundukları zaman daha farklı haz alınırmış.' Her duyduğuma körü körüne inanmayı hiç sevmem. Çokluk görmüşümdür bu şekilde yapılan yanlışlıkları, yaşadığım da olmuştur.
Takıldığımda tek adresim hocam, özel insan... Ona sordum, nasıl olur diye? -Bizim hazır olmamamızdandır, diye cevapladı. Onun bu kısa, net, bana çok vurucu gelen cevaplarını seviyorum.Nokta burada konuyor benim için, öyle buyurdu ise öyledir.
'Âyeti hâl edinmek' ten söz ediyordu sevgiliCemalnur (Sargut)hanım. Bir aşkım da o.. Her görüşümde daha çok bağlanıyorum çok şükür ve bunu dile getirmekten de çekinmiyorum, sevgim ağır basıyor. Aşk tanımının canlı örneklerinden birisi o, benim için... Kişi inandığını yapabildiği ölçüde etkili olabiliyor söyledikleri de, yoksa bir yere kadar... Bense kıssadaki 'taş ustası' gibi her defasında denemelerime devam etmeye çalışıyorum. 1-3-5...497-498....
''Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur, onu seyrederim. Adam belki yüz kere vurur taşa. Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz. Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir. işte o zaman anlarım ki; taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir...!''
Taşı ikiye ayıran hangi vuruş olacak bil-e-meden, ümidini de yitirmeksizin, durup- dinlenip devam etmeye çalışıyorum. Hatâlarımı hoşgörüp, doğru bildiklerime yaklaşmaya çalışıyorum. Özümü olabildiğince arındırmaya, Allah' tan başka mevcut olmadığını bilerek, her canlıda O' nun o muazzam yansımasını izlemeye çalışıyorum. Her davranış, her sözü O'ndan bana gelmiş bir uyarı bilerek, gerideki şekilleri silerek 'tek' liğe varabilmek... Kimi sevsem 'O' oluyor o zaman, kime kızabilirim ki, her şey 'O' iken, nasıl kırılayım, söyler misiniz bana? Canım zaman zaman yanıyor, gözlerimde 'gizli' hüznün resmini hatırlıyorum. İlk kez bir fotoğraf karesinde gördüğümde şaşırmıştım bu hüznü. Öyle ya, 'hayat dolu' ydum, 'şen' dim, bu sıfatlarla özdeşleşmiştim sanki, öyle tanımlanırdım genelde... O resmi ilk gördüğümde ağlamıştım.Hâlen birkaç resmim,baktığımda içimi acıtıyor. ......... hüzün ki, en çok yakışandır bize belki de en çok anladığımız Hilmi Yavuz ...
Konu dağılıyor söylenecek olanlar çok olunca, nerede kalmıştık? : ) Sonracığıma efen'im, yola düştük, bu kez, Su Köşkü yoluna. Slide gösterisinde izlediğiniz Sibirya kurdu ve arkadaşına takılmadan geçemedim. Ne asil görüntüleri var bu canlıların, nasıl etkileyici mavi bakışlar onlar öyle?
-Sevebilir, fotoğraflarını çekebilir miyim, huzursuz olurlar mı, izin verir misiniz? diye sordum sahiplerine... Olumlu cevap verdiler. Sevgili 'Canbaz' ımızı severcesine sevdim onu, nasıl özlemişim.6-7 yıl önce almıştık Canbaz' ı, krem renkli, dünya tatlısı bir Golden Retriever' dı o. Aileden biriydi sanki... Şimdi anlatmaya kalkarsam bir post kadar uzar, geçeyim. Diğerini de sevdim, 'gel canım, senin de hakkın kalmasın' diyerek...
Sahipleri şaşkınlık belirttiler, ilk kez bu kadar sakin kalmış köpekleri... -Öylesine hissediyorlar ki sevgiyi, dedim. : ) Sevgiye hangimiz köle değiliz ki? Teşekkür edip, oradan uzaklaştık.
Su köşkü yolunda 'bir tatlı huzur' var sanki... Çiçek tarhları göz alıcı, ithal begonyalar (en çok sevip yetiştirdiklerimdendi, 80 adedini yan yana diktiğimi hatırlarım, ne hoş bir görüntüydü o.. : ) Şeker begonyalar da öyle.. Pembesi, kırmızısı, beyazıyla 'şeker gibi' ler... Bir ağaç gövdesinde oluşan şekil kalp gibi görünüyordu,
sarmaşıkların yaprakları kalp biçimindeydi, tatlı olarak seçip paylaştığımız dondurmalı profiterolde sos, kalp şekli oluşturmuştu. O yüzden, 'Aşktan gidiyoruz bugün hep, Reyhan hanım'cığım' , demeden geçemedim. : )
Birkaç ay önce çok sıkıntılı olduğum bir dönemde, (sıkıntılarım dönem dönem yoğunlaşarak aktive oluyorlar, normalde gülümseyerek izlesem de...) lise arkadaşım Ayşenur' la gelmiştik buraya, o gün de bitmesin istemiştim aynen geçen günkü gibi... Ayşenur, bana hep Audrey Hepburn' ü hatırlatmıştır.Çok güzel bir kızdı, çok zarif... Audrey' i de hâlâ beğenirim. : ) Düşününce, neler tarih olmuş diyorum, bir an...
Cam şişe, bardak vs. nin masaya yansımalarını da resimledik. Yemekte, ıspanak ve erimiş peyniriyle kendisini seçtiğime pişman etmedi krep, öneririm. Mantı, Reyhan' ın tercihiydi, birçokları çok güzel de diyebilirler, fena değildi diyeceğim. Profiterol de öyle.. Hıdiv Kasrında sipariş ettiğim profiterol, son yıllarda en çok beğendiğim olmuştu. Kendi yaptığımı bile ikinci plana itebilirim ki elinde lezzet olan tiplerdenimdir, her ne kadar, büyük bir zevkle, yemek işlerinden elimi eteğimi olabildiğince çeksem de... : )) Eskiden Galatasaray' da İnci vardı beğendiğimiz. Çok yıllar oldu bana göre, kalitesini düşüreli... Söz sözü açıyor. Neyse efendim, dönüş yolunda dolunaya yakınlaşmış aya takıldı gözlerimiz.. Hafif yollu bir şarkı mırıldandık:
"Dün gece mehtaba dalıp hep seni andım, seni andım Öyle bir ân geldi ki mehtap seni sandım"
Yazarken de söylemeye devam ettim. : ) Hadi, enfes ney girişiyle,A. Özhan' dan, armağanım olsun okuyanlara... : )
Bir hoş sadâ idi paylaştığımız, bir Üsküdar masalıydı yaşadığımız o gün.. Peri anne masalımızdan tozlar serpiyor üzerinize şu an, dokunun onlara, duyumsayın ki, sizi de alıversin masalımızın içerisine...
... Gökten, üç elma düşmüş, birisi de size, masalımızı okuyup, izleyenlere...
Yarışmalar, Gözlüklü Atlar, Taş Değirmenler
-
İzmir Ticaret Borsası'nın 8.'si düzenlenen "Geçmişten Emanet Geleceğe Miras
Tarım" başlığı altındaki Instagram Fotoğraf Yarışması'na katılım hayli
yoğunmuş...
İNSANDAKİ KAİNAT
-
“O, kâinatların bütün özünü sizde topladı.” “Siz her biriniz birer kâinat
olan damla idiniz.” “Kendinize dönüp, kendi içinizdeki kâinatı tanıyınız.
Ondan s...
Nohutlu Arpa Şehriye Salatası
-
Bazen #portakalagacistudyosu nda pastalar ya da börekler çekiyorsak yemek
saati için “hadi hızlıca bir salata yapalım” deyip dolapları karıştırmaya
başlıyo...
BİR DUT MASALI 11 YAŞINDA
-
MERHABA SEVGİLİ BLOGGER ALEMİ VE SEVGİLİ TAKİPÇİLER Ne kadar çok sey
degişti..ne kadar da çok sey oldu.. hiçbirinden bahsetmeyeceğim..hepimizin
yükü ...
özgür aşk
-
Şimdi kasırga zamanıdır dedi kadın. Rüzgarın şiddeti öyle korkunç boyutlara
ulaşır ki, buraların yer çekimsiz bir uzay boşluğu olduğuna inanı...
YESSSSSSSSSS........ WE CAN......
-
Hic bilmiyoruz kim oldugunu.... Ama "yes we can" diyor ya, tam universiteye
gitmek uzere yola cikiyorken, tam elim kolum yeni kòk hùcre yasasina ait
b...
DİKKAT, SAĞLIĞA YARARLIDIR!
-
Çiğ beslenmeciler arasına katılalı beri rengarenk salatalar yapıyorum. Siz
bilmiyorsunuz tabii, buraya yazmadım ki hiç birini. Olabildiğince çiğ
olarak tük...
KIYMALI BOLU BÖREĞİ
-
Tepside poğaçaya benzettiğim Bolu Böreğini bizim evde herkes çok sever. Dün
iş çıkışı çarçabuk ne yaparım diye düşünürken birden aklıma bu börek geldi.
H...
RAYLAR BOYUNCA MENDİLİMDE KAN SESLERİ
-
Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
Biz eskiden seninle
Istasyonlari dolasirdik bir bir
O zamanlar Malatya kokardi istasyonlar
Nazilli kokardi
Ve yağmurda...
-
Parça neyin parçasıdır?BütününPeki bütünde olan özelliklerin tamamı onda
varmıdırEvetPeki evet ise parça niye sadece parça olarak kalır da sonunda
paçavray...
Ben seni unutmadım ki...
-
Çookkk ama çookkk zaman geçti... Gelemedim... İstedim ama olmadı.
Önceliklerim vardı ve halandır bu geçerli. Bu zaman zarfında sen ama hep
aklımdaydın. U...
Esselamu aleyküüümmm...
-
Ve aleyküm selam diye de kendi selamımı alıyorum,olur ya almadan geçenler
olursa diye:)
Uzun bir zamandan sonra klavye başına geçmek benim için biraz zor a...
yağmur
-
desenler çiziyordum o günler defterime
akkuğular, cerenler.
sesini dinler gibi dinliyordum
gecenin sessizliğini,
ağlayan salkımsöğütleri.
kartaca yanıyordu...
BİL/MEK
-
Adını biliyorsun. Dudağımın ucunda takılı, düştü düşecek avuçlarına. Ama
sen söylenmesine ramak kalmış o iki heceye bakma ve kelimelerin
sıradanlığına, h...
The mountain of macaron
-
Ganaj havuzunda kaybolan kapakçıklar birbirlerine yapıştıklarında çıtırlık
ve lezzet diyarına davet çıkarıyorlarmış.
Biraz da poz vermek için kıyasıya m...
HEDİYEMİ DÜN KARGOYA VERDİM MERAK EDENLER YOKMU?
-
Sevgili Deryayla arkadaşımızın düzenlediği hediyeleşme etkinliğinde yapılan
çekiliş sonucu bana çıkan çıkan değerli arkadaşımıza hazırladığım panoyu
payl...
RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN...
-
*RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN...*
*♥♥♥♥ TÜM GÖNÜL DOSTLARIMIZIN, BLOG SAYFALARINDAN YEMEK VE GEZİ
PAYLAŞIMININ VEFALI ARKADAŞLARIMIZIN, MÜBAREK RAMAZAN B...
İNSANLIK DERSİ!
-
Drogheda kasabasını duydunuz mu?ben duymamıştım ama İrlanda nın Drogheda
futbol takımının ablemi dikkatimi çekti ablemde hilal ve yıldız vardı ve
böylece ...
Bir Anlık Gaflet için 30 Yıl
-
Çağ-çağ barajı (Nusaybin) Büyük tasavvuf alimlerinden ve vefat ettikten
sonra da yeryüzünde tasarrufu devam eden dört büyük evliyaullahtan birisi
olan Ma’r...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder