15 Ekim 2009 Perşembe

Şair...

Şair...


15.10.2009
Yazmak... Çok kez zevkli, ihtiyaç kimi kez...Bir de elim klavyeye varabilse!... :)
Ruhumun yetişmesini beklemeksizin koşuştururken, tarih oluveriyor yaşanmışlıklar.
Kameramda poz olarak kalabiliyorlar en iyi ihtimalle.
Bir vapur güvertesinden görüntülenmiş raksedercesine kıvrak hareketlerle seyreden onlarca balık...
Bulut kümeleri, Boğaz'dan bir kare, bakışlarımı esir alan martılar, geçmişi hatırlattığından ne düşüneceğimi bilemeden, duygularımı çözümleyemeden, öylesine dalıp gittiğim kasımpatılar...
Az önce küçük kızımla konuşuyorduk. Bir şiirden söz etti, okumamı isteyerek; okudum.

BİR ADIN KALMALI

bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet

sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam

dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç

Ahmet Hamdi Tanpınar

'Nasıl?' diye soruyor. 'Nasıl bu kadar güzel okuyabiliyorsun ilk kez okuduğun, üzerinde çalışmadığın bir şiiri?'
O da Allah vergisi aslında, çok çaba sarfetmem gerekmedi. Böyleydim hep. :)

Bu akşam bir arkadaşımın önerisi ile şair Bekir Sıtkı Erdoğan' ı aradım.Normalde birinin telefon numarası bir başka kimseye verilecekse, öncelikle numaranın sahibinden izin alınmalıdır diye düşündüğümden tedirginlik yaşadım ve bunu dile getirdim de...
Arkadaşımsa hoşgörüyle karşılayacağından öylesine emindi ki, aradım.
Durumu açıklamaya çalışıp, kendimi tanıttıktan sonra, görüşmeye müsait durumda olup- olmadığını sordum.
Edebiyat ve musikî ilgimden, hayranı olduğum şiirlerine; samimi bir havada gelişti konuşma...
Hancı, Karagözlüm efkârlanma (ibibikler..), Marya...

Geri dönüşler yaşıyorum yine. Bir arkadaşımın hatıra defterinden okumuştum lise yıllarımdayken 'Marya' adlı şiirini.

Hancı, buram buram bir gurbet türküsüyle titretirdi yüreğimi...

....
'Garibim, her taraf bana yabancı,
Dertliyim çekinme, doldur be hancı!
İlk önce kımıldar hafif bir sancı,
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş...'

.....

Güzellikler bâki kalsınlar dileğinde bulunduk birlikte.. Yozlaştırılmasından duyduğumuz üzüntüyü dillendirdik.

Nerede oturduğumu sordu. Söyledim. Anadolu yakasında, Erenköy' deymiş kendileri.
Dâvet etti, eşinin de misafiri çok sevdiğinden söz ederek...
'Zevkle... Onur duyarım!' diye cevapladım. Bakalım ne zamana denk düşer? :)

Bu kubbede bir 'Hoş sâdâ' olarak kalsın istedim paylaşmaya çalışırken.
Tüm dostlara içten sevgiler...

Hatice

2 yorum:

Zehra Fındıklı dedi ki...

SEVGİLER SELAMLAR...:)

Unknown dedi ki...

bu şiiri çok severim
bana da beklrim
http://sensizyildizlarabakamam.blogspot.com/