2 Ağustos 2009 Pazar

Yalnız benim ol, el yüzüne bakma sakın sen...



Yalnız benim ol el yüzüne bakma sakın sen
Kıskan beni göğsünde uyut yan ateşimden
Aşkın o zehir hasretin ruhumda kanarken
Kıskan beni göğsünde uyut yan ateşimden


Yasaklı siteleri açabilmek... Link
* * *
'Ayaklı müzik kutusu gibisiniz siz...' diyen akademisyen arkadaşımı haksız çıkarmak olmaz... : )
Rüzgâr farklı yönlerden esiyor arada... Ben de diyorum ki; 'Kapıldım gidiyorum, bahtımın rüzgârına'...
Biraz gündeme döneyim. Benim kızlar, memleketteler (gurbetimde kısacası, benim için orası hep gurbetim olarak kalacak sanırım.) ben de hâlen buralardayım.
Ablam çağırıyor, Bodrum Yalıkavak' ta...
Ağabeyim, ailesiyle birlikte Kırklareli'nde, epeyce arazi satın almıştı oralardan...
Anne sultanım yalnız... Kıyamam...
Gelmiyor ki yaa.. İnanın, oda değil, başlıbaşına bir katı sana ayarlayayım dediğimde bile kalmakta sıkıntı etmişti geçmişte, şimdi ancak bir oda verebilirim (günün şartları böyle), yine gelmiyor.
Onun bulunduğu yerler kalabalık olacak, insanlarla dopdolu...
Biliyorsunuz, felç geçirdi, aylarca biz ve bakıcıları ilgilendik onunla.
Osmanlı kadını, lâf aramızda kendi çapında diktatör olurlar kendileri... : )
Bakıcıları istemedi, gönderdik.
Ağabeyimle aynı binadalar, onlar olmadığında aklım annemde kalıyor. İnanın çocuklarımdan daha çok onda kalıyor.
Bense doğayı seviyorum, az şehir dışı, şehrin imkânlarından da çok uzak olmayan...
Bulunduğum yerde olimpik yüzme havuzu var meselâ, spor imkânları çok çok iyi...
Bir de kendime gelebilsem, yediğim vurgunu aşma çabasındayım, epeyce de aştım çok şükür de izleri yerinde henüz...
Tümüyle acı duymadan anlatamıyorum.
Reyhan geldi yine, hani can dost' umun arkadaşı, geçenlerde buradaydı.
Üsküdar' a bekliyor beni bugün, oradan da Galata Kulesi' ne...

Dün de oğlum, iş toplantısı sonrası grup olarak oradaydı.
Amcası, Medical Park hastanelerinin yönetim kurulu başkanı, oğlum da yönetim raporları sorumlusu.Amcasının hızına nasıl yetiştiğini soruyormuş diğer bölümlerdekiler. Bu çocuk 'Biyonik' diyorlarmış. (maşallah)
Dün bizimki oldukça şık giyindi. Beğendiğimi söylediğimde de, çok şakacı mikrop, gayet 'cool' bir tavırla:
-'Ne yapabilirim, tamam, yakışıklıyım, akıllıyım da...Allah, vermiş.' diye bir trip attı şaka yollu..
-Az da 'tevazu' verebilirdi, dedim, gülerek...
Töbe Tanrıma.. dedi.
Sanki 'Avrupa Yakası'ndayız. : )

Gözler üzerindeymiş dün. Gerçekten çok şık bir kıyafetti.
Uzun boy, düzgün fizik de eklenince bizimki moda dergilerinden ya da reklâm kataloglarından fırlamış gibiydi.

Bu sabah konuşuyoruz. Çocuğum, diyorum. Hiç bir şeyine güvenme.
Sahip olduğunu sandığın hiç bir şey senin değil, Allah c.c. ın sana bağışladığı bir emanet. Bunu hiç unutma.

Biliyorum, diyor. Allah'tan başka hiç bir güç yok.
Böyle doğdum ben, bu özelliklerle..
Zekâ, boy, ne varsa.. verilmişti bana.
Benden değil hiç biri...


-Bunu, diyorum; hiç bir zaman unutma...!
***
Hadi, ben kaçıyorum. Gün bitti neredeyse, dışarıda bir yaşam var beni- bizleri bekleyen.. : ))
Hoş kalın, e mi?
Sevgiler...
Hayat

Hiç yorum yok: