29 Mart 2009 Pazar

Meryem... Dost' un adı...

Ne güzel açmış Girit Lâleleri (manolya cinsi) ... Çarşamba günü yemekten sonra çekilmiş bir resim.
Meryem link http://hayateylul.blogcu.com/eylul-esintileri-ani-gunluk_21631821.html

Cemalnur hanım' dan söz ediyordum en son...
Bir önceki haftaki sohbetinde salona girdiğimde, girişte bir masa üzerinde iki farklı kitap çekiyor dikkatimi...
Mevlana Işığında Düşünce Yönetimi- Oğuz Saygın
Hiçbir Başarı Tesadüf Değildir-Güneş Nalbantoğlu

Kumral, hoş, güler yüzlü bir hanım, Oya hanımla ilk tanışıklığımız bu şekilde oluyor.
Kitapları tanıtıyor kısaca...
Mevlana.... ile başlayanı tercih ediyorum. Diğeri bir kişisel gelişim kitabı...
Bu konuda nisbeten dolu gibiyim, deyip, almıyorum önce...
Salon dolu, arka sıralara doğru ilerleyip yerleşiyor ve az sonra yine Oya hanımın yanına gidiyorum.
-Meşkûre (Sargut) hanımefendi ile tanışmak istiyordum. Nerede, ne zamanlar sohbetleri vardır? Biliyorsanız yardımcı olur musunuz? diye soruyorum.
-Haftaya sohbetten sonra yemek var.. diyor. Cemalnur hanım ve annesi de katılacaklar. Hem çok güzel bir ortam oluyor yemekte, daha samimi...
Sohbet ilerledikçe diğer kitabı da kızının yazdığını söylüyor Oya hanım...
-A, öyleyse onu da alırım... diyorum. Sizin gibi bir annenin kızının yazdıklarını okumak isterim. : )
Hem beni çok sevindirdiniz az önce verdiğiniz haberle... Sizi öpebilir miyim? : )
Yaklaşıyor, yanaklarından öpüyorum kendisini...
Yerime dönüyorum.

Az sonra Cemalnur hanım gelip, sohbete başlıyor. Kısa notlar alıyorum.

Sevgili Peygamber Efendimiz' (sav) in ashabından söz ederken diyor ki:
Birkaç âyet ezberleyene çok itibar edilirdi. Çünkü onlar âyeti hâl etmeden (yaşamadan) başka âyete geçmezlerdi.

Allah cc lafzında elif, ahadiyet (teklik) i temsil eder. Elif yalnızdır.Allah cc ın sonsuz güzelliğini temsil eder.
Varlık, içimizde Allah cc varsa okunur hâle geçiyor.
Birinci lâm Celâlini temsil eder. Bilinmek istemiş yüce yaradanımız...
O; ancak tenezzül eder. Bu tenezzülüne sonsuz güzelliğinin taşması... Bu kudretin adına Celâl denir.
Tecellî edecek, karşısında bir ayna ister, Hz. Muhammed as gibi sâf...
İkinci lam Cemâli temsil eder.
Celâle bakıp Cemali gören kâmil insandır.
Onlar hüzünlerden uykudadırlar.Sanki bu alemde yokturlar ama vardırlar.
Onlar üzülmezler, Ashab-ı Kehf gibidirler.
Hüzünlerden uyku halindedirler.
Bu kâmil insanlar hüviyet sahibidirler.Bu dünyanın tesirinde değildirler.
Mü'minlerin kulluğu ancak Allah cc adır.O' nun manasını taşıyan kâmil insana hizmet edilir.
Sâmiha Ayverdi hanımefendi demişler ki:
'Ahlâk-ı Muhammedî' yi takınarak bize hizmet edersiniz.'

Yolu Kur'an dan geçmeyen mârifet sahtedir.
İnsan olmanın yolu ancak başkalarıyla paylaşmaktan ve vermekten geçer.

Bir gün bir kimse tarafından fena halde azarlandığını anlatıyor sözün burasında...
Sonra, Mesnevî' de karşısına çıkan bahsi anlatıyor:
'Çamaşırı önce kuruyken ıslatırsın. Islanmadan temizlenmez.
Hep methedilip alkışlanırsan nasıl temizlenesin?
Kim olduğunu, 'Hiç' liğini hatırlatacaklar ki pırıl pırıl temizlenesin.'

4 şey seni aldatmasın:
1- İstemeden nîmet gelmesi
2-Yaptığın günahların örtülü kalması
3- Şükretmediğin halde nîmet gelmesi
4- Keşfinin açılması ( Zuhûratlar açığa çıkması)

Kulluk= Edep

Dünyadaki en büyük nimet putlarımızın kırılmasıdır.

Hocasının söylediği şu sözü hatırlatıyor kendi yaşadığı bir olayla birlikte:
Allah cc konusunda, helâl-haram konusunda, özde bir olduğun insanların KUSURLARINI GÖRME!...

Allah cc bizden gayret istiyor.

Bir baston üzerine yazılmış sözler:
"Senden her hatan için bağışlanırsın,
Benden kaçarsan haşlanırsın!..."
Kulun kendine ait hatalarını cenâb-ı hâk, inşallah bağışlar, kendisinden kaçmamızı bağışlamaz.

Allah cc verenlerden, söylediklerimizi uygulayan ve hâl edenlerden kılsın. (Âmin)

Birkaç not ve kıssa daha var ancak eksik not alabildiğim için aktaramıyorum.

* * *
Sohbet sonrası yanına gidip konuştuklarımızdan dünkü yazımda söz etmiştim.Tekrar alıntılıyorum.
Önceki Çarşamba Cemalnur (Sargut) Hanım' ın sohbetlerine katıldım ikinci kezdi yanılmıyorsam...
Sohbetin sonunda herkes ona sarılıyor ya da tokalaşarak ayrılırken ben de kenarda kalabalığın dağılmasını bekliyordum sessizce...
Epeyce dağılınca Hacer hn. ı aradım.
Bak, dedim bir buçuk metre uzağımda kendisi, uzatsam telefonu seninle konuşması için emrivâki olur değil mi?
Yapma, dedi. Çok meşgudürler onlar, rahatsız etmeyelim.
Ben miyim tüm bu çılgınca görünen davranışların faili, niye böyleyim bilmem ki?
Şeb-i arûz törenlerinden tanışıklıkları vardı arkadaşımla Cemalnur hn. ın...
Sohbette edep üzerine de biraz söz söylenilmişti. Gülümseme- mahcupluk karışımı bir ifadeyle yaklaşıp telefonu uzatırken şunlar dökülüverdi dudaklarımdan:
-Efendim, 'edepsiz' lik olmaz inşallah, bu davranışımı hoş görüp, bir Allah c.c. dostu ile konuşmanızı rica edersem? Kendisini Allah c.c. için seviyorum ve sizi de Allah c.c. için seviyorum.

Telefonu sol eline alırken, sağ ellerimizde kalp hizamda çapraz olarak kavuşturulmuştu. İncitmemeye özen gösterecek şekilde sıkıca avucumda olan eli...
Yüzüne bakmaksızın dalgın kalan, dinlemede kalan, mekânın neresinde kaldığımı bilemeyen ben...

Konuşurken heyecanlı o da, zarif, hassas her zamanki gibi duygu yumağı... : )
'Kul olabilsek keşke demiş arkadaşım, daha neler söyledi bilsem... Dedim ya zaman ve mekânın neresindeydim bilemiyorum.
-'Çok etkilendim arkadaşınızla da sizinle de konuşurken...' demiş...
Ne güzel... : ))

* * *
Bu Çarşamba gelmeden beni bir tatlı telâş sarıyor. Bakalım gitmek, görmek, konuşmak nasip olacak mı? Mevlâ ne irade buyuracak acaba?
İnanın heyecanlı, ilk buluşmama gidecek gibi heyecanlıyım.

O gün gelmeden bir iki gün önce Meryem' le ve bir eczacı arkadaşımla (ikinci adı Ayşe, öyle söz edeyim ondan. Yaz dönemindeki bir iki yazımda söz ettim ondan ancak, ajandadan bloga aktaramadım yazılanları...) konuşuyor anlaşıyoruz.

İlk önce Ayşe'yle buluşuyorum. Sohbetten 20 dak önce salondayız.ortalarda da olsa yer buluyoruz ama Meryem ağabeyi ile gelecek. Onu düşününce, önce Oya hanım ( kapı girişinde oturduğunu görüyorum son iki haftadır) ile konuşuyorum yanına gidip...
Geldiğinde yardımcı olabilir mi diye...
Sağolsun, geri çevirmiyor ancak kendim beklemeyi daha doğru buluyor ve girişte kalıyorum ben de...
Geldiğinde üst sıralardaki yerimize doğru gidiyoruz usulca... Yerler dolmuş tabii...
Neyse ayarlıyoruz yeniden...

Çıkışta yine bekliyorum başkalarının vedalaşmalarını... Kalabalık dağılmaya yakın, arkadaşlarımı tanıştırıyorum kendisiyle, çok güzel iki ruh...İstedim ki güzel ruhlar yakınlaşsınlar... diyerekten.
Bir ara Meryem' le konuşuyorlar. Bakıyorum ki her ikisinin de gözleri yaşlı...
Yaklaşıyorum, diyor ki Cemalnur hanım:
-Sizin için ne yapabilirim, ne isterseniz çekinmeden söyleyin lütfen...
Onun yerine ben cevap veriyorum. Bugün Meryem' in mutlu olduğunu görmek istiyorum yürekten...
-Lütfen, mümkünse yemeğe bizim arabamızla gelebilir misiniz?
Oysa ki planları olduğunu düşündüğümüzden böyle bir teklif yapmamayı uygun görmüştük, ne oldu bir anda?
-Sözüm var ama... derken diyorum ki:
-Öyleyse arkadaşımı size katabilir miyim?
-Tabii ki, onu alabilirim diyor.

Meryem onların arabasıyla gidiyor. Arabada Cemalnur hanımın yanında olanlardan bir hanım demiş ki Meryem'e:
-Siz içeri girdiğinizde bir ışık girdi sanki, bir nur...
Ne güzel bir insansınız siz...
Cemalnur hanım sürekli ilgilenip yakınlık göstermiş.
-Kimseye vermediğim telefonum, lûtfedip alır mısınız? diyerek cep telefonunu vermiş.
Ne kadar nâzik, ne güzel bir insan diyor...
Yemekte önce onlardan ayrı masaya oturmuş. Cemalnur hanım yanına çağırtmış birini gönderip... Benim arkadaşlarım var dediyse de ısrarla yanında tutmuş.
Kendi tabağındakilerden kendi elleriyle ikram etti bana diyor.
Ben hiç kimseye hastalığımdan söz etmezdim, duygu sömürüsü yapmayı hiç istemezdim demiş onlara da... Utandım, diyor. Yalnızca ondan tavsiyelerde bulunması için söz etmiştim durumumdan...
Canım arkadaşım!...

Yemek sırasında Meşkûre hanımefendiyle çok samimi bir iki poz da resim çektiriyoruz.
Duygularımdan söz ediyorum ona ve o da ihvanına ettiği duasını tekrarlıyor bana...
Oya hanım yanıma geliyor bir ara ve beni tanımış olmaktan çok mutluluk duyduğunu ifade ediyor. İçtenlikle mukabele ediyorum, ben de ondan çok hoşlandım. : )

Herkesin birşeyler biriktirdiği dünyada ben de güzel kullarını çok sevdiğime inandım Rabbimizin ve nihayetsiz şükürler olsun ki güzel kullarını çevremden hiç eksik etmedi Rabbim...

Hafifçe gülümsüyorum arkadaşlar... Ne mânidardır ki güzel Mevlâ' m yine lûtfeyledi.
Şeb-i arûz törenleri sırasında Can dost Hacer hanım'a ' Cep telefonunu isteseydin keşke...' derken, ben de üç karşılaşmamızda da istemedim kendisinden ve bugün telefonumda kayıtlı...
Ne diyeyim ben şükretmekten başka? : )

Sıkıntılarımı anlatmadığımdan hayatımın hep düzlük gittiğini düşünen arkadaşlar olabilir. İnandım ki imtihandan geçmeden lütfu gelmiyor. Her durumda her şeyi bize bağışlayan lûtfeden O, evet...
Zorlu imtihanların mükâfatı muhakkak görülüyor.
Dua, sabır, iyilik...
Her durumda Teslimiyet ve Rızâ...
O; muhakkak yardımını eriştirecektir.

O' nun sevgisinde, korumasında, yakınlığında olmak, kalmak dileğimle...
Selâm, sevgiler...

Hiç yorum yok: