13 Aralık 2008 Cumartesi

SORUNLARINIZA BAKIŞ AÇISINI DEĞİŞTİRİN


Hayatın akışı içinde karşılaştığımız zorluklar ve karışıklıklar, kısaca sorunlar, yaşamımızın birer parçasıdır. Bu sorunlar içinde boğulmak veya çözüm bularak huzura kavuşmak, bizim sorunlara bakış açımız ile çok ilgilidir.

Eğer, evrensel yasa olarak, sorun olarak karşılaştığımız her olayın aslında bir imtihan ve sonuçta bize bir farkındalık yaşatacağı düşüncesini temel alırsak, hem sorunun bizim üzerimizde yapacağı yıkıcı etkilerden kendimizi uzak tutmuş, hem de olgunlaşma yolunda ileriye doğru bir adım daha atmış oluruz. Bakın bu konuda bir rehber varlık şöyle diyor: “Hayat olgunlaşmak için, imtihanlar çözülüp anlaşılmak için tertiplenmiştir size. Dolayısiyle onlardan kaçmak, kurtulmak istemek niye?. Her geçiştirdiğiniz imtihan, her savuşturduğunuz olay, siz onu çözümleyene kadar değişik çehrelerle defalarca karşınıza çıkacaktır, giderek ağırlığını ve dozunu arttırarak.”

Biliyoruz ki, Yüce Yaradan her insana kaldırabileceği kadar zorluk, imtihan vermektedir. Çünkü “O” abes iş yapmaz. Hayatın akışı içinde karşılaştığımız her imtihanda önce “bu olay neden benim başıma geldi ve ne öğrenmem gerekiyor” diye kendimize sormalı ve sonra gerekli içsel çalışmayı yaparak bu olaydan bir ders (bilgi) çıkarmalıyız. Çünki sınanmakta bilgi vardır. Ve bu bilgi ruhumuzun malı olduğunda ise bir daha bu tür imtihanlarla karşılaşmayız. Eğer olayın üzerinde durmazsak ve olayı geçiştirirsek bu sefer yukarıda da söylendiği gibi olay, biz onu çözümleyene kadar defalarca değişik şekilde karşımıza çıkacaktır, dozunu ve ağırlığını arttırarak.

Ve yine yüce bir rehber; “Biliniz ki, en çok sınanan sınandığı kadar sevilendir aslında” demektedir. Çünki imtihan zamanında insanın bilgisi, aklı kullanma becerisi, sabrı, inancı, teslimiyeti, Yüce Alem tarafından gözlenmektedir. Dolayısıyle, imtihanlarımızı sevelim, onları çözmeye çalışalım. Fakat herşeyden önce onlara bakış açımızı değiştirelim. Zorlukları (imtihanları) olgunlaşabilmek için fırsat olarak görelim.

Erol Yurderi (Yazının Linki)

* * *

Dünkü konuşmamızda bu yazıdan sözetmişti değerli arkadaşımız...Alıntı olmasın, kendim hazırlayayım istedim bu kez, diyordu.Konuya dair paylaşımlarda da bulunmuştu, yazıyı bekliyordum ben de...Vurguladığınız bölümleri bir kez de ben göz önüne almak istedim.

“Hayat olgunlaşmak için,imtihanlar çözülüp anlaşılmak için
tertiplenmiştir size. Dolayısiyle onlardankaçmak, kurtulmak istemek niye?. Her
geçiştirdiğiniz imtihan, hersavuşturduğunuz olay, siz onu çözümleyene kadar
değişik çehrelerle defalarcakarşınıza çıkacaktır, giderek ağırlığını ve dozunu
arttırarak.”


“bu olay neden benim başıma geldi ve ne öğrenmem
gerekiyor”


“Biliniz ki, en çok sınanan sınandığı kadar sevilendir
aslında”


Kimi zaman çok yorulduğumu hissediyorum, biliyor musunuz? Bu aralar bizim Polyanna yine yorgun... Gülerek baksa da bugünün gerçeği bu...
'Çok mu hatâlıyım yoksa sınavlarım ölçüsünde seviliyor muyum', kim bilir?Teşekkür ve sevgiler, emeğinize sağlık değerli arkadaşım.

Konuyla bağlantılı bir güzel yazı linki de ben vereyim, buraya yakışacağını düşünüyorum.

Verdiğin acılar için sana şükürler olsun Allah’ım!!

“Gün gelecek Allah’a bana yaşattığı bu sıkıntılar için şükredeceğimi biliyorum” demişti bir arkadaşım.
Belki de hayatının en zor günlerini yaşıyordu. Zorlukların insana ne kadar büyük dersler verdiğini uzun uzun konuşmuştuk. Bir acının öğrettiğini bin kahkahanın öğretemeyeceği üzerine birçok örnekler vermiştik o konuşmamızda.
Aradan iki yıla yakın bir zaman geçince arkadaşımın haklı çıktığını gördük. O günlerin acı görünen olaylarının, kendisine ne kadar büyük kapılar açtığını gördükçe “verdiğin acılar için sana şükürler olsun Allah’ım!” demeye başladı.

Gündüzleri fırsat buldukça bir araya geldiğimiz arkadaşıma o günlerde aşağıdaki hikayeyi yollamıştım.
“Strese girenin imanından şüphe ederim!” başlıklı yazımı anlamayan ve/veya yanlış anlayan arkadaşlar umarım bu sefer beni doğru anlarlar.
.....

Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.

Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;
“Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.
Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!
Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın.
“Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:
“Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım. Ama usta sadece gülümsedi ve;
“Daha değil!” diye cevapladı beni.
“Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:
“Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!”
Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:
“Henüz değil!”
“Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek”
Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:
“Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!”
“Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve “Daha değil!” diyordu.
“Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.
“Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.
“Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!” dedim. Onun cevabı ise aynıydı:
“Henüz değil!”
“Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim.
“Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!” diye bağırdım.
Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. “Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!” diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine
“Daha değil!” diyordu. Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.
“Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:
“Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?”
Ona “Evet” dedim.
Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve
“Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.”
“Evet bu sensin!” dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.
Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin. Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.
Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.
Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.
Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.
Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.”
Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:
“Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!
Bana zarar vereceğini düşündüm.Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim. Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum. Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim… Teşekkür ederim.”


* * *

Diğer blog adresimde (blogcu) sevgili Canan' ımın konuyla ilgili yorumu var. Ben bilemiyorum ne demeliyim. Bildiğim ya da bildiğimi zannettiğim tek şey, olması gerekenlerin olduğudur.
Ne söylemem gerekiyorsa söyletmesini de O' ndan diliyorum.
İlk gençlik yıllarımdaki bakış açım epeyce değişti çünkü...
Yorumu yayınlıyorum, belki fikir verir, katkısı olur.
Sevgiler... Hayat

Yazan: canan Tarih: 13/12/2008 Konu:
şükür Şükür verilen nimete yapılır ve artmasını - devamlılığını sağlar . Hamd
ise her durumda ; nimet olsun bela-musibet olsun ; yapılır. Türleri açısından
şükür daha kapsamlı, nedenleri açısından ise hamd daha kapsamlıdır. Hamd sadece
dil ile yapılır, şükür ise dil ile , kalp ile ve azalarla yapılır. Rabbim
bizleri hakkıyla şükreden ve hamdeden kullarından eylesin . Amin. Rabbim en kısa
zamanda sıkıntılarını gidersin ve bu sıkıntılarını inşallah günahların affına,
derecelerinin yükselmesine vesile kılsın. Seni çok seviyorum, dualrım senin
için. A.e.o.

Hiç yorum yok: