2 Şubat 2009 Pazartesi

İNCİTMEYECEK KADAR UZAK..ÜŞÜMEYECEK KADAR YAKIN OLABİLMEK...



İNCİTMEYECEK KADAR UZAK..ÜŞÜMEYECEK KADAR YAKIN OLABİLMEK...
Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok
etkilenmiş,büyük kayıplar vermişler.
Ama en çok kayıp veren kirpilermiş.
Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var.
Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi
toplanmış, çözüm aramaya başlamış.
Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya
toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş.
Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından
yararlanacak, aralarındaki hava tedavülünü önleyerek donmaktan
kurtulacaklarmış.
İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler.
Ama başka bir problem çıkmış ortaya.
Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar gerçekleşmiş.
Daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu seferde donmalar meydana gelmiş.
Ne var ki, her gece kah uzaklaşa kah yakınlaşa, deneye yanıla
birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın,ancak
birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler.

KISACA ;

Bizim de uzun dikenlerimiz var.
Bunlar hayata karşı filtrelerimiz.
Bazen faydalı, bazen de zararlı.
Çoğu zaman, kimseleri yaklaştırmıyoruz yanımıza.
Filtrelerimizden elemeden kimseleri sokmuyoruz özel dünyamıza.
Ne var ki, sıcaklık ancak yakınlaşmakla mümkün.
Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı öğrenmeliyiz.
Aynen kirpiler gibi..


* * *
Yukarıdaki yazı, blogcuda en son yazıma yorum olarak yazılmış. Çok hoşuma gitti, göz önüne alayım istedim. : )
Teşekkürler arkadaşım... Sevgiler... : ))

... Günce, 2 Şubat 2009 İstanbul

Ruh gibiyim sanki...
Gecenin 8- 9' unda eve gelebiliyorum. Yemek hazırlamadan çıkmışsam en az bir saati buna ekleyin. Yazmak çok zorlaşıyor bu şartlar altında...

Günümün birkaç saati trafikte geçiyor. Nasıl bir çözüm buluruz buna bilmem? Biz dört kişi, küçük kızımın okuluna yakın olan bu yere ulaşmak için yollarda kalıyoruz. Havası temiz, yerleşimi düzgün olsa da bakalım sonrası ne olur, hayırlısı...

3 hafta önce yollarda buldum kendimi.. Cemalnur hanımın sohbetini öğrendim ya...
İşim erken bitmediğinden (resmi işlerim vardı halletmem gereken) sohbet başladığı saatte yola çıkabildim ancak... Ona da şöyle karar verdim:
Düşündüm, bir saatlik süreyle sınırlı bir sohbet yalnızca...
Üç vasıta değiştirmem gerekiyor.
Eminönü gelirse, şansımı deneyeceğim. Şişli gelirse, arkadaşımın eczanesine gideceğim.
-'Allahım.. diyorum. Dilersen yetiştirirsin. Her şey ardı ardına denk gider, yolda hiç vakit kaybetmem, belki sohbet az da olsa uzar.. '
Gerçekten de bir dakikada Eminönü geliyor. Vapuru da beklemiyorum, o da hemen kalkıyor.Treni 10 dk. kadar bekliyorum.

Erenköy' deyim.
5- 10 dk. gecikmişim. İnsanlar sohbetten çıkıyorlar. Yine de soruyorum bir ümitle, çıkmış...

Lise arkadaşlarımdan üçü Anadolu yakasında...

Acıbadem, Maltepe, Kozyatağı...

Arıyorum birini...

-Ne olur gel, seni görmeyi çok isterim diyor.

-Fazla vaktim yok, arkadaşa gideceğim, işlerim var.. desem de;

-On dakika mesafedesin, atla taksiye gel. On dakika kalacak olsan bile gel... diyor.
Böylesine içten bir dâveti geri çeviremiyorum. Az sonra Vildan karşımda...
En son, yıllardan sonra, geldiğim ilde (gurbetimde) ziyaretime gelmişti. Turla geziye çıkmışlar, otelde kalıyorlarmış. Telefon açtı. Onu alıp bizim eve getirdim. Az- çok anlattık geçen yıllarda neler olup- bittiğini, karşılıklı olarak...
Bu kez onun evindeyiz. Sarılıyoruz birbirimize...
Geçtiğimiz yıl Haziran ayında da Nihal ile görüşmüşüm, Maltepe ' de... Nihâl ve Vildan İktisatçı. Nihâl bankacılıktan emekli.. Geç evlenmiş. İlkokula giden ikizleri var. Vildan' ın iki kızı var. Nihâl' de buluşmayı konuşmuş ama araya giren olaylar sonucu bunu gerçekleştirememiştik. Arıyorum onu,
-Nihâl, nerdesin? Hadi, Vildan' dayım ben...
Ne yapsam ne etsem derken bir taksiye atlayıp o da geliyor.Kurstaymış, izin alıp çıkıyor.
Ayşenur' u arıyorum bu kez...

-Ayşenur, müsait misin?

-Hastanedeyim, oğlumun bir rapor işi var ama doktor gecikebilirmiş. Ebru kursum da vardı. Ona gitmem artık...


Konuşuyor, konuşuyoruz.
Lise yıllarımız...Olaylı Üniversite yıllarımız... Okula gidilmeyecek günleri bana sen haber verirdin diyor, Nihâl... Unutmuşum ben.
-Bir gün haber vermeyi unutmuşsun. Olay çıktı. Annemle sen de beni aramaya çıkmışsınız. Öğrenci grubuyla karşılaşınca bir evin kapısını çalmışsınız.
.....

Anlatıyoruz hepimiz bir şeyler... Birçok şeyler...

İstanbul gibi bir yerde doğaçlama böyle bir buluşmayı gerçekleştirmek kolay değil, mâlûm...
Hepimiz memnunuz hâlimizden. Yarı yıl tatili sonrası için Ayşenur' da randevulaşıyoruz.

Üniversite arkadaşlarımı buluyorum bu arada..
Geçen yıl 100 arkadaş kadarı bir araya gelmişler, okulda bir de diploma ve kep töreni bile düzenlemişler sembolik olarak... Bu baharda da bir GAP gezisi projesi var kısmetse... Zamanı geriye sarıyoruz sanki, konuşurken...

İki hafta sonra bu kez arabayla yola çıkıyor ve Cemalnur hanımın sohbetine yetişiyor, kasete de alıyorum. Adres sorduğum kim varsa 'Takıl bana' diyor. Gidenler arasında tanımadan bir yakınlık, bir kardeşlik havası, bayıldığım... : )) Sohbet sonrası Cemalnur hanımın yanına gidiyor, tanışıyorum. Elimi uzatıyorum. Eli elimde, göz göze konuşuyoruz bir şeyler işte... Annesini de tanımak istediğimi söylüyorum bu arada... Biliyor musunuz, her şeyi Mevlâ' ya bırakınca nasıl da rahatlıyor insan... Sen nasib et Rabbim, ne dilersen o olur deyip yola çıkınca, sanki her şey size yardımcı olmak üzere seferber oluyor. Şükürler olsun...

Bu hafta hocam da buradaydı. Huzur hâli var onda, size de bulaşıveren...
O tebessüm ederken, Cenneti gördüğünü sanıyorsunuz. Can dostuma böyle söyleyince:
-Onlar sürekli huzurdadırlar diyor. Rabb'in huzurunda... Bir ân bile gâfil olamazlar. Yanlarında olanları da taşıyorlar bu huzur duygusuna, 'Huzur' dan yansıyan da huzur hâli oluyor. Bu kadar şimdilik arkadaşlar. İçten sevgilerimle, hep huzurda kalalım, huzurla kalalım. Âmin.

Hayat

Hiç yorum yok: