12 Eylül 2009 Cumartesi

Güncel...Günlüğümden (Hülya, Canan)

Güncel...Günlüğümden (Hülya, Canan)

Bir süredir Meryem (Ülker) den ses yok.
Arıyorum, cevap yok, geri dönüş yok.
Acaba..lar dönüyor zihnimde, hasta mı, uyku halinde mi sürekli, İstanbul' da değil mi, tedavi mi görüyor?....
Bugün aradım yine.
-Bahçedeyiz komşularla, misafirlerim var akşama, komşularla imece usulü yemek hazırlıyoruz.. dedi.
Kedisi doğum yapacaktı yine, ben gittiğimde. Yapmış ama, başka bir yerde yapmış, izini bulamadım, gidip- gelip emziriyor, diyordu.
Buldun mu, diye sordum.
Yok, dedi. Başka bir sokak kedisi bulduk, yavru, anne kedimizi kandırıp onu emzirmesini sağlamaya çalışıyorum.
Nasıl kandırıyorsun da 'sütanne' lik yaptırıyorsun? diye sordum, gülerek...
Mama veriyorum, sevip- okşuyorum, dedi.
Sevgi...Sihirli güç!...
Dere taşar diye korkmuşlar onlar da Göktürk'te.
Neyse, taşmadı, bir kedimiz vardı boğulma tehlikesi atlattı, onu kurtardık şükür, dedi.


En son gittiğim gün yazdıklarımdan bir alıntı:

"Bu arada Hülya telefon açtı. Geldiğim ildeki yan komşumun kızı.
Hikâyesi: Elif' le geçmişe yolculuk' ta...
Beni görünce annesini hatırlamış, neyse, onun hikâyesi beklesin şimdi.
Ertesi sabah görüşmek üzere bağladık telefon görüşmesini.
.....

Kahvaltı sonrası Hülya' yı arıyorum. Saat dokuz buçuk ve uyanmamış. Nazlanıyorum, sevildiğimi bilmenin rahatlığı, teklifsizliğinde: -Beni görmek istemiyor muydun sen? Daha uyuyacaksan, üzgünüm gitmek zorundayım. : )) -Kalktım bile Hatice ablacım, bekliyorum hemen seni, diyor. Ülker'in oğlu bırakıyor arabayla, beni, yakın zâten.."

***
12 09 09 İstanbul
Evet, kaldığım yerden devam etmeye çalışayım. Hülya, annesi ve babasını yitirmesiyle, içindeki çocuğu da yitirdiğini söylüyor. Oysa her ne olursa olsun içimizdeki çocuk yaşamalı!... Hülya da ben de duygulanıyoruz, gözgöze geldiğimizde geçmişten bugüne uzanan anılar silsilesini izler gibiyiz. Yine anlatıyoruz o günlerden, yaşananlardan...
Dopdolu bir kahvaltı sofrası hazırlıyor Hülya..
Ülker' de de kahvaltı ettiğimiz için abartmamaya çalışıyorum.
-Hatice ablacım, n'olur ye, bak sucuk Afyon'dan...
İki meşhur markanın adını veriyor Afyon sucuğu olarak..
Sucuk yemem, kola içmem, asitli içeceklere yaklaşmamaya olabildiğince dikkat ederim.
Geri çevirmiyor, alıyorum bir miktar, gerçekten farklı...
Öğleden sonra Elif'le birlikte gezmeye gideceklermiş. Biraz erken gelmeye çalışıyor Elif, beni yakalamak için.
Onlar benim için bir komşu değiller, çok daha öteler ve ben inanıyorum ki onlar için bir abla, bir anne gibiyim!... İnternetten onlarla ilgili yazdıklarımı okuyorlar nemli gözlerle...
-Hatice ablacım diyorlar, devamını yaz, yazarsın değil mi?
Tüm gecikmeli yazılarım gibi, evet, yeri geldikçe dökülüyor yürek incilerim..Onlar değerliler çünkü saflar, dupduru duygularla harflere taşınmışlar.

.....
Biraz da ses kaydıyla devam edeyim ama spontane kayıt olduğu için her türlü ârızayı barındırabilir. Ne çıkarsa bahtımıza artık...
;)
Sevgiler
Hatice/Hayat


Hülya ve Canan' a dair... Ses kaydı link

Hiç yorum yok: