16 Mart 2009 Pazartesi

Güncel... Günlüğümden...

İçimde birikmiş duygular, sahibini bulamamış mektuplar misâli...
Yağmurun camlara vuruş sesi var dışarıda... Severim yağmur sesini, alır götürür damlalarıyla birlikte ruhumu da uzak- yakın diyarlara... Özümde bir yolculuğa çıkarım, yüzümde değişik tonlamalardaki gülümseyişlerle...Kimi neşe, kimi burukluk çağrıştıran...
İstanbul' a döndüğüm ilk zamanlarda deniz özlemimi (Bulunduğum yer denize yakın değil) gökyüzünü nefes nefes içime çekerek gidermekten tad almayı öğrenmiş, biraz da şaşkınlık karışık coşku duyumsamıştım akıp giden bulut kümelerinin ardından akıverecekmiş gibi dalgalanan ruhumda...
Geçmiş yazılarım ve alıntıladıklarımı okuyorum arada...Kimilerini bugünle birleştirmeyi düşünmüyor değilsem de bu düzenlemenin vakit alacağını düşünüp vazgeçiyorum.
Ablamın kızı gelmişti bir haftalığına, Almanya' dan...
Birkaç akşamı da annemde onunla buluşarak hasret gidermeye çalıştım.
Daha dün gibiydi çocukluk dönemleri... Büyümüş de teyzesini düşünür olmuş. Buraya yazmayacağım bir davranışı çok duygulandırdı beni...
İnsan yaşadıkça çok şeyler görüyor, çok...
Bugün erken kalkamadım, dedim ya, yol ve gün içindeki tempo henüz yoruculuğunu sürdürüyor benim için.
Oğlum arabayı alıp gitmiş. Bu, programımın değişmesine neden oldu. Kendimi halsiz hissettiğimden program değiştirip öğlene kadar evden çıkmadım.
Öğleden sonra yeğenimi yolcu ederken de bir saatten fazla süreyi onunla geçirme fırsatı bulmuş oldum.
Deniz diyordum, değil mi? Artık deniz kenarında yürüme imkânım da olabilecek gün içerisinde işlerimi bir düzen oturtabilirsem, inşallah...
İstanbul yağmuru bolca bir kış geçirdi bu yıl. Sevindim de buna, barajlardaki su seviyesi yükseldiği için...
Orta refüjlerde lâleler boy göstermeye başladılar bir süredir, gün be gün büyümekteler.
Geçen gün bir de baktım ki, pembeleri açmaya başlamışlar bile...
İki gün bahar güneşi görünce şaşırıveriyorlar; içten bir davranışta zırhlarını çıkarıveren insanlar gibi...
Çiçek çiçek ağaçlar bahar müjdesindeler... Hoyrat bir rüzgârla çarpılmasınlar istiyorum.
Meryem' i aradım bugün, sordum:
-Hâlâ güzel havalarda ben geliyor muyum aklına?
-Gelmez olur musun, dedi. Kemerburgaz' da değilim ama, diğer evdeyim.
Az sonra Beyoğlu' na çıkacağız.
-Ne yapacaksın Beyoğlu' nda?
-Saray' a gidip bir şeyler yer, dolaşırız diye düşündük. Hava güzel ya...
-Bugün ben de gelemeyeceğim, diyorum. Yolcum var. İyi gezmeler sana da...
Kiraz ağaçları çiçeklendiğinde ve bir de meyveye döndüğünde geleceğim inşallah...
-Sağlıkla, inşallah diyor o da...

Sağlıkla... Değerini en az bildiğimiz varlıkla...
soğuk algınlığı kapımı yokluyor bugün. Halsizliğimin nedeni anlaşıldı. Baş ağrısı, eklem ağrılarının da...
Dinlenerek atlatmaya çalışıyorum.

Dün yine can dostumla konuştum. bir süre aramadığında 'Unutuldum mu?' deyiveriyorum.
-Sen unutulur musun hiç? diyor.Unutturmasınlar inşallah.
Unutturamaz seni hiç bir şey' i mırıldanıyorum.

unutturamaz seni hicbir sey unutulsam da ben

her yerde sen her şeyde sen bilmem ki nasıl soylesem

bir sisli hazan kesilir ruhum eğer görmesem

neş'emde sen hüznümde sen bilmem ki nasıl söylesem

.........

Dün başlamıştım bu yazıya...Bugün tüm gün annemle ilgilenmeye çalıştım. Doktor, röntgen vs... Bronşit olmuş.

İstediği bir yemeği hazırladım. Hastalıkla birlikte iyice iştahsızlaşmıştı.Tedavisine başladık. İnşallah çabuk toparlanır.

Can dostumdan söz ediyordum, değil mi?

Aşağıdaki yazıda Mecnun' un Leylâ' dan gördüğü farklı tavır (tabağını kırdığını9 söylüyor can dostum, belki de kafasına vurduğunu...

Demek Yâr nazarında farklı olduğunu bilmek diyorum gülümseyerek...Ümitlenebilir miyim?

Kafana yeni bir kepçe yemek mi istiyorsun? diyorlar telefonda hem Ayşegül hn. (can dostum vesilesiyle tanışmıştım) hem de Hacer hn (can dostum)

Ne yapayım ki, sevgisi yine de güzel, nasıl vaz geçeyim, nasıl sıradan olmayı dileyeyim?

Ne istediğimi bile bilmez haldeyim artık... Ya rabbi... diyorum. Neye ihtiyacım olduğunu en iyi bilen sensin. Ne verirsen hazmıyla ver. Ne olursa olsun, Sen' den, Sevginden ayırma her iki cihanda... (Cümlemiz için de diliyorum.)

Geçen gün yine Hacer' i aradım.Gönül evim dumanlandı, dedim. Bir pencere açılır seninle konuştuğumda umuyorum. : )

(Dertli bir adamın tereddüt ve dumanlarla dolu bir gönül evi vardır. Derdini dinlerken o evde bir pencere açmış olursun.Hz. Mevlâna)

Yüce dağların büyük boranı olurmuş. Yine mi dumanlandın canım? diye sordu.

Hep böyle güzeldir sağ olsun yaklaşımları... Yine güldürdün beni, ümitlendirip... dedim.

Ne cesaret bu bilmiyorum ki, 'seviyorum' demek bir iddiadır diyordu can dost... İddia şahit gerektirir. Öyleyse gelsin dertler, çileler... Bakalım gerçekten seviyor mu, yoksa yalnızca lâfta mı kalıyor?

Seviyorum demeye korksam da nasıl sevmeyebilirim ki? Öylesine güzel ki yarattığı her şey, öylesine muhteşem ki...

Oysa ben, bîçâre ben...kâinatta bir zerre... Yine de O' nun sevgisinden umutlu bir zerre...

Dert anlatmayı sevmem genelde, dinlemeyi seçerim çok kez...Paylaştığım daha nadirdir.Benden yansıyanlar güzel olsunlar isterim.Başkalarına ümit verebilsin, cesaretlendirebilsin...

Dolu bu yürek, biraz da 'deli' !... : )

Ne söylesem yetmeyecek, iyisi mi burada çok beğendiğim bir yazıyla noktalamayı deneyeyim şimdilik...

Gerçekten de yürekten çıkıp, yüreğe dokunan sözler diye düşündüm ve sevdim. Sizlerin de seveceğinizi umarım.
Bu arada, geçenlerde söz ettiğim kitap 'Kalp amelleri- İbn-i Teymiye'

Dr. Filiz' le konuştum da bugün... Mevlâna ve Kastamonu şehrindeki ziyaretlerde olduğundan söz ettim gönlümün.
Hayat, dedi. Öyle bir şehirdesin ki, sağın solun evliya...
Peygamberimizin (sav) ev sahibine gitsen- e, Eyyub el ensârî' ye...
Karaköy' de yeraltı mescidinde üç mü dört mü hatırlayamıyorum şimdi sahabe var, ziyaret etsen-e... : ))

Tamam, burada kesiyorum. : ))
Bakalım kimmiş 'Mecnun' ?

Mecnun kimdir? (Alıntı)

1 yorum:

anneminkizıyim dedi ki...

Merhabalar canim, icden dileklerin icin cook tesekkürler. Allahim herkese gönlündekini versin insallah, sizlerede.
Hayirli günler, hayirli pazarlar diliyorum, sevgiler....