13 Ocak 2009 Salı

Nerden başlasam?


Hani birikir de bir şeyler, nerden başlayacağınızı, nasıl başlayacağınızı bilemezsiniz.

.... ve tarih değiştirip, dün başladığınız yazıya böyle rastgele bir giriş yaparsınız.
Güzel hatırlanacak bir gündü, 'dün' ...
Esas kaydadeğer nokta, beni bu yolculuğu yapmaya iten inceliklerdi ancak, çok ayrıntılı anlatmak istemiyorum.

Hacer hanıma gidecektim ya geçtiğimiz Pazar... Doğru, yalnızca düşündüğümü yazmıştım. Ciddî ciddî niyetlenip hazırlıklarımı da yapmaya çalıştım.
İçimde bir sıkıntı, niye? Yüreğim mengenede sanki, anlayamıyorum....
Gitmeme iki saat kala hocamı arıyor, durumu kısaca anlatıyorum, gitme.. diyor. İtaat ediyorum. O dakikada yok oluyor iç darlığım... Oysa ki dolunaya bile takılmıştı gözlerim o gün 'Sebebi sen olabilir misin bu huzursuzluk hissinin?' diye, neredeyse...
Hacer' e anlatıyorum. İnan ki gelsen ancak bu kadar sevinirdim diyor vazgeçme nedenimi açıklayınca... Oysa telefonu açtığımda:
N' olur geliyorum de...' olmuştu ilk sözü...

Yine Hacer aracılığıyla konuştuğum, hattâ bir istek şarkı bile yorumladığım bir arkadaşı var onun... Ayşegül hn. Arkadaşıma yaraşır hoşlukta, diye düşünmüştüm konuştuğumda...
İstanbul' da, çocuklarının sınav dönemi, yanlarında olacakmış bir hafta kadar... diyor Hacer...
Tanışmak isterim, diyorum. Tel no sunu alıp arıyorum. Aynı gün Cevahir alış veriş merkezine yakın bir yerde buluşuyoruz. Bir çay, sohbet...
Yanılmadığımı düşünüyorum, tanımış olmaktan mutluyum.

Bir buçuk yıldan fazla süre geçmiş onunla konuşmamızın üzerinden... Erzincan' dan bir arkadaşım var yanımda deyip telefonu uzatıvermesi, konuşma metnimizi de defterime yazmıştım kısaca, o zaman...
Birkaç yazım var o döneme ait, elim varmadı paylaşmaya... Günü bile yakalayamıyorum, inanın... Yazılarım şişirme, baştan savma gibi görünüyorlar gözüme artık...

Yine bu iki arkadaşımın tanıdığı birini görmeye, Büyükçekmece' ye gidiyorum. Sözü edilen kimse, sürekli orada değil, bu görüşmeyle ilgili arka planı anlatmıyorum yine, kendime hatırlatma olsun bu satırlar yalnızca...
Bir şey var ki yazmadan geçemeyeceğim aslında pek de giderim gibi gelmiyordu bana ben de şaşırdım inanın Kastamonu' ya gitmeyi düşünürken İstanbul' da Erzincan' dan gelen bir arkadaşla tanışmamı ve aynı akşam " .....' de buradaymış, yeni gelmiş.." , sözünü duymam...

Hava nasıl güzel dün arkadaşlar, ben nasıl keyifliyim. İçim içime sığmıyor. Bir eski yazımda ' Bugün, prense dönüşmesini beklemeden bir kurbağayı bile öpebilirim.' diye yazdığımı hatırlıyorum. Aynen öylesi bir ruh hali içerisindeyim. Yapraklarını dökmüş ağaçlar güzel, güneşin ışıklarıyla ışıldayan göl suları güzel, açık, aydınlık ama hafifçe sis barındıran hava güzel...
Radyodaki şarkılar güzel, düşünmek güzel, zihni boşta tutmak bile güzel...

Bu yolculuk hakkında ayrıntı yazmayacağım yalnızca bana düşündürdüğü bir kaç şeyi yazayım:

**'Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş...'

** 'Her şeyi merkezinde bırakırdım.' (Merkez Efendi Hz.)

Merkez Efendi'nin asıl ismi Musa'dır. Denizli'nin Sarhanlı Köyü'ndendir. İstanbul'a ilim öğrenmeye gelen Merkez Efendi, Kocamustafapaşa'daki Sünbül Sinan Efendi'nin talebesi oldu. Sohbetlerinde bulundu. Bir gün ders esnasında Sünbül Efendi Merkez Efendi'ye "Alemi sen yaratsaydın, nasıl yaratırdın?" diye sorunca Merkez Efendi de "Bu mümkün değil! Ama mümkün olsaydı her şeyi merkezinde bırakırdım" demiş. Sünbül Efendi de "Aferin Musa! Demek her şeyi merkezinde bırakırdın. O zaman senin adın Merkez Muslîhuddin olsun" demiş. O zamandan beri de "Merkez Muslîhuddin" olarak tanınmış.

** 'Allah c.c. sevdiği kuluyla muamelede bulunur, sevdiği kulunun yakarışı O' na çok sevimli, hoş gelir.'

Bize düşen, kabımızı genişletmek, göl olabilmek kısacası...

Dünya buymuş demek... Hayat başlayacak sanıyordum ben oysa... Gülüyorum şimdi, eskiden beni üzen ne çok şeye gülerek bakabiliyorum.
Dünyanın cennet olamayacağını bildiğimi sanıyorum artık. Bir baharı oluyor dünyanın belki ancak... Kışta baharı yaşayabilmek mi marifet yoksa Hz. İbrahim misâli ateşte gül bahçesini görebilmek mi?

Önceki gün çok soğuktu ve biraz dışarıda kalmam gerekti. Sinüzit ya da üst solunum yolu enfeksiyonu sinyalleri var bende de, başımı eğemiyorum ağrıdan... Hani grip sırasında olur ya...

Oldukça karışık bir anlatımdı, bir kısmını da özellikle gölgeledim. Bir kaç mesaj verebilirse yeter sanırım arkadaşlar, herkes nasibini alır derler ya hani... : ))
Bu da bu günün nasibi...

İçten sevgiler...
Hayat

Hiç yorum yok: