Bir dost' a...
http://hayateylul.blogcu.com/bir-dost-a_21301531.html
Bana Bir Şarkı Söyle
Özledim sesini ne olur konuş
Bir gül açtır zamanların ötesinden
Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel
Gök mavisinden, deniz mavisinden
Bana bir şarkı söyle
İçimde bir şey kımıldıyor
Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum
Bir baksana ne haldeyim deli divane
Yaralıyım, çaresizim umutsuzum
Bana bir şarkı söyle
Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt
Dökül karanlığıma ışıklar gibi
Al beni, en uzaklara götür
Sesin aksın içimde bir pınar gibi
Bana bir şarkı söyle
Bütün renkleri kat birbirine
Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan
Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi
Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan
Bana bir şarkı söyle
Bazen kar nasıl hazin yağar bilirsin
Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı
İşte öyleyim, kapkarayım bu gün gel
En hüzünlü sesinle, en dokunaklı
Bana bir şarkı söyle
Ümit Yaşar Oğuzcan
* * *
Senelerce, senelerce evveldi.. diye başlarken aklıma, meşhur şiirinde Edgar Allen Poe geliyor.. Annabel LeeBu dizelerle başlıyordu. : )Eveet, hikâyesini bilenlerin bildiği bir gurbet kuşu vardı, hâlen gurbete, vedâlara dair bir şeyler okuduğunda, yazdığında içi burkulan...Vedâları kim sever ki?
24 yıl kadar önce bana da gurbet yolu göründüğünde okurken çok duygulanmıştım.Çalıkuşu'ndan kısacık bir bölüm,24 yıldır neredeyse kelime kelime hatırladığım:
"İçinde çok acı saatler geçirmiş olmama rağmen küçük odamdan âdeta hüzünle ayrıldım.Mektepte bize bir şiir ezberletmişlerdi. İnsan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, her birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış. Bunu yazan şair ne kadar haklıymış!" ......Ne hoştur ki 'çalıkuşu' muz bugün, gurbetinde kurduğu güzel dostluklarının öykülerini yazabiliyor. Olumsuzluklardan olumluya varabilmek ne güzel bir kazançtır. : )
O şehre ilk gitttiğim zamanlarda tanıdım hb' yi...Eşimin arkadaşının kızkardeşiydi.Çok değerli bir âlimin torunu olup, o mânevî havayı solumuş olmanın güzelliklerini görmüşümdür onda.. güleryüzlü, nâzik, yumuşak huylu, çok çok becerikli, elmas yürekli arkadaşım o benim...
Seni ilk tanıdığım evinizi hatırlarım yüzümde dingin bir gülümsemeyle sevgili arkadaşım.Çevresi duvarla çevrilmiş, tahta kapısından avlusuna girdiğimiz, iki bölümden oluşmuş tek katlı 'ata evi'...Bilir misin, hep sevmişimdir çiçekleri.. o evi sıcacık bir yuvaya dönüştüren, öyle hissettiren çiçeklerinizi hatırlarım. Ömrümde tek kendimin çelikten yetiştirdiğim açelya, senin bahçende hayran kaldığım o tek kat açan, kırmızı renkli açelyadır.Oğlum doğmamıştı henüz, oğlımla birlikte büyüttüm onu da. Yakın zamana kadar da hayattaydı, zannederim artık yok..Sonrasında envâi çeşit, onlarca açelya satın alıp yetiştirmişsem de ( 23 farklı renk ve çeşidini yetiştirdiğimi hatırlarım) o ilk göz ağrımın yeri bende bir başka olmuştur.Sardunya ve gülleri de çok severim, sardunya, yuvayı simgeler benim gözümde niyeyse?..Hani, eski evlerin balkon ve pencere önlerine de saksılarla yerleştirilen, genellikle dantelalı ya da beyaz işli perdelerle örtülü ahşap evlerin tezyininde, sade ama gözalıcı, başdöndürücü, gözalıcı sakız sardunyaları.
Ramazan dâvetlerimizi hiç unutmam, her akşam bir başka arkadaşımızın evinde olurduk ilk yıllarda.. 20- 30 kişilik gruplar..Özlemişim yâ, burnumun direği sızladı. : )Sonrasında görüşmelerimiz kimi arkadaşlarımızla daha seyrekleşmiş olsa da, sen, telefon yakınlığında olmuştun hep bana. Hiç birimiz diğerine 'nerede kaldın?' diye sormamıştı, aylar geçse de görüşülmeden, kaldığımız yerden devam ederdik biz. Aynı candanlık, aynı yakınlıkla...
Büyükbabanı tanımamış olmama hayıflanırım. Bu gelişimde annen de de gördüğüm farklı edep, âdâba uygunluk, yumuşak huyluluk ve teslimiyet, velî soyundan olmanın farklılığını hissettirdi bana yine...O'nu tanıyamamış olsam da, onun öğrencisi olan hocamı tanımam da senin vesîlenle olmuştur.Bir taraftan ne kadar geç kalmış olduğumu düşünürken, bir yandan da inanılmaz güzellikte duygularla tanışmanın hazzı ve şükran duygusunu yaşamışımdır bu sayede.Her şey vakti zamanındadır aslında..demek ki bu vakitlere denk düşecekmiş bu güzellikleri yaşayabilmem...
Acının insana kattığı değer..bilir misin gözlerim bir gizli hüzün ve mutluluğu aynı anda barındırıyor artık zannederim.Hüznü tanıyanların okuyabileceği bir bakış bu yalnızca ancak içerisindeki mânevî hazların getirdiği farklı bir güzellik yansıtıyormuş gibi aynı zamanda da...
Bir akşam üzeri, tahammülümün son raddelerinde gezindiğimi sandığım vakitlerden birinde, gözyaşları içerisinde yakarmıştım Allah cc' a.. Bir mucize dilemiştim O'ndan..İşte o gece gördüğüm rüyanın etkisiyle iliklerime kadar sarsılmıştım.Rüyamın içindeki o zamanlar yalnızca adını duyduğum hoca'mdı.Onu da seninle birlikte rüyamı yorumlaması ricasıyla ona gittiğimizde farkedecek, şaşkınlık ve sevinci aynı anda yaşayacak, ağlarken gülümseyecektim yaz yağmurunda açan gök kuşakları misâli...Rüyanın içeriğini sen biliyorsun, senin yanında anlatmıştım. O andaki hâllerimin de en yakın tanığı sensin canım arkadaşım... : )Hocam.. andığımda değil, düşündüğümde bile duygularım inanılmaz..Allah'a cc hep şöyle dua etmişimdir:'Sen sev, sevdiklerine sevdir. Sev, sevdir sevindir, yâ Rabb...'Mânevî zirvelere ürkerek ama çok isteyerek bakmışımdır, bedelini bildiğimden olsa gerek belki..Yine mükemmelliyetçiyim, yine.. ne kadar törpülesem de...Günümüzde onun gibi birisine rastlayacağımı hiç ümidetmiyordum ki... Kimi görsem, dudak büküyordum: 'Hayır, bu değil!..'Sadece onun sevdiklerinden olmak bile ağlatmaya yetiyor şu anda beni, şükürler olsun. Öylesine hissediyorum ki sevdiğini ve onu öylesine çok seviyorum ki zannederim damarımı kesseler kanım akmaz!...Umre dönüşü ziyaret ettim onu. Gülümseyişi..gözlerinin önünde cennet, daha ötesi Âlemlerin sahibi varmışcasına tebessümü..Aramalıyım, öyle çok ihtiyacım var ki sesini duymaya..Efendim, diyorum.Sizin yanınızda susup dinlemem gerekir oysa nedir beni bu çocuklar gibi, sular seller gibi çağıldatan heyecan?Söylerken çocuksu- mahcup bir gülümseyiş var yüzümde. Yazarken de öyle, o ânı yaşıyorcasına gülümsüyorum ve kızardım.'Konuş..diyor mütebessim ifadesiyle..O da Allah' cc tandır.'Yazacak çok, pek çok şey var.Her biri ayrı başlık halinde çok sayıda yazı..Ne zaman, bilmem?.. : ))Bu gelişimde de seni görebilmek, dünden bugüne konuşabilmek, dahası konuşmadan anlaşabilmek...Yılların, paylaşımların, yaşanmışlıkların getirdiği bu huzur duygusunu severim.Bu arada,senin muhteşem el lezzetini de severim, bilirsin. : )Hediye ettiğin iki kitap nasıl mutlu olmama neden oldu bilemezsin. İlk sayfalarını yazmanı isteyecektim senden, günün anısına, unuttum.Onları her gördüğümde, elime alıp okuduğumda yüzümde kocaman, sıcacık bir gülümseyişle aklımda sen oluyor, olacaksın inan canım.Sana gönlünce, o güzel yüreğince ve daha kat be kat güzellikler diliyorum biliyorsun ama yine duy ki:Seni çok, pek çok seviyorum.Selâm, dua, saygı ve sevgilerle...Arkadaşın, Hayat
*Bakalım, çay içerken resimlediğim sardunyalarını beğenecek misin? : )
http://hayateylul.blogcu.com/bir-dost-a_21301531.html
Bana Bir Şarkı Söyle
Özledim sesini ne olur konuş
Bir gül açtır zamanların ötesinden
Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel
Gök mavisinden, deniz mavisinden
Bana bir şarkı söyle
İçimde bir şey kımıldıyor
Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum
Bir baksana ne haldeyim deli divane
Yaralıyım, çaresizim umutsuzum
Bana bir şarkı söyle
Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt
Dökül karanlığıma ışıklar gibi
Al beni, en uzaklara götür
Sesin aksın içimde bir pınar gibi
Bana bir şarkı söyle
Bütün renkleri kat birbirine
Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan
Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi
Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan
Bana bir şarkı söyle
Bazen kar nasıl hazin yağar bilirsin
Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı
İşte öyleyim, kapkarayım bu gün gel
En hüzünlü sesinle, en dokunaklı
Bana bir şarkı söyle
Ümit Yaşar Oğuzcan
* * *
Senelerce, senelerce evveldi.. diye başlarken aklıma, meşhur şiirinde Edgar Allen Poe geliyor.. Annabel LeeBu dizelerle başlıyordu. : )Eveet, hikâyesini bilenlerin bildiği bir gurbet kuşu vardı, hâlen gurbete, vedâlara dair bir şeyler okuduğunda, yazdığında içi burkulan...Vedâları kim sever ki?
24 yıl kadar önce bana da gurbet yolu göründüğünde okurken çok duygulanmıştım.Çalıkuşu'ndan kısacık bir bölüm,24 yıldır neredeyse kelime kelime hatırladığım:
"İçinde çok acı saatler geçirmiş olmama rağmen küçük odamdan âdeta hüzünle ayrıldım.Mektepte bize bir şiir ezberletmişlerdi. İnsan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, her birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış. Bunu yazan şair ne kadar haklıymış!" ......Ne hoştur ki 'çalıkuşu' muz bugün, gurbetinde kurduğu güzel dostluklarının öykülerini yazabiliyor. Olumsuzluklardan olumluya varabilmek ne güzel bir kazançtır. : )
O şehre ilk gitttiğim zamanlarda tanıdım hb' yi...Eşimin arkadaşının kızkardeşiydi.Çok değerli bir âlimin torunu olup, o mânevî havayı solumuş olmanın güzelliklerini görmüşümdür onda.. güleryüzlü, nâzik, yumuşak huylu, çok çok becerikli, elmas yürekli arkadaşım o benim...
Seni ilk tanıdığım evinizi hatırlarım yüzümde dingin bir gülümsemeyle sevgili arkadaşım.Çevresi duvarla çevrilmiş, tahta kapısından avlusuna girdiğimiz, iki bölümden oluşmuş tek katlı 'ata evi'...Bilir misin, hep sevmişimdir çiçekleri.. o evi sıcacık bir yuvaya dönüştüren, öyle hissettiren çiçeklerinizi hatırlarım. Ömrümde tek kendimin çelikten yetiştirdiğim açelya, senin bahçende hayran kaldığım o tek kat açan, kırmızı renkli açelyadır.Oğlum doğmamıştı henüz, oğlımla birlikte büyüttüm onu da. Yakın zamana kadar da hayattaydı, zannederim artık yok..Sonrasında envâi çeşit, onlarca açelya satın alıp yetiştirmişsem de ( 23 farklı renk ve çeşidini yetiştirdiğimi hatırlarım) o ilk göz ağrımın yeri bende bir başka olmuştur.Sardunya ve gülleri de çok severim, sardunya, yuvayı simgeler benim gözümde niyeyse?..Hani, eski evlerin balkon ve pencere önlerine de saksılarla yerleştirilen, genellikle dantelalı ya da beyaz işli perdelerle örtülü ahşap evlerin tezyininde, sade ama gözalıcı, başdöndürücü, gözalıcı sakız sardunyaları.
Ramazan dâvetlerimizi hiç unutmam, her akşam bir başka arkadaşımızın evinde olurduk ilk yıllarda.. 20- 30 kişilik gruplar..Özlemişim yâ, burnumun direği sızladı. : )Sonrasında görüşmelerimiz kimi arkadaşlarımızla daha seyrekleşmiş olsa da, sen, telefon yakınlığında olmuştun hep bana. Hiç birimiz diğerine 'nerede kaldın?' diye sormamıştı, aylar geçse de görüşülmeden, kaldığımız yerden devam ederdik biz. Aynı candanlık, aynı yakınlıkla...
Büyükbabanı tanımamış olmama hayıflanırım. Bu gelişimde annen de de gördüğüm farklı edep, âdâba uygunluk, yumuşak huyluluk ve teslimiyet, velî soyundan olmanın farklılığını hissettirdi bana yine...O'nu tanıyamamış olsam da, onun öğrencisi olan hocamı tanımam da senin vesîlenle olmuştur.Bir taraftan ne kadar geç kalmış olduğumu düşünürken, bir yandan da inanılmaz güzellikte duygularla tanışmanın hazzı ve şükran duygusunu yaşamışımdır bu sayede.Her şey vakti zamanındadır aslında..demek ki bu vakitlere denk düşecekmiş bu güzellikleri yaşayabilmem...
Acının insana kattığı değer..bilir misin gözlerim bir gizli hüzün ve mutluluğu aynı anda barındırıyor artık zannederim.Hüznü tanıyanların okuyabileceği bir bakış bu yalnızca ancak içerisindeki mânevî hazların getirdiği farklı bir güzellik yansıtıyormuş gibi aynı zamanda da...
Bir akşam üzeri, tahammülümün son raddelerinde gezindiğimi sandığım vakitlerden birinde, gözyaşları içerisinde yakarmıştım Allah cc' a.. Bir mucize dilemiştim O'ndan..İşte o gece gördüğüm rüyanın etkisiyle iliklerime kadar sarsılmıştım.Rüyamın içindeki o zamanlar yalnızca adını duyduğum hoca'mdı.Onu da seninle birlikte rüyamı yorumlaması ricasıyla ona gittiğimizde farkedecek, şaşkınlık ve sevinci aynı anda yaşayacak, ağlarken gülümseyecektim yaz yağmurunda açan gök kuşakları misâli...Rüyanın içeriğini sen biliyorsun, senin yanında anlatmıştım. O andaki hâllerimin de en yakın tanığı sensin canım arkadaşım... : )Hocam.. andığımda değil, düşündüğümde bile duygularım inanılmaz..Allah'a cc hep şöyle dua etmişimdir:'Sen sev, sevdiklerine sevdir. Sev, sevdir sevindir, yâ Rabb...'Mânevî zirvelere ürkerek ama çok isteyerek bakmışımdır, bedelini bildiğimden olsa gerek belki..Yine mükemmelliyetçiyim, yine.. ne kadar törpülesem de...Günümüzde onun gibi birisine rastlayacağımı hiç ümidetmiyordum ki... Kimi görsem, dudak büküyordum: 'Hayır, bu değil!..'Sadece onun sevdiklerinden olmak bile ağlatmaya yetiyor şu anda beni, şükürler olsun. Öylesine hissediyorum ki sevdiğini ve onu öylesine çok seviyorum ki zannederim damarımı kesseler kanım akmaz!...Umre dönüşü ziyaret ettim onu. Gülümseyişi..gözlerinin önünde cennet, daha ötesi Âlemlerin sahibi varmışcasına tebessümü..Aramalıyım, öyle çok ihtiyacım var ki sesini duymaya..Efendim, diyorum.Sizin yanınızda susup dinlemem gerekir oysa nedir beni bu çocuklar gibi, sular seller gibi çağıldatan heyecan?Söylerken çocuksu- mahcup bir gülümseyiş var yüzümde. Yazarken de öyle, o ânı yaşıyorcasına gülümsüyorum ve kızardım.'Konuş..diyor mütebessim ifadesiyle..O da Allah' cc tandır.'Yazacak çok, pek çok şey var.Her biri ayrı başlık halinde çok sayıda yazı..Ne zaman, bilmem?.. : ))Bu gelişimde de seni görebilmek, dünden bugüne konuşabilmek, dahası konuşmadan anlaşabilmek...Yılların, paylaşımların, yaşanmışlıkların getirdiği bu huzur duygusunu severim.Bu arada,senin muhteşem el lezzetini de severim, bilirsin. : )Hediye ettiğin iki kitap nasıl mutlu olmama neden oldu bilemezsin. İlk sayfalarını yazmanı isteyecektim senden, günün anısına, unuttum.Onları her gördüğümde, elime alıp okuduğumda yüzümde kocaman, sıcacık bir gülümseyişle aklımda sen oluyor, olacaksın inan canım.Sana gönlünce, o güzel yüreğince ve daha kat be kat güzellikler diliyorum biliyorsun ama yine duy ki:Seni çok, pek çok seviyorum.Selâm, dua, saygı ve sevgilerle...Arkadaşın, Hayat
*Bakalım, çay içerken resimlediğim sardunyalarını beğenecek misin? : )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder