16 Mayıs 2009 Cumartesi

Su köşkü, kermes, Cemalnur hanım, günlüğümden...


Çarşamba gününe geri dönelim mi birlikte?
Özel ve güzel bir gündü benim için...

Birkaç haftadır Cemalnur Hanım' ın sohbetlerine gidememenin eksikliği vardı ruhumda..
O gün, okul kırmış öğrenci heyecanıyla çıktım yola...
Unutmuşum çocuksu heyecanları, ne zamandır gözlerim dalgın bakar olmuştu çevredeki her şeye...Kuş gripli tavuklara dönmüştüm deyim yerindeyse...

Sempatik bilinen bir insansanız durgun olma şansınız yok. Telefonda sesiniz az düşük volümde çıksa, 'neden sesin böyle, hasta mısın?' sorusu geliveriyor.
Dalgın, düşünceli olmak da bir lüks, her zaman gülümserken görünce çevrenizdekiler,farklı bir profiliniz olamıyor.O, sizin markanız gibi üzerinize yapışıyor.
Oysa ki insanoğlunun her hâli var.Son dönemim yine zorlamadı beni desem, yalan olur.

............

devam... 19 Mayıs 2009

Nerde bir defada yazı bitirmek artık? : ))
Taksit taksit yazabiliyoruz arada bir şeyler...

Çarşamba (13 Mayıs) günü kaçıverdim yine Erenköy' e...
Kalbim yine pır pırlıyor, yer yer gülümsüyorum.İnsanlar ne diyecekler, akıllı mı deli mi bu diye düşüneceklermiş, kimin umrunda?Lâf aramızda, bu delişmen hallerimi de özlemişim.
Anlamını da utanarak yazıyorum; delişmen: Söz ve davranışlarda ölçüsüz olan kişi. : (

Ne çok şey sanırmışım meğer ben kendimi önceden...
Âcizliğimi anlayabilmenin de mevsimi mi varmış acep?
Ağlamakla gülmek arası duygulardayım. Med- cezirlerle kavruluyor ruhum...
Heyecan, tatlı bir heyecan hâli....Bir sınav arefesi gibi, sevgiliyle randevu öncesi gibi...Adrenalin dozu yüksek anlar yaşıyorum.

Sohbete biraz geç gittim. Geçtiğim yollarda âşina bir koku...İçime çekiyor, çekiyorum. Limon çiçeği diye bildiğim bir ağaçcık var. Ayva çiçeğini andıran bembeyaz çiçekleri görünce, güzel kokunun sırrını anlıyor, mâziye dönüyorum kısa bir ân...
Güllere çok yakışırdı düzenleme yaparken, misler gibi kokardı hazırladığım buketler...

Sohbet sonrası yanına gidiyorum. Beni görünce gülümsüyor, tanıdı artık... : )
Yine sarılıyor, öpüp kokluyorum onu...
Yetmiyor, arabaya bindiğinde de yanına gidiyorum.
-Bir kez daha söylemeden yapamayacağım, sizi çokk seviyorum!... diyorum vurgulayarak.
Elimi alıp, dudaklarına götürüyor. Şaşırıyor, mukabele etmek istiyorum. Yüzünü avucuma alıp seviyorum, okşarcasına...

Yolda arkadaşımı aramıştım, sohbet öncesi.. Ayşenur , lise arkadaşım.
Bitince ara beni, bir Çamlıca' ya gideriz, diyor.
Arıyorum iki kez, duymuyor.
Meryem' i arıyorum bu kez, 'gel' diyor.
'Bugün yüreğimin götürdüğü yere gideceğim' , diyorum.
-Yüreğinin götürdüğü yere git o zaman, diyor.
-Yüreğim seni ister bilirsin, diyorum. Ortada bırakıyoruz, görüşebiliriz gibi...

Yola çıkmışken Ayşenur arıyor.Görüşmekte ısrarlı.
Peki, diyorum. Buluşuyoruz Acıbadem' de...
Küçük Çamlıca tepesi, Su köşkü'ne gidiyoruz.Tepedeki köşkler tâdilattaymış.
Aman ne isabetli olmuş.Bayılıyorum Su Köşküne...

Bir kameriyede oturuyoruz.Geçmişten, bugünden konuşurken nasıl da huzurluyum.
Dingin bir ruh hâli, nasıl özlemişim yürek çırpıntılarımdan sonra...

Yer yer dalgın gözlerle suya bakıyorum. Ağaçların aksiyle yemyeşil süs havuzu...Dinlendiriyor yeşilin tonları, gökyüzünün mavisi, kuş cıvıltıları, ılık.. nefes gibi ılık ve açık hava...

Anlatıyor Ayşenur, çeşitli konulardan, çeşitli hayatlardan, yaşanmışlıklardan...
Ruha şifâ gibi...
Lisedeyken de çok severdim onu.
Dönüşte evinden bir kitap alıyoruz, M. Zahid Kotku Hz. nin... Çeşitli dualar ve tesbihatlar var içinde. O kitapta 'Dua, kaderi değiştirebilir.' diye yazdığından söz etmişti bir önceki görüşmemizde.

Çarşamba sohbetinde Pazar günü (geçtiğimiz) bir kermes olacağı duyurulmuştu.
Kermese hazırlanıyorum bu kez.
Yine heyecanlı, yine sevinçliyim.
Hava o gün de çok güzel, dahası sıcak.
Büyük kızımla gidiyoruz bu kez.
Arabayı yarı yolda bırakıp tepeye tırmanıyoruz. Ne kadar da yokuşmuş Fethi Paşa Korusu' nun yolları...

Cemalnur hanımın sohbet ortamını sevmemin bir nedeni de, insanların gerçekten de çok nazik, anlayışlı, içten, sevecen davranmaları...
Herkes sanki kırk yıllık dost, ahbap...
Bir yer soruyorsunuz, ben de oraya gidiyorum, takıl bana, deyiveriyorlar.
Bu yakınlık, bu sıcaklık kuşatıp, sarmalıyor insanı, insanî değerleri çokca unutmaya başladığımız günümüz ortamında...
'Dostumun dostu, benim dostum' duygusunu orada yaşıyorsunuz.

Kızıma birşeyler beğeniyor, alıyoruz kermesten.Güzel şeyler...
Ben de bir kolye beğeniyorum.
'Hocamın kolyesi o' diyor görevli arkadaş...
Daha bir seviyorum o zaman, 'artık bende bu' diyorum Cemalnur hanıma, gülümsüyoruz karşılıklı...
Allah cc lafzı var üzerinde ve arkasında yazılı olanları okuyamıyorum. Sadece seviyorum.

Gittiğimde yemekteydi Cemalnur hanım. Yanına gidiyor ve:
-Size geleceğimin bir öncesi gününden, hattâ haberim varsa daha öncesinden heyecanlar alıyor beni, âşıkmışcasına... Size âşık oldum ben!... diyorum.
Elini tutuyor ve
'Kalbimin sahibi sensin orda yalnız sen varsın
Benim için sen her şeysin, neş'esin, hayatsın' ı gözlerinin içine bakarak söylüyorum.
Çok duygulanıyor o da, gözlerini kapatıyor dinlerken zaman zaman...

Bir başka anda da bir şeyi beğendiğini, sorduğunu görüyor, ona hediye etmek istiyorum.
Almak istemiyor önce, çok duygulanıyor, yine sarılıyoruz birbirimize.
O da bana bir fotoğraf albümü hediye ediyor.
-Lütfen, birkaç kelime yazar mısınız içine, günün anısına? diyorum.
-....... kızıma sevgilerimle... yazıp imzalıyor.
Dünyalar benim... : ))

Daha çok hoşluklar var da, burada mola vereyim.
Hep sevgiyle kalın e mi?
Hayat

Hiç yorum yok: