4 Eylül 2009 Cuma

Yine Güz,Yine Eylül... (Sonbahardan bir geçmiş yazım)


Yine Güz,Yine Eylül... (Sonbahardan bir geçmiş yazım)

Güz Çiçeği

Varsın Gök kubbesinin çapkın yıldızları bize ışık ve renk vermesin...
Bakışlarındaki nur,gözlerindeki ışık,ebedi akşamların gün batımından daha eşsizdir benim için
Neş eyi terennüm eden yeşil kanatlı kuşlar,
sükûtun beyaz yaprakları içinde ebediyyen sussun...
Sesin ve nefesin, asırlar dolusu sevgileri
bulutlu gözlerde nemlendirmeye;
mesafeler ötesi duyguları filiz filiz çimlendirmeye kafidir...

............
Ş.Belli, 1.bölüm

* * *

Makam: Nihâvend
Usûl: Düyek
Beste: Şekip Ayhan Özışık
Güfte: Şekip Ayhan Özışık

Yine hazan mevsimi geldi /Yine yapraklar rüzgârların peşi sıra gidecek /Yine deli gönlüm, yine bu mevsimde /Hicranını yalnız başına çekecek /Hüsranını yalnız başına çekecek /Geleceksin belki de, o zaman /Ne o yapraklar, ne o rüzgârlar ve ne ben olacağım /Yine deli gönlüm, yine bu mevsimde /Hicranını yalnız başına çekecek / Hüsranını yalnız başına çekecek

Hoşgeldin Eylül...
Şaşırtıyorsun beni, tarzına alışkın olsam da! ... Önceki gün fırındaymışım hissi veren bir sıcaklık varken, dün bir yağmur indirdi önce, şakır şakır... birkaç dakikalık...
Dışarı çıktığımda tatlı bir serinlik vardı. Bulutlar.. yine şaşırttılar beni... Yaz mevsimi süresince masmavi bir gökyüzünde yüzen pamuk tarlaları misâliydiler. Oysa şimdi, bir bakıyorum bembeyaz bir sis tabakasının içinde grimtrak, yağmur yüklü görüntüsü veren bulutlar...
İki gündür âvâre havalardayım. Niye böyle davranıyor olduğumun sorgulamasını yapıyor mantıklı yanım, kendime...
Keskin mantık, güçlü duygular; iki güçlü ve zıt özellik aynı anda bünyede barınınca ne yapabilirim ki ben, söyler misiniz lütfen? : )
Başak yönüm akıllıdır, mantıklıdır. İlle o yükselen Terazim yok mu? Küçük kızım da terazi ya, bununla ilgili bir yazışma geçmişti sanal ortamda aynı burçtan bir arkadaşla...
Şöyle yazmış:
"08.08.2006 12:20:54
:)) Kızından dolayı pek bir şanslısın Hayat, her aklına eseni yapacaktır emin ol sen ve dahi bütün dünya karşısında olsa da.. Şanslı olduğun nokta şu, başarılı sonuçlarını en rasyonelize edilmiş haliyle sana sunacak, hem sen hem de bütün dünya apışıp kalacaksınız, o noktada sana gurur duymak düşecek sadece. Ha başaramazsa, ne sana ne de kimseye gidip ağlamaz, muhtemelen ruhunuz duymaz, sonuçları ile başa çıkar, aynı yolda başka bir yöne çark eder, farklı bir olumlu sonuç kazanır, hatta muhtemelen daha iyi bir sonuç, sorduğunda 'zaten o benim için bir adım, geçmem gereken bir yoldu, aslında çok da istememiştim' der (işin ilginci öyledir de) Sana yine gurur duymak düşer.
O elinde olmadan bir şeylere direnmek, bir takım genel geçer değerleri alt üst etmek için programlanmış bir karakter. Ama en güzeli de saygısızlık etmeyi, insanlar ya da toplumla çatışma yaşamayı yöntem olarak doğru bulmadığı için, (çünkü kavgadan nefret eder) hep ince ayarlar ve akıl oyunları ile hareket eder. Bir bakarsın bu toplumda linç sebebi bir yaşam sürüyor ama toplum önünde eğiliyor. Ayrı bir yetenek.
Sebebini bildiğin, bilinçli olarak kendin yarattığın, istersen bir hamlede bitirebileceğin ama nasılsa biteceğini bildiğin için tadını çıkarmayı tercih edecek kadar zevk aldığın her şey güzel oluyor, insanlığına, karakterine katkı koyuyor. Yalnızlığın da böylesi güzel.
Bedelini ödeyince elde ettiğin herşeyin hatta doğuştan sana sunulmuş olanların bile anlamı kat kat artıyor. Bedelini ödediğin maddi ya da manevi hiç bir şeyi kimse alamaz senden, sadece SEN verebilirsin, kaybedip kaybetmeyeceğine SEN karar verirsin. Kaybettiklerine çevren ah vah ederken sen buna anlam veremezsin; senin için önemli olsa vermezdin ki ya da verdiğin kişi kaybettiklerinden önemli olmasa, ya da kaybettiklerin karşılığında kazandıkların senin için değerli olmasa... Bu önemli bir güç.
Terazi kızını benim için öp; o burcun kadını için şimdiye kadar rastladığım en güzel tanımlama 'kadife eldiven içinde demirden bir el' dir. Öyledir de gerçekten."
.............
diye devam ediyor yazı... Konu, kızımın seçiciliği, arkadaş konusunda ortamı beğenmediğinde yalnızlığı tercih etmesiydi.

Yine daldan dala konmaya başlamışım. Konuyu daha fazla dağıtmadan bakalım niye, nasıl âvârelik yapmışım?
Yarım kalan şiir demiş ve eklemişim Şemsi Belli' ye ait bir paragraf, Güz Çiçeği adlı kitabından...
Şiirimsi düz yazı demek zannederim daha doğru bir tanımlama olacak.
Bir süredir aklımdaydı bu kitap, ancak neredeyse benim yaşımda bir kitap bu.. 60 lı yıllarda basılmış. Sahaflardan ediniyorsunuz yani..
İkinci cildini buldum önce, internet üzerinden. Dün Cağaloğlu' na gidiş sebebim oydu.Bir adet kalmış ve onu da ben aldım.İlk cildi yok...
Yine bir taradım interneti. Bu kez karşıma Kadıköy' de bir adres çıktı. Mevcut tek kitabı ayırmalarını rica ettim ve yola koyuldum.
Yine Eminönü' ne tramvayla gitmeyi seçtim. İlk güzergâhım Aksaray oldu. Yolda bir genç hanım dikkatimi çekti. Giyimi temiz, sade... İnce spor hırkası ve yazlık ayakkabıları gül kurusu tonlarında. açık renk keten pantolon.. gümrah saçları koyu renkte..Aksesuarları abartısız, uyumlu.. Yüzünde dinginliği çağrıştıran bir ifade, makyajsız... Tavrında bir iç huzuru sezinlenir gibi...
Dayanamayacağım, Terazi misiniz? .. diye sordum doğrudan...
Nereden anladığım, niye sorduğum vs. konusunda bir diyalog geçti aramızda...
Gözlem özelliğim vardır benim, başak burcunun karakteristiklerinden... Meraklı değil, belki dikkatsiz ve ilgisiz bile olabilirim. Gözlemleme- sonuçlar çıkarma ayrı bir konu...
Artık davranışlarından burç tahmini yapmaya doğru gidiyor ve az- çok isabetli de olabiliyor tahminlerim.
Adı Viola... Menekşe, dedim. Anlamını biliyorsunuz, dedi.
Meslekten gelme bir şey bu. Meslekî Lâtince' den...
Arnavutluk' tan gelmişler. Ailesi burada. Kendisi Almanya' da yaşıyor eşiyle.
Sizin de mi burcunuz terazi? ; diye sordu.
Yükselenim.. diye cevapladım.
Terazilerde farklı bir hava olur genelde.. Güzel olmasalar da câzibelidirler, farklı bir çekicilikleri vardır.
Yükselenini merak ediyor. Kitaba bakmam lâzım, diyorum. İsterseniz telefon numaranızı verebilirsiniz doğum günü ve saatinizle birlikte, bakıp söylerim size...
Siz, yeni tanıştığınız kaç insana telefon numaranızı verirsiniz? Bir güvenilirlik var olsa gerek sanırım tavırlarımda... Yazıyor gerekenleri...
Aksaray' da ayrılıyorum ondan.
Tramvay beklerken bir bankta oturuyorum.Yerde birkaç kuru yaprak, hafif bir toz bulutu içinde havalanıyorlar. Başımı yukarı çeviriyorum. Kurak geçen yazdan mı yoksa mevsimin etkisiyle mi, yer yer kuruyup sararmış yapraklar, bugün- yarın sıranın kendilerine gelmesini bekler gibiler...
Bir açıp bir kapatıyor hava.. Gökyüzü bir farklı iklim sergiler gibi an be an...
Kadıköy' e doğru yola çıkıyorum.vapurda aldığım notlar şöyle:
17.09.2008 Eminönü-Kadıköy seferi 15.55
Deniz kurşunî- yeşil tonlarında, çırpıntılı...
Dışarda oturmayı düşündüm önce, dolu olduğunu görünce içeri yöneldim. Hâlen gözüm dışarıda...
Bir seyyar satıcı aynı bildik ağdalı ağızla yapıyor ürününün tanıtımını...
Yıllardır değişmez, aynı ses ve tonlamayı duyar gibi olurum her seferinde... Acaba, diye düşünürüm aynı insan mıdır her seferinde rastladığım; vapurda, terende?
Gökyüzünün açık mavi katmanı ötelerde kalmış yer yer...Beyaz bulut kümelerinin ardında göze gelmekte, farklı bir boyuta açılan pencere misâli...En önde grimtrak yağmur yüklü bulutlar...
Bir ara sağnak geçişi oldu, evden çıkmamışken henüz...Aynısı birkaç gün önce sabah 8 sularında, kızım okula gitmek üzere yola çıktığında da olmuştu.Bir süre sonra cep telefonumdan aradı beni. Anne, diyor, idarede bekliyorum. Sırılsıklam oldum, beni alır mısın?
Arabayla eve dönüyoruz. İdareyi arayıp, izinli sayılmasını rica ediyorum. o günden bu yana hasta. mevsim dönümleri çarpıyor insanı böyle...
Tamamı bir kaç dakikalık bir sağnak, sonrasında hava ışıl ışıl yine...
Kızım, hiç aklına gelmedi mi yağmurun dinmesini beklemek?
Nerden bileyim, diyor. Hiç böyle bir şey başıma gelmemişti ki daha önce. Geçer diye bekledim.
Gideceği her yere ya servisle ya da anne- babasıyla giderse liseye kadar, böyle oluyor demek...
Hayat tecrübesi farklı bir şey...
Nasıl hissediyorsun kendini? diye soruyorum. Yaz yağmurunun ıslattığı bir kedi gibi mi? : )
Hayır anne, hayır... diyor. Ahmak ıslatanın ıslattığı bir ahmak gibi hissediyorum! ...
.....
Adresi kolayca buluyor, mekânı beğeniyor, bir kez daha İstanbul' un farklı çehreleriyle garip bir hazza kapılıyorum.
Kitabı aldıktan sonra organik sebze meyveler satan bir satıcıdan taze nane, roka, ıspanak, fasulye, pazı, göbek salata ve körpecik salatalıklar alıyorum.
Nereden nereye taşınacak bunlar, araba da yok yanımda gülüyorum kendime, gerçi abartılı miktarlarda değiller ama...
Yolda çiçek alıyorum bir sokak çiçekçisinden pembe-mor tonlamalarındalar... Oldum olası yeşil- mor kombinasyonlarının hemen her tonu hoşuma gitmiştir. Yaprak ve çiçek sapının koyu çimen yeşili ile hoş bir tezat oluşturan pembe- mor tonlarında kır çiçekleri...İddiasız ama zarif...
.....
Bu kez dışarda oturuyorum vapurda... Hafif çisiltili hava, ferahlatıyor zarif damlalar yüzüme, ellerime değdikçe... Hafif, tatlı bir esinti, yine çırpıntılı deniz...Bir nefes çekiyorum içime derinden...
Bir yönden diğerine geçerken bulutlar da renk değiştiriyorlar. Yaza mı sonbahara mı ait olduğu belirsiz tablonun... Her ikisi bitişik nizam, aynı zeminde...
İlerledikçe ışıldıyor açılıyor gökyüzünün rengi.. güneş ışıldıyor, az önce çıkarttığım güneş gözlüklerimi takıveriyorum yine...
Dua ediyorum aynen bu karanlıktan aydınlığa geçiş gibi bizi yoran tüm sıkıntılardan âzade olabilmemiz için...
Nefis bir gökkuşağı açıyor bakışlarımı esir alan...
Altından geçmişim gibi geliyor sanki... Hani dilekler kabul olurmuş ya gökkuşağının altından geçtiğinizde...
Kızım arıyor. Arkadaşıyla birliktelermiş. Nerede olduğumu soruyor, söylüyorum.
Keyfine bak sen, bana takılma.. diyorum. Gayet iyiyim. Çiçek aldım kendime, şeftalili pasta yapacağım hem...
Pastayı ben alacaktım ama.. diyor.
Abim çok kızacak, iki gündür unutmuş görünüp, senin doğum gününü organize etmeye çalışıyor.
Türkiye' nin bilmem hangi ilinde asteğmen... Geçen yılki mesajı kayıtlı.. geceyarısını bir iki dakika geçe göndermiş kutlama mesajını.. Bu yıl unuttu sanıyorum. Facebook' tan da mesaj göndermiş ayrıca.. Unutmuş görünüp beni deniyor. Şaşırdım biraz, o kadar. Askerde oluşuna yorumladım.
Beni düşünme gayet iyiyim, diyorum yine...
Anne, ne oldu? Bilmediğim bir şey mi var? diye soruyor.İnandıramıyorum farklı bir hâl olmadığına...
Bu sen misin; diyor.. Bu sen misin? : ))
.....
Bugün hiç bir şeyi dert etmemeye peşin kararlıyım. Otobüs beklerken, birisi elimdeki çiçekleri nereden aldığımı soruyor. 'Kadıköy' den.. diyorum.
Bir genç hanımla ayaküzeri bir sohbete dalıyoruz. Yine cıvıltılıyım.
Söz birliği ediyor böylesi zamanlarımda insanlar:
'Hayat dolusunuz. Sizden inanılmaz bir pozitif enerji alıyorum...' : )
Öğretmenmiş, el sanatları alanı... Yozgat' tan gelmişler eşiyle.. henüz çocukları yok.
.....
Arkadaşım arayıp Meryem' i soruyor. Yazlığına gittiğimiz,günün resimlerini yayınladığım arkadaşım. Meryem' in yan daire komşusuydu kampüste...
Soramıyorum ona diyor. Sen yanındasın, nasıl durumu?
İyiydi en son görüşmemizde bitkisel ilaçlarla tedavi deniyordu. Ne zamandır aklımda, arayacağım inş. bugün.. diyorum.
Arıyorum. Meryem 'iyi değilim' diyor. Sesi yorgun gerçekten de.
Kemoterapi için çok ısrar ediyorlarmış, kararsız gibi sanki...
Baksan- a, diyorum. Hocam, inş. Kadir Gecesi' nde burada.. Sen de gel, ona gidelim bir de...
A.. senin hocan vardı.. derken duraklıyorum bir an...
Olsun diyoruz aynı anda. Velî kulları Allah c.c. ın onlar. Dualarını almak ne güzel olur...
.........
Canan' dan geldi günümün ilk mesajı. Canım benim. Doğum gününe çok önem verdiğimden değil. Arada bir rutinin dışına çıkmak ister ya insan, öyle bir şey her halde...
Eczanede kalfa olarak yetiştirdiğimiz bir genç vardı tanıdık, ailesini tanırım.
Her doğum günüm her özel günde mesajı gelir mutlaka...
İşletme öğrencisiydi açıköğretimde, bizde çalışırken. Çok ilgi duyuyordu mesleğe.. şimdi Ankara' da. Duygulandım yine.. Bir insanı hayata kazandırabilmek, vesile olabilmek.. Ondaki vefâ duygusu...
.....
Yoruldum yazmaktan. Bir kaç gün hiç yazmasam ancak... : ))
Çok sevgiler tüm dostlara...
Hayat/Hatice

3 yorum:

beenmaya dedi ki...

benimde dengeli dengesiz terazi halimi yükselen başağım akla uydurur diye bekliyorum ama sadece dışarıda değil bu aralar içimde de eylül yaşanıyor sanırım bir gün güneşli bir gün sisli...

Hayat dedi ki...

Söylemiştim sana yakında akraba çıkacağız :) diye...
Başak-Terazi, Terazi-Başak...
Kendimi anladığımı sandığım bugünlere kadar terazi kefeleri çok oynadı bende de...
Biraz daha istikrarlı sayılırım şimdi, en azından düşünce boyutunda.
Bir pergelin sabit ayağı merkezde ve dengesiz ama sevdiğim tavırlarım yay çizmekte... :)
"İyi miydi, kötü mü?' sorusunun cevabını sor kendine...
Baktığımda iyiler daha fazlaymış gibi görünüyor, çevremden aldığım elektrik ve geri bildirimler de bu yönde şükür :)
Bu arada Maya, arada konuşalım dilersen, kod adım: 'Gözüm abla' :) olarak ünlenmişti bir ara...
Kim bilir, belki sorularının bir kısmının cevabı saklıdır bende de?
Sevgiler canım :)

beenmaya dedi ki...

neyse ki bana da öyle geliyor Gözüm Abla iyiler hep fazla :)))