7 Mart 2009 Cumartesi

An Kara Düş Beyaz

Pazaryerinde yükselen satıcı çığlıklarının o kendilerine özge gürültüsü ve genizden çıkardıkları sesleri bas mıdır bariton mu ? bilmem.

Fakat,kulaklarımın koro halinde duymaya alışık olduğu bu rekabetçi haykırışların, annesinin elinden çekiştirip duran küçüğün masum ağıdını,nasıl da kolayca bastırdığını iyi bilirim.

Uzatmış minik parmaklarını hem ağlar hem direnir “muz istiyorum,muz istiyorummm”

Belli ki bütün öncelikler tencerede pişecek zerzevat içindir.Cüzdandaki cüzi miktarın yetersizliğini o anda,yüz yüze geldiğimiz kadıncağızın ıslak bakışlarından anlarım.

Kınalı saçlarında uçuşan soluk yemeni gülleri,titreyen ellerinde ısırgan bir yılgınlık gözkapağında ince sürgünle ağır ağır oradan uzaklaşırken gözlerinden akan yaş, çürük kan kırmızıdır.

Bilirim… Yaşamında bol sıfırlar çoktan firari,o kırağı ayazında an karadır düş beyaz.

Bilirim…Yavrusunun uzattığı her parmakta dört mevsim zemheriyi yaşarken fanilik,umudun dallarında tipiye tutulur zaman.Ateş dumana boğulur,duman tufana.Ocaklarda güneş yüzlü resimler hep “haftaya” sözüyle ve flu desenlerle çizilir.

Yorgun argın umutsuzca vardığı iki göz evinde,çantasına gizlice bırakılanı görünce şaşkınlıkla bir parça gülümser ve yüzünde kısa süreliğine de olsa nilüferler açar mı acaba ?

Meraklanır, kendi kendime söylenirim.


Ey dilinde ateş körükleyen ehl-i keyif sitare
Nerdesiniz !

Ses verin ! karanlığı yırtacak bir ses
Kenan illerinden
Sadece Yusuf yüzlü tok bir nefes

Telve

1 yorum:

nazardeğmesin07 dedi ki...

Gül bahçesine girenler gül olmasalar da gül kokarlar. Kainatin en güzel gülünün kokusunun üzerinizde olmasi temennisiyle... Iyi Kandiller.. http://nazardeymesin07.blogspot.com