14 Şubat 2009 Cumartesi

Yine Meryem...Sevgi ve güne dair...


Merhaba arkadaşlar...
Uzunca bir süredir çok yoğun bir temponun içerisindeyim. Bilirsiniz, yazmak rahatlatıyor beni, paylaşmayı severim demişimdir pek çok kereler...
Yoğun bir enerji harcıyorum gerçekten; duygularımı aktarmaya çalışırken geçmişe dönüşlerde...
Bu enerjiyi bulamadım yalnızca sözcükler geçti aklımdan yaşadıklarımı dillendiren ve orada kaldılar.
Üstte günlük linkimi verdim Meryemle ilgili yazılanlara dileyen göz atsın diye...
Bu aralar daha seyrek konuştuk onunla... Konuştuğu zamanlarda da ya tetkik ya da tedavilerden söz ediyordu, ağrılarından, yorgunluğundan ama kısaca... Açmaz kendini kolayına, duygu yumağıdır o... Hissederim, sesinden, bakışlarından, araya serpiştirilmiş kelimelerden ipuçları yakalar, anlamaya çalışırım.
Eczanedeyim. Telefon geldi, arayan Meryem. Oğlumla geliyoruz müsaitsen, diyor. Bir ara telefon açıyor. Hediye seçiyor bana, renkleri sayıyor, hangisini istersin diye. Kahve ve hardal rengi tonlamalarında karar kılıyoruz. Senin zevkine güvenirim, hangisini beğenirsen onu al, gerçi yorulmanı istemem bir daha onun için ancak bilirim ki dinlemeyeceksin beni... Seni hatırlarım kullandıkça, diyorum.
Geliyorlar bir süre sonra... Bir dâvete gidecek gibi hazırlanmış. Çok şıksın, diyorum. Nişan filân mı var? -Bir yere gideriz belki diye düşündüm, diyor. Benden ayrıldıktan sonra belki eşi ve çocuklarıyla bir program yapacaklar.
Başım çok ağrıdı, diyor. Kemik ağrıları ayrıca... Sen aramayınca anlıyorum, diyorum.
Arar beni, sevdiğini bilirim, sevdiğimi bilir.
Ben aramıyorsam da ya çok çok yoğunumdur sıra gelmiyordur ya da sıkıntılıyım ve o ruh haliyle konuşmak, karşımdakine negatif enerji yansıtmak istemiyor, kendi içimde çözümlemeye çalışıyorumdur.
Yeğeninin düğünü varmış bugün. Almanya ' ya gidip gitmemekte çok kararsız kalmış. 17 sinde tedavisi var. Yorgunluğa gelemiyor, bünyesi kaldırmıyor.
Gerçekten de Meryem, yaradılmışa karşı tanıdığım en merhametli, en duygu yüklü insanlardan biri...O yüreği tanıyıp da sevmemek mümkün değil ki...
Gitmek için acele ediyor. Ruh halim bozuk olduğunda bana da olmuştur kimi zaman. Olduğum yerde kalamam, gitmek isterim. Bir huzursuzluk hâli vardır üzerimde. Mekân değiştirmek, kendi içime dönmek isterim. Meryemde bu ruh hâli vardı dün. Hissedip, tam olarak tanımlayamadığım bir şeyler...
Huzursuzluk duyduğumda hocamı ararım. Bu kez Meryem için aradım ve dua rica ettim. Onu da konuşturdum ama tek kelimelik cevaplarla yetindi.
Görüşme sonrası 'Ne kadar huzur verici bir sesi var, çok etkilendim ama tutuldum, konuşamadım. Sanki vücuduma bir sıcaklığın yayıldığını hissettim.' dedi.
Kiraz ağaçları çiçeklendiğinde geleceğim sana yine -inş.- Meryem... Bembeyaz taç yaprakları dökülecek üzerimize arada...
Sahilde akşam üzeri yürüyeceğiz birlikte...
Sen, sevgili varlık... Duam, gönlüm seninle...
* * *
Sevgili Nazar,
Seninle tanışalı az bir zaman olmasına rağmen beni de sevdiklerinin arasında zikretmenden çok hoşlanıp, mutluluk duyduğumu bilmeni isterim.
Yolum inşallah bir gün Konya' ya düşerse, bil ki aklımdasın. : ))
Senin de sevenlerin, değer verenlerin pek çok olsun. En dar ânında bile genişlik, ferahlık içerisinde olasın, dilerim.
Oyunu kuralına göre oynamıyorum, beni hoş görün lütfen.. Gerçekten de ancak bu kadar vakit ayırabiliyorum ve önceliklerim var.
İsimlerini listeme aldığım herkesi beğeniyorum demektir tabii seçeceklerim olacaktır ancak, isimlerini yana almadığım, alamadığım başka bloglar da var beğendiğim...
Sıralamayı ben yapmayayım.Terazi yükselenim mâlûm : )
Adâletli karar verebileyim diye epey bir zorlanırım.Bu da benim takıntım. : )))
Sevgiler hepinize...
* * *
Bugün sevgililer günü...
Kâinatta tek ve en gerçek sevginin Rab' den gelen olduğuna inanıp yaşadığımı sanmış bir kardeşiniz olarak lûtfederse Rabbim, O' nun sevgilisi olmayı dilerim.
'O' ve rehberim olan 'Hocam' aklımda daha yoğun olacaklar bugün O' nun irade buyurmasıyla inşallah...
O sevdiği ve bana da sevmeyi lûtfettiği için seveceğim çevremdeki her şeyi... Anlamaya çalışacağım, kendimi karşımdakinin yerine koymayı deneyeceğim.
Bana bağışlanan bu duygudan elimden geldiğince dağıtmaya, yansıtmaya çalışarak, her fırsatta...
Güne özel seçmeye çalıştığım yazılar altta...
SEVGİ VE VEFA ÜZERİNE...
Alıntı: anlamak.commhatipler tarafından 27 Haziran, 2007 - 08:09 tarihinde gönderildi. Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu'nun dost olmak üzerine yaptığı bir konuşmayı okumuştum yıllar önce. Tarihle dost olmak gerekir diyordu, coğrafyayla dost olmak gerekir, insanla dost olmak gerekir.
Dost olmanın, dostluğun mutlaka bir takım özellikleri ve en önemlisi bir bedeli var. O bedeli ödemeden dostluk gerçekleşmiyor. Dost olmanın, dostluğun en temel şartı karşılıksız sevmek şüphesiz. Hani çok moda bir söylem var ya; "her şey karşılıklı" diyerek başlayan.
Karşılıklı sevmek! Dostluk böyle bir şey değil işte. Dostluk karşılık beklemeden sevmektir. Bülbülün güle sevdası gibi. Suyun toprağa sevdası gibi. Güneşin ağaca, çiçeğe sevgisi gibi. Dostluk böyle karşılıksız ve limitsiz olunca elbette her şey farklı ve güzel olur. İbrahim peygamberin "Halilullah" ismini alması bundan. Kaldı ki karşılıklı sevgi zaten dostluk değil olsa olsa sevgi ticaretidir.
Eskiler bir Hatem'den söz ederler. Hatemi Tayi yaşadığı dönemin en zengin kişisidir. Hatemi Tayi, bir dost meclisinde, bir dostunun kendisini çok sevdiğini ve ziyaretine gittiği bir akşam, kendi onuruna 20 koyun kesip ikram ettiğini söyler. Dinleyenlerden biri der ki; "ama siz onu daha çok seviyorsunuz ki o size geldiğinde siz ona 1000 koyun kesmiştiniz." Hatem gülerek devam eder konuşmasına; "hayır öyle değil yanılıyorsunuz, benim 3000 koyunum vardı 1000 'inini kestim onun bana ziyarete gelmesi onuruna. Oysa O dostum var olan 20 koyununun hepsini kesmişti.." Dostluk dostunun ziyaretinde var olan 20 koyununun hepsini kesebilmektir işte. Yüreğini ona ortak edebilmektir. Yüreğinden akan ırmağın duru suyundan birlikte su içebilmektir.
Başka türlü;
"Dost dost diye deli derviş gezdiğim
Bir ağladığım bir güle yazdığım
Ak ekmeğimin akça mayası
Gözyaşımı gözden gizli silenim" demek mümkün mü?
Kaç kişinin gözyaşını gözden gizli silenisiniz, ya da kaç kişi sizin gözyaşınızı gözünüzden gizlice siliyor hiç düşündünüz mü?
Dost olmanın, karşılıksız sevmenin olmazsa olmaz bir özelliği daha var; o da vefa ve bağlılıktır. Vefa'nın İstanbul'da sadece bir semtin adı olduğunu sananlar bu yazımızı anlayamazlar. Oysa Vefa sadece İstanbul'da bir semtin adı değil aynı zamanda dostluğun, karşılıksız sevmenin en temel taşıdır. Bu vefa ve bağlılık taşının üzerine kurulur nice sevgi evleri. Bu vefa ve bağlılık taşının yokluğunda yerle bir olur nice beton duvarlar...
Size küçük bir hint masalı anlatayım.
Birbirini çok seven dört kardeş hedefleri cennete ulaşmak olan uzun bir yolculuğa çıkarlar. Cennete ulaşmak adına başlayan bu yolculukta dört kardeşin her birinin ayrı özellikleri vardır. Birincisi iyi bir savaşçıdır. İyi bir komutandır. Harp sanatının her türlü inceliklerine vakıftır. İkincisi şairdir. Hem de usta bir şairdir. Şiirleri kıtaları dolaşır. Yeni yetme delikanlılardan yaşlılara kadar her kesimden insanın dilindedir mısraları..Üçüncüsü kardeş ünlü bir aşıktır, Tutkulu sevmek üzerine kuruludur yaşantısı. Dördüncü kardeşin bu üç kardeş gibi öne çıkan bir özelliği yoktur. Ancak bir köpeği vardır sadece. Ve o bu köpeğiyle gurur duymaktadır. Çünkü köpeği ona son derece bağlıdır ve onu hiçbir ortamda yalnız bırakmamıştır. Yaşadığı bin türlü serencamda yani iyi günde de kötü günde de köpeği hep yanında olmuştur. Hani yedi uyurların kıtmiri misali.
Bu uzun ve zorlu yolculuk esnasında önce, iyi bir komutan olan birinci kardeşi, büyük bir savaş meydanında kaybederler. Üç kardeş kalarak yola devam ederler. Büyük bir şair olan ikinci kardeşi de bir düğünde yitirirler. İki kardeş olarak yola devam ederlerken köpeğinden başka özelliği olmayan dördüncü kardeş, üçüncü kardeşini de kaybeder. Hem de güzel bir prensesin kollarında. Köpeğiyle bu zorlu yolculuğa devam eden dördüncü kardeş nihayet cennetin kapısına ulaşır. Sevinçle uğruna çok büyük mücadele verdiği cennete girmek ister. Ama kendisine köpeğiyle birlikte buraya alamayacaklarını söyler yetkililer. O ısrarla köpeğiyle birlikte girmek ister. Ancak bir türlü köpeğini cennete kabul ettiremez. Bunun üzerine O da cennete girmeyi reddeder.
Onların dört kardeş olarak yaptıkları yolculuğu cennetten izleyenler, Ona kardeşlerini terk ettiği halde köpeğini terk etmemesindeki ısrarının sebebini sorarlar. Küçük kardeş, onlara, gururla karışık bir iç çekmeyle, kardeşlerinin kendi kaderlerini yaşadıklarını ama köpeğinin ona tüm kalbiyle bağlandığını söyler. Sonra uzun uzun bu yolculukta yaşadıklarını ve köpeğinin onu nasıl bırakmadığını anlatır. Onun köpeğine bu bağlılığını gören ve köpeğinin ona bağlılığını dinleyen yetkililer bunun üzerine köpeği ödüllendirirler. Köpeği bir takım yıldızı haline dönüştürürler. Bu yıldız kümesindeki en parlak yıldızın adı Şi'ra'dır, Sirius'tur, Sirius, yani köpeğin kalbi..Vefa ve bağlılığın gökyüzündeki Akyıldızı...Köpeğin kalbi vefa ve bağlılığını hala sürdürdüğü için olsa gerek Nil'in üzerine düştüğü ilk günü Mısırlılar yılın başlangıcı saymışlar ve onu Keops'un kraliçe odasındaki kraliçenin yüzünü gören tek yıldız yapmışlar.
Sıradan bir yıldız olmakla gökyüzünün en parlak yıldızı olmak arasındaki farkın, dostluk, vefa ve bağlılık çizgisinde ortaya çıkması ne garip değil mi?
Sevgiyle kal-alım-ınız.
Hayat

4 yorum:

anneminkizıyim dedi ki...

Merhabalar canim, tüm seven ve sevilenlerin günü kutlu olsun.
Se3vgiler canim....

nazardeğmesin07 dedi ki...

Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim. Olur ya ... Kalp durur ... Akıl unutur ... Ben dostlarımı ruhumla severim. O ne durur, ne de unutur ...hz.MEVLANA

anneminkizıyim dedi ki...

Merhabalar canim, seven ve sevilenler adina sana bir ödülüm var. Bloguma ugrarsan sevinirim, sevgiler...

Tijen dedi ki...

Sevgili Hayat,
Teşekkürler paylaştığın güzellikler için. Haklısın, insan bu ortamda pek çok dost bulabiliyor kendine ama her tür insan var, blog komşularımızın (ve tabii benim de) başımıza pek çok şey geldi. Bu yüzden biraz sakınmak gerekiyor kendini. Benim adım ortada, o yüzden daha da dikkatli olmak zorundayım. Adını gizleyenler için bu tehdit biraz daha az tabii...