27 Ekim 2009 Salı

Bu dünyada yolcuyuz...

Yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmaya çıkan bir genç, gezdiği ülkelerden birinde ünlü bir bilgeyi ziyarete gitmişti. Gezgin genç, bilgenin yaşadığı evde, tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu gördü. Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra, yerde bir kilim, duvar dibinde yatak olarak kullanılan bir sedir, ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü ve merakla sordu:


"Neden hiç eşyanız yok?" dedi. "Koltuklarınız, kanepeleriniz, büfeleriniz .. onlar nerede?"


Bilge, bu soruya karşılık olarak kendi bir soru sordu gezgin gence; "Senin de yalnızca, sırtında taşıdığın küçük bir çantan var yavrum" dedi. "Peki, senin eşyaların nerede?"


Gezgin genç, kendini savunurcasına yanıtladı bu soruyu: "Ama görüyorsunuz ben yolcuyum."


Ünlü bilge, hak verircesine güldü: "Ben de öyle, yavrum" dedi. "Ben de öyle...

"DOMUZ GRİBİ'NDEN KORUNMAK İÇİN BASİT FAKAT ETKİLİ ÖNLEMLER


"DOMUZ GRİBİ'NDEN KORUNMAK İÇİN BASİT FAKAT ETKİLİ ÖNLEMLER:


Merak edenlere;

DOMUZ GRiBi KONFERANS NOTLARI 20.10.2009 CERRAHPAŞA TIP FAK. Hastanesi;

"DOMUZ GRİBİ'NDEN KORUNMAK İÇİN BASİT FAKAT ETKİLİ ÖNLEMLER.

Mikrobun vücuda giriş noktaları yalnızca burun delikleri, ağız ve boğaz yoluyla olmaktadır. Çok bulaşıcı bir yapıya sahip olmasından dolayı her türlü önleme karşı H1N1 virüsüyle temas etmekten kaçınmak veya korunmak imkânsızdır. H1N1 virüsüyle temas etmek virüsün vücutta çoğalması kadar önemli değildir. Sağlığınız yerinde ve H1N1 hastalık belirtileri göstermiyorken virüsün vücutta üremesini, belirtilerin daha da şiddetlenmesini ve ikincil enfeksiyonların gelişmesini önlemek için dikkatimizi N95 veya tamiflu gibi ilaçları stoklamaya vermek yerine çoğu bildirgelerde bahsedilmeyen bazı çok basit önlemleri uygulayabiliriz.

1. Ellerin sıklıkla yıkanması ( Bütün bildirgelerde bahsedilmiştir)
2. "Hands-off-the-face" "Ellerinizle yüzünüze dokunmayın" yaklaşımı. Yemek, banyo ve yara bakımı gibi zorunluluklar dışında yüzünüzün herhangi bir yerine dokunmaktan kaçınınız.
3. Ilık tuzlu suyla günde iki kere gargara yapınız( tuza güvenmiyorsanız Listerine kullanınız). H1N1 'in boğaz ve burun boşluklarında çoğalıp enfeksiyona sebep olarak karakteristik belirtileri göstermesi için 2 -3 güne ihtiyacı vardır. Sağlıklı bir kişinin ılık, tuzlu suyla gargara yapmasının etkisi hastalığa yakalanmış olan bir kişinin tamiflu kullanması ile aynıdır. Bu basit ucuz fakat güçlü önleyici yöntemi küçümsemeyiniz.
4. Yukarıdaki 3. Önleme benzer olarak; Burnunuzun içini en az günde bir kere ılık tuzlu suyla /serum fizyolojikle temizleyiniz. *Günde bir kere burnunuzu sümkürün ve sonra ılık tuzlu suya batırılmış pamuk tamponlarla silerek temizleyiniz. Bu yolla burnunuzda bulunan virüs sayısını etkili bir şekilde azaltmış olursunuz.
5. Narenciye suları gibi C vitamin bakımından zengin olan yiyecekler kullanarak doğal bağışıklığınızı güçlendiriniz. Eğer ilave olarak C vitamin kullanmak zorunda iseniz emilimi artırmak için mutlaka Çinko ile birlikte alınız.
6. Bitkisel çaylar, çay, kahve gibi sıcak veya ılık içeceklerden içebildiğiniz kadar çok içiniz. * Sıcak içecekler içmek gargara yapmakla aynı etkiye sahiptir fakat ters yöne doğru. Sıcak içecekler virüsleri yaşamaları mümkün olmayan ortama sahip olan mideye doğru yıkayarak götürürler. H1 N1 virüsü mide'de çoğalamaz, herhangi bir zarar veremez ve hayatiyetini devam ettiremez."

Dr.Vinay Goyal


Domuz Gribi pandemisinde bu kış ikinci dalga bekleniyor.
11 Ekim 2009 itibarı ile dünya genelinde %1.18 (399,232. vak'ada 4,735. ölüm) mortalite hızıyla seyreden salgında tıpkı 1918 H1N1 pandemisinde olduğu gibi ikinci dalgada mortalite hızının artması söz konusu olabilir.

26 Ekim 2009 Pazartesi

Aşk-ı Beka' dan alıntı: AŞK

..AŞK..


Aşk-ı Beka' dan alıntı: AŞK


Aşkın bu dünyadan olmayan bir zamanda, bütün ruhların toplandığı mekanda, ruhun sözleştiği ve birbirini sevdiği tanışını bu dünyada hatırlaması olduğunu anlattı. "Ama" dedi biri "hesapta ruhun tanışını bu dünyada hiç bulamaması ona rastlayamaması var". diğeri "buldum zannedip de yanılmak var" diye ekledi. "Bulup da tanıyamamak var" dedi biri. "Ve ki bulup da onun tarafından hatırlanmamak var" diye tamamladı diğeri.."

dedi sevgili UÇURTMA! Nazan Bekiroğlu'nun Cam Irmağı Taş Gemi isimli kitabından alıntı yaptığımız yazıya..
teşekkürler UÇURTMA!

2009 KONYA ŞEB-İ ARUS KONYA SEYAHATİ.


2009 KONYA ŞEB-İ ARUS KONYA SEYAHATİ

SEVGİLİ DOSTLAR,


HOCAMIZ CEMALNUR SARGUT’UN TEŞRİFLERİYLE; “GÜNEŞLE AYDINLANANLAR” ULUSLAR ARASI ŞEMS SEMPOZYUMU VE HZ. MEVLANA HAFTASI ETKİNLİKLERİ “ŞEB-İ ARUS” ÇERÇEVESİNDE YAPILACAK OLAN BU YILKİ KONYA SEYAHAT PROGRAMINI EKTE SUNUYORUZ.

SAYGILARIMIZLA.

SEVGİLİ DOSTLAR,

ŞEB- İ ARUS NEDENİYLE BU YIL DÜZENLENECEK OLAN KONYA SEYAHATİ İKİ SEÇENEKLİ OLACAKTIR.

1. SEÇENEK ( 4 GECE 5 GÜN )

14.12.2009 GÜNÜ İSTANBUL SABİHA GÖKÇEN HAVA LİMANI' NDAN PEGASUS HAVAYOLLARI İLE SAAT 06:40 HAREKETLE KONYA VARIŞ VE OTELE GİRİŞ.

18.12.2009 CUMA GÜNÜ KONYA' DAN THY İLE 09:10 HAREKETLE İSTANBUL ATATÜRK HAVA LİMANI' NA VEYA PEGASUS HAVAYOLLARI İLE 20:45 DE İSTANBUL SABİHA GÖKÇEN HAVALİMANI’NA VARIŞ. ( UÇAK BİLET FİYATLARI DEĞİŞKEN OLDUĞUNDAN TALEPLERİNİZİN BİZE ULAŞTIĞI TARİHDEKİ RAKAMLAR ÜZERİNDEN BELİRLENECEKTİR. )

SEYAHAT BEDELİ 375.- YTL ' DİR ( OTEL ODA KAHVALTI VE KONYA HAVAALANI TRANSFERLERİ )

UÇAK BİLETLERİ TARAFIMIZDAN TEMİN EDİLEBİLİR


2. SEÇENEK ( 4 GECE 5 GÜN )

13.12.2009 PAZAR GECESİ SAAT 22:00 SUADİYE OTEL ÖNÜNDEN HAREKET,

14.12 2009 SABAHI ANKARA' DA HACI BAYRAM VELİ HAZRETLERİ TÜRBESİNİ ZİYARET KONYA'YA VARIŞ VE OTELE GİRİŞ.

18.12.2009 CUMA GÜNÜ 11.00 DA KONYA' DAN HAREKETLE İSTANBUL' A VARIŞ

SEYAHAT BEDELİ 475.- YTL' DİR. ( OTEL ODA KAHVALTI VE ULAŞIM )

***

Ayrıntılar bende.. Duyurayım istedim.
Sevgiler...
Hatice/ Hayat

Hayat ERTELENMEZ!...



HAYAT ERTELENMEZ!... (İZLEMENİZİ ÖNERİRİM. )

23 Ekim 2009 Cuma

Bir kez daha...

Bir kez daha...

http://www.facebook.com/video/video.php?v=1206072626611

Elif hanım çok güzel tanımlamalar paylaşmış.Kitabı okuduğumda da beğenmiştim bu kuralları... Tasavvufa yabancı olanlar için faydalı, içinde olanlar içinse belki hafif gelebilecek bir kitap. Bir özeti, romanla aynı sayabilir miyiz? Mesnevî' den sonra 'aşk' özet olsa gerek değil midir? Yine de kural olarak tanımlanan düşünceleri beğendim.

***


Bâzı şeylerin gitmesine izin vermek işte bu nedenle çok önemlidir. Onları serbest bırakmak.Gevşek olanı kesmek…İnsanların hiç kimsenin işaretli kâğıtlarla oynamadığını anlaması gerekiyor; bazen kazanırız ve bazen de kaybederiz. Hiçbir şeyi geri almayı bekleme, yaptıkların için takdir edilmeyi bekleme, ne kadar zeki olduğunun keşfedilmesini bekleme ya da aşkının anlaşılmasını. Daireyi tamamla. Gururlu, yetersiz ya da kibirli olduğun için değil, sadece artık onun senin yaşamı...nda yeri olmadığı için. Kapıyı kapat, plağı değiştir, evi temizle, tozdan kurtul. Geçmişte olduğun kişiyi bırak ve şu anda kimsen o ol.
ZAHİR-Paulo Coelho

22 Ekim 2009 Perşembe

Son günlerden kareler...






Yalnızca birkaç kare...
Kasımpatılar, Mısır Çarşısı'ndan.
Eminönü-Kadıköy hattında çekilmiş, deniz görüntüleri.
Cemalnur hanımla birkaç gün önce çekilmiş üstteki resim. Yorgunluğum resimde de hissediliyor,her ne kadar makine ve oda ışığı ayarları da iyi değilse de...
Haftanın 6 günü havuzda olduğum için, antibiyotiksiz atlatamayacağıma karar verip, üst solunum yolu enfeksiyonumun tedavisine başladım.
Yazmak dahil birçok şeyi erteledim.
Ancak izlemeye çalışıyorum.
Tüm dostlara sevgiler... :))
Hatice/Hayat

17 Ekim 2009 Cumartesi

Sende Kalmış



Bilmiyorum nerdeyim, ne haldeyim, ben kimim
Ayrılırken kimliğim, adresim sende kalmış.
Tebessümü yüzüme çok görüyor matemim
Güldüğümü gösteren tek resim sende kalmış.

Akların kaybolduğu, rengin ahenk bulduğu
Toprağın kadehine ab-ı hayat dolduğu
Bir gül için, bülbülün saçlarını yolduğu
Aşkın harman olduğu o mevsim, sende kalmış.

Nerede o çocuksu, o şımarık hallerim,
Saçlarına hasreti tanımayan hallerim,
Rengarenk rüyalarım, toz pembe hayallerim
Tekmil neşem, sevincim, hevesim, sende kalmış.

Ayıplama, kınama, kahveye gidiyorsam,
Avunabilmek için bir tavla atıyorsam,
Garson çay uzatırken ben aklımda diyorsam,
Sende kalmış demektir, ladesim sende kalmış.

Dostlar da muhabbeti kestiler, lüzum da yok.
Zaten senden ziyade sohbetim, sözüm de yok.
Sen dönmeden kimseye bakacak yüzüm de yok.
Aynalarda kendimi göresim sende kalmış.

Sende kalmış umudum, saadet çağım sende,
Sende kalmış huzurum, tüten ocağım sende,
Sende hayat kaynağım, duygu membağım sende,
Can diyorum sana,can kafesim sende kalmış.

Allah' ım düşmanımı düşürmesin bu zaafa,
Sanki her noksanımı mecburum itirafa,
Hangi şarkıya girsem, notalar do re mi fa
Sol diyorum sana sol, la sesim sende kalmış.

Gel Tanrıya borcunu teslim etsin bu yürek,
Tez gel ki enkazımı kapatsın kazma kürek,
Kelime-i şahadet getirmem için gerek,
Son diyorum sana, son nefesim sende kalmış.

Cemal Safi

15 Ekim 2009 Perşembe

Şair...

Şair...


15.10.2009
Yazmak... Çok kez zevkli, ihtiyaç kimi kez...Bir de elim klavyeye varabilse!... :)
Ruhumun yetişmesini beklemeksizin koşuştururken, tarih oluveriyor yaşanmışlıklar.
Kameramda poz olarak kalabiliyorlar en iyi ihtimalle.
Bir vapur güvertesinden görüntülenmiş raksedercesine kıvrak hareketlerle seyreden onlarca balık...
Bulut kümeleri, Boğaz'dan bir kare, bakışlarımı esir alan martılar, geçmişi hatırlattığından ne düşüneceğimi bilemeden, duygularımı çözümleyemeden, öylesine dalıp gittiğim kasımpatılar...
Az önce küçük kızımla konuşuyorduk. Bir şiirden söz etti, okumamı isteyerek; okudum.

BİR ADIN KALMALI

bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet

sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam

dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç

Ahmet Hamdi Tanpınar

'Nasıl?' diye soruyor. 'Nasıl bu kadar güzel okuyabiliyorsun ilk kez okuduğun, üzerinde çalışmadığın bir şiiri?'
O da Allah vergisi aslında, çok çaba sarfetmem gerekmedi. Böyleydim hep. :)

Bu akşam bir arkadaşımın önerisi ile şair Bekir Sıtkı Erdoğan' ı aradım.Normalde birinin telefon numarası bir başka kimseye verilecekse, öncelikle numaranın sahibinden izin alınmalıdır diye düşündüğümden tedirginlik yaşadım ve bunu dile getirdim de...
Arkadaşımsa hoşgörüyle karşılayacağından öylesine emindi ki, aradım.
Durumu açıklamaya çalışıp, kendimi tanıttıktan sonra, görüşmeye müsait durumda olup- olmadığını sordum.
Edebiyat ve musikî ilgimden, hayranı olduğum şiirlerine; samimi bir havada gelişti konuşma...
Hancı, Karagözlüm efkârlanma (ibibikler..), Marya...

Geri dönüşler yaşıyorum yine. Bir arkadaşımın hatıra defterinden okumuştum lise yıllarımdayken 'Marya' adlı şiirini.

Hancı, buram buram bir gurbet türküsüyle titretirdi yüreğimi...

....
'Garibim, her taraf bana yabancı,
Dertliyim çekinme, doldur be hancı!
İlk önce kımıldar hafif bir sancı,
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş...'

.....

Güzellikler bâki kalsınlar dileğinde bulunduk birlikte.. Yozlaştırılmasından duyduğumuz üzüntüyü dillendirdik.

Nerede oturduğumu sordu. Söyledim. Anadolu yakasında, Erenköy' deymiş kendileri.
Dâvet etti, eşinin de misafiri çok sevdiğinden söz ederek...
'Zevkle... Onur duyarım!' diye cevapladım. Bakalım ne zamana denk düşer? :)

Bu kubbede bir 'Hoş sâdâ' olarak kalsın istedim paylaşmaya çalışırken.
Tüm dostlara içten sevgiler...

Hatice

14 Ekim 2009 Çarşamba

Mevlana oğluna der ki:



Mevlana oğluna der ki:


"Bahaeddin!


Eğer daima cennette olmak istersen,

herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma!

Fazla bir şey isteme ve hiç kimseden de fazla olma!

Merhem ve mum gibi ol! İğne gibi olma!

Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen,

Fena söyleyici,

Fena öğretici,

Fena düşünceli olma!

Çünkü bir adamı dostlukla anarsan, daima sevinç içinde olursun...

İşte o sevinç Cennetin ta kendisidir.

Eğer bir kimseyi düşmanlıkla anarsan, daima üzüntü içinde olursun.

İşte bu gam da cehennemin ta kendisidir.

Dostlarını andığın vakit içinin bahçesi çiçeklenir,

Gül ve fesleğenlerle dolar.

Düşmanları andığın vakit, için dikenler ve yılanlarla dolar,

canın sıkılır, içine pejmürdelik gelir...

Bütün peygamberler ve veliler, böyle yaptılar,

içlerindeki karakteri dışarı vurdular.

Halk onların bu güzel huyuna mağlup olup tutuldu,

hepsi gönül hoşluğu ile onların ümmeti ve müridi oldular."