22 Aralık 2008 Pazartesi

Olgunluk (Sevdiğim bir yazı)

Olgunluk...

20 li yaşlara kadar iyilikle kötülüğün ülkesi, kalın sınır çizgileriyle ayrılıyor birbirinden.

Sıkı dostları ve düşmanları oluyor insanın. Onları ölesiye seviyor ya da ölesiye nefret ediyor onlardan.

30 larında yalanı hakikatten ayırt etmeye başlıyor.İyi sandıklarının hıyanetiyle tanışıyor, sırtında dost işi hançer darbeleriyle ; ve en kötü zannettiği şefkatle imdadına yetişiveriyor.

Zaman kanatlanıp da 40 ına yaklaştığında insan, iyiyi kötüden ayıran hudut çizgilerini bir birine karıştırıyor.

İyilere nakşolmuş kötüyü ve kötülerin içindeki iyiliği de keşfediyor ademoğlu.

Anlıyor ki, iyi insan / kötü insan yok ; insanın içinde iyilik ve kötülük var, kötüyle iyi panzehiri değil birbirinin ; kankardeşi. İyilerle kötüler çekiştirmiyor ipi. İyilik ve kötülükten örülmüş ibrişimin kendisi.


Bunu anlayınca şaşmıyorsun nefretin birden şehvete dönüşmesine ; acı girdaplarının içinde hazzın raksetmesine.Tevazuyla gurur,haysiyet likle onur el ele yürüyor.

İnsan, şuuraltındaki isyankarla sahtekarı, gü nahkarla tövbekarı birarada farkediyor. Benim, hükmeden ve boyun eğen,zulmeden ve acı çe ken.Bunca şiddet kadar onca merhamet de benim eserim.


Minneti nefrete, korkuyu cesarete, zaferi hezimete bulayan benim.Kundak bezime tıpatıp benziyor kefenim,hayatım muhteşem ve sefil, mağrur ve rezil, hayasız ve asil.Ben, hem örs hem çekicim.


İşte bu keşif kolaylaştırıyor yaşamı..

Anlıyorsun ki toplumlar gibi insanlar da kanlı içsavaşlarına borçlu ilerlemesini..


O zaman , iyileri kötülerden ayırmak gibi nafile bir uğraşı bırakıp ''başta kendin olmak üzere'' insanların içindeki iyiliğin peşine düşüyorsun ; kıymet bilmeyi ve '' yine başta kendin olmak üzere '' herkesi hoş görmeyi öğreniyorsun.

Tükendikçe pahalanıyor zaman ; günler azaldıkça uzuyor. Saçların gibi, seyreldikçe değerleniyor dostların.Günahları ve zaaflarıyla da övünüyor insanlar;sevapları ve zaferleri kadar.

Önemli değil kaç kez yenildiğin ; önemli olan, kaç yenilgiden sonra yeniden doğrulabildiğin.

Bu paramparça ruhlardan, çelişkili duygulardan,çatışmanın açtığı yaralardan mucizevi bir ahenk çıkıyor ortaya ki '' OLGUNLUK '' diyorlar adına.....

alıntı


Geçmiş olsun dilekleriniz için çok teşekkürler... Sevgiler...

Hayat

2 yorum:

Unknown dedi ki...

öncelikle geçmiş olsun dileklerimi belirtmek istedim.
acil şifalar diliyorum..

her yaşın getirisi başka insana..bunu diğer yazılarınıza olan yorumlarımda da yazmıştım.kahve hikayesindeki gibi.hayata katmak lazım herşeyi.
ve kırkına yaklaştığında insan...
çok doğru ,birbiriyle hemdem oluyor iyi ile kötü..insan hayata böyle bakmalı aslında..olduğu gibi kabullenmeli.ben demeyeceğim artık yazarken size..hani yazmıştınız ya kendinizi ifade edişiniz,yüreğinizi ortaya koyuşunuz diye...artık ortaya konulacak bir yürek olmadığından değil çok şükür, içimde herşeyin yerli yerine oturduğundan...tam derdim olduğu günlere rastlayan yazılarınızda ben dedim durdum yorumlarımda.belki sıkıcı oldum sizin için.bilemiyorum.
ama paylaşmaksa amacı yazdıklarınızın bende paylaştım kendimce..bir nebze..



OLGUNLUK...
Kimine doğuştan bahşetmiş YARADAN ,kimi yaşadıklarıyla öğrenmiş.her ne olursa olsun ..
işte şu söz olmuş anahtarı:
Önemli değil kaç kez yenildiğin ; önemli olan, kaç yenilgiden sonra yeniden doğrulabildiğin.
sevgiyle ve sağlıkla kalın...
hoşçakalın...

Hayat dedi ki...

Bir süre sonra, 'dert' olarak algıladığımız şeylerin,aslında çok o kadar da üzülmemize değmeyebileceğini görüyoruz.
Hayatta; ne gerçekten dert, ne değil, iyi ayırdedebilmek önemli, diye düşünenlerdenim.
En büyük varlık sağlık, öncelikle bunu bir kez daha düşünelim.
Aile, kişi için dünya cenneti ya da cehennemini oluşturabilecek ikinci faktör bana göre...
Madde, borç yükü vs. büyük boyuttaysa önemli...
Gerisi biraz keyfekeder şeyler gibi, bugünkü tecrübemle algılayabildiğim kadarıyla...

Tüm bunlara rağmen, hakiki iman sahipleri için bir tek önemli şey olmalı:
Allahın rızası ve yakınlığı...

O noktada...
Gerisi kocaman bir hikâye!...

Sevgilerle, teşekkürler... : ))