6 Aralık 2008 Cumartesi

Günlüğümden... Meryem, düşünceler- II

Düne ait anılara devam...

Sabah 8.30 suları yola çıktık oğlumla... Uçağın hareketine çok fazla zaman kalmamıştı.
Birlikte gideceği arkadaşlarından birisi telefonla havalimanı girişinin çok kalabalık olduğu uyarısını verince onu metroya bırakıp, anneme doğru yola devam ettim.
Telefonunun melodilerinden birisi, 'Fikrimin ince gülü' ...Bir önceki akşam, çalarken farkettim.

Şarkıyla ilk tanışmam, 4 yıl kadar önce kanun hocamın ödev olarak vermesiyle olmuş. Sonrasında da Cafe Anatolia -Dream's albümünden gönderen bir arkadaşın sayesinde oldu.Siteye müzik olarak eklemek istiyordum, yasaklı siteleri görüntüleyemeyen arkadaşların da var olduğu düşüncesi biraz hız kesmeme neden oldu. : )

-Nereden buldun bunu? diye soruyorum. Zaten yüklüymüş, farketmiş. Aslında müzik tercihi daha farklı olsa da Sanat Müziği'nden ortak eserlerimiz vardır dinlemekten zevk duyduğumuz...

Enstrumantel eserleri seçerim okur- yazarken...Hem dinlendirir, hem konuya olan ilgimin dağılmasına neden olmaz.

Yer yer bulutlu, ılık bir sonbahar havası...16-17 derece civarı, güneş arada gizlense de pırıl pırıl yüzünü göstermekte cömert davranıyor denebilir.Trafik aşırı yoğun değilse de ağır ilerlediği zamanlar oluyor.Gideceğimiz yere varıyoruz bir süre sonra...

Gri- kurşuni renkte iki köpek koşuyor önce bahçe kapısına...Arkadaşım açıyor kapıyı, arabayla girip, bahçeden dönüş yaparken; aylar önce bir akşam vakti arkadaşımın beni karşılayıp, araziye arabayla dalarken:

-Dur, sana ağaçları göstereyim... demesi geliyor aklıma... -Ne yapıyorsun? derken şaşkınlıkla; cevabı şöyle oluyor: -Çılgınım ben!... -Beni aratmazsın... diye cevaplıyorum.Gülüyoruz, çocuklar gibi neşeliyiz. Mevsim ilkbahar, yeşil..her yer alabildiğine tazecik yeşil tonlarıyla kaplı...Ağaçlar budanmış, ateş yakacağız hesapta... Geç kaldığım için akşam karanlığı ve arkasından çıkıveren şiddetli rüzgâr bu fikirden vazgeçmemize sebep oluyor.

Şimdi Sonbahar gibi görünse de kış mevsimine girmişiz. Son 'Pastırma yazı' misâli günler...Ağaçlar çıplak, görüntü mat, güneş biraz zoraki ısıtıyor. Değişmiş tablo...Ömrün mevsimleri gibi...Baharlarımız, yaz ve kışlarımız olmaz mı bizlerin de? İzliyor, düşünüyorum.İyi bir gözlemci olduğum söylenir. Bence de fena sayılmam. : )

Beni gördüğü için mutlu olduğunu söylüyor. Enerjisi eksik, yorulduğunu farkediyorum.

-'Metastaz haberi kurşun gibi düştü ocağımıza' diyor. Bu kadar çabuk olmamalıydı.Önümü göremiyorum.. derken:

-Hangimiz görebiliyoruz ki? diyorum. -Bu farklı, diyor. Bir sonraki sıçramanın nereye olacağı konusunu düşünüyor.

Ne hayâllerimiz vardı İstanbul'a gelirken,yıllarımı geçirdiğim 'gurbet' imden... Çok sevdiğim bir arkadaşım da benimle birlikteydi. 'Cuma' ları Eyüp' e gideriz seninle..' diyordu.Ağaçlar bizi bekliyordu, mevsimine göre kiraz, dut, incir, armut, elma, ayva... Ne çok şey vardı yapılacak...

O, hastalanıyor, annem felç geçiriyordu... İkimiz de farklı senaryoları yaşamak durumunda kalıyorduk, hayâllerimiz dışındaki senaryoları...

Bu kez de bitki kürü ile birlikte bir sıra ve düzen dahilinde uygulanan ilaçlar var. Şu anda başarılı görünüyor, inşallah öyle devam eder.Doktoru, İbrahim Saraçoğlu...Bayılmış arkadaşın bahçesinde yetişen domateslere, tanıtımını yapmak isterim, tohum getirirseniz.. demiş. Yanlışlıkla patlıcan tohumu vermişim.Sonradan farkedip eşimle gönderdim, dedi.

Aralık ayında bir konferansa konuşmacı olarak katılması istenmiş. Tecrübeleriniz, yaşadıklarınız başkalarına yol gösterici olacak, çok önemli demiş, doktoru...(Onkoloji psikiyatristi)

Arkadaşımın kendisi de Psikoloji mezunu, tez konusu da meme ca idi yanılmıyorsam...

Bahçede beyaz rengin hakim olduğu bir kedi... Gelip yuva bilmiş onların bahçesini.. Yemek ve ilgi görünce sahiplenmiş oraları...

-Geçen hafta bir hafta boyunca hastalandı, diyor arkadaşım. Bir türlü iyileşemedi. Kızım, çok mu hasta oldun sen? diye sevecek oldum. Bir de baktım ki gözleri doldu. A..a.. kedi de ağlarmı demeye kalmadı, gözkapaklarını indirmesiyle yaşlar döküldü kirpiklerinden...

-Sen de ağladın, garanti.. dedim. -Sorma, dedi. Hemen veterineri çağırdık. Bir hafta boyunca veterinerde kaldı. İyi şimdi, toparladı.

Yaratılmış her şeye böylesi sevgi dolu insanlar işte...

Konuştuk başka şeylerden de... Plânlar dedik, yapılıyor ama uygulanamıyorlar her zaman, belki çoğu zaman... Bir bakıyorsun bambaşka şeyler çıkıyor ortaya...

Nerede okumuştum, şöyle diyordu bir özlü sözde:

"Hayat, biz onu plânlarken başımızdan gelip geçenlerdir."

Bayram öncesi, hüzünlü bir yazı oldu. Hüzün de hayatın bir parçası, değil mi?

Günlerimiz sağlıkla, huzurlu geçsin ve yaptıklarımız iyilikler olsun. Ne kalıyor ki geriye, 'bir hoş sadâ' dan gayrı?

Sevgiyle... Hayat

1 yorum:

tatlıhayat dedi ki...

Sevgill hayat,yorumlarını okurken sitine takıldım.Ekmek makinası kullananlardan öneri beklediğini okudum.Ben 4 senedir ekmeğimi kendim makinayla yapıyorum.kenwood marka,çok memnunum.TAVSİYE EDERİM.SEVGİYLE