29 Temmuz 2008 Salı

Sevmek


Büyük,ağdalı,abartılı sözler değil,
Küçük,basit ve içten gelen ifadelerdir…
SEVMEK
Örneğin :
Bir kahve içer misin ? ...
Yorgun musun ? …
Senin için Yapabileceğim
bir şey var mı ? gibi…
Bu bir telefonla arama, bir mektup,
küçük bir sürpriz, içtenlikle yapılan
bir davet,birlikte yürüyüşe gitmek
olabilir…
Bu diğerleri için karşılıksız
bir şeyler yapabilmektir…
Bu diğerini olduğu gibi kabul etmek,
Onu can kulağı ile dinlemek,
sıkıştırmamaktır…
Bu aynı zamanda diğerine
İçten bakışlar fırlatmak
Ve tatlı tatlı bakmaktır.
Sözler yalan olabilir,
Ama gözler asla yalan söylemez…
SEVMEK
Orada sadece mevcudiyeti
İle değil tüm benliği ile
Olmaktır…
Örneğin: “seni seviyorum” .
Bunu birine söyleyebilmek için
Mutlaka onun ölmesini mi
Beklemek gerekir ? ….
SEVMEK…
Yargılamamak,tenkit etmemek,
kınamamaktır.
Bu :
«Senin yerinde olsaydım daha iyisini
yapamazdım» diyebilmektir.
Bu yine,beğenmeseniz bile:
« yaptığın şey çok güzel olmuş »
diyebilmektir.
SEVMEK
Aynı zamanda çok kolay bir şeydir.
Asla karmaşık değildir.
Ancak içimizde sevgi yoksa
Yaşam boyu hep ona özlem duyarız…
Sevmeye ve sevilmeye öncelik verenler çok güzel bir yaşam sürerler.

Bu onların içini aydınlatır
Ve
Gözlerine parlaklık verir…
Dostları,aileyi ve
Sonuçta herkesi sevmek
SEVGİ dir.

Çok sevip tekrarladığım bir yazı:

Mirac Kandilimiz mübarek olsun


* Mevlit Kandili (Mirac Kandili) *Yazıda geçen tüm Mevlid Kandili ibaresini Mirac Kandili olarak düşününüz. Geçmiş tarihli bir alıntı yazı, orijinalini bozmak istemedim.
30 Mart 2007 Cuma gününü 31 Mart 2007 Cumartesi gününe bağlayan gece, mübarek ''''Mevlit Kandili'''' (29 Temmuz 2008 Salı - 29 Temmuz 2008 Çarşamba)
Allah rahmet eylesin, Çerkez dedem kandil gecelerinin biz Müslümanlar için, bulunmaz bir fırsat olduğunu hatırlatır, bütün samimiyetimizle Allah''a tövbe edip, dua etmeliyiz diye öğütlerdi..
Bu kutsal gecelerde yapılan hayır duaların yüzü suyu hürmetine Allah günahlarımızı af eder, ettiğimiz duaları da kabul eder derdi..Sizi bilemem ama benim burnuma şimdiden mis gibi kandil simidi kokuları ve annemin yapmış olduğu un helvasının kokusu gelmeye başladı bile..
Mutlaka sizlerde benim gibi, her kandil gününde, kendi çocukluğunuzdaki kandil akşamlarını hatırlıyorsunuzdur.. Bizim evde, annemin kandil akşamlarında yaptığı ( kendi büyüklerinden gördüğü gibi ) olmazsa olmazımız vardır.. Ya helva ya lokma. Mutlaka yapılır bizim evde.. Bunun sebebi de kutsal gecenin hatırına rahmetlilerimizin ruhuna hediye olsun diye, hayır olarak dağıtılırdı. Bununla da bitmez, daha akşam ezanı okunmadan rahmetli büyüklerimizin ruhlarına böyle gecelerde mutlaka kuran okunur..
Biz çocuklarda haliyle bu telaşın içinde olurduk.. Çünkü annelerimizin hazırladığı tepsiler içindeki helvayı ve lokmaları konuya komşuya dağıtmak bizlerin göreviydi. Bizi ilgilendiren kısmı ise, kandil akşamlarında mahalle arkadaşlarımızla kendi aramızda düzenlediğimiz fener alayıydı..
Kandil akşamına, kız kardeşlerim ve ben komşu çocuklarıyla gündüzden hazırladığımız teneke konserve kutularının içinde yakacağımız mumları almakla işe başlardık.. O günkü harçlıklarımızla bakkal Salih amcanın kapısını epey bir aşındırırdık.. Akşam yemeğini telaş içinde yediğimiz gibi sokağa fırlamamız bir olurdu.
Mahalle arkadaşlarımızla büyük bir heyecan içinde buluşur, tıpkı fener alayındaki gibi, boş konserve kutularının içine mumları yerleştirir ve yakardık. Sonra da hepimiz asker gibi sıraya dizilir, hep bir ağızdan kandil şarkımızı söylemeye başlardık..
Yağ parası mum parasıAkşam oldu kandil parasıYağ parası mum parasıAkşam oldu kandil parası
Biz çocukların koro halinde söylediği şarkıyı duyan duymayan kim varsa bütün komşu teyzelerimiz ve amcalarımız da pencerelere kapılara çıkarlardı.. Bizler tatlı bir heyecan içinde, ellerimizdeki konserve kutularına bırakılan şeker ve harçlıklara gözlerimiz yıldız, yıldız bakardık.
O günlerimi anarken bir yandan da yaşadığımız bu günleri düşünüyorum.. Ne dünya aynı kaldı, ne ben aynı kaldım, ne ülkem.. Her gün bir önceki günümüzü arar olduk..
Bu gece ve böyle gecelerde duaların gücüne daha sıkı sarılmalıyız ve yalvarmalıyız Allah''a.
Dünyamızın ve memleketimizin içinde bulunduğu türlü sıkıntılardan ve çeşitli problemlerden uzak olmasını, huzura kavuşmasını, nefret ve kötü duyguların yerine, sevginin anlayışın kardeşliğin, savaşların yerine barış rüzgarlarının egemen olmasını dileyeceğim, Allah''tan bu gece..
Türk İslam Aleminin Mübarek Mevlit Kandili Kutlu Olsun..
''''Mevlit kandili : Hz. Peygamber Efendimizin, doğum yıldönümü dolayısıyla hayır ve dualarla kutladığımız günün adı.''''
''''Melekler yüreğinizden öpsün''''
Yedi düvel gönüllere beyaz düşler paylaşımıdır.. (Sabiha Rana)


----------------

Mirac Gecemiz mübarek olsun.

Selâm ve dualarla...

Hayat

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Burçlar ve Karakter Özellikleri..Koç, Aslan, Başak, Balık, Kova, Yay, İkizler, Boğa

Burçlar ve Karakter Özellikleri..Koç, Aslan, Başak, Balık, Kova, Yay, İkizler, Boğa

Koç
Burcun Özellikleri
Koç, Zodyak' ın ilk burcudur, bu nedenle yeni başlangıçları ve doğumu temsil eder. Koç insanı doğal, içgüdüsel, taze, saf ve hayattan zevk alan bir yapıdadır. Böylece, bir yapı meselesi olarak, birlikte olduğu insanları yoran çekingenlik de ona yabancıdır. Hayat onlar için heyecanlı bir macera anlamındadır. Her şeyden önce hayatın sunduklarını yakalamak ve her yönüyle hayatın tadını çıkarmak isterler. Bazıları Koçta tipik egoistlik özelliklerinin bulunduğunu düşünürler, çünkü o, başkalarının kendi hakkında ne düşündüğünü, hareketlerinin onaylanıp onaylanmadığını öğrenmeye çalışmaz. Başkalarının, onu bildiğinden şaşırtmasına izin vermez. Koç, yaşamın her anında daimi bir meydan okuma görür. Koç insanı kendisini, cesareti, bireysel inisiyatifi ve enerjisi ile gösterir. Diğer yandan bunlar onun doğuştan gelen önderlik özellikleridir. Bunlar, yalnız hareket etme olarak da anlaşılabilir, aslında Koç her koşulda çok rahat yaşayabilir. Koç insanı anlık tepkiler gösterir, bütün cesareti, enerji ve yaratıcılığı anlık bir meydan okumadır. Bu nedenle hiçbir şeyden çözülmemiş sorunlar kadar nefret etmez. Uzun süre çabalaması gerektiğinde sık sık tahammülünü kaybeder. Böylece, aslında uğrunda bütün gücünü harcadığı bir şeye, gerçekten ulaşmak istemediği izlenimi yaratır. Son karar adımını atmakta tereddüt eder. Büyük amaçları, Koçu gerçekte sadece global olarak ilgilendirir. Küçük detaylar, ufak tefek noktalar ona dehşet verir. Koçlar, "ıvır zıvır" ile uğraşmayı başkalarına bırakır ve ayının postu paylaşılmadan yeniden ava çıkarlar. Devamlı yenilik peşinde olma dürtüsünü hayat boyu bastıramazlar, aksi halde kişiliklerini kaybederler. Açıklık ve dürüstlükleriyle ara sıra diğer insanları yaralarlar. Aslında yaralama düşüncesi akıllarından bile geçmez. Koç insanları, bazılarının bakış açısına göre kader tarafından korunurlar. Çünkü kozmik sistemimizde hayat veren ve hayatı koruyan Güneş, en büyük etkisini bu burçta gösterir. Koç doğallığını, kendine hiçbir sınır koymamasına ve koydurmamasına borçludur. Koç insanları, küstahlık içeren davranışlar gösteren kişileri, açık ve arkadaş canlısı olmasına rağmen yanına yaklaştırmaz; bunlar pek küstahlık sayılmasa da koçun yanına yaklaşıp kartlarına bakmayı cesaret eden bir kişi, mantığının soğukluğunu ve keskinliğini hisseder, sınır dışına sürülür. Kendisini sınırlanmış ve başarısı engellenmiş hissettiği anda. Koçun içindeki savaşçı tabiat, birdenbire canlanır. Diğer yandan Koç toleranslı ve birine analık edebileceği zaman yardımseverdir. Bir Koça bir şeyi beğendirmeye çalışmak, zor ve yorucu bir iştir. Bununla birlikte Koçun yardımseverliğini reddettiğiniz de, karşınızda yaralanmış ve hayal kırıklığına uğramış bir insan bulursunuz. Çünkü aldırmaz görünmesine rağmen, o aşırı derecede hassas ve duygusaldır. Paylaşma veya yardım teklifinin reddi durumunda tepkisi, depresif bir halde içe dönme olabilir, fakat kendini ilkel bir öfke ve kızgın bir hava içine de sokar. Ama bu durumdan çabuk kurtulur. Yeni bir yardım önerisi sunar, böylece Koçların yeni bir özelliği ortaya çıkar: Hastalık derecesinde sabırsızlık. Koç insanları, genelde dış görünüşten de kolayca tanınabilirler. Çalı gibi, burunlarına kadar uzanan kaşları ve bariz yüz hatlarıyla bir Koçu düşünmek için, fanteziye fazla ihtiyaç yoktur. Gerçekten de Zodyak'taki Koçların, kavga meraklısı koçlarla çok o tak noktaları vardır. Başlarını eğer ve hiçbir uyarıda bulunmadan saldırırlar. Kesinlikle etkili olan bu taktiğin bazen acı verdiğini, özellikle de başlarının çok yandığını dikkate almazlar. Zaten alsalardı, Koç olamazlardı. Koç, er ya da geç yüzünden veya kafasından yaralanırsa şaşırmayın. Onun dış görünüşü, yukarıda anlatıldığı gibi saldırıya hazır bir koç gibidir; baş önde, tıpkı bir yayın kirişi gibi gergin...
-------------
ASLAN BURCU:Beşinci Burç, Sabit, ateşli ve erkek,Aslan burcunun özellikleri: Otorite, diktatörlük, babalık, mertlik, dürüstlük, gurur, cesaret, kendini beğenme, yaratıcılık, neşe, cömertlik, fedakârlık, üstünlük. Aslan burcu için Güneşi tanımlayan sözlere de bakın.ASLAN BURCU:(23 Temmuz 23 Ağustos arası) Bu burçta ateş unsuruyla "sabit" nitelik grubunun ^birbirleriyle çatışacağı sanılır. Çünkü ateş, enerjik, hevesli ve pozitiftir. Buna karşın sabit grup, burcun ihtiyatlı olmasına yol açmaktadır. Fakat sanıldığı gibi bu zıt nitelikler birbirlerine zarar vermez. Aksine Aslan insanı, belli kurallara bağlanarak, ateş özelliklerini daha iyi kullanabilir. Bu burcun yöneticisi olan güneş, bunca hayat verirve gerçek kişiliğin ortaya çıkmasını sağlar. Aslan, Burcu da Zodyak'ın kralıdır.Gerçek bir Arslan'sanız mert, dürüst, açık sözlü, İçi dışı bir, cömert, hayır işlerine yatkın birisiniz. Tiyatro yeteneğiniz, özellikle karakter oyunculuğunuz dikkati çekecek seviyede. Yapınızda Sabit bir burcun durgun nitelikleriyle, ateş unsurunun o faalüğînin yarattığı bir çelişki var. Ayrıntılarla meşgul olmaktan nefret eder, işleri bloklar halinde yapmayı tercih edersiniz. Aslan Burcu kalbi ve sevgileri yönetir, içten sevgi duyar, bundan çok hoşlanırsınız. Sevdiğinizin hayatına mutluluk getirme isteğinizde samimisiniz.Doğuştan lidersiniz. Hayatta yerinizin yetkili bir mevki, bir kuruluşun başı olduğunu sezgilerinizle bilirsiniz. Yönetme ve liderlik etme isteğiniz o kadar güçlü ki onları bastırmakta güçlük çekiyorsunuz. İçten, ateşli birisiniz, isteyerek verilen sevginin değerini biliyorsunuz ve ona cömertçe karşılık veriyorsunuz. Bağımsız, kararlı, hırslı yaratılışınız size hayranlık uyandırıyor insanlar kendiliğinden etrafınızda toplanıyor. Güçlü hk kişiliğe sahipsiniz, çabuk kızıyorsunuz. Ama tıpkı Koç ve Yay burçları gibi, siz de çabucak bağışlıyorsunuz. İfadeniz de güçîü ve dolambaçsız. O fiziksel mıknatısınızın, yani çekiciliğinizin farke-diîmesl hoşunuza gidiyor. Tiyatrodan, hayatta yüksek mevkilerden ve çocuklardan hoşlanıyorsunuz.Aslan Burcu icatlara eğilimli, sezgileri güçlü bir burç. Çalışkan, dürüst, sporu da çok seven insanların burcu. Aktif zihniniz, açık tabiatınız, cömertliğiniz ve samimiyetiniz başarı merdiveninde size çok yardımcı oluyor. Yetki elde etmek için duyduğunuz istek büyük. 23 Temmuzla 2 Ağustos arasında doğmuşsanız, bu burcun Aslan dekanatındansınız. Kendini iyi ifade eden, keskin, yoğun ve içinden doğduğu gibi davranan birisiniz. 3 Ağustos - 12 ağustos arasında doğmuş olanlar Yay Burcu'nu okuyup bu açık hava seven, sporcu burcun ikinci dekanata etkilerini de görsünler. Eğer 13-23 Ağustos tarihleri arasında doğmuşsanız, Aslan ile Koç Burcu'-nun ilginç bir bileşimisiniz, bu yüzden Koç Burcu'nu da okuyun.Aslan burcu insanı, başa geçmek için yaratıldığına inanır ve ona göre davranır. Siz de iyi bir plancı, fevkalade bir örgütçü olduğunuz için kolayca tepeye tırmanabilirsiniz. Güçlü kişiliğiniz karşısında başkaları çoğu zaman geriler. Ateş grubundan olan Koç insanı gibi doğuştan lidersiniz ama, sabit gruptan olmanız teşkilatçılık açısından sizi Boğa'ya nispetle avantaj sağlıyor.Çok önemili bir insan olduğunuza inanıyorsunuz. Aslan insanı küçük yaşta eğitilmezse; küstah ve başkalarını ezmek isteyen bir tip olabilir. Her şeyin en iyisini isteyen Aslan insanı cömertlikle kalmaz, müsrifliğe de kalkar..Gururlu ve mertsiniz. Aldatılmayı hazmedemezsiniz. Gururunuz yüzünden durumunuz kötü bile olsa sanki her şey çok iyiymiş gibi davranırsınız. Gerekirse Aslan kadar cesur olduğunu gösterir, ama, Koç insanı gibi saldırıya geçmez. Yerinizde kımıldamadan uygun zamanı beklersiniz. Ancak gururunuz yaralanmışsa beklemeden saldırabilirsiniz.Sonuç olarak Aslan sabit gruptan olduğu için tutucudur vebir kere karar verdi mi bundan hiç vazgeçmez. Bununla birlikte yapıcı fikirlere sahiptir ve tuttuğunu koparır. Daima büyük işlere kalkışır ve ayrıntılarla fazla ilgilene-mez. Ufukları çok geniştir ve bu da cesaretinin bir belirtisi sayılır. Kafasına koyduğu iş çok zor da olsa başarır.Aslan Burcu insanı liderlik isteyen işlerle örgütlenmeye gereksinme duyulan bütün konularında başarılı olabilir. İş idareciliği, artistlik ve yönetmenlik, profesyonel sporculuk ve spor yöneticiliği, kuyumculuk Aslan insanına görevdir.Yukarıda anlattıklarımız Güneş veya Ay'ı Aslan'da bulunan kimselerle yıldız haritalarının Yükselen burcunda Aslan olan kimselere uyar.
------------
BAŞAK BURCU Altıncı burç.değişken,gerçekçi,dişi 23 ağustos ile 23 eylül arası Bu burçta toprak unsuruyla değişir nitelik birleşir.başak burcu hareketli pratik sakin ve negatiftir.bu niteliklere burcun yöneticisi Merkür akıl ve mantık olayları değerlendirme özeliklerini de katmıştır. Merkürün etkisinde olmak sizi çabuk öfkelenen bir tip yapar.ancak çabuk öfkeye kapıldığınız halde görüş aykırılıklarınızı tartışarak gidermeyi yıkıcı kaygılara girmemeyi tercih edersiniz.başak da ikizler gibi zihinsel faaliyetlerin burcudur.yazılı ve sözlü kelimelere yeteneklisiniz mantık yürütme beceriniz var.bu size çabuk öğrenme kabiliyeti getiriyor.geniş bir bilgi hazineniz var ama bunu pek herkes bilmiyor.çünkü fazla sosyal dışa açılan bir insan değilsiniz. Ciddi düşünceli alçak gönüllü çalışkansınız.vaktinizin çoğu başkalarına her nasılsa hizmet etmekle onlara yardım etmekle geçiyor.en büyük isteğiniz bilgi edinmek ve bir fikri kalite seviyesine ulaşmak.birçok kişinin gözünden kaçan ufacık ayrıntılar sizin dikkatinizi çeker.cesaretinizi pek kolay kaybetmiyorsunuz.zihin yapısı olarak ayrıntıcısınız pratiksiniz tedbirlisiniz ve ileri görüşlüsünüz.ilgilendiğiniz konuların başında perhiz ve sağlıklı temiz koşullar yer alıyor.eleştirici ayrım uygulayıcı ve pratiksiniz.aktif ve hareketlisiniz.pek çok konuya ilgi gösteriyorsunuz ama bu ilgiler kolayca değişiyor.kapanık çalışkan dikkatli sanatsever edebiyattan hoşlanan bir yapıdasınız.her konuda düzenlilik ararsınız.güneş başak burcundayken doğanların çoğu yaşını göstermez.uzun ömürlü burçlardan biri de budur.23 ağustosla 2 eylül arasında doğmuşsanız başak burcunun bu nitelikleri daha belirgin olur.2 eylülle 13 eylül arasında doğanlar başakın oğlak dekanatıdır.o burcu okuyarak bu hırslı dayanıklı sebatlı burcun sizin üzerinizdeki etkilerine bakın.13 eylülle 23 eylül arasında doğmuşsanız boğa burcunun yapıcı güzellikleri seven zenginlikleri çeken yetenekleri sizde de var demektir Başak burcu toprak sayesinde merkürün üstün özelliklerinden maddi alanda yararlanabilen bir burçtur.başak tesiri güçlü ise programlanmış günlük işlerden zevk alırsınız.kafanızı kullanarak sonuçlar çıkarır işin başarılı olmasını sağlarsınız.başak burcu insanının kafası ayrıntılı işlere uygundur.merkür sayesinde en kritik konuları bile kolayca çözümlersiniz.her şeyi neden ve nasıl olduğunu bilmek için büyük zorluklara da katlanırsınız. Başak insanı saflığa çok önem verir.onun için temizlik sağlık rejim çok önemlidir.bazen bu konularda titizliğe varan bir hassaslık bile görülür Başak burcu insanı başkalarına hizmete değer verir.fakat çekingen olduğundan arka planda kalmayı yeğ tutar.başak insanının her yaptığı mükemmeldir ve en küçük ayrıntı bile kusursuzdur.böyle ayrıntıya dikkat itinalı iş ve çalışkanlık enerjiyle birleşince başak ; sonuç alır.on iki burç içinde başak insanı kadar çalışkan kimse yoktur.zeki mantıklı olduğu için kolayca olayları inceleyerek derinliklerine iner ve en nazik işleri bile başarabilir.yalnız bu burç insanı başkalarında kusur bulmaya onları kınamaya alışıktır.bunu da iyi niyetle yapar.çünkü hatalar düzeltilmelidir.ama bu arada kınadığı kimselerin alınabileceğini aklına getirmez.bazen de ayrıntılara fazla girmek bu tipin olayları bütünüyle görmesini engelleyebilir. Başak insanı dostluk sever ama ilk adımı kendisi atmalıdır.rastgele birinin dostluğa kalkması onu sinirlendirebilir.başak tipi giyimine çok önem verir.fakat modayı izlemekten çok kaliteli ve klasik giyimi beğenir ve bir hayli zevklidir. Başak insanı eğitim edebiyat eleştirme araştırma kimya alanlarında başarılı olabilir.sekreterlik istatistikçilik sağlıkla ilgili alanlar da ona göredir.ayrıca el ustalığı isteyen illerde de başarı kazanabilir. NOT: İtiraf ediyorum, en yakınlarım bile arkadaşlarımı kıskanırlar...) Çekingen olduğum doğru değildir, sadece gerekli-gereksiz ön plâna çıkmayı sevmem.. Sanal ya da gerçek dünyada iletişim sorunum olmamamıştır, çok kolay diyalog kurabilirim.. Pratikliğimi ben de çok severim.. { Bu da bir başka arkadaşımdan..: ) } Başak Burcu Kadını : Başak burcu kadını sorumluluk sahibi, idealist, hırslı, nazik, detaycı ve hassastır. Titizdir ve en ufak ayrıntılara dikkat eden yapısıyla dikkat çeker. Evcimen yapısıyla evine çocuklarına çok düşkündür. Evine vakit ayırmaktan fazlasıyla keyif alır. Başak burcu kadını hoş mizacıyla dostları tarafından sevilir ve çok sayıda arkadaşı vardır. Mizah anlayışı oldukça gelişmiştir. Başak burcu kadını çalışkan ve azimlidir. Sorumluluklarını sonuna kadar yerine getirir. Başarmak için elinden gelen tüm çabayı gösterir. Pratik olması nedeniyle olaylara anında müdahale edebilmektedir. Diğer bir taraftan alıngan bir yapısı vardır.Kolayca incinebilir ve darıldığı kişiyi hemen affedemez. Kindar değildir fakat hemen de unutamaz. Zeki başak burcu kadını sorunları en mantıklı şekilde çözüme ulaştırır. Adalet ve merhamet duygusu fazlasıyla gelişmiştir. Hayatı kontrol edebilmek ona güven verir.
-------------
BALIK BURCU: En son Burç. Değişken, su, dişi. (19 Şubat'la 20 Mart arası). Balık'ta su unsuruyla, değişen nitelik birleşir. Yöneticisi olan Neptün, sezme gücü, hayaller, derin duygular ve çevreye uyabilme özelliklerini temsil eder. Dolayısıyla da Balık ihsanı son derece hassas biri olarak karşımıza çıkar. Balık insanı, dış alemi duyguları sayesinde hemen algılar. Buna kendi hisliği de eklenince Balık insanı aşağı yukarı tamamıyla duygulardan ibaret bir kişilik sergiler. Duygulardan oluşmuş olduğu da anlaşılır. Balık Burcu en mistik, en esrarengiz, doğa üstüne en yakın insanların burcudur. Bu burçtan olanların merhamet duygusu bir kusur sayılacak kadar fazladır. Başkalarının acı çekmesini görmeye hiç dayanamazlar. Hayvanlara, çocuklara ve çaresizlik içinde insanlara karşı iyi ve anlayışlıdırlar. Hayatlarında bir hayli çatış-malar.tatsızlıklar olur. Eğer, tam anlamıyla Balık tesiri almış ve bunu hafifletecek olumlu aspectler yoksa siz daima için için acı çekersiniz. Bir başkasının acı çektiğini bilir ya da görürseniz gözleriniz yaşarır. Alçak gönüllü, büyük ihtimalle çekingensiniz ve kendinize güveniniz az. Bilinmeyene karşı bu tür inancınız var. Hastalara, muhtaçlara bakma isteği çok gelişmiş olmalı. Bu duygulu su burcunda doğanların alkole düşkünlüğüne pek sık rastlanır. Sizin o akıcı yaratılışınızı kalıplaşmış davranış biçimlerine hapsetmeye imkân yok. Yaratıcı hayal gücüne sahipsiniz, sezgileriniz de çok güçlü. Kolay etkilenirsiniz, çevrenizde olup bitenlere ilgi gösterirsiniz. Aşırı duygusal ve teslimiyete eğilimlisiniz. Belki gerçeğin ne olduğukonusunda kendinizi kandırıyorsunuz ve başkalarının da sizi kandırmasına yol açıyorsunuz. Duygulara aşırı kapılma tehlikesi sizin için her zaman mevcuttur. Bu sizde yenmesi güç bir kötümserliğe o da yaşama sevincinizi kaybetmeye yol açıyor olabilir. Balık Bur-cu'ndan olanlar, kendilerine daha olumlu ve iyimser bir bakış aç'sı geliştirmek zorundadırlar. Daha objektif bir bakış açısı gereklidir onlara. Büyük ihtimalle kendinize zarar verecek kadar kolay kanan,duygulara kapılan, kararsızlıklar gösteren birisiniz. Kararsız ve değişkensiniz, üstelik ketumsunuz. 19 Şubat - 1 Mart arasında doğ-muşsanız, Balık Burcu'nun ilk de-kanatı sizi daha da psişik, daha da kolay etkilenen biri yapar. Yengeç dekanatında, yani 1 Mart • 10 Mart arasında doğmuşsanız, o burcun özelliklerini okuyun. 10-20 Mart arasında doğanlar Akrep dekana-tından etkilenir, düşünce, duygu ve ifade açısından o güçlü burcun yoğunluğunu da edinirler. ÖNCE OBJEKTİFLİK Böyle duygulu bir tip, bugünkü ortamda elbetteki pek çok üzücü durumla karşıiacaşaktır. Bunların her biri de onu yıkabilir. Ama Neptün sayesinde Balık Burcu'nun kendi kendisini aldatma yeteneği de vardır. Balık insanı, üzülmemek için çevreye uyar. Dolayısıyla kendi düşüncelerinden vazgeçer. Bunu yapamadığı zamanlar Balık tipi büyük karamsarlığa kapılabilir, büyük kederler yaşar. İyi niyetli, yumuşak ve çok merhametli bu insanlar toplumun mayası, sosyal yapının görünmez harçlarıdırlar. Kandil gibi başkalarını aydınlatmak için eriyip giderler. Balık insanının inanılmayacak kadar renkli bir iç dünyası vardır. Bu hayallerin gerçeklerle pek ilgisi de yoktur. Fantastik, mutlu bir hayalde yaşarlar. Ancak Balık insanının sezme gücü de inanılmayacak kadar gelişmiştir. Bu sezgiler onu gerçeklere hazırlar. Yani bu duygular onu yaşamın sertliklerinden koruyan birer tampon gibidir. Hem Balık insanı gerektiğinde kendisini gerçeklerden uzaklaştırmasını da iyi bilir. Yalnız bazen bu gerçeklerden kaçma İsteği içkiye ve uyuşturucu maddelere düşmesine de yöl açabilir. Balık insanı, kuşkucu, va-himli bir tiptir. Sadece gerçek tehlikelerden değil, olmayan şeylerden bile korkarlar. Bu yüzden sinirleri bozulabilir. Balık, kendi kendini kandırdığı gibi başkalarını kandırmayı da doğal sayar. Bu sözlerimizden Balık Bur-cu'nun güçsüz, aciz olduğu anlamını çıkarmamalısınz. Size Balık'ın özelliklerini verdik. Ama doğum anında yıldız haritasındaki başka güçler bu etkileri hafifletir ve hatta çok olumlu hale getirebilir. Örneğin Balık tipinin eşsiz iç dünyası kendisi için yararlı olabilir. Yazı yeteneği olan bir Balık insanı bu sayede başarıya erişebilir. Güzel sanatların bütün dallarında da durum aşağı yukarı böyledir. Ünlü pekçok yazar ve sanatçı Balık Burcu'ndan çıkmıştır. Balık insanı endişyeli tip olduğu için hemen karamsarlaşır. Bu üzüntü biraz sürerse sinir rahatsızlıkları ve sindirim bozuklukları ortaya çıkabilir. Balık insanın konuşması yumuşak ve tatlıdır. Yaşamın güzel şeylerinden, renklerden, müzikten, lüksten zevk alır. Eğer yıld.z haritasında ona yön veren güçlü bir gezegen bulunuyorsu Balık insanı renkli hayallerini gerçekleştirebilir. Çok romantiktir ve iyi bir sevgili olur. Sevdiği kimseyi türlü üstünlüklerle süsler. Onun iç yüzünü pek göremez. Hayal kırıklığına uğrarsa aşkı söner; ama kısa süre sonra yine aynı büyük aşkla sever. Balık insanı güzel sanatlar, dans, müzik alanları, edebiyat, sahne ve beyaz perdede büyük başarı elde edebilirler. Yine doktorluk, hemşirelik ve denizle ilgili işler onlara uygundur. TENBİH Yukarıda anlatılan bütün burçları, Güneş, Ay ve onu yöneten gezegenin, ilgili burçta veya yükselende bulunması durumuna göre yazılmışlardır. Yani burçlarının etkisini tam anlamıyla almış olanlar için geçerlidir. Aksi takdirde Horoskopu incelemek ve ona göre bir karara varmak icap eder. Balık burcunun özellikleri: Derin hisler, renkli hayaller, sevgiye düşkünlük, güzel sanatlarda başarı, sezme gücü, merhamet, iyi niyet, yardım etme, çekingenlik, karamsarlık. Bu burç için Neptün'ü tanımlayan sözlere de bakın.
--------------
KOVA BURCU Onbirinci Burç. Sabit, hava ve erkek. . (20 Ocakla 19 Şubat arası) Bu burçta hava üçlüsü'ile sabit dörtlü birleşir. Oysa bu burcun yöneticisi sebattan, .bağlanmaktan hiç hoşlanmayan Uranüs'dür, Bu nedenle Kova Burcu insanî, kafalı, bilgili, özgür, bağımsız bir tip olmakla birlikte tehlikeye gireceğini anladığı.an gerileyip kendisini kurtaracak güçtedir. Kova Burcu İnsanlarının çoğu dostluk, ahbaplık severler, İnsanlar onları çok ilgilendirir, Zaten çoğu da insanların iyiliği için çalışmaktan' zevk :aİır. Güneşin siz doğarken .Kova Burcunda olması, size idealist bir yapı kazandırırken, bir yandan da sevdiğiniz ve.sevmedlğiniz şeyleri daha, kesin çizgilerle ayırmanıza yol açar. Zorbalıktan ve istemediğiniz şeyi yapmaktan nefret edersiniz» Özgürlüğünüzü ve bağımsızlığınızı hemen -hemen Yay Burcu'ndakiler kadar çok seversînlz, düşünceleriniz ilerici, insancıl, ve orijinal Genellikte kararlı, sessiz, sabırlı, ilişki kurması kolay blrisisinlz. Ama buna rağmen dikkatli, tedbirlisiniz, Büyük ihtimâlle epey: zeki, düşünceli, çalışkan ve felsefeden hoşlanan bir İnsansınız.Dünyaya sanki uzaktan, alışılmadık bir bakışla bakıyorsunuz.Ama kendinizi ilerici hareketlerin bir parçası olarak görüyor, insanların kardeşliğine kesinlikle inanıyorsunuz.Akıl yürütme yeteneğiniz çok iyi olmakla birlikte sezgileriniz de güçlü.Çevreniz tarafından kibar, zarif,cömert ve karşı cinsten pek çok arkadaşı olan biri olarak görülürsünüz. Çok ilerici, hatta bazen radikal yeni fikirleriniz var. -Bilime eğilimli, ne yapacağı tahmin edilemeyen, garip ve alışılmadık şeyleri seven birisiniz. Dürüst, İçten, genellikle neşelisiniz. - Böyle olunca yavaş kızıyor, kolay bağışlamıyorsunuz. ". " Aşkta bağımsız yaratılışınız, sevdiğiniz kişiden duygusal olarak uzakmışsınız gibi bir izlenim yaratıyor. 20-30 Ocak arasında do» ğanlarda Kova Burcu'nun nitelikleri daha somutlaşmıştır, 30 Ocak - 9 Şubat arasında doğmuşsanız, İkizler dekanatınırvo değişken, iletişimci yapıcından etkilenirsiniz. Şubat'9-1*9' arasında doğanlarsa, Terazi dekanatinın etkisinde» daha sosyal, sanata ve müziğe daha eğilimli'olurlar. Zodyak'ın zor anlaşılan burçlarından biri olan.Kova insanının, ne yapacağını da' belirtmemiz gerekir. Uranüs ün etkisi şaşırtıcıdır. Bir tarafta 'kendini insanlığa adamış-Kova tipleri; diğer tarafta kendi çıkarları için başkalarından yararlanan Kova İnsanları vardır : durumlar, her tipin özel'yıldız haftasına göre değişir tabii, Fakat yine de en şaşırtıcı tiplerin Kova Burcumdan çıktığını tekrarlayalım. Kova insanı dostluk arar. Ama bunun bir nedeni de- karşısında kendisine hayran kimseler gör mek istemesidir. Genellikle kişili ğini gizler. Herkesten farklı ve ileri fikirleri vardır. Çünkü aslında kendi - kendine yeten ve kendine güvenen biridir.Bunlann doğru olduguna inanır»Duşuncelerınin sınanmasına, eleştirilmeye tahammül edemez. Başkalarından farklı olmak en büyük amacıdır. Başkalarının sözlerine önem vermez. Ama bütün bunlarla birlikte Uranüs, bu tipe büyük bir çekicilik vermiştir. Onun İşin ne yaparsa yapsın yine etrafında hayranlar toplanır. İleri fikirli, yenilik seven, akla hayale gelmez işlere kalkışan kova insanı geçmişe de bağlıdır. Özellikle aile bağları çok güçlüdür. Annesi ve babasına çok değer verir. Çocukluğunda benimsediği fikirlerden vazgeçmez. Uranüs'ün bilinmediği çağlarda Kova burcunun yöneticisi Satürn sayılırdı. Aslında da Kova Burcu'nun, bu sert, disiplinli, eskiye bağlı gezegenden çok özellik aldığı da bellidir. Sevgi ve evlilikte de tutucudur. İdealisttir ama bazen bu idealin yerini kendini beğenme alır. Böyle durumda Kova Burcu insanı, kendisini çıkarlarını, parayı, hem de büyük parayı düşünür. Çok akıllı, yetenekli ve fırsatları iyi değerlendiren biri olduğu İçin de rahatını sağlayacak parayı ve fazlasını da kısa sürede sağlayabilir. Kova Burcu insanı, bilimin her alanında başarı elde edebilir. Fevkalade bir yazar veya öğretim üyesi olabilir. Televizyon, yayın, Astronomi, astroloji alanları da bu burcu çeker. --
-------------
Yay
Yay burcunun özellikleri: Felsefe, din; ba ğımsı zlık, özgü rlük, e ğitim, olgunluk, iyi niyet, sporda baş arı, hayal g ücü , çabuk b ıkma, sabı rsızl ık, talih, ani ilgi, ne şe. Yay burcu iç in Jüpiter'i tan ımlayan sö zlere de bakın.YAY BURCU:Dokuzuncu Burç . Deği şken, ate ş ve erkek.(22 Kası m'la 22 Aralık aras ı)Yay da ateş grubundandır, ve de ğiş ir nitelikte bir burç tur. Neş e ve bolluğ u temsil eden Jü piter bu burcun yö neticisidir. Böylece Yay insan ı enerji, canl ılı k, koş ullara uyabilme özellikleriyle ba şarıya gidebilir. Buna J üpiter'in verdi ği bü yük tahil de eklenirse insanın her istedi ğini elde etmesi mü mkündür.Yay Burcu insanı olarak özgür­l üğünü zü, ba ğımsı zlığı nızı " ba şka her burcun insanından daha çok seversiniz. Patronlardan, diktatör­ce davranış lardan nefret eder, za­yıflara, ç aresizlere yapı lan saldı rı­lar ı kendinize yapı lmış gibi gö rür­s ünüz. Kendine g üvenen, g örüşle­rinde samimi, a çık s özlü ve yarg ı­lar ını saklamayan birisiniz. H ırslı , dür üst bir insans ınız. Sizdan ba ş­kalar ı ne yö nelecek şey dostluk ve iyi niyettir. Bu karşın ızdaki bu dostluk ve iyi niyete değ mediğini g österinceye kadar devam eder. Simgeniz okçu... Yar ı insan, yarı at. Ağz ınızdan çıkan sözler genel­likle bir ok gibi hedefini buluyor. Bilime, felsefeye ve dine saygılısınız. Açık sözlü, dürüst ve dobracı olduğunuzdan, etraf ınızdakileri sık sık kırarsınız. Yay burçluların ağzından çıkan söz katı, insanın içine işleyen, kı­rıcı bir söz olabilir. Ama genelde cömert, zeki, umutlu ve neşelisi­niz. Yardımsever, hırslı ve aktif bir yapınız var, cesaretinizi de kolay kolay kaybetmiyorsunuz. Hızlı he­saplar yapabiliyorsunuz, ileri görüşlülüğünüz hemen hemen keha­netin sınırlarını zorluyor. Olayların sonucunun nereye varacağını her­kesten daha iyi ve doğru tahmin edersiniz. Aynı şey ticaret girişim­leri veya özel ilişkiler için geçerli. O dürüst, cömert, yardımsever ya­pınız gözönüne alınırsa, başkala­rının zaman zaman sizden yarar­lanmak istemelerine şaşmamak gerekir. Bereket versin kişileri ve durumları ölçebilme yeteneğiniz, bu giriş imleri açık se çik gö rebil­menizi sağl ıyor. Sizi uzun sü re kandırabilecek insanlar ın sayı sı pek az. Kası m-1 Aralık aras ında doğ muşsan ız, Yay dekanatı sizin için iki kat geç erli demektir. 1-11 Aral ık arası nda doğanlar, Yay Bur-cu'nun Koç dekanatına bakmalı, o ateşli, önce burcun etkilerini de aramal ıdırlar. 11 Aralı k-21 Aralık aras ında doğ anlar Aslan Burcu'-nun o gururlu, soylu izlerini oku­yup ki şiliklerini izleyebilirler.DETAY SEVMEZYay Burcu insanı, parlak zekâ­l ıdır. Bü yük i ş ve olaylar onu ilgi­lendirdi ği i çin ayr ıntı lar üst ünde pek durmaz. Ayrıca çift karakterli say ılan bu bur ç insanı biraz da sa­bı rsızd ır. Onun i çin ö nemli olayla­rın ayr ıntılar ından s ıkıl ır. Bazen bu y üzden bilgisini derinleş tireme-yen, düzeyde kalan biri de olabi­lir.Yay Burcu insanın ın kendisi de kafası da özg ür olmalı dır. Her t ürlü spora özellikle a çık hava sporları na ilgi duyabilir. Bu arada kalça ve bacakları çalış tıran, ata binmek gibi sporlar daha da hoş u­na gider. Bu bur ç insanı zekidir ve yeniliklerden çok zevk al ır. Ama buna kar şılı k ilgisinin çabuk s ön­mesi ve sı kılmas ı tehlikesi de var­dı r. Sadece çok sevdi ği, bü yük il­gi duydu ğu konularda derin bilgi edinebilir. Fakat her şeyle ilgili ufak tefek bilgisi olmasın ı da is­ter.Jüpiter, y önettiğ i burca olgun­luk verir. Bu arada burç insan ını n düşün ür olması için de imk ânlar hazı rlar. Dolayıs ıyla da Yay tipi din ve felsefeye büy ük bir ilgi besle­yebilir.Yay insanı çok yetenekli olma­sına ra ğmen çabuk bıkması yü­zünden en önemli planları bile ya­rıda b ırakabilir. Hayal gücü de fazladır. İyi plan yapar; sonra da bu­nu yapmasına gerek kalmadığını düşü nebilir. Yay insanı nın bundan kaçınması ve iradesini kullanarak sebat etmesi gereklidir. Yay da zıt burcu İkizler gibi çabuk ilgilenir ve yine İkizler gibi sürüp giden işle­re bağlanmayı sevmez.Yay Burcu, ateş grubundan ol­du ğu için İhtiraslıdır ama bağım­sızlığı da çok öpemlidir. Onun iç in sevse bile kolay kolay bağlanmaz. Ancak hem beğeneceğ i hem de kendisini kısıtlamayacağı na inan­dığı birini bulursa bağlanabilir ve kendisi gibi kü ltürl ü, kafalı bir eş ister. Di ğer taraftan Yay Burcu in­sanı iyi ahbaptır. Toplumda daima aran ılan, beğ enilen tîptir. Nezake­ti ve başkalar ının özgü rlüğüne sayg ınlığı ve iyi niyeti ile toplum­da kendisine iyi bir yer yapar. Yay Burcu da kendisine iyi bir yer ya­par. Yay Burcu insanı talihlidir. Bu talih pekçok alanda ona yard ımcı olur. Yay Burcu insanı, ideal bir öğ­retmen olur. Yü ksek öğretim, hu­kuk, din, felsefe, edebiyat alanı, spor, bü yük ticâret, uzak ülkeler­le ilişkiler gibi alanlarda ba şarı sağlayabilir.


-----------------


İKİ ZLER BURCU:Üçüncü Burç. de ğiş ken, hava ve erkek.(21 Mayıs ile 21 Haziran aras ı)İkizler burcunun özellikleri: Dil, konuş ma, eğitim, dostluk, gevezelik, yeniliklere merak, el i şlerinde ustalık, havailik, hisleri fazla ciddiye almama, hareketlilik, cana yakınl ık. İkizler burcu için Merk ür'ü tanımlayan sözlere de bak ın.İkizler'de hava unsuruyla de­ğ işkenlik niteli ğinin bir araya gel­diğ ini gör üyoruz. Havanı n özelli ği konuş kan, bilgili ve pozitiftir; de­ği şkenlik niteliğ ini ise uyumluluk ifade eder. ikizler'i haberleşme ve akl ı temsil eden Merkü r yönetir. Yıld ız haritalar ında İ kizler Burcu güçlü olanlar, kafaları yla hareket eder, zeki olur, durumlara uyarlar. Zekâlar ı çok kı vrak olduğu gibi ha­reketleri de hızl ıdır. Dolayısı yla siz ikizler Burcu'n-dansın ız son derece iletişimcisi­niz. H ızlı çalış an kafanızdan, işlek zek ânızdan ve sohbet yeteneğiniz­den ötür ü sizi hemen tanımak çok kolaydır. Bu bur çta doğ an pekçok kimseler Tanr ı'nı n habercisi diye adlandı rılan Merkür' ün etkisiyle, ş u veya bu şekilde hayatta muha­beratla, yazı yazmayla ilgili ya da fikirlerin aktar ılması veya değiş tokuş edilmesinin önemli olduğu alanlarda çalışırlar. Ait edilmesi zor bir tipsiniz. Her şeyi kendi is­tediğ iniz biçimde yapmakta direniyorsunuz. Karşm ızdakiier eğ er sizdeki iki huylu niteliği kabullenememi şlerse sizinle anlaşabilmeleri oldukça güç olur. Hem sağ hem sol elinizi kullanabilen, de­ği şken, uyanı k birisiniz ama, tedir-ginleşebilir, aşırı meraklı olabilir, kendi enerjilerinizi ziyan eder du­ruma girebilirsiniz.Ikizler'in en büy ük kusurlarından biri, çok fazla de ğiş ken olma­ları, istikrarl ı olmamaları dır. G ös­terilen iyilik sizi ç ok etkiler. Akıl y ürü tme yeteneğiniz fazladır.Mantık'tan pek ho şlanı rsın ız. Gü­ neş, ikizler burcundayken do ğan­lar genellikle uç arı g örü nür ama, t ıpkı Başak gibi, deneyden, kanı t­tan, ya da hiç değilse güç lü ipu ç­ları ndan hoşlan ırlar. Bu nedenle iyi detektif olursunuz. Buna, sö z­lü ve yazı lı kelimelere karşı olan yeteneğiniz de katkıda bulunur. Ne öğrenseniz, hemen onu ba şka­ları na aktaranlardansın ız. Sır tut­mak size çok zor gelir. Bilimden ho şlanan, okumayı seven birisi­niz. Aynı zaman i çinde iki ayrı işi kolaylı kla yapabilirsiniz.ikizler insanı i çin düşü nceler ve sözler önemlidir ve daima bun­ları öne sürer. Bu tip, tart ışmalar­da zekâ ve yeteneğinizi g österir ama sı k sık fikir de ğiştirdi ğiniz için bazen de olmayacak şeyleri savunursunuz, ikizlerin ikili karak­teri pekçok durumda kendisini belli eder. iki planı iki a şk mace­rasın ı bir arada yü rütebilir; hatta iki mesleği bir arada g ötürmeyi de başar ırsın ız. Boğa burcu insan ının zevk alacağı belirli şekilde süre gi­den işler, sizi durgunlaştırır.ikizler insanın ın huzursuzluğu, sık yolculuk yapmaya, iş saatleri­ni bildiğ i gibi ayarlamaya imkân veren konularda yararlıdır. Fakat genellikle sırf hareketsiz kalma­mak i çin böyle davranmaya kalka­bilir. Sonunda da ortaya hi çbir iş çıkmaz. Öğrendikleri de dü zeyde kalır. Bu y üzden ikizler insanı , pek çok konuda bilgi sahibi olabilir; ama hi ç bir konunun derinine in­mez.ikizler insanı genellikle soğuk hallidir ve ölçülü davranıyormuş gibi bir etki b ırakabilir. Ama aslı n­da, dostluğu ahbapl ığı çok sever.Gerçek anlamda ikizler tesiri alan bir insan iseniz genelde cid­di olmayan gön ül maceraları ndan zevk alıyor olabilirsiniz. Ba şkala­rı yla anlaşmaya ihtiyac ını z olduğ u için (değer verdi ğinizden de ğil) ko­layca ili şkiler kurarsı nız.Özellikle ortada iki tarafı da il­gilendiren konular varsa dostluk pek çabuk kurulabilir, ikizler insa­nı , bağıms ızlığına d üşkü ndür. Ama yine de ailesini sever. Ö zel­likle ömür boyunca kardeş lerin­den ayrılmayı istemez.Ithimal ki siz şu anda ya gaze­teci, yahut da yazar, öğretmen, sekreter, yabancı dil uzmanı, tu­rizm danışman ı, satış mümessili, şoför gibi haberleşme ve ulaşı m alanlarında çalışı yorsunuz.
------------------------
Boğa Burcu](21 NİSAN-21 MAYIS)Gurubunuz : ToprakUğurlu gününüz : CumaUğurlu sayınız : 6Uğurlu taşınız : ZümrütUğurlu renkleriniz : Pembe, açık mavi, kremUğurlu çiçekleriniz : Kırmızı gül, pembe karanfilUğurlu kokunlarınız : Karanfil, müge, elma çiçeğiUğurlu müzik : SenfonilerEn bilirgin özelliğiniz : DayanıklılıkEn büyük emeliniz : ÜnEn büyük hatanız : İnatEn büyük arzunuz : Büyük servetBoğalar dikkatlerini toplama yetenekleri ve amaca bağlıkları ile tanınırlar. Boğa burcunu tanımlayan cümle "SAHİP'İN" dir. Başkaları ile uyum sağlamakta güçlük çekmezler. İnsanlara yardım etmekten hoşlanırlar. Bu yüzden başı dertte olan arkadaşları Boğa'lara güvenebilirler. Boğalar evlilik, yuva ve meslek konularında güven içinde olmak isterler. Biraz can sıkıcı olmalarına karşın çok sabırlı , sevimli ve sıcak kanlı kişiler olurlar. Kolay kolay riske atılmazlar çünkü kendilerini koruma iç güdüsü çok gelişmiştir. Boğa burcu toprak grubundan olduğu için somut şeylerle uğraşmayı sever, uygulamalı işlerde başarılı olur. Yaşamın gerçekleri ile uğraşmakla ruhsal yönden doyuma ulaşırlar. Rahat düşkünlüğü, zevk ve doyum bu burcun insanlarını temel özellikleridir. Bunları sağlayabilecek koşulları elde ettikten sonra hiçbir dünya zevki onları çekmez. Parayı rahata kavuşmak için bir araç olarak görür, amaçlarına ulaşmakta hiçbir engel tanımazlar. Başarıya hayrandırlar. Başarılı insanlar onları amaçları konusunda etkileyebilirler. Biraz tutucu olduklarından kendilerine bir yaşam biçimi seçtikten sonra onları değiştirmeleri zordur. Her şey yolunda gidiyorsa, daha iyisi için bile olsa değişiklik gereği duymazlar. Boğalar çok zor kışkırtmalara kapılır ama öfkelendikleri zaman geçinilmesi zor ve yırtıcı kişiler olurlar. Özellikle evlilik yaşamında kışkançlığını dürterek onları çok kızdırabilirsiniz. Zaman zaman çok inatçı olur, kendilerine ne yapmaları gerektiğinin söylenmesinden hiç hoşlanmazlar.Onlara yol gösterilebilir ama güdemezsiniz; Çalışkan ve dikkatli oluşlarının yanı sıra mantıklı düşünen kişilerdir. Bir karar verdiklerinde onları yerinden oynatamazsınız. Bir işe girişmeden önce her olasılığı göz önüne alır, hiçbir olayın içine dalmazlar. Zamanlarını sabırla kullanırlar.Biraz yavaş , pek özgün olmayan ama çok yapıcı bir zihinleri vardır. Onlardan yeni ve parlak düşünceler beklemeyin. Merküri Boğa burcunda ise, bir konu hakkında ne düşündüğünü sorarsanız düşüncesini size söylediği anda tartışma bitmiştir artık düşüncesini değiştiremezsiniz. Merküri ikizler burcunda ise tartışmaya biraz daha açık olabilirler. Dikkatli ve programlı çalışırlar ama önemsiz değişiklik bile onları hemen altüst eder.Yemek yemeyi çok severler. Bazı zayıf tipler aşırı yemekten ve içmekten cinsel canlılıklarını yitirirler. Sahip olma içgüdülerinin kuvvetliliği duygusal yaşantıları içinde geçerli olduğundan, sevdikleri kişinin tümüyle kendilerinin olmadığını hissederlerse üzülürler.Boğa burcunu yöneten gezegen Venüs olduğu için yapacaklarının yararlı bir sonuç verip vermeyeceği konusunda karar alıncaya dek kendilerinden bir şey vermezler. Ancak bağlılık duygularının güçlü oluşundan ötürü dostlarının sorunlarını dinler, yardım etmeye çalışırlar. Duygusallıklarının yanı sıra aydın kişiler olduklarından kendilerinden zayıf kişilerle evlenirlerse mutsuz olurlar. Boğalar güçlü duygularını kolay anlatamazlar. Kimi boğalarda alçak gönüllülüklerinden kaynaklanan aşağılık kompleksi vardır. Sevilip sayıldıklarına zor inanırlar.İyi bir çiftçi, işadamı, inşaatçı, mimar, heykel tıraş, şarkıcı, kuyumcu, banker yada muhasebeci olabilirler. Hızlı kent yaşamı yerine kırsal yerlerde yerleşmeyi yeğ tutar, bahçe işleri ile uğraşmaktan hoşnut olurlar. Büro çalışmasını sevmedikleri halde memurluğun garantisi ve güvenliği onlar için her zaman çekicidir. Müzik ve el işleri boş zamanlarının en başta gelen uğraşlarıdır. Tutucu içgüdülerinden ötürü genç kuşakla arlarında bir köprü kurmaları zordur. Disiplin anlayışları çok katıdır. Çocuklarının onların düşüncelerini beğenip beğenmediklerine pek aldırış etmezler. Onların öğrenimi için ellerinden geleni yaparlar. Parayla alınabilecek herşeyin en iyisini satın alırlar. Boğa burcunun doğan çocuklara oyuncak ve oyunlarının arkadaşlarıyla paylaşmaları gerektiği öğretilmelidir. Disipline kolay uydukları için okulda mutludurlar. Kurallara uymaktan hoşlanırlar. Yavaş ve gayretle çalıştıklarından zorlanmamalıdırlar.

27 Temmuz 2008 Pazar

Gamsız Hayat

Şarkıcı:
Candan Erçetin
Albüm:
Candan Erçetin Remix
Şarkının adı:
Gamsız Hayat -Candan Erçetin
Sormayın neden bu durgunluğum
Görmeden kuytu yaralarımı
Sormayın neden bu huysuzluğum
Bilmeden saklı duygularımı

Çok mu dertsiz duruyorum uzaktan bakınca
Çok mu kalender sandınız dert anlatmayınca

Gamsız hayat, herkese başka sunar garip oyunlarını
Gamsız hayat, herkese başka sunar kahpe tuzaklarını
Gamsız hayat, herkese başka sorar geçmiş hesaplarını
Gamsız hayat, herkese başka yorar görmez gözünün yaşını

Sanmayaın biter bu durgunluğum
Sarmadan kuytu yaralarımı
Sanmayın biter bu huysuzluğum
Açmadan saklı yaralarımı

Çok mu güçsüz duruyorum derdimi paylaşınca
Çok mu çaresiz dersiniz dertten ağlayınca
--------------------
Derdim, taşıyabileceğimin en üst sınırını, belki fazlasını üstlenmek olsa gerek...Çok güçlü bir kadınsın derler beni tanıyanlar. Gücün fazlası gururdan mıdır acaba?
Hiç sevmedim dert yanmayı, sevemedim.Hep gülen bir pencere açmaya çalıştım hayata, hayatlara; ağlıyorken bile...Ne ölçüde başarılı olduğumu bilemem. 'Dibine ışık veremeyen bir mum' benzetmesi yaparım kendim için.Mükemmeli sevdim işte ne yapayım, hayatta mükemmel olmasa da.
Bu yazı hesapta yoktu aslında. c-box taki yazışma sonrası gündeme aldım.
---------------
İnsan çok yük yüklenince, bir yorgunluk ânında su koyveriyor işte böyle. Ben kim mükemmel olmak kim? Dedim ya, olabilenleri sevdim sadece.
Sen Derviş Olamazsın
Dervişlik der ki bana
Sen derviş olamazsın..
Gel ne diyeyim sana
Sen derviş olamazsın
Dövene elsiz gerek
Sövene dilsiz gerek
Sen derviş olamazsın..
Derviş gönülsüz gerek
Derviş yunus gel imdi
Ummanlara dal imdi
Ummana dalmayınca
Sen derviş olamazsın

Mevlana “Tasavvuftaki Kapılar”ı 4’e ayırır:
“1-Şeriat Kapısı, 2-Tarikat Kapısı, 3-Marifet Kapısı, 4-Hakikat Kapısı.” ve ekler: “Öğreti olarak bu kapılar birer birer geçilerek Hakikate ulaşılır.”
Öğrencilerinden biriMevlana'ya sormuş: "Efendim bu 4 kapı meselesini ben pek anlayamıyorum. Bana anlayabileceğim bir lisanla anlatır mısınız?"
Mevlana da der: "Şimdi bak, karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve hepsi rahlelerine eğilmiş. Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım."
Öğrenci gitmiş birincinin ensesine bir tokat akşetmiş. Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arksını dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlana'nın öğrencisini yere yıkmış. Öğrenci dayağı yemiş, geri dönecek ama hocasına itaat var. Yaratana güvenip ikinciye de bir tokat akşetmiş. O da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış, tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş. Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış. Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş. Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş. Öğrenci Mevlana'ya dönmüş, olanları anlatmış.Mevlana ; "İşte sana istediğin örnekler.... Birinci, şeriat kapısını geçememiş biri idi. Şeriatta kısasa kısas olduğu için, tokadı yiyince kalktı, aynısını sana iade etti. İkinci, tarikat kapısındadır. Tokadı yiyince o da kalktı, tam tokadı iade edecekti ki tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi. "Sana kötülük yapana bile iyilik yap". Onun için döndü, oturdu. Üçüncü, marifet kapısına kadar gelmiştir. İyinin ve kötünün tek Yaratandan geldiğini bilir, inanır. “Yaratan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti?” diye merakından şöyle bir dönüp baktı. Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir. İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve ayni olduğunu bilir. Onun için dönüp bakmadı bile....”
-------------
Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir...Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir.. .Saç, sakal, bıyık, kaş, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır. - Vur usturayı berber efendi, der. Berber dervişin saçlarını kazımaya baslar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:- Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye kükrer.Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz.Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar.Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:'Kabak aşağı, kabak yukarı.'Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir.Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır, kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar:
- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
- Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!
Hikâye böyle... Ama hayat da böyle...Ensemize, kafamıza vurup vurup dalga geçen sahte kabadayıların, kabağın da bir sahibi olduğunu, bu sahibin de en affetmeyeceği şeyin kibir ve kul hakkı yemek olduğunu unutmaya başlayanlar, koltuklarına, makamlarına, rantlarına yapışanlar anlayacaklardır..
-------------------
Evet, yalnızca severek, özenerek bakarım bunu başarabilenlere. Dedim ya, ben kiiim, mükemmel olmak kim!...
Belki noksanımı bilmek de bir tesellidir benim için.Siz her ne şekilde davranırsanız davranın, nezâketimi korumalıydım. Eh, kul, kusursuz olmaz demişler.Umarım, kusurlarından ders alıp, düzeltmeye çalışanlardan oluruz.
Dün, geldiğimden bu yana olanlardan notlar aktarmayı denemiştim. Ağabeyimin disketinde, bilgileri silinmesin diye biçimlendirme komutu veremedim.Annemle ilgili duygu ve düşüncelerimden bir bölüm de var orada. Annem, yaşadıklarını, durumunu kabullenemedi. Bir antidepressan başlamayı uygun görüp, bir ölçü de faydalandı isek de dün yine hırçın, üzgündü.
Yazmayı bırakıp, gezmeye çıkarmayı teklif ettim. Ya, hanedan bağlantımız varsa anne tarafımdan geliyordur şüphesiz. Bir insan bu kadar mı gururlu olur, başkasına yük olurum düşüncesiyle, değil kendisi teklif etmek, teklif edileni dahi geri çevirir.
Tek başıma kaldıramıyorum onu, destek veremiyor.Birilerinden yardım almam şart. Evde de kimse olmayınca, bu bir komşu vs. olmak durumunda.
Ciddî anlamda titizlendi.Gitmekten vazgeçtiğini söyledi.Üzüldüğünü gördüğümde tabiî ki çok üzülüyorum.
Sonucu tatlıya bağlandı şükür, memnun da oldu sonrasında amaaa... : ))
'İyi biten her şey iyidir' demişler, değil mi?
Bir kez daha yinelemek istiyorum.Beni tanımayanlar, yazılarımı okumasınlar, günlük tarzındaki yazılarımı.Tanıyanlara kendimi anlatmam gerekmez zâten.Hatalarımla, iyi yönlerimle insanım, melek değil. Kusursuz değilim.Yalnızca olumlu yönde ilerlemeye çaba gösteren bir bireyim, o kadar...
Yoğun olacağım bu hafta kısmetse. Düzenlemem, halletmem gereken işlerim var.
Âfiyette olacağımız nice güzel günler dileğiyle...
Hayat

Geçen Yaz' dan


Bu yolculukta yaşananlardan söz edebilmem için, biraz geçmişe dönmem gerekiyor önce. Anlattıklarım havada kalabilir ya da yeniden bilgilendirmem gerekebilir yoksa...

Bu arada ben de yazacak vakit bulabilirim belki. Yazmak ha deyince olmuyor, bilirsiniz. Uygun zaman, zemin gerektiriyor.Bir de dün- bugün kıyaslaması ya da az geriye çekilip olaylara yeniden bakma imkânı olacak sanırım benim için de...

Geçen yazdan kareler...


* * ** * ** * *

Zaman birçok şeyin ilâcıdır gerçekten de..Sıkıntıları yatıştırır, alevleri küllendirir, paylaşımlarla insanları daha bir yakınlaştırır üstelik..Ortak yaşanmışlıklar giderek daha bir önem kazanıyor hayatımızda, daha değerli olduğunu anlıyoruz yıllar geçtikçe...
Dünü ve arada kaynayan bir çok günü yine yazamıyorum, sonra fırsat olursa belki..Yaptığım şeyler arasında yalnızca yürüyüş hikâyelerimi taşıyorum buraya genelde..Seviyorum n'apayım??
Oldukça rampası bol bir arazi..Yürümek herkese uymayabilir, yokuş sevmeyen pek çok insanın yaklaşması bile ömre zarar ama dedim ya ben seviyorum.Giderek alıştım.Yolda dost- ahbap olduk oralarda oturanlarla..yaşlısı genci, çocuğu büyüğü ile..
On yaşlarında bir kız bir erkek çocuk..Emrah ve Tûba, yere çizmişler bir zarf..Zarf oynuyorlar bir taşı da sektirerek..Uzaktan sek sek sanıyorum önce..Çekiliiinn..diyorum, sıra bende..!Yanlarına gittiğimde nasıl oynandığını soruyorum, gösteriyorlar.-N'ooolur teyze..bizimle oynar mısın sen de..?-Söz!.. diyorum, bir gün zevkle oynayacağım sizinle..Vedalaşıyoruz..
Geçenlerde bir şey oldu da benim kız:-Anne..beni de kendine uyduruyorsun..üstelik ben artık çocuk değilim..! demesin mi?Sanırım arada kendimi aşıyorum. : )))Baksanıza, birisi çocuk olduğumu îma eder, öbürü oyuna dâvet eder..
Az ileride bir evin önünde Ayşe ile karşılaşıyorum.Yürüyüşten açılıyor konu, kilosu epeyce fazla.Ben de yürürdüm bir vakit..tam 25 kilo vermiş, pantolonla bir resim de çektirmiştim, koruyamayacağımı bildiğimden.. dedi.Yaşını soruyorum, 34 diyor.Ayşe.. diyorum.Ne yaparsan ömür boyu..bir vakit yapmıştımla olmaz bu işler..Hamurişi yapma, alma, yeme..Meyve, sebze, salatalık..bol bol ye..Birkaç tavsiye daha ekliyor ve biraz da takılıyorum..Vişne topluyor hemen yanındaki ağaçtan, bir avuç uzatıyor bana ve frambuaz sever misin diye soruyor.Çok sevdiğimi söylüyorum, birkaç tane uzatıyor ondan da ve fidesini ister misin diyor.Benim var ama severim, onu da başka bir yere dikerim belki daha iyi gelişir diyorum.Çaya dâvet ediyor beni..Çok severim ben muhabbeti.. diyor.Hadi arkadaşlar, birlikte gideriz bir gün bu arkadaşa da olamaz mı yani..??Bugünlük bu kadar yarına da öyle çok işlerim var ki halletmem gereken, gündüz fırsat bulup girebilir miyim bilemiyorum.


* ** * ** * ** * *


Dün de benim OKS yolcusu kızımı dershaneye bırakmadan önce:'Hadi kızım, dedim..gitar çalar mısın bana?'İşine gelmezse yapmaz bilirim, inatçı şeker..1 yıl keman, 2.5 yıl gitar dersi almıştı, sesi de güzeldir, virtüöz olabilecek, dünya çapında üne kavuşabilecek yetenekte bir çocuk diyordu hocası, onın öyle bir ilgisi olmadığını belirteyim tabii..Yaramazlık yaptık o çaldı, birlikte söyledik, keyifliydi.
Sanki bahar yorgunluğu yaşıyorum, bugün biraz bakım yapayım, insanın neşesi geliyor, daha iyi hissediyor sanki, ne dersiniz kızlar?
'Hiç olumsuz bir şey yok mu hayatında?'.. diye sorabilirsiniz, olacak tabii, olmasa şaşırırım, biz de çözümlemeye çalışacağız elimizden geldiğince..Pes etmekle olmuyor ki bu işler..
Güzel görmek için güzel bakmak gerek öncelikle..Tabii ki olacak sıkıntılarımız, açmazlarımız..Sonuçta hayat bir imtihansa eğer ki ben böyle olduğuna inanıyorum, zor sorulara da hazırlıklı olmak gerekmez mi?
Hayat' cım..dediğinizi duyar gibiyim, senin tuzun kuru anlaşılan..Yoo..böyle bir şey iddia etmedim arkadaşlar, ben de çelikten değilim, benim de kırılma noktalarım olabiliyor ne var ki bu bir 'kabul' meselesi diye düşünüyorum. Beklentiler gerçekleşmediğinde gerçekten istediğimiz şeylerden vazgeçecek miyiz yâni? 500. kez denemeye ne dersiniz???Belki 1500..belki 10500..Hangi denemenizde başarıya ulaşacağınızı biliyor musunuz, biliyor muyuz? Gerçekten istediğimiz şeylerden vazgeçmeyelim, hayâllerimizden..ümitlerimizden..
İşte hikâyemiz:
kıssadan hisse
''Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur, onu seyrederim.
Adam belki yüz kere vurur taşa.
Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz.
Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir.
işte o zaman anlarım ki;
taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir...!''
Sevgilerle...


------------------------


Delicesine atmaya başladı kalbim, biliyorum hiç bir şey yapamadan döneceğim, yine paylaşılamayacağım, gezemeyeceğim ( vakit yok )..
Biliyorum ama anneme sürpriz yapacağım. Nasıl sevinecek!..Gelmemi istiyordu yarıyıl tatilinde, yapamadım.
Annem oldukça yaşlı ama yaşının 20 yıl aşağısını gösteren, nur yüzlü bir hanım..( Evet yaş göstermeme bizde genetik )
En son Ekim sonu İstanbul' daydım, ondan önce de Temmuz..
Kaç gündür aklımdaydı, yürüyüş sonrası biletimi ayarlayıp hazırlanmaya başlıyorum kısmetse.Yanıma fazla bir şey almayacağım.Kaç gün kalacağım ki zâten, kızım burada kalacak..fazla kalamam yâni.
İnanın şu ânda yanaklarımın pembeleştiğini hissediyor ve muzipçe gülümsüyorum.Bugün destek sırası sizde..Görelim mi cevherlerimizi???
Şimdilik hoşça kalın..
Kızlar yaşadığınızı hissedin, aldığınız nefesi, baktığınız objeleri görün, alıcı gözüyle bakın gökyüzüne, denize, bulutlara, kuşlara, çiçek, böcek her ne varsa..sevgiyle ve minnetle bakın..
Görebildiğiniz, duyabildiğiniz, koklayabildiğiniz,HİSSEDEBİLDİĞİNİZ!!! her ân için..Güzel hissedeceksiniz, bunu öğreneceksiniz eminim.( Zâten bilenlere sözüm yok, devam ediniz efenimmm..)
Dün ne yaptım biliyor musunuz? Sahilde bir arkadaşımla yürüyorum.Baktım çok yaşlı bir teyze oturmuş, tek başına..hava güzel ya ortalık insan kaynıyor.Yaklaştım yanına elimi uzattım ve eli elimde kaldı konuştuğumuz sürece.Kızları varmış burada bir tanesi ona bakıyormuş, çok dua ediyor ona..Bizi sordu, yürüyüş yaptığımızı söyledik.Sonra da yürüyüşe devam ettik vedalaşarak..
Yâ ben normal miyim sizce? Yoksa çevredekiler normal de ben mi anormalim? Kendimi bile şaşırtmayı başarabiliyorum.Boş verin yaaa, deli olmadan 'velî' olunmazmış, her halde doğru yoldayızdır.
Öptüm, hoşça kalın..


----------------------


İstanbul ziyareti bitti, rutine dönmeye çalışıyorum, biraz hava değişiminden etkilenmiş olmakla birlikte..
Değerlendirmek gerekirse, sonuç olarak güzel bir geziydi, annem çok mutlu oldu ki ziyaret amacım öncelikle buydu.Bense biraz bölünmeler yaşadım, nereye yetişeceğimi, nasıl program yapacağımı şaşırdım.Çocuklarım, çok samimi bir arkadaşım, annem üçgeninde gezindim.Arkadaşım ve çocuklarım aynı apartmanda idiler, bu bir avantaj oldu.Diğer arkadaşlarımdan birkaçını görebildim, birkaçına geldiğimi bile haber veremedim, vakit ayıracak durumda olmadığımdan.
Hattâ öyle kafam karıştı ki tiyatroda bile üstüste gelen engeller dolayısıyla yanlışlıkla, daha önce gidip, yarısından çıktığım bir oyunu izlemek durumunda kaldım, düşünebiliyor musunuz hem de izlemeye başlayıncaya kadar başka bir oyunun sahnelenmekte olduğunu düşünerek nasıl kafamın karıştığını varın siz hesabedin artık..
Oğlum da bu 'Samsun' a gittiğini zannederek Antalya' ya gitmek gibi bir şey olmuş' diyerek geçti dalgasını, hâlâ gülüyorum, sakın gülmeyin, başınıza gelebilir..
Neyse, oyunun konusu bir yana, bana hitap etmediğini söylemiştim, Perihan Savaş hâlâ hoş kadın ve Mary rolündeki sanatçı gerçekten kayda değer rol başarısı sergilemiş, ismini bile yazmıyorum oyunun, gitmezseniz bir şey kaybetmezsiniz, kişisel düşüncem..

Kemerburgaz' a gittiğim gün de ayrı bir macera..Kemerburgaz sapağını farketmeyip geçtim, geri döndüm, yanımda ehliyetim bile yok..Trafik polisi arabası görüyorum kenarda ve yanına çekip arabayı, soruyorum, ileride bir kez daha kemerburgaz ayrımı gösterilmiş mi, geri mi döneyim.. diye..Onlar da yardımcı oluyorlar sağolsunlar..: )Burada yan komşumun kızı ev sahibemiz..Bebeği olacak, doğumu çok yakın ama aramızda olumlu komşuluk ilişkileri yaşanmış, hem de o gün dâvetli olduğu halde iptâl edip, bizi konuk ediyor.Annesini 50 li yaşlarda iken kaybetti, çok pozitif, yaşam sevinci dolu bir insandı annesi..Ondan konuştuk, yaptığım bir- iki şeyden söz ettiler..yaparken minicik bir dikkat ama karşınızdakinde yıllar sonra bile unutulmayan hatıralar olarak kalıyorlar o minik jest ler..Hep yapabilsek diyorum, ne güzel olur, olurdu..
Bir gün de yine çocuklarımın yan daire komşusuna uğradım kısacık, yarım, belki bir saat kadar.O gün misafirleri vardı, davet etmişti bizi de.Fasıl geçiyorlardı ben gittiğimde, tanışamadım bile gelenlerle, dinlemeye geçtim.Ud ve gitar ağırlıktaydı ve eğitimini almış kişiler oldukları belliydi, pek amatörce değildi kısacası..
Sanat Musikîsi ne de girebilir misiniz diye sormuştum, repertuarlarında yokmuş ama kırmadılar, üç eseri birlikte seslendirdik onlarla.
İlki 'Bir İhtimâl Daha Var' ,ikincisi ' Solsan da Sararsan Yine Gül Pembe Dehensin', üçüncüsünün sözlerini aşağıya alıntılıyorum:
unutturamaz seni hic bir sey
Makam: Nihâvend Usûl : Düyek Beste: Ekrem Güyer Güfte: -----
Unutturamaz seni hiçbir şey, unutulsam da ben Her yerde sen, her şeyde sen, bilmem ki nasıl söylesem? Bir sisli hazân kesilir rûhum eğer görmesem Neş'em de sen, hüznüm de sen, bilmem ki nasıl söylesem?
Sevdiklerimdendir..Eski şarkıları fazlasıyla duygu yüklü buluyorum tabii her yorumlamaya kalkan aynı duyguyu veremiyor, hissettiremiyor, yorum da çok önemli..
Son günümüzde Sultanahmet' teydik, turist gibi davrandık çocuklarla..Resimler çektik, yemek yedik, dolaştık.Hava oldukça sertti ama bizim havamız iyiydi, şükür..
Benden bu kadar, bir de yemek yediğimiz mekâna asılan yazılardan birini aktarmak istiyorum sizlere, anlamlıydı tabii ki, Düşündüm tekrar üzerinde, daha önceden de okumuş ve biliyor olmama rağmen..
***Ben ilmi açlıkta kıldım insanlarsa onu toklukta arıyorlarNasıl bulabilirler ?
***İzzeti ibâdet ve taata koyduminsanlarsa onu âmirlerin kapılarında arıyorlarNasıl bulabilirler?
***Ben zenginliği kanaate koyduminsanlarsa onu mal ve servet çokluğunda arıyorlarNasıl bulabilirler?
***Rahatı da cennete koyduminsanlarsa onu dünyada arıyorlarNasıl bulabilirler?
Kutsi Hadis
***
KUTSİ HADİS:Manası Yüce Allah'a ait olan fakat Hz. Peygamber'in (a.s.) kendi cümleleri ile ifade edilen hadislerdir. (Ayet-i Kerimelerde ise Mana da Sözler de yüce Allah'a aittir.)***
işte böyle arkadaşlar..şimdilik bu kadar..Sevgiler hepinize..
Bir arkadaş göndermiş bu yazıyı, çok beğendim.Günün yazısı olsun dedim..Sevgiler..
BAMBU AĞACI
Hayatta hiçbir şey yolunda gitmiyor diyenlere...
Çin Bambu ağacının yetişmesi, olumlu ısrar için güzel bir örnektir. Çinliler bu ağacı şöyle yetiştirir: Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.
Ve nihayet besinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.
Akla gelen ilk soru şudur: Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı Yoksa beş yılda mı ulaşmıştır? Bu sorunun cevabi tabii ki beş yıldır. Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik? ... Bir başarının şartları her zaman çok basittir.
Bir süre için alışın, Bir süre tahammül edin. Her zaman inanın. Ve hiçbir zaman geri dönmeyin !!!


------------------------
Nihayet..Merhabalar..
Fon müziğim enstrümantal kanun..yazarken de dinleyebiliyorum böylece, çok sevdiğim eserlerde trans hailine geçerim âdeta, ikinci bir şey yapamam..
Dün öğlene yakın mavihayat' ın egzersizlerini de sorar, sohbet ederim diye arkadaşımı aradım, eşi şehir dışındaymış, ayrıntılı olarak hastanın durumundan sözedemedim ama egzersizleri oğluma aldırdım dedi bana, canım benim..öylesine sevdiğim bir arkadaşımdır ki zaten..yan komşusu da aynı şekilde çok kafa dengi arkadaşımızdır.
' Hadi.. dedim, bize gelin hani ne zamandır gelecektiniz, hesapta ben de onlara kanun çalacaktım, sazın akordu bile gitmiştir şimdi ya neyse, 72 mi 78 miydi benim kanunun tel sayısı onu bile unuttum elime almamaktan- her sırada 3' er tel var 24- 26 sıra..Zâten kulaktan kanun akordu yapamıyorum elektronik bir cihaz yardımıyla ancak..
Neyseee.. sonuçta öğleden sonrası geldiler, yanlarında minicik bir pasta-özellikle.. - getirmişler, simit, açma..Ben de kısır yaptım, öyle istediler çünkü, hatta beraber mutfağa girip yaptık, birbirimizle öylesine rahatız ki çok şükür, başka türlü kimse kimseyle görüşemiyor efendim, her şey çok fazla kurallara bağlanınca ne kimse ha deyince çık gel diyebiliyor ne de rahat alabildiğine rahat ve mutlu olunabiliyor görüşmelerde..
Geldiklerini sevgili köpeğimiz haber verdiler, yeterince havlayarak efendim..Bir de bakarım ki bizim arkadaşlar, ellerinde kucak dolusu mimoza!..Sorar mısınız demiştim ya ben bir ' çiçek manyağı' deli oldum ve tezahüratımı yapmaktan da hiç çekinmedim..
Hemen mimoza larımı aldım, 10 yıldır kullanmayıp dekor olarak sakladığım, Suriye den gelme çok güzel bir vazomun içine yerleştirdim ki vazo kocaman bir şey düşünün..Niye kullanmayacak mışım ki, burada 'öyle yapın, böyle yapmayın ' diye ahkâm kesmekle olmuyor bu işler, önce kendim yapmalıyım di mi ama kızlar? Hattâ şömineyi de yakacaktım da kızlar engel oldular, zaten kalorifer yanıyordu, ev sıcaktı.Hiç çekinmem arkadaşlarımı misafirlerimi mutlu edecek şeyleri yapmaktan, ben de çok mutluluk duyarım bundan..
Onları görünce cıvıldamam başladı zaten çok keyif alıyorum dedim ya, çok kafa dengiler.. e, herhalde ben de öyleyim, kusura bakmayın, hiç de hakkımı yiyemem şimdi..
Hemen nostalji kasedim ortaya çıktı, evet hâlâ kasetlerim var özellikle de müzik çalışmalarına gittiğim zaman çalışma sonrası benim rica ettiklerimin de serbest bölümde çalınıp söylendiği kendi kayıtlarım..sazın natürel haline bayılıyorum kesinlikle..birisi bana çalacak, ben eser seçeceğim..onlar çalınacak, ne iyi di mii?Koroda bir kanun sanatçımız var, sazı resmen konuşturuyor, tamam benim hocam da konuşturuyor sazı ama adam akademisyen, besteci ve bestesi de TRT de ilk üçe girmiş bir sanatçı..Bu diğer kanun üstadımızsa hemen hikâyesini anlatayım.Bir akşam ya da gündüz çalışmasıydı hatırlamıyorum şimdi, bir eser ismi söyledim, notaları da yanımda var,lütfen çalar mısınız mümkünse diye rica ettim.Ne dese beğenirsiniz..nota bilmiyormuş..ağzım beş karış açık kaldı inanın, çok zor beğenirim, koro şefleri müzik konusunda sizi otorite kabul ediyoruz, düşünceleriniz bizim için çok değerli demişlerdir, düşünün..Dedikleri kadar değilse de iyi olanı ayıracak kadar iyiyimdir diyebilirim.Adam 30 yıldır mı ne kanun çalıyormuş ama ne çalma kızlar..
İyi uzattım yine o üstaddan Veli dede nin Hicaz hümayun peşrevi ki muhteşem bir yorumla.. başka sevdiğimiz parçalar, biraz da nostaljik..O kaydı dinledik.
Zara dan Buruk acı, Kederli günlerimde arkadaş oldun bana, Dönsen de artık sevemem seni, senede bir gün, Damarımda kanımsın, Sensiz olmuyor..ah..pardon zara dan mı demiştim.. aslında benden! Ondan çok ben söyledim, arkadaşım da katıldı..
Yâ, diye takılıyor arkadaş..muhteşem sesin var, harcandın buralarda! Gülüyoruz hep birlikte..lâf armızda şu anda bile gülümsüyorum..
Mutfakta kısırı hazırladık, şahane bir çay demledim, bir taraftan müzik dinliyor, fıkralar anlatıyor, gülüyoruz, bir taraftan güzel bir çay muhabbeti yapıyoruz.
Ah, arkadaşlar, bu arada korkarım bu da bu aralar son hovardalığım (!) olacak, iyi bir elemanım ailevi nedenlerle aybaşı başka ile yerleşecek, üniversite mezunu, biz yetiştirmiştik onu da, bizim mesleğin zor yanı yetişmiş sağlam karakterli elemanı bulabilmek,hemen yetişmiyor bir kalfa..Kısacası önümüzdeki haftadan itibaren korkarım benim yüküm epeyce artacak, siz de bana dua edin bari..daada bu arada yardım teklifin için çoookkk teşekkürler canım..
e, şimdilik bu kadar, egzersizleri de bir ara taratacağım, hep rötarlıyım, heeeppp..: ))


------------------


Günaydın arkadaşlar..
Parçalı bulutlu ama henüz aydınlık bir günün sabahında başlıyorum yazıma..Bir taraftan da dışarısını izlemekteyim.Bulunduğumuz yer deniz seviyesinden yüksekte olduğundan iklim şartları olarak da farklı ( Yaz-kış -3,-4 derece farklı, bu , yazı klima kullanmadan geçirmemize, kışınsa bir miktar buzlanmamıza, zaman zaman da 'mahsur kalmamıza' yol açıyor, araba varken belli mesafeyi yürüyoruz meselâ buzlanma nedeniyle, eee, ne demişler:'zahmetsiz rahmet olmaz'mış..) ve manzaraya hâkim..Ben de ilginç bulduğum ânları kalıcılaştırıyorum fotoğraf ya da kamerayla..
Işık ve güneşle insanın ruh hâli arasındaki bağlantıya dikkat etmişsinizdir muhtemelen sizler de..Her ne kadar 'havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun..' sloganı aklımızda kalmışsa da işin gerçeği bizler severiz aydınlığı, bahar havasını, berrak ve güneşli bir gökyüzünü,ılık tatlı bir meltemi..Tamam, tamam..Kış geç de gelmiş olsa beni kendi havasına soktu anlaşılan, baksanıza bahar, yaz hayâlleri kurmaya başladım bile..
Önceki gün bir de baktım ki kamelyam ilk çiçeğini açmış, diğerleri de yoldadır, şöyle güzel bir süslensin, ben de sayfaları onun resimleriyle süslemeyi düşünüyorum.Bir de 'kafkas gülleri' açmak üzereler, yakında onların da nefis kokusu karşılayacak bizi bahçe girişinde kısmetse..Bodrum papatyaları beyaz ve mor renkli olanlar iki kez kar görmüş olmalarına rağmen seyrek de olsa çiçekliler..Onun dışında bahçem derin bir kış uykusunda..Yazın o cıvıl cıvıl renkleri neredeler şimdi diyorum.Eklentiler kısmına ithal begonyaların yazınki hâllerini ekliyorum, bir de şimdi görseniz, yerleri boş..Düşünün 100 adet civarı bodur yıldız çiçeği, 80 adet kadar soğanlı ithâl begonya..Renk cümbüşünü tahmin edersiniz..Neden bu kadar bahçe muhabbeti sabah sabah, değil mi?Biliyor musunuz arkadaşlar ben, kendi yaşamımızda da mevsimler gibi dönemlerimiz olduğunu düşünmüşümdür.Baharlarımız, yaz ve kışlarımız..Bu ille de gençlik- yaşlılık anlamında değil tabiî ki..Her yaşta yaşayabiliriz bu dönemleri ve getirdiği duyguları..Kimi zaman çiçekleniriz vakitsiz güneşlerle, ılık havalarla..Kimi zaman dallarımıza karlar yağar..Kimi zaman kuruduğumuzu, solduğumuzu hissederiz âdeta..Ama içimizde bir enerji..yaşam enerjisi vardır ki, onu kaybetmediğimiz sürece geçici değil, vakitsiz-mevsimsiz değil, gerçek çiçeklenmeye dönecektir dallarımız ki onlar da doyumsuz meyvelerini sunacaklardır sonuçta..
'Ne de olsa kışın sonu bahardır,Bu da gelir bu da geçer, ağlama..' demiş âşık Dâimî..Arada söylerim ben de, severek ve inanarak..
Siz hangi mevsimde olduğunuzu düşünüyorsunuz şu ânda arkadaşlar? Cevabınız 'kış' ise biliniz ki bahar yoldadır..Bu kış mevsimini iyi değerlendirip, bahara hazırlık yapmalıyız diyorum ben, ne dersiniz?
Kendini sev, her halinle sev, sevgi öyle bir enerji ki merkezden çevreye yayılıyor inan..Merkez sen ol..Enerjin çevrende mutlaka hissedilecektir.Bütün bunlar bir çırpıda olmuyor tabiî..Daha önce de yazmışımdır, dibe vurmadan 'tavan' yapılmıyor.
Herbirimiz değişik acıların süzgecinden geçiriliyoruz hayatta. Sanıyor musun ki herkesin hayatında her şey 'dört dörtlük' gidiyor güzel kardeşim?Herbirimiz kendi imtihan sorularımızı çözmeye uğraşıyoruz ve birini çözdüğümüzde bakıyoruz ki bir diğeri kapıda..Arada biraz dinlenme payı, iki dirhem mutluluk oldu ise ne âlâ..
Hah, işte tam bu noktada şu bakış açısını yakalamışsan, biraz daha dirençle, sabırla ve 'az ötesini de bekleyelim bakalım, nereye varır..' diyerek yaklaşabiliyorsan daha az zede ile bu mücadeleyi atlatma şansın var olabilir.
Biliyor musun, bana hayatımda hep 'barış elçiliği, uzlaştırıcılık, arabuluculuk, yapıcılık' misyonu denk düştü, ya da ben bu işe gönüllü oldum. Kırılmadım mı bu arada hiç sanıyorsun, o çok meşhur, her şeylerden üstün tuttuğum gururum incinmedi mi?
Ama bir şeyi gördüm ki, 'ben çok sevildim!...' , evet gerçekten çok sevildim, çünkü sevgiyle yaklaşmaya çalıştım sürekli..Sevgi öyle bir dil ki, yeterince uğraşabilirseniz açamayacağı kapı yok bu dilin..
Yine de yaşam mücadelesi içerisinde kimi zaman en yakınlarımıza gerekli ilgi, sevgi ve özeni gösteremeyebiliyoruz.Bir cepheyi kazanırken bir diğer cephenin elimizden gittiğini farkedebiliyoruz ve bu birkaç terslikle de birleşince önümüze yeni sorular, sorunlar açılabiliyor.

Dünyanın sorunları bitiyor mu, hayır, sadece ben bu sorunlarla mücadele yönünde kendimi daha güçlü hissediyorum artık ki önemli olan da budur sanıyorum.


-----------------------


Merhaba..
Okul zamanı biriken dersler gibi birikiyor yazmak istediklerim.ne olurdu ben yürüyüş yaparken bir yandan da yazacaklarım aklımdan geçerken yazıya dökülebilseydi..
Evet ben kolay kolay kendini bırakmayan bir insanım ama sonuçta insanım ve dün geceki uykusuzluğun faturasını ödemem gerekiyor.Bir yerde 'dur' diyebilmeliyim kendime..
Güzel bir gündü.Çoook güldük.Yarın anlatırım kısaca diyeceğim ama utanıyorum artık.Ya da bu günleri yaşanmamış sayıp, kayda almaktan vazgeçmem gerekiyor, bakalım???
Bugünkü e-postalarımdan biri:yayınlamakta tereddüt ettim, yer yer yanlış anlaşılabilecek, 'sert' gelebilecek bölümler içerdiği düşüncesiyle ama sizlerin mesajın özünü kavrayabilecek, olumlu bakıp, güzel düşünebilecek kapasitede olduğunuza inandığımdan alıntılıyorum.

İMKÂNIM YOKTU" deme. Kendine doğruyu söyle. "Üşendim" de... "Tembellik ettim" de... "Canım istemedi" de... "Yapmak içimden gelmedi" de... Hiç değilse "yattım" de... Ne dersen de, ama "imkânım yoktu" deme. Unutma, iman en büyük imkândır. İmanı olanın imkânı tükenmez. Hatta kimi zaman "imkânım yoktu" demek, "imanım yoktu" demeye bile gelebilir.
Birileri önüne çıkıp şöyle sorabilir: "Falancanın imkânı var, fakat yapmıyor. Neden acaba?" O zaman diyeceğin bir şey, vereceğin bir cevap yoktur. İmanın makarrı olan yürek, bitimsiz bir güç merkezidir. Göz ferini, diz dermanını, yumruk fermanını yürekten alır. Tıpkı kaslara komuta eden sinir sistemi gibi... Başını dik tutan kasların değil, o kasa komuta eden beynindir. Yumruğunu havaya kaldıran pazuların değil, o pazulara komuta eden beynindir. Gittinse, ayağın değil yüreğin götürdüğü için gittin. Gitmedinse, yüreğin yetmediği için gitmedin. Yaptınsa, elin erdiği için değil aklın erdiği için yaptın. Yapmadınsa, elin ermediği için değil yüreğin yetmediği için yapmadın. Gördünse gözün olduğu için değil, dahası baktığın için değil, gönlün olduğu için gördün. Eğer gözü olan herkes görseydi, bunca "bakarkör"ün varlığını nasıl ve neyle açıklardık? Eğer göz görmenin yegâne organı olsaydı, gözü olmadığı halde bir çok göz sahibinin göremediği hakikatleri gören kafa gözü kör, kalp gözü açık yiğidi nereye koyardık? Görmedinse göz olmadığı için değil, hatta "göz bakmadığı" için değil, "gönül akmadığı" için görmedin. Tıpkı yapmadıklarını gönlün olmadığı için yapmadığın gibi. Tarih bir işe baş koyanların, önce o işe gönül koyduklarının şahididir. Unutma ki, baş işe düşmeden iş başa düşmez. "Yapacaktım ama, kimsem yoktu" deme. "Kimsesiz" değilsiniz, "kimse, sizsiniz." Allah var, O yâr. Gerisi olmasa ne çıkar? Yapacağı işte O'nu hesaba katmayanlar Besmelesizdirler. Besmeleli olanlar, yaptıklarını O'nun sayesinde, O'ndan aldıkları yetki ve güçle, O'nun yardım ve desteğiyle yaptıklarının bilincinde olanlardır. O, elde var "Bir"dir. O'nu yanında bilen kimseye muhtaç değildir, O'nsuz olanın kimsesi yoktur. Görevini yapmak için sağına soluna ve dahi ardına bakanlar, O'nun gözetimi altında olduklarının, O'na karşı sorumlu olduklarının şuurunda olmayanlardır. "Yürüyeceğim ama, kim gelecek?" deme, sadece yürü. Yeter ki yürü ve iz bırak. Zamana ve mekâna bir soğuk damga gibi vur ayak izini. Yürüyüşünün tanığı olsun bıraktığın izler. Hiç iz bırakıp da izlenmeyen birini gördün mü? Unutma ki iz bırakanlar mutlaka izlenirler. İzlemeye gönlü olanlar, mutlaka iz ararlar. Hem, baksana kendine. Sen, senden önce yürüyen birilerinin izini izlemiyor musun? Bunu ancak yolcu olduğunu unutmayanlar, yolculuğu her şeye rağmen sürdürenler bilir. Zaten yol dediğin, izlerin icmalinden başka nedir ki? Yolu yol kılan, biraz da senin ve senden önce yürüyenlerin izi değil midir? Zaman ve mekânda var olan tüm yolları, yolcular açmamışlar mıdır? Ve yolun kerameti yolcudan menkul değil midir? Ve bir de "yapacağım ama, değerinin bilineceğinden umutlu değilim" deme. Bir kere umut dediğin, imanın öz çocuğudur. Çocuğuna kıyan, anasını ağlatır. Umuduna kıyma ki, imanın ağlamasın. Etrafına bak. Ne kadar umutlu adam varsa, hepsi de bir şeyler yapan, değer üreten, kıymet ortaya koyan kimselerdir. Yani yapanlar umutlu, yatanlar umutsuzdur. Handiyse birinin umuduna bakıp onun yapanlardan mı, yatanlardan mı olduğunu anlayabilirsin. Hem yatanların umutlu olması hayra alâmet değildir, tabi ki yapanların umutsuz olması da... Değerini kim mi bilecek? Bu kaygı sahte değerlere yakışan bir kaygıdır. Sahici değerlere vurulanlar, "Değerim bilinir mi acaba?" diye kaygı duymazlar. Çünkü adı üstünde, değer değerini başkalarının bilmesine borçlu değildir, bu bir. İkincisi, değer bilenlerin varlığı ve hâlâ bir şeyler yapıyor olmaları, değerin değerini takdir eden birilerinin her zaman mutlaka var olacağının en güzel ispatıdır.
Evet, nerede kalmıştık, önceki akşamda.. Akşam üzeri samimi arkadaşlarımdan birisi telefon açtı. Hâl hatır faslından sonra, o akşam için, benim de onda tanışmış olduğum bir arkadaşı ve annesinin geleceğini söyleyip, beni de dâvet etti.O arkadaşını yıllar var ki ben de görmemiştim ama hoş hatırlıyordum, dâ veti geri çevirmedim.
Kızımı da yanıma alıp, akşam 8 suları'nda yola koyuldum.Yağışlı havalarda ve geceleri araba kullanmayı sevmiyorum ama gerekiyor işte böyle zamanlarda..İlk olarak, evlerine yakın bir mesafede hep alışkın olduğum başka bir yolu takip etmeye başladım, kızım hemen uyardı:'Anne, nereye gidiyorsun?'Gülerek, unuttuğumu söyledim, insan bâzı şeyleri hakikaten refleks olarak yapıyor, arkadaşın kapısına geldiğimizde hâlâ gülüyorduk ve içeri girişimiz biraz merasimli oldu böylece.. : )Bir bakarız ki arkadaş, mutfaktaki yemek masasını hazırlamış ve konuklar da çay faslındalar.Biz öylece kendimizi toparlamaya çalışarak ama 'muhbbetli' bir giriş yapmış olduk ve masadaki yerimizi de aldık.
Size, öncelikle arkadaşımın arkadaşından söz edeyim. Kendisi de öğretmen, annesi de emekli öğretmen..Kızkardeşi de yanlarındaydı.Grafik tasarım öğrencisiymiş.Öğretmen olan arkadaşı ilk tanıdığımda yeni evliydi ve bebek bekliyordu.Kilo almaya başlamıştı.İki doğum sonrasında 50 kilo almış yaklaşık.Kızkardeşi ise çok incecik, kendisi 45-50 kilo civarı olan birisi.
Oturduğumuz sürece dikkatle izledim davranışları arkadaşlar..O 50 kilo alan arkadaş nasıl zarif, nasıl kendine güvenli, her davranışında bir ayrı câzibe ve özgüven bağırıyor âdeta!..O derece güçlü bir imaj yansıtıyor, hissetmemek mümkün değil.Kızkardeşini izledim, o havadan bir iz bulamadım.Genelde sessiz kaldı ve onda bu anlamda bir çekicilik hissetmedim, hissedemedim.
Hadi, buyrun kızlar!..Size söylemişimdir, hissettiğinizi yansıtırsınız, yaşadığınızı yaşatırsınız diye, ben buna defalarca tanık olmuşumdur.Siz seveceksiniz önce kendinizi arkadaşlar, siz barışacaksınız kendinizle..Psikolojide 'farkındalık' tan sözedilir.Siz farkında olun taşıdığınız cevherin, hissedeceksiniz ki hissettirebilesiniz!..
Daha önce de alıntılamıştım bu sözü, bir kez daha yineliyorum:
Bak...Bil ki domuzların önüne inciler serilmezMücevherlerden sarraflar anlar ancak,başkası bilmezNe fark eder ki kör insan için elmas da bir camdaSana bakan kör ise,sakın kendini camdan sanma
demiş, Hz.MEVLÂNA..Ölümünün 800. yılında evrenselliği bir kez daha gündeme gelen, Bu yıl 'anma yılı' olarak ilân edilen 'gönül insanı' !..
Sizler birer cevhersiniz, bakınız Terkib-i Bend' de ne alıntıladım, severim Ziyâ Paşa' nın bu dizelerini:
Bed-asla necabet mi verir hiç üniformaZerduz palan ursan eşşek yine eşşektir
Özünüzdeki cevher biraz tozlandı ise, hadi ne duruyorsunuz, onu açığa çıkaralım ama bu arada özünüzü, özümüzü hiç unutmayalım; taşıdığımız 'değer' lerin farkında olalım, bu güzel emâneti hoş tutalım, hoş bakıp, hoş görelim, hiç merak buyurmayınız o vakit zâten hoş görünecektir.Hem bir dakika lütfen, sizdeki cevheri herkesin bilmesi ve takdir etmesi de gerekiyor mu?Üstelik kendiniz takdir etmezken, başkalarından ne bekleyebilirsiniz, ne bekleyebiliriz??..
Arkadaşlar, hedef koyalım, bir daha, bir daha deneyelim..Düşmek değil sorun, insan düşebilir de yeri geldiğinde, vakarını kaybetmemektir aslolan, kendine inancını, mücadele azmini, isteğini, direncini!!!...Şu anda yüzümde beliren ifadeyi bir görebilmenizi isterdim, hani o tüm kendinden, inandıklarından, söylediklerinden emîn olanların taşıdıkları kararlı, kesin, hissedilir, dışa vurur o etkileyici ifadeyi!..
Evet, gelelim bu öğretmen arkadaşın emekli öğretmen olan annesine..Aynı vakur ifade, kendinden emin duruş onda da hayat buluyor.Kararlı, ne istediğini bilen, disiplinli bir görüntü yansıtıyor.
Kalkma zamanına yakın, öğreniyorum ki bu hanım, 10 yıl içerisinde önce eşini (henüz 40' lı yaşlardayken), üstelik de Allah esirgesin kaza sonucu yanarak.., sonra 22 yaşındaki oğlunu bir trafik kazasında en son geçen yıl 36 yaşındaki oğlunu kalp krizi sonucu kaybediyor.Bu yıl, birkaç ay önce Avustralya' da yaşayan erkek kardeşi de bir beyin travması geçiriyor, çok zor günler atlatıyor ve şimdi bu hanım çok sevdiği kardeşine destek amacıyla bir süre onun yanına gidecek..Oğluna benzetiyor kardeşini, gözlerinden geçen bulutları görüyorum konuşurken ama ağlamıyor, öylesi etkileyici bir duruşu var.
Zorluklardan yıkılmamaktır, inancını, direncini yitirmemektir aslolan arkadaşlar..Nasıl??.. diyorum ona, nasıl aştınız bunca zorluğu?İnançla diyor bana, duayla..Çok dua ettim..
İnanarak, bir gün karşılık bulacağına inanarak dua etmek..Bunu ben de çok yaptım.İnsan önceleri dağları devireceğini zannediyor, hayatta imtihanlarla, acılarla karşılaştıkça da aynen o Çin hikâyesinde olduğu gibi sabredip, seyretmeyi öğreniyor, tabii öğrenene kadar akıntılara karşı epeyce kürek çekmiş oluyor, ayrı bir konu..


------------------------


Geçmiş notlarımdan yer yer atlanarak oluşturulmaya çalışılmış derlemeler bunlar...

Bu yazılanları toparlayıp- gruplandırmadan aktarmak istemiyordum. Bu şekliyle kafa karıştırıcı olabilir ve eksik aynı zamanda da..Yine de dün- bugün arasındaki değişik düşüncelerimi kıyaslama ya da sabit kalanları hatırlatma yönünden de olsa faydalı olabilir bana da belki içimizden birilerine de...

Mızmızlığım tuttu yine. Bu bir araya getirilme çok da hoşuma gitmedi. Oysa düzenleyecek durumda değilim şimdi. Tanıyan arkadaşlarım için daha çok şey ifade edebilir, diğerlerine de bir başka birey olarak yaşama dair düşüncelerim, süregelen hayat yolculuğum ve pozitif- negatif değişimlerim hakkında bir fikir verebilir.

Hoşlandığım ve aşırı bulduğum yönlerimi daha bir net görebildiğimi sanıyorum bunları okurken. Okurlardan gelen yapıcı eleştirilerin de otokritiğim ve gelişim sürecime yararlı olabileceğini düşünüyorum.

Daha eklenecek epeyce yazı var.

Şimdilik hoş kalın, hayırda kalın- kalalım. (Âmin)

Sevgiler...

Hayat

11 Temmuz 2008 Cuma

Bulutlardan yüce..









Sizleri de taşımak istedim yaz sıcağında, bulutlar arasındaki serinlikli yolculuğuma...Son üç resim, sattığımız evin terasından, yeni çekimler hepsi...Sevgimle...Hayat