30 Temmuz 2009 Perşembe

İçimizden biri: Antigone - 4.. bölüm


Kaldığımız yerden devam...
25-07-2007, 11:24
antigone

AYRICA "HAYATEYLÜL" , "SALATA" ,
ikinize de teşekkür ederim. Başa dönmek, yaşanılanları tekrarlamak, bahsetmek zordur bilirim. her defasında her anlatım yeniden bir daha yaşamak demek çünkü o "an"ları... Teşekkür ederim.

dünkü mesajlar bilgisayarın başına çok kötü şekilde geçmiş olmamla ilgiliydi. Ama genel olarak ben de iyiyim. Ve haklısınız,
sakin davranabilmek... Bekleyebilmek...
çok zor ama çok değerli, önemli hatta gerekli eylemler bunlar.
elimden geldiğince sakin davranabilmeye çalışıyorum. Bu kadar hızlı ve yoğun yaşamaya alışmış bir kadın için bu hiç kolay olmuyor ama her gün buna daha da inandığımı ve her gün dünden biraz daha fazla bişeyler yaptığımı, her yeni gün biraz daha iyi olduğumu seziyorum...

hayat herşeyiyle beraber ilerlemeye devam ediyor. ZAMAN...
bizraz zamana ihtiyacı var bu kadının... Biraz "zaman"a...
Ve haksızlık etmek istemiyorum şu an yaşadıklarım da benim hayatıma dahil ve yarınımın belirleyicileri bir nevi...

Bir paLyaço lafıdır;
"ÖLÜME HAYIR DEMEM YETMEDİ, YAŞAMA EVET DEMEM GEREK'"

arkadaşlar,
"YAŞIYORUZ" ya. daha ne?

25-07-2007, 02:46

antigone

Kendime vermeye çalıştığım telkin şu aralar;
"KIZIM SENİN SANA VERİLEN "DEĞER"DEN BAĞIMSIZ OLARAK BİR "DEĞER"İN VAR!"

Ama sürekli diyoruz ya, "sakin olabilmek, bekleyebilmek"...
bu telkini kedime diyebilmem için sakin olabilmem gerekiyor.

Ve şu anda kusmalarım birincil itici gücünü kilo almak kaygısından değil, öfkelerimden alıyor. O kadar çok öfke birikmiş ki içimde. Beni üzen için de, bana haksızlık eden içinde "o da bir insan. onun da sorunları vardır. onun da kendine göre bi dolu yaşantısı var. anlamaya çalış." dedim kendime. Ki,mseye hiç cevap vermedim. Hani kızar da ilişkini kesersin ya zarar gördüğünü anladığında artık ben onu yapmadım ve hep yeniden kurmaya, aksaklığı olan yeri yeniden tamire uğraştım. ama bu tamiratlarda hep yalnızdım. İlişki 2 kişiliktir en az değil mi? O "2"nin "1"i hep kayıptı. "1"lerden biri, sadece ben vardı tamiratta. o yüzden tamir edilen yer de çok çabuk bozuldu hep. Hep tamir, hep hasar...Hep tamir, hep hasar...

Ve bir kötüsü de "bağımlı" bir kişiliğim var. (ah babam ahh!)
bağlanıveriyor, güveniveriyor ve ayrılamıyorum bir türlü. Ayrılmayı, gitmeyi, terk etmeyi, reddetmeyi, hayır demeyi beceremiyorum...

Tüm bunlar o kadar kısır bir döngü ki, bulimiadan ötürü mü gelişti bunlar yoksa bunlardan ötürü mü bulimia şiddetini artırıyor, bilemiyorum...İki tarafa da birbirini tetikleyerek gidiyoruz bakalım...

Ama yazdığın gibi, vazgeçmedim. Hep "başaracağım" inancı var. Haa, bu inancım uygun davranışlarda bulunmama yetecek kadar kuvvetli değildi belki de şimdiye dek. ama 2 gündür burada yazıyorum ve şu an o inancın kendini güçlendirdiğini hissediyorum.

sorumluluklarım var, en önce kendime, sonra aileme, sonra işime, birlikte çalıştığım insanlara...

Bazen görüşmelerde karşımdaki insana dediklerime kendim inanamıyorum. Bir an geliveriyo görüşme sırasında kulaklarım dediklerimi duyuyor, kendimi dinliyorum, neler diyorum diye, şaşırıyorum... Vay be, ee, sen ne zaman bunlara inanacak, düşünecek ve yapacaksın kızım diyorum Hatta bazen (malesef) görüşmeden bu yüzden koptuğum oluyor. Vicdanen hırpalanıyorum. Karşımda kendinden bahsetmek için gelen bir insana karşı ben ne yapıyorum? şuna bak, ben hala kendimle meşgulüm diye kendime kızıyorum. Bu da yoruyor insanı inanın...

Ama hep inandım, hala inanıyorum ve herşeye olan inancımı kaybetsem de bu inancımı korumak için elimden geleni yapacak ve hep inanıyor olacağım ki;

HAYAT GÜZEL...
YAŞAMAK GÜZEL...
HER NERDE VE HER NASIL YAŞANIYOR OLUNURSA OLSUN, YAŞAMAK BİR SANAT!
YAŞADIĞIM HİÇBİR ŞEY ŞU AN YAŞAMIYOR OLMAKTAN DAHA KÖTÜ OLAMAZDI...

VE SON OLARAK;

HAYATIN OLASILIKLARININ BENİM TAHMİN EDEBİLDİKLERİMDEN ÇOK DAHA FAZLA OLDUĞUNA OLAN İNANCIM!!!!!

25-07-2007, 03:57

antigone

Merhaba salata…
Nasıl samimi bir koku yayıldı cümlelerin üzerinde gözlerim kelimelerini takip ederken…
Tesadüfler… Rastlantı diye bir film vardı izlemeni öneriyorum, eğer izlememiş isen… O kadar çok şey buluyor, gündelik hayat içinde görememiş olduğu o kadar şeyi görme şansı elde ediyor ki film üzerinden. Rastlantının Oruç Aruoba ile gelmesi daha da güzel bence Oruç Aruoba en sevdiğim filozof-şairdir. Her kitabını okudumö(?). Okudum demek haksızlık olur aslında, onun kitapları bitmiyor. Ben bitiremiyorum en azından. Hiçbir kitabının sayfalarına bir defa uğramadı gözlerim, hep daha fazla kere.. Hatta uğramak yanlış kelime, sadece bir sayfasının üzerinde aylarca yaşadığım oldu…Oruç Aruoba ile tanışmam onun “de ki işte” kitabı aracılığıyla oldu. Çöpçatanımız oldu bu kitap. İyki de bu kitabı gördüm ve o güzel insanı tanıdım. Aslında sonra Bilge Karasu’nun kitaplarında da isminin geçtiğini hatırladım. Ama “dost kitabevi”nde ayrıca karşılaşmamız gerekiyormuş benim artık “oruç auoba” ismini takip etmeye başlamam için 

Ne çok yaşıyoruz birbirinden değerli. Birbirimizden haberimiz olmadan birbirimize benzer şeyleri aynı anlarda…belki de senin çıktığın o pastaneye az önce ben girmiştim ya da biraz sonra ben gireceğim bir yerde birinin ısrarını reddemeyerek yediğim bir şeyden duyduğum rahatsızlıkla “nasıl olsa kusacaksın, biraz daha biraz dada fazla ye” diyen o sevimsiz iç sesimin beni itelemesiyle…Belki de sen o pastanedeyken ben de aybı anda aşağı sokaktaki simitçiden 5-6 hayır 7, yetmez 8 simir alışverişi yapıyorum. Bir kaşarlı, zeytinli, peynirli, domatesli…Eee simit çeşidi de arttı, nasıl olsa kusulacak, bir kere içeri bir besin girdi, madem bu kadar çeşidi var simidin, hepsinden birer tane. Hayattaki lezzetlerden uzak kalmamış olurum böylece. Gündelik hayta yiyemiyorsun kızım, nasıl olsa kusacaksın yeeeeeeeeeeeeee! Hepsini de aynı yerde yemedim hi. Bir yerde biraz yer(norm-al insanlar kadar), ağzımı orda siler, hesabı öder kalkarım… sonra başka bi mekana çok açım, sabahtan beri bişey yemiyorum beni doyurun! Bilmezler ki doymak-acıkmak gibi kavramlar yok benim hayatımda. Önüme o tatlıların tepsisini getirseler hepsini yiyebilirim, bilmezler ki! Ama kusacağımı da bilmezler! “ben”i bilmezler, tanımazlar…

Murathan Mungan der ya;
“KASADA OTURAN KASİYER KIZI HERKES GÖRÜR AMA KİMSE TANIYAMAZ.”
O MİSAL…

“ sensin psikolog olan söyle , napcam ben....” demişsin ya…Hastanede yatarken de en zorlandığım şey buydu işte. İnsanların analmadıkları. İnsanların görmedikleri, gözden kaçırdıkları bişey; orda “psikolog” değildim orda “hasta”ydım.. Onlar öyle dedikçe onlarla ilgilenmeye başladım ve ben yine kendimi unuttum. Kendimi hatırlamam bir gece (haberim yok, farkında değilim) yattığım yatağa oturmuşum ve sol elimin baş parmağının tırnağı ile sağ elimin baş parmağının şişman kısmının derisi kazımışım. Derim kalkmış, içerde etim görünüyor, kanamış, büzüşmüş…Öylece de uyuyakalmışım. Sabah bi uyandım, hemşire bana bağırıyor…Sitem ediyor. Hadi diğerlerinden beklermiş de “ben”den beklemezmiş… Ben kocaman okumuş, hem de bu bilimi okumuş bi psikologmuşum. Hiç yakışıyor muymuş bana? Aynı gün psikiyatristle görüşmede doktorun odasında ne varsa birbirine kattım, tekmeledim, bağırdım ağladım… İnsanların bilmelerini istediğim tek şey; “ben de insanım! Anlamayabilirsiniz, bunu beklemiyorum ama duyun beni ne olur! Görün! Bakın bana! Dinleyin!” sadece buydu istediğim. Bu neye yaradı? Hastanede kalış süremin uzamasından başka hiçbir işe yaramadı tabii… Yani de annemin de sinir olmasına hizmet etti. Neden? Çünkü kız nerde diyolar. Diyecek cevap bulamıyo kadın? Kanı düştü vs vs vs kontrolde… Ziyarete gelelim diyolar, annem; yok yok, olmaz, önemli değil, çıkcak nasıl olsa… Ben çıkmadıkça bana kızıyor. Rezil etim ya annemi. Şuna bak, kanser olsam daha mutlu olacak, insanlara açıklayabilecek, bunu nasıl açıklasın? Kızım yiyo ve kusuyo. Ne düşünürler annem hakkında? Çok ayıp kızım senin bu annene ettiğin, çok!
Sakin sakin sakin sakin sakin sakin sakin….

Özür dilereim… yazdıkça moralim bozuluyor ve sinirleniyorum. Kalkasım var klavye başından ancak kalkarsam yemeye gideceğim, biliyorum o yüzden yazmaya devam edeceğim…kalkmayacağım. Kalkmıyorum…kalkmıyorum…

Sakin…sakin sakin sakin…sakin…evet….evet daha iyi…evet kızım daha sakin..çok güzel…biraz daha…evet, bunu başarabilirsin. Daha önce başarabildin, biliyorsun. Bunu da başarırsan başardığın günlerin sayısı artacak…hadi kızım, sana güveniyorum…evet bak başarıyorsun…kalkıyorum deyip de kalkmadığın, yazmaya devam ettiğin kaçıncı dk. O sinirlenmen üzerine kaç dk geçti bile bak…evet…çok güz(Kendime teşekkür ederim…teşekkür ederim…)

Evet şunu demek istiyorum salata;
O insanlara rağmen biz hala böyle güzel kalmayı başarabiliyoruz, daha büyük bir şey var mı? Yalancısına, samimiyetsizine, güzensizine karşın biz hala bu değerleri yaşatabiliyoruz. Bu ciddi bir beceridir ve bunu küçümsememek gerekir. Kendimizi tebrik etmeli, kendimizin değerini bilmeliyiz. BİLMELİYİZ! Ki biliyoruz da aslında, ama sadece bazı anlar hatırlamakta zorlanabiliyoruz. Olsun, biraz gayret biraz çaba biraz sabır ile biz nasıl olsa bu bilgiyi hatırlayacağız. Önemli olan bu bilgiye sahip olmamız. “var” olan bilgi hatırlanır, haa o an önünde engel olduğu için geri gelmekte zorlanıyor olabilir, ama olsun o an onu hatırlayamamamız o bilginin kaybolduğu artık aksinin geçerli olduğu anlamına gelmiyor. O bilgi(O insanlara rağmen biz hala böyle güzel kalmayı başarabiliyoruz)var, orda zihnimizde…biraz geç, biraz sonra…ama elbet! Elbet hatırlanacak!!!!

Ve diyorsun ya;
“duygusal açlık hat safhada, beni seven biri oldugunu düşünmüorm. insanların egoları için yaptıklarını görünce kendimi yere göğe sığdıramıyorm.
ama eee yani, nie sevmiorm kendimi. neden böle b.ktan bi durumdayım.”

Juliete yazdığımı tekrarlamak istiyorum izninle;

“SENİN,
SANA VERİLEN "DEĞER"DEN BAĞIMSIZ OLARAK
BİR "DEĞER"İN VAR!"
Bu bu kadar…”daha”sı yok bunun!

Ve…

Ve Oruç Aruoba’nın dediği gibi;
“İNSAN NE YAŞIYORSA ‘O’DUR”

sakin davranabilmek... Bekleyebilmek...

çok zor, ama çok değerli, önemli hatta gerekli eylemler bunlar.
elimden geldiğince sakin davranabilmeye çalışıyorum. Bu kadar hızlı ve yoğun yaşamaya alışmış bir kadın için bu hiç kolay olmuyor ama her gün buna daha da inandığımı ve her gün dünden biraz daha fazla bişeyler yaptığımı, her yeni gün biraz daha iyi olduğumu seziyorum...

hayat herşeyiyle beraber ilerlemeye devam ediyor.
ZAMAN...
biraz zamana ihtiyacı var bu kadının...
Biraz "zaman"a...
Ve haksızlık etmek istemiyorum;
şu an yaşadıklarım da benim hayatıma dahil ve yarınımın belirleyicileri bir nevi...

Bir paLyaço lafıdır;
"ÖLÜME HAYIR DEMEM YETMEDİ,
YAŞAMA EVET DEMEM GEREK'"

arkadaşlar,
"YAŞIYORUZ" ya. daha ne?

25-07-2007, 05:08

antigone

okuduğumda çok etkilendim...
bu etkiyi hissedecek olan herkesle paylaşmak istedim;

"yalancının cezası kimsenin kendine inanmayışı değil,
asıl kendinin kimseye inanmayışıdır."
bernard shaw

25-07-2007, 08:30

antigone

"napcam psikolog olan sensin sen söle" derken diğerleri ile aynı manada söylemediğini bildiğim için sizinle kelimelerimi paylaşmaya, kendimi anlatmaya devam ettim. aksini düşünsen emin olun ki siteden ayrılırdım. Hayateylül ile de konuşuyoruz; şu an burada iken olumsuz olabilir, kızgın olabilir, aksi olabilir ama düşünülenin düşünüldüğü an düşünüldüğü gibi iletileceğine olan inancımdan.

Gün boyu bir (hatta kaç "bir") maske ile dolaşıp duruyoruz. ve ben mesaim(iş+dışarısı) bitip de "ev"ime geldiğimde çok yorgun hissediyorum taşıdığım o maskeden ötürü. O maskeyi şöyle keyifle bi anda yüzümden çekip çıkardığımda, işte o zaman yüzümün aldığı nefesi, tenimiz yaladığı oksijenin lezzetini tarif edemem size. İstediğim iyi olmak, beğenilmek, sevilmek değil...(buradki bir çok insanın da belirttiği gibi); sadece konuşabilmek...Sözüm kesilmeden, sürekli yetersiz, yanlış, haksız, saçma, çocukca olduğumu söylemek için kuduran, ve bunu söylerken büyük keyif alan insanlarca lafımın ağzıma tıkılmadan konuşmamı bitirebilmek. Demek istediklerimi cümlelerimin sonuna kadar dinlemeye hazır insaalara anlatmak...anlatmak...anlatmak...Sadece bu!

Güven bana, rahatsız olduğum her şeyi rahatsız olduğum an nedeni ile birlikte belirteceğim! Dürüstlük deniyor ya bunun adına... Ben olduğum gibi(kendimden anladığım kadarı ile, fark ettiğim ben kadar) kendimden bahsetmeye devam edeceğim. Dinleyen, anlamaya çalışan(anlayan demiyorum, bunu beklemiyorum, beklenmemeli de),merak eden her insanı arkadaş bileceğim. Dediklerini dedikleri gibi anlamak istiyorum insanların. Alt yazı aramaktan, alttan geçen cümleler bulmaktan sıkıldım. Tiksindim.

tek isteğim; sadece PAYLAŞMAK...olduğu gibi...olduğu-MUZ gibi...

hoş kal..

* Not:

(Burada Chi' den de bir mesaj eklemek istiyorum.Grubun genç 'bilge' siydi o... : )Amerika' da okuyordu ilk tanıştığımızda yanılmıyorsam. Şimdi, memnun olduğu bir işi var ancak o da biliyor ki onun için risk henüz bitmedi.
Şu anda aktif olarak görüştüğüm iki kişiden birisi.)

25-07-2007, 10:20
Chi
Hepiniz harikasiniz arkadaslar. Mesajlarinizi okurken icimden size sarilmak ve herseyin gececegini soylemek geldi. Yeter ki kendinize bunun bitecegini inandirin. belki cok kolay olmayacak ama icinizdeki istek cok acik bir sekilde ortada.

salata, ozellikle ailene olan bakis acinla cok guclu bir insan oldugunu soylemek istiyorum. bunu sen de biliyorsundur belki ama insanlar bir turlu baskalarindan duymayinca kendilerini inandirmiyorlar. bu bilince erismis olman bile cogu insanin hayatlari boyunca beceremedigi birsey. etraftan gelen haksiz elestirilere kulak asmamak gercekten cok buyuk bir guc. ve sen icindeki bu gucu kullanabiliyorsun.

aslinda hikayelerimiz ne kadar farkli olsa da hepimizin yasadiklari ayni. bir sekilde kucuklukten kalan travmalarimiz var. ben de cogu kez soylediklerimin fazla utopik, idealist, hayalci oldugu soylenerek yerildim. ancak bunlari bize soyleyen insanlarin da o kadar cok yardima ihtiyaci vardi ki. biz sadece bir suru kisiyi idollestirip ondan sonra bilincsizce hayallerimizi yikmasina izin veriyoruz. aslinda annemiz, babamiz, patronlarimiz, ogretmenlerimiz vesaire hepsi bizim gibi insanlar. sonucta hepsi insan. onlarin soylediklerinin de aptalca, sagliksiz, hatta bazen bizden bile cocukca oldugunu anlayana kadar kendimize coktan fazlasiyla zarar vermis oluyoruz.

ancak dedigim gibi yasadigimiz tecrubelerimiz benzer oldugu kadar, iyilesirken izlenecek yolun da benzer olduguna inaniyorum ben. ayni sekilde hisseden, ayni seyleri yasayan, hikayeleri farkli ama ozleri ayni bir cok kadin var dunyada. baskalari iyilesebiliyorsa siz de yapabilirsiniz. mesela ben iyilesme yolunda emin adimlarla yuruyorum. ve artik (aman nazar degmesin ) en sonunda yeme krizlerinden kurtulacagim konusunda kendime guveniyorum. en sonunda bunun tarih olacagina kendimi inandirdim.

icinizdeki kizginligi cok iyi anliyorum, bulimia ile savasan bir cok kisinin kontrol edilemez derecede kizginlik sorunlari da olabiliyor. ama bunlardan kurtulmak da mumkun. sadece kafanizdaki o kizginligi besleyen dusunceyi kaldirip, onu daha saglikli dusuncelerle degistirmek yapmaniz gereken. Negatiflere degil, pozitiflere odaklanmak ve sadece varolmanin yeterli oldugunu bilebilmek. hic kimse ya da hic birsey olmaniz gerekmiyor. Sadece var olabilmek onemli olan.

Bir de evet, var olabilmek derken ayni zamanda kendin gibi olabilmeyi de kastediyorum. ancak, salata soyle birsey varki kendin olabilmek icin once kendini bilmek gerekiyor. "ben kimim, benim icin neler onemli ve neden" sorularini surekli sormak gerekiyor. yani kendini sevmek kadar kendini bilmek de onemli. bu aralar uzerinde en cok dusundugum sey bu. "ben kimim veya ben neyim".

cok karisik oldu yine ama antigone yazdigini cok sevdim onu da soylemek istedim.

“SENİN,
SANA VERİLEN "DEĞER"DEN BAĞIMSIZ OLARAK
BİR "DEĞER"İN VAR!"

belki de bu yazilanlari tum benliginizle ozumsedikten sonra tam olarak iyilesebilecegiz.

buranin yeniden aktif olmasina cok seviniyorum, yazmaya devam edin. hepimiz icin.

sevgiler

25-07-2007, 10:33
antigone

"hepimiz hepimiz için..."
2 gündür buradayım ve paylaştığım her an keyifle yazıyor adını hayatıma...
2 gündür hastanede uyguladığım "günlük"ü tekrar tutma kararı alma çabasında olduğunu görüyorum zihnimin ve gerçekten kendimi, seviyorum zihnim bunları düşünürken yakalandıkça tarafımdan

evet, başlayacağım, tekrar yeni bir defter ve her yeni günde sabah kalktığımda hissettiklerimin özeti bir en fazla 3 cümle...Sonrasında gün içinde neden ne kadar yediğim...Bunları not etmeye başlayacağım. O kadar işe yaramıştı ki. Önünde her gün ne yediğini sana gösteren kağıtlar var. Seni sana gösteren kağıtlar...

"İnkar"larımı imkansızlaştıran kağıtlar...

yarıda bırakmadan devam edeceğim. kararlıyım. tekrar başlayacağım, çünkü dişlerim, bağırsaklarım, kilom, midem, kaslarım... tabuta girmeye heves etmeye başlıyor gün geçtikçe. Henüz değil. henüz o karanlığa dönmemecesine girmek istemediğimden eminim. Hiç bir şeyden emin olmasam da bundan EMİNİM!

yaşamaya, VAR olmaya devam etmek isitoyurm.
Ben bu hayat üzerinde bir ÖZNE olarak eylemlerde bulunmayı seviyorum. Cümleme(hayatıma) eklenecek NESNE leri merak ediyorum. Cümle(hayat)m bu kadar kısa sürmemeli... Daha söyleyecek çok şeyim var bu CÜMLE ile...

"siz"leri bulduğum için mutluyum!

hoş kalın...

* * *

...........sürecek... biraz daha, umarım. : )
Sevgiler...
Hayat

Hiç yorum yok: