"Okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır..."
....
Haykırmak istiyorum
Konuşamıyorum konuşamıyorum konuşamıyorum
Konuşursam gözyaşlarım beni boğacak
Biliyorum, duyuyorum, görüyorum, konuşamıyorum
alıntı - İlhan İrem (şarkı sözü)
* * *
Uyumak istiyorum, güneş doğduğunda uyanmak...
Yüreğimde kar yangınları, duygularım uyuşmuş...
İleri gidemez, geri dönemez bir noktadayım.
Geçen gün, Cemalnur hanımı aradım. Kendine özgü yorumuyla cevapladı:
-Herkese nasip olmaz, tebrik etmek lâzım!...Kalp kırılmadan, Allah c.c. tecellî etmiyor.
Tebrik edilesi bir zorluk aşmaya çalışıyorum, aslında sadece bir değil, birbirine düğümlenmiş zorluklar...
Bu dağ bu karı, bu yürek bu koru kaldırır demek... Allah c.c. kimseye kaldıramayacağı yük yüklemez ya hani...
Kalbim paramparça oldu sanıyorum ya, olmadı demek...
Bahar... Yeniden doğuşların, dirilişin mevsimi... Her bahar, bendine sığmaz taşar bir coşku seli uyanır yüreğimde...
Kayalara çarptıkça uslanmaz, dur durak tanımaz, denizini arar kavuşacak...
Bu duygular boş değil, değil elbet, bu akan yaşlar rahmet denizini coşturacak damlalardır inşallah...
Bu akşam, Remide ablayla konuştum, vefat eden komşumuzun abisinin eşi...
Komşumuzun bahçesinde kanun çaldığım günü hatırlattı bana... Resim çekmişlerdi, o resimden var mı sende diye sordu.
Var, evet...
O kahkahalar, acı-tatlı yaşananlar geri gelmeyecekler, yalnızca belleklerde kalacaklar. Gün geçtikçe silinerek, yer yer unutularak...
Esen'le dün konuştum ( Mustafa abinin -nur içinde yatsın- eşi)
Bitkin...
Onları herkesten daha sık aramaya çalışırdım, belki azıcık moral desteği verebilirim diye...
Mutlu olurlardı.
Bu akşam onlarla ilgili geçmiş yazılarımı okurken bir kez daha geçmişe döndüm, hüzünlendim yer yer...Alıntılıyorum bu anılar demetini:
.........
Sekiz yıl kadar öncesi...Gurbetimde en son oturduğumuz eve taşınıyoruz. Aylardan Haziran...
Bir yanımdaki komşum çok eski arkadaşım, ilk gittiğim yıllardan beri tanıyıp, samimi olduğum.. O da ayrı bir yazı konusu.. Bu sayfanın linkini sana verdiğimi hatırlamıyorum sevgili arkadaşım yine de adını sevgiyle, çok sevgiyle anmadan geçemeyeceğim. : ))
Diğer yandaki evi satın alanlar taşınmakta ağır davranıyorlar.Duyuyoruz ki hanım hastaymış, hem ilçelerden birinde güzel bir yazlık ev yaptırmışlar, orada kalmayı tercih ediyorlarmış.Ne kadar sonrasıydı net hatırlamıyorum, belki bizden bir yıl kadar sonra, onlar da taşınıyorlar yanımıza..
Çocukları büyük, iki erkek, iki kız; kızlardan birisi İstanbul' da evli.. Hülya...Diğeri Elif...Erkeklerden önce Koray evleniyor. Düğününü çok net hatırlarım.Konvoyunda ben de vardım.Diğeri Barış..O, biraz beklesin şimdi... : )
Gülen abla 50 yaş civarı, açık renk ten, pembe yanaklı, orta boyda, ismi gibi gülümsemesi hep yüzünde olan bir komşumuzdu.Çok iyi bir insan olduğu söylentisi, kendisinden de önce yayılmıştı siteye, rahmetli annesi gibi...
Komşularımla iyi ilişkiler içerisinde olmayı severim.Daha onlar gelmeden kararım verilmişti bile, sıcak bir dostluk, komşuluk örneği olacaktı aramızda, bunun için ben kendi elimden geleni fazlasıyla yapmaya hazırdım.
Tipik bir Yengeç burcu kadınıydı Gülen abla; sevecen, anaç...Yuvası onun her şeyiydi.İlk etapta hemen anlayamazdınız ne kadar yaşama bağlı ve esprili bir kişiliği olduğunu..Siz farkına varmadan çekiliverirdiniz alanına..Öylesine içten, yapmacıksız, sade...
Hasta olduğuna inanasım gelmemişti doğrusu, bu kadar hayat dolu bir insan..Hem hiç belli olmuyor ki..Acaba yanlış mı duyduk?Sonradan anlattıklarına göre, taşınmadan önce epeyce bir süre tedavi görmüş.Hastalık ayrıntısını yazmayacağım şimdi; annesini de genç yaşta aynı nedenle kaybettiğini söylediğini hatırlıyorum.
Özellikle Hülya' nın İstanbul' dan geldiği dönemlerde teras ışıl ışıl, cıvıl cıvıl olurdu.Çiçeklere bayılırdı, bizim kapı girişimizde oluşturduğumuz bir çiçek alanı vardı, genelde renk renk şeker begonya, cam güzeli, soğanlı ithal begonyalarla süslediğim..Aynı çiçekten 80-100 adedini yanyana diktiğinizi düşünün, görüntü etkileyici oluyor haliyle...İkinci kat penceresinden severdi onları...Terastan terasa konuşurduk ayaküzeri, çoğu kez.. Kahvaltıya giderdik birbirimize arada..
Yazlıklarında geçirdiğimiz gün hâlâ hatrımda, ne hoş bir gündü. Denize merdivenlerle iniliyordu oradan da, çevrede kimse yok, birkaç dönümlük bir arazi...yaz kış üzeri limonlarla dop dolu bir limon ağacı çekiyor en çok ilgimizi...Öylesine güzel ki...Sarı-pembe alacalı akşam sefaları, denize paralel sıralandırılmış, büyükçe bir çimenlik alanı çevrelercesine...
Arka sıradaki komşumuz da eşinin ağabeyi ve eşiRemide abla.. Onunla da öylesine yakınız ki, belki çok sık girip- çıkmıyoruz evlerimize,balkonda, bahçede, kapıda-bacada muhabbet ediyoruz ama kaynaşmışız, burası bir gerçek...
Bir gün son derecede üzgün bir halde evden çıkarken görüyor beni Gülen abla..Arabanın yanında alıyor soluğu.
.'Ne olursun gel, bu halde araba kullanma. Konuşalım biraz...' diyor.
Haklı, elim- ayağım titriyor, rengim alıp- veriyor.Ağlıyorum sinirle karışık-üzüntülü...Gidiyorum, yaralarımı sarıyor.
Teselli veriyor bana, kendime geliyorum biraz.
Bir başka günün akşamı geç vakitlerde telefonum çalıyor. Evde değilim. Arayan Gülen abla..Merak ettim, diyor.Işığınız hiç sönmezdi sizin.. Bir şey mi oldu, neredesiniz?
Çocuklarla birlikte bir arkadaşımdayım. Çok duygulanıyorum.O geceyi unutamam.
Düşünseniz- e arkadaşlar, ışığınıza dikkat eden bir komşunuz; sizi seven, düşünen, benimseyip- endişelenen!...
Bir Ramazan günü eve tam iftar vakti geldiklerini görmüştüm. O saatte yemekleri var mıydı, hemen ne hazırlanabilirdi ki? Bir tepsi hazırlayıp göndermiştim ki hâlen bu olay bana hatırlatılır.İhtiyaç anında yapılan iyiliğin bedeli emsalsizleşiyor sanki arkadaşlar..
Hayatta yalnızca yapamadıklarım için üzüldüm, üzülürüm.Elinden geldiği, gücünün yettiğince iyi olmalı insan, karşılık beklemeden...
Koray'ın düğünü, yazlıkta ikram edilen mısır çorbası (yoğurtlu) hatrımda kalanlardan...Barış'ın ilk evliliğinde katıldığı horon da...Mutluydu, al-al olmuştu yanakları yine...
.............
4 yıl önce bir 17 Eylül...Doğum günüm yani... Sabah 9.. suları..Kapı çalıyor. Diğer yandaki komşum..O saatte gelmez, durumunda bir fevkalâdelik var.Hayrola, diyorum..Bir şey mi oldu?Gülen abla.. diyor. Bizlere ömür!...Yâ nasıl olur?Kızı Üniversite sınavında İstanbul' da bir okulu tercih ediyor. Kayıt için babası ile İstanbul' a gitmişler.
.........sürecek....
Elif'le Geçmişe Yolculuk-1
Evet,öykümüz devam ediyor:
Bir gün öncesine dönüyorum.Elif okula kaydolmuş, babası o akşam dönecek. Gülen abla sevinçli, eşi gelecek..O gün hiç görmediğim kadar hareketli...Merdivenleri hoplaya zıplaya inip-çıktığını söylüyor, çok iyiyim Allah'ıma şükürler olsun ki diyor.Evde ne var ne yoksa dökmüş, balkonlarda havalandırıyor.Alışkın olmadığım bir durum bu..İşleri yardımcı kadın yapar, Gülen abla nezaretçi konumundadır normalde..Karşılıklı giriş kat pencerelerimizden konuşuyoruz.Onun oturma odası, benim mutfak pencereme bakıyor.O canlı, kıpır kıpır hali gözümün önünde..
.........
Nasıl yani?...Yok mu artık, bir daha aramızda olmayacak mı? Onun ışıldayan yüzünü; sevgiyle.. her şeye sevgiyle bakan gözlerini göremeyecek miyim?Balkonda eşinin arkasından bakıyordu bir keresinde, büyük bir sevgiyle..Her keresinde yapardı bunu..Eşi de bilip, geriye bakar mıydı acaba?Ya, bir gün de bakma!.. deyivermiştim, şakayla karışık...Mümkün müydü? Hayır!...
O gün yan komşum ve ben farklı arabalarla yola koyulmuştuk, aileyle birlikte..Yıkama, hazırlama işlemleri ve eve getirilişi...
RUH!... Şüphesiz ki Rabbimin bir sırrısın sen!...Nerede o canlılık, nerede, söyle bana!...Nerede beni teselli eden diller, nerede esprili söylenen sözler, nerede o güzel yüreğin yansıdığı gözler.. o ışık?... Ne oldu, nereye gittiler?...Tüm bahçe ışıklandırılıyor.Eve sığmıyor konuklar...Üç gece akşam namazından sonra Kur'an okunuyor, misafirlere ikramlarda bulunuluyor.Sanki bir düğün evi......
Issızlaştı o günden sonra ev...Teras ışıkları yanmaz oldu, balkon neş'eli gülüşmelerle çınlamaz!...Hepsi evliydi çocukların, Elif hariç..O da İstanbul' da okuyacaktı işte...
Mustafa ağabey, 9 ay süren yalnızlık devresinde ciddi bir ruhsal bunalım geçirecekti.Kimse iç halini bilemeyecek, sonrasında anlatacaktı duygularını, yaşadıklarını......
Evleneceği haberi geldi Mustafa ağabey'in... Şimdiki eşi Esen ile arada gelip düzenlemeler için bakıyorlar.Tepkili gibiyim, niye? Bir başkasını o hâtıranın üzerine konduramıyorum.Oysa ki hayat devam ediyor.Mustafa ağabey, benim içtenliğime alışkın, Esen' e de yakınlık göstermemi istiyor gibi...Gülümsüyor, nâzik konuşuyorum ama içtenlik?...Mesafeliyim...
Komşularla hayırlı olsun' a gidelim diyor ancak onları pek de evde bulamıyoruz.Sabahları birlikte çıkıyor, birlikte dönüyorlar.Biz de rahatsız etmek istemiyoruz, ağırdan alıyoruz.
Böylelikle geçiyor aylar...
Esen de hasta çiçeklerime, sıklıkla dile getiriyor bunu...Arada selâmlaşıp, havadan- sudan bir kaç lâf ediyoruz....
Mustafa ağabey hasta..Akciğer... Evleneli bir yıl olmamış daha. Tedaviler başlıyor.İlaç ve ışın tedavileri...Bu dönem İstanbul' da geçiyor.Yine bir geçmiş yazımdan alıntı ekleyeyim:
"Komşumuz (eşi) maalesef hasta. Kemoterapi, radyoterapi vs uygulandı, kortizon kullanıldı. Onlarla sohbet ettim biraz ama olabildiğince neşeli bir havayla, yâ arkadaşlar, kasvetli ortamlara neşe getirmek değil mi ki amaç? Ağlayanla ağlamak değil, ağlayanı güldürebilmek değil mi yapılması güzel olan? Memnun olduklarını hissettim.
Komşumuz ilk eşini 3 yıl önce kaybetmişti, genç denecek yaşta, 52 mi ne..Olaylardan söz açıldı, anlatmaya ihtiyacı var gibiydi. Dinledim tabii, yer yer söz alarak, bir ölçü de hassas bir konuydu aslında çünkü ikinci eş de yanımızdaydı, belki rahatsızlık duyabilir miydi, bilemiyorum ilk eşten söz edilmesinden..İnsan ister istemez düşünüyor tabii.
Bu konuyu şu nedenle anlatıyorum. Onların bir kızları vardı (Elif) ve Üniversite sınavında İstanbul' da bir bölümü kazanmıştı. Rahmetli komşum çok üzülmüştü. Kalp hastası ama olağanüstü yaşama bağlı, olağanüstü pozitif, eğlenceli, renkli bir kimlikti. Kayıt ertesi, daha okul açılmadan vefat etti. Onda da bir hayır varmış demek.. diye düşünmüştük ve bunu dün de dile getirdim. Komşumun eşi de aynı şeyleri dile getirdi. " Evet, dedi, taşlar tek tek yerine oturmaya başladı zaman içerisinde..Kızıma üniversiteyi kazandığında aldığım otomobil, en çok da tedavi için gittiğim İstanbul' da benim işime yaradı örneğin.." Sonuçta buradaki arabalarını oraya taşıyamıyorlar, İstanbul da da araba hele ki hastaysanız, uzak bir yerde oturuyorsanız çok gerekli oluyor. İşte bunu anlatmaya çalışıyorum, olayların düğümü zaman içerisinde çözülüyor, nedenleri, getiri- götürüleri zamanla anlaşılabiliyor ancak. Sabır..ve izle..bakalım neler oluyor sonrasında.. Hadi, hepimiz için her şeyin hayırlısı ve iyisini dileyelim."
........................
Hastalık döneminde Esen, tüm ailenin ve bizlerin sevgisini ve takdirini kazanıyor.Geceleri uykusuz, gündüzleri ayakta...Sanki bir şefkat eli...Onunla yakınlaşıyorum bu arada..Zorluğunu görebildiğimi sanıyor ve mânevî destek olmaya çalışıyorum.
'Sen gittiğinde ıssızladı buralar..Kahkahalarını arıyorum, sesini... ' diyor.Sıkça aramaya çalışıyorum onu...Bir gidişimde şunları yazmışım günceme:
"Ertesi sabah akciğerinden hasta olan ve hastalığı böbreğe metastaz (sıçrama) yapmış olan komşumlardaydım.Onlara, bir farklı soluk getirme çabası içerisindeyim elimden geldiğince.Bilirim zordur böylesi dönemler ve çok dikkatlice ama ümit ve moral ışıklarıyla donatılmak gerektirir konuşmalar, hal- tavırlar, yapmacıksız da olmalıdır aynı zamanda...Herkes çok üzgün gidişinizden dediler onlar da, isim vererek...Tekrar dönecek misiniz? Temelli olarak geri dönecek misiniz?
Bu soru..Ah, bu soru... Tutamadım kendimi, önce bir duraksadım, yüz ifadem ciddileşti, belki acı karıştı çizgilerine ifademin...
'Zor bir soru' dedim, sessizliğin ardından, güçlükle... Konuşmamam gerekiyordu, o anda çekip gitmem... Yapamadım.Yine yaşlarla gölgelendi gözlerim, tutmaya çalışıyorum, hayır ağlamamalıyım, hayır!...Sesim titriyor kendimi kasmaktan, bir yandan gülüyorum, hayır hayır diyorum; ağlamak hiç yakışır mı bana, ne ayıp!.. Olacak şey mi bu?Geçti, geçti bile bakın.. : ))İçimden kızıyorum, hem nasıl kızıyorum kendime. Ne bu yaptığın şimdi, aşk olsun, tam yeriydi burası bu duygu tezahürünün!...
Ne mutlu, ağlayabiliyorsun diyor komşumuz; ben ağlayamıyorum!!!
Beynimden vuruluyorum bu sözle.. Hayat, ne yaptın canım ya?Yüzü sarı, sapsarı... Yine kan değerleri düşük demek. İki aylık ömrü kaldığından söz etmişler Çin' de -tedavi için gitmişlerdi- gün sayıyor.Sigarayı bırakmıyor, inatla bırakmıyor.
Kendimi toparlayıp, durumu idare edecek bir kaç söz söylemeye çalışıyorum ya, ne söylediğim bile hatrımda değil şu anda..."
...
Son günlerde Mustafa ağabey çok hasta, zorlukla yürüyor artık.Rengi yine sarı- sapsarı..O simsiyah gür saçlar yine dökülmüş ve beyazlamışlar..Belki 10 yıl yaşlanmış.Elif'in kınası ve düğününde görüyorum onu.Elif kız mutlu, sevdiği ile evleniyor.Kınasında da düğününde de başrol oyuncusu gibi hâkim olaylara, gidişata...Remide abla,Esen, Hülya, Elif... diğerleri...Sıcacık kaynaşıveriyoruz yine, bıraktığımız yerden devam...Elif'in halalarıyla aynı masadayız.Esen, gelip- gidiyor yanımıza, bir yandan da eşinin durumunu kontrol ediyor, misafirlerle ilgileniyor.
Halalarından birisi de hasta..Bir gece.. diyor,beni düğün sonrası eve bırakırken yolda benimle konuşmanızı hiç unutmadım.'Kitap gibi' bir konuşmaydı ve ben çok etkilenmiştim.Çok faydasını gördüğüme inanıyorum.Hastalığımın ilk dönemiydi ve böyle etkilendiğim bir iki konuşma daha olmuştu yalnızca...Hiç unutmadım, hep aklımda söyledikleriniz...
Benden değil.. diyorum.Rabb' dendir gelen..Ne güzel ki beni vesile kılmış böylesi bir güzelliğin oluşumuna..Beni söyleten O'dur ve gelen her ne varsa O'ndan dır şüphesiz, iyilik nâmına...güzellik nâmına......
Yoruldum yine... Bu hikâye de böyle devam eder, bakalım nerelere varır, nasıl biter, niceleri başlar?...Sevgimle...Hayat
Dünyanın Döngüsü Hep Mi Aynı?
-
Okuduğumdan beri hiç aklımdan çıkmıyor. Peru'daki arkeologlar, üç antik
kültürün güç merkezi ve İnka öncesi bir efsanenin merkezi sayılan kuzey
kıyısındaki...
5 gün önce
3 yorum:
Yaşanılan ya da yaşanılmış zaman diliminin her bir anı'nın ayrı bir yeri ve özellikleri oluyor. Bazen bir bahane veya vesile ile o zaman anı'na dönebiliyoruz. Acı tatlı iz bırakmış ya da anılarda yerini almış ha deyince akla gelmeyen geçmişin hayat denizinde yüzmeye başlıyor, her bir adacıkta mola verdiğimizde hatıraları yaşanmış hali ile hatırlamaya başlıyoruz. Yaşanacaklar arasında yol gösterse de yaşanmışlar içinde yerini hep koruyor.
Allah hepimize hayırlar ihsan etsin..
Ailecek selam ve sevgilerimizi bırakıyoruz..
Sağlıcakla kalınız..
Teşekkür ederim.
Polyanna' nın hayat bağları sallantıda şu anda, kendini toparlamaya çalışıyor.
Hayat dolu demek de zor her gören öyle söylerdi ya...
Sizlere uğrayıp not bırakamıyorum, aklımda ve dost olarak gönlümdesiniz.
Tüm ailenize benden de çok selâm ve sevgiler...
Canim merhabalar, icinde oldugun durum ne olursa olsun, ne mutlu san ki cok saglam bir inanisa sahipsin. Allahim cümle hastalara sifa dertlilere deva versin insallah. Yasaminizda hep güzellikler ve sagliklar dilerim, sevgiler....
Yorum Gönder