2 Ekim 2009 Cuma

Cemalnur hanım, Ülker (Meryem)

Cemalnur hanım, Ülker (Meryem)


Cemalnur Hanımefendi'nin sohbetlerinden seçmeler LİNK


Geçtiğimiz Çarşamba günü sabahın 8' inde yollardaydım. Mecidiyeköy otobüsünü kıl payı farkla kaçırınca, bir sonrakini 40 dakika beklemektense, metrobüs yönünde bir vasıta oldu tercihim...
Metrobüs için genelde Şirinevler aktarmasını seçerim. Bu kez Yenibosna' da indim birilerinin aklına uyup...Buraya kadar sorun yok. :)
Metrobüsün geçtiği yollar tanıdık değil, farklı duraklardan geçiyorum ve tâ Avcılar' a kadar uyanmıyorum. :(
İnsanın basiretinin bağlanması böyle bir şey zannederim.Körleşiyorsunuz, fark etmiyor, uyanmıyorsunuz.
Avcılar'dan Edirnekapı, oradan 34A ile Selâmiçeşme bağlantısı yapmak niyetiyle yola çıkıyorum.
Yalnızca gülüyorum, şaka gibi ama değil, gerçeğin ta kendisi...
Nigâr hanımı arıyorum, Cemalnur hanımın yakın çevresinden..Kermeslerde filan aktif rol alıyor.
Fethi Paşa korusu' na çıkarken yolda karşılaşıp tanışmıştık onunla da, aynı kermese gidiyorduk.
Hesapta yanımda araba var ama tepeye nasıl çıkılacağını bilmediğim için epey bir tırmanıyoruz neredeyse yolun yarısını...:)
Anlatıyorum geç kalacağımı, oysa sabah erken yola çıkmışım ve uzaktan izlemek istemiyorum, çok özlemişim...
Ben orada olsaydım, ayarlardım bir yer ama bugün yemekli kermes var, DSİ' deyim, kermes hazırlığında.Yapacak bir şey yok..
Peki , diyorum, normalde araya aracılar koymayı sevmem, 'O' ne yaşatırsa diye yola çıkmışken hele...
Her işte bir hayır vardır derim hemen her zaman, elimden geldiğince...
Henüz Mecidiyeköy' e gelmemişken Ülker'i arıyorum (Meryem olarak tanıtmışımdır yazılarımda)
Meme ca, kemik metastazı oluştu ve tedavinin etkisiyle şükür, kayboldu. Ancak, arkadaşım üç haftada bir ilâç tedavisi görüyor.
Kol çok şiş, lenf bezleri alındığı için hassas..Yormaması gerekiyor ve dahası...
Günün çoğunu uykuda geçiriyor halsiz olduğundan.
Telefonun açılmasından çok ümitli değilim, yalnızca Rabbim ne güzellikler çıkaracak karşıma duygusunda beklemedeyim.
O kadar ard arda gecikmelerin bir anlamı olmalı...
İşlerimi ona bıraktığımda yönlendirdiğini hissediyorum ve inanılmaz güzel geçiyor öylesi her günüm,şükürler olsun. :))
Telefon açılıyor.Selâm faslından sonra şöyle gelişiyor konuşmamız:
-Canım, bugün Erenköy' de cemalnur hanımın sohbeti var, gelebilir misin?Sonra da kermes var, daha önce gittiğimiz yerde..
-Aslında gelebilirim sanırım.
-Araban var mı?
-Var.
-Kullanabilir misin?
-Yok, oraya cesaret edemem, yolu da bilmiyorum.Öğrenmem için, kendim direksiyonda olmalıyım.Çocuklar ya da eşim kullandığında sohbete dalıp, dikkati bırakıyorum.
-Göktürk' e gelip seni alayım, ben kullanırım.
-Zahmet olmasın sana?
-Tamam, geliyorum. :)
Mecidiyeköy' de inip, Göktürk aktarması yapıyorum.
Metrobüsten indiğimde çingenelerden çiçek almayı da ihmal etmiyorum.


Güzeller ve pembe karanfiller çok güzel kokuyor.
Bu arada yola çıkalı 3 saat geçmiş, saat 11 olmuş bile.
Oraya vardığımda arıyorum, kahvaltı yapıyormuş.
Tamam, diyorum. Bir çay da ben içerim.
Yine bir yığın kediler evin çitle çevrili kısmındalar..
İlk defa kedilerini ailelerin yanına vermeyi düşünüyor Ülker.. Memlekete gidecekler, 20 tane kediyi kime bıraksın?Emin ellerde olsun istiyor yavrular...
6-7 tane de ördek salınıyorlar arazide... :))
Bahçede birkaç resmimi çekiyor, yola çıkıyoruz.

Gittiğimizde misafirler ve Cemalnur hanım yemekteler.. Yanına doğru ilerliyoruz, yemeği bırakıp kalkıyor, sarılıyoruz.
Ayrı bir masaya servis açılıyor.
Kameramın şarjı yok, priz bulup takıyorum, yanımda getirmişim gerekli aksamı...
Canlı müzik var, gitarist bir genç, öğrenciydi konservatuarda hatırımda kaldığı kadarıyla..
Misafirler arasında da sesi güzel olanlar her zaman bulunuyor ve öyle böyle değil, cidden çok güzel sesler...
Elif hanım diyorlar ki dinleyip siz karar verin sesin güzelliğine.. Ben cidden hayran kaldım, çok çok güzel...
Kameram şarja takılıyken kayıt yapıyorum ve görüntüyü ayarlayamıyor, yalnızca sesle yetiniyorum.
202 MB lık bir kayıttı, yüklemede sorun yaşadım.
Ses kaydedicisi ile anladım nasıl yapacağımı ama, yorgunum, çok geç oldu.
Kızlarım hoşlanmıyorlar evde bilgisayar başında olmamdan, bir şey yazacaksam geceye bırakıyorum, bu da yazmaktan uzaklaştırıyor beni.
Yaşayacak ya da yazacağım. İkisini paralel yürütmede zorlanıyorum onu ekle, arşiv tara.. derken dağılıyorum. :(
Olduğu kadar artık... :)

Yemek sonrası Elif hanımla tekrar karşılaşıyoruz. Emre bey ile kardeşlermiş ve Hz. Mevlânâ' nın doğum günü (30 Eylül) münasebetiyle iki ilâhi seslendirmiş.
Geç geldiğimiz için kaçırmış olabileceğimizi söylüyoruz.
Sesini çok beğendiğimizi söylüyor ve kayda aldığımı da belirtiyorum kendisine...

Bir ara Cemalnur hanımla sarmaşdolaş görüyorum Ülker'i, nasıl hoş bir görüntü, nasıl içten!...
Olmadı, bu sayılmaz, diyorum. Kameramı alıp geleyim, siz sakın kalkmayın!.. :))
Gülümseyerek 'tamam' diyor.


Az öncesinde de yanındakilere beni gösterip, arkadaşımı getirmemden çok hoşlandığını söylüyor. 'Sevgilim' diye de ekliyor benim için..
Daha önceki karşılaşmalarımızda da ben ona sevgilim demek için izin istemiştim. :))
Hayat ; güzel şey, zor şey, tuhaf şey!... :))
Daha yıl geçmedi üzerinden onu tanımak, telefonda sesini duymak için yanıp- tutuşmamın..
Allah c.c. dilerse öyle yakınlaştırıyor ki siz kendiniz bile şaşırıyorsunuz.
Onların o sevimli hallerini kayda alıyorum.
Sonradan kaydı dinlediğimde bakıyorum ki, sesimi kontrol edememişim.
Çok yoğun bir duygu var sesimde, taşmış, şaşmış.. ne derseniz artık...
Sesim ve diksiyonumu beğenirim oysa, olmamış sanki, kontrolümü yitirmişim.
(Sanki kontrol eden benmişim gibi ne rahat söylüyorum.) :))
Rollerimizi oynuyoruz, sahne sırası geldikçe..
En büyük dileğim Rabb'in sevmesi, sevdiklerini bize, bizi sevdiklerine sevdirmesi ve bizleri sevindirmesi...

Kitapların imzalanması sırasında, yanlış duymadım değil mi, siz az önce bana sevgilim mi demiştiniz? diye soruyor, 'evet' cevabını alınca bir daha söylemesini rica ediyorum.Gülümseyerek söylüyor ve 'siz de benim sevgilimsiniz.' diye ekliyorum.
Sesim yine kontrolsüz, duygularımı frenleyemiyorum. :)


Dahası var ama benden bu kadar arkadaşlar..
Cemalnur hanımın linklerini dinlemenizi öneririm, benim için yaşayan bir AŞK örneği o...AŞK' ın dile gelmiş hâli, hâllerinden biri...
İstanbul' da yaşayıp tasavvufa ilgi duyan ve onu tanımayan varsa da üzülürüm.

Hepinize sevgiler, esenlikte kal/alım/ınız.
Hayat/Hatice

Ülker' le ilgili linkler-1

Ülker link-2

6 yorum:

nilüfer dedi ki...

Cemalnur'u televizyonda görüp mutlulukla izleyen,dinleyen biri olarak, sayfanızda onu görüncee yüreğim bi sevindi ki sormayın..iyiki paylaştınız sağolun..sevgimlee..

Hayat dedi ki...

Teşekkürler sevgili düş... :))
Dilerim tanımanız da nasip olsun, tanıdıkça bağlanıyorum ona... :))
Sevgiler...

sufi dedi ki...

Sevgili Hatice;
Önce ne güzel bir isim vermişler sana, onu demeden edemeyeceğim.Sonra Cemal-i NUR olan muhterem insana bir dahaki karşılaşmanızda ne olur benim için de sarıl sıkıca.Aşk-ı niyazlarımı ilet lütfen kendisine.Hakkın davetine gitmek için ne mesafeler ne zaman sorun değildir ya, ben de böyle durumlarda "Aşığa Bağdat sorulmaz, ufukları aşar gider"şarkısını söylerim daima.Aşığın biri de "ben Hacıbektaş'a günde bin kere pirim gel dedikçe koşar giderim" diyor.Hak gönlümüzdeki aşkı arttırsın dilerim, hizmetin de kabul olsun inşaallah.Sevgiler senden sana.

Hayat dedi ki...

Sevgili sufi,
Birkaç gün sonra inşallah gerçekleştirmek nasip olur bu emânetini... Onur duyarım canım. :))
İçtenliğin aklıma şu dizeleri getirdi:

" Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil "

Aşağıdaki yazılanlar da hoşuma gitti, konuyla ilgili:

# gönül ehli birbirini tanır. tanımaması akıl kârı değildir. birinin boş bıraktığı bir şeyi bir başkası doldurur. hacı bektaş veli'nin reddettiği yunus'u taptuk emre bağrına basar. zira hacı bektaş taptuk emre'ye gönül emaneti olarak göndermiştir yunus'u. aradığı "nefes" i onda bulacağını bilerek göndermiştir. dîl, gönül demektir. hacı bayram velî bir gün ankara pazarında dolaşırken adamın birini tilki kürkü satarken görür. adam şiveli bir şekilde bağırmaktadır:

-dîlkuuuuuuuu!

hacı bayram veli bunu duyunca ağlamaya başlar. niye ağladığını soranlara; "dil" gönül demektir. "kû" nerede demektir. "gönül nerede?" diye anlayınca ağladım der. gönül ehli gönül ehlini arar. arayanı görünce ağlar. aradığını bulunca coşar...
(sinimmar, 28.12.2002 21:55

# .....

yukarıda, gönül ehli gönül ehlini arar, denilmek suretiyle veciz bir izaha kavuşturulmuşsa da, muhtasar ve ilaveten:
ehl-i dilin ehl-i dili bilmemesinin insaf olmayışı; tanımalıdır, yakınlaşmalıdır, yakından tanımalıdır, tanış olmalıdır, diye anlaşılırsa, şöyle demeye geliyor mısra: ehl-i dil olan, yekdiğerini, kardeşini, yoldaşını arasın! karşısına çıkınca onu tanısın, onunla tanışsın, yakınlaşsın; onu örgütlesin, kendisini onun örgütlemesine açık tutsun. ehl-i dil olan, diğer ehl-i dillerden yana gözünü dört açsın, duyularını keskinleştirsin, çitlerini devirsin, duvarlarını yıksın. insaf etsin; aradan senliği benliği, naylon poşetleri, deniz analarını, beyaz balinaları, karlı dağları, kara bulutları kaldırsın.

***
'DÎL'imdesin!...
Sevgiyle...

Zehra Fındıklı dedi ki...

cemalnur hanımı işte bu yüzden seviyorum mütevazı, sevgi dolu ve şirin.. Teşekkürler sevgili hayat. :)

Hayat dedi ki...

Haklısın canım :))
Paylaşabilmek benim için de büyük mutluluk, inan...
Sevgiler...