21 Mayıs 2009 Perşembe

Neden sevinçler değil de, hüzünler iz bırakır yürekte?


Neden sevinçler değil de, hüzünler iz bırakır yürekte?

İki mahkum, yağmur sonrası demirlerin arasındaki küçük pencereden dışarı bakar.
Biri der ki “Öf her taraf vıcık vıcık çamur oldu!”
Diğeri der ki “Kaldır kafanı bak ebemkuşağı çıktı rengârenk!”
En son siz kime iyilik yapmıştınız?
Peki, en son size kim kötülük yapmıştı?
Bize iyiliği dokunan insanları çabuk unutuyor ama kötülüğü dokunanları unutmuyoruz…
Günde binlerce başarılı cerrahi müdahalede bulunan doktorları görmüyor, bir tane sargı bezi unutan dikkatsiz doktoru unutmuyoruz…
Yine binlerce polis namusuyla dürüstçe işini yapıyor, rüşvet alan iki polisten dolayı tüm teşkilatı karalıyor hepsi böyle bunların diyoruz…
Gündemden düşmeyen iki tane mankeni biliyor, hepsini de öyle kabul ediyoruz
Terk ettiklerimizin sayısını bilmiyor, terk edenleri unutmuyor ve asla affetmiyoruz…
Yolsuzluk yapan -deprem sonrası da yargılanan- müteahhidi, Veli Göçer'i tanıyor, ama yıkılmayan yüzlerce binayı yapanları tanımıyoruz.
İktidarın yaptıklarını görmüyor yapmadıklarını biliyoruz.
Öğrenciyken iyi notu biz alıyor kötü notu hoca verdi diyoruz…
Sayısız örneklendirilebilir bunlar.
Biz iyi şeyleri unutmada balık hafızamıza sığınıyor, kötü şeyleri unutamamada deve kinine bürünüyoruz
Sürekli şikâyet ediyor, sürekli bir yerlerimizi kanatıyor bir türlü mutlu olmayı beceremiyoruz…
Oysa Oktay Rıfat nasıl güzel değiniyor hayatın ıskaladığımız yerlerine, farkında olamadıklarımıza, kıymetini bilemediklerimize…

SON SÖZ

Boğazından lıkır lıkır
Geçen
Şu suyun kıymetini
Bil
Nedir ki bu mavilik
Deme
Pencerenden görebildiğin
Kadar
Göğün kıymetini
Bil
Kıymetini bil çiçek açmış
Bademlerin
Beyazın siyahın
Yeşilin
Pembenin kıymetini
Bil
Dirilik öyle bir şey ki
Yürekte
Sevinçler
Çırpınır
Kavak yelleri eser insanın
Başında
İnsanoğlu kızar öfkelenir
Savaşır
Halk için girişilen
Savaşta
O korkulu
Sevincin
Öfkenin kıymetini
Bil
Bil ki
Bu
Budur işte
Güneş
Yalnız dirileri ısıtır
Güneşin kıymetini
Bil

Kötüyü düşünmek kötüyü çağırmaktır unutmayın! Polyanna olun demiyorum, ama karamsar da olmayın. Yarım bardak suya baktığınız da , bu bardağın yarısı boş demeyin, bu bardağın yarısı dolu deyin yeter…

Çocuğunuzun, sevgilinizin, babanızın, elemanınızın, patronunuzun dolu tarafını görün; kötüye meyletse de kalbiniz, aklınıza iyi yanlarını getirin…

Hepimiz bu ülkede yaşıyor eksik olanları hepimiz yaşıyoruz ama yaşadıkça ve yoğunlaştıkça da eksildiğimizi görüyoruz…
Enerjimizi yitiriyor, etrafa nefretle bakıyoruz.
Siz umut dolu cıvıl cıvıl çevreniz olsun istiyorsanız siz öyle olun önce!
Siz somurtan, sürekli dert yanan şikayet eden birini ne kadar istemiyorsanız bilin ki onlar da istemiyor…

Şimdi sorun kendi kendinize: “Ben ne kadar aranan bir arkadaşım ve arkadaşlarımın beni aralarında görmek istemelerinin gerçek sebebi ne?”

Bir de tavsiye –naçizane- siz de, sizin geçmişiniz de çocukluğunuz dahil kötü iz bırakan kimler varsa, hepini affedin yüreğinizde, ama samimiyetle…

İşte o zaman rahatlayacak ve bunca yıldır nasıl kendi kendinizi boşu boşuna yediğinizi anlayacaksınız
Ama önce kendinizi affetmek şartıyla!
Şimdi sıra sizde.
Sevinçler iz bıraksın artık yüreklerinizde..

BEDİRHAN GÖKÇE

Hiç yorum yok: