30 Haziran 2008 Pazartesi

İzler...

Yeniden dogmak - Göksel Baktagir eşliğinde okumanızı öneririm. : )

"Neyi arıyorsan sen O'sundur" der Mevlana…Zulmün peşindeysen zâlimsin, aşkı arıyorsan âşık…Elinden tuttuğumuz her sevgili, bizi sürükleyip, kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir keşif gezisine çıkarır. Her ilişki , benliğimizde bir kazıdır aslında , her sevda ruhumuzun bir başka yüzü… Her askta kendimizi ararız; o yüzden bulduklarımız, benzerimizdir. Resimlerini yan yana koyun sevdiklerinizin ve dikkatle bakin yüzlerine, onların suretlerinden kendi yüzünüz bakacaktır size… Ask denilen kaleydoskopun buzlu camına gözünüzü dayadığınızda, bin bir camın rengarenk ışıklar saçarak döndüğünü ve her seferinde bambaşka şekiller ördüğünü görürsünüz. Her camda, farklı bir renginiz vardır; her şekilde sizden bir parça… Aşklarınız hülasanızdır. Sevdiğiniz her adam, beğendiğiniz her kadın farklı ruh hallerinizi ele verir; arada bir çevirdiniz mi kaleydoskopu, cam parçalar yer değiştirip yeni şekiller alır; hepsi siz…Sevgilinizin gözlerindeki dolunay, sizdeki ışığın yansımasıdır aslında; dilindeki sizin ilhamınız , tenindeki sizin ısınız… Yoksa hâlâ bir sevdiğiniz , o henüz kendinizi bulamadığınızdandır…
(Alıntı, C.Dündar)

Yazılarını alıntıladığım yazarların tüm görüş ve düşüncelerine katıldığımı belirtmez bu tercihim..Yalnızca bana da doğru imiş gibi görünen yazılardır alıntıladıklarım, bu düşünceye katılıyorum demektir amacım.

"Zaman zaman karşılaştığım insanlara farklı bir yakınlık hissetmişimdir.Şu ân itibarıyla böyle hissediyorum, bir 'ruh ikizim' varmışcasına..." demişim bir yazımda.
İnsanlar, kendilerinden izler taşıdığını düşündükleri insanlara daha bir yakınlık duyarlar, diye düşünüyorum.

Ruhumda iyi olana, güzel olana karşı mıknatısvâri bir çekim hissediyorum.Onlar yaşamalı, yaşatılmalı bence...Bir tek hayata bile olumlu yönde bir pencere açabiliyorsam bundan çok ama çok mutluluk duyuyorum. Vermek..verebilmek inanılmaz güzel bir duygu, yaşamımı anlamlandırdığına inanıyorum.Ne hayatlar varlıktan ebediyete intikal etmişler, ne götürebilmişlerdir yanlarında işe yarar olarak acaba??İyilik..yalnızca iyilik..! Geride bırakılan en güzel miras ve insanoğlu için en değerli 'yol azığı'...
Tüm kötüler ve kötülüklere inat iyilik tohumlarını yaymaya, yeşertmeye çalışmak yeryüzünde..Hayatıma anlam katabilecek , varlığımı değerli kılacak en güzel davranış biçimi...


...


'bazen düşünüyorum, içimiz huzurla dolu, tevekkül ve
gayretle yaşamaya çalışırken tek titrediğimiz şey bu huzurun kaybolmaması
aslında herkesin halinden memnun olduğunu, ama bu "güzel" hali kaybetme
korkusuyla "an"ın güzelliğini zedelediğini düşünüyorum bazen de soruyorum kendi
kendime, "mutluluk, başarı, huzur, vs." bu konuda neden yazma ihtiyacı duyuyorum
acaba? bu laf kalabalığı beni mutlu ediyor diye mi? yani kendim bir tezat içinde
miyim, mutsuz bir hayatım olduğu için mi bütün bu yazdıklarım? biraz
duraksadıktan sonra içimin tamamen "yüksüz" yani dertsiz, kaygısız olduğunu
farkediyorum. bu durumdayken içimde bir pozitif enerjinin varlığını, güzel bir
duygunun uyandığını hissediyorum. sonra yazdıklarımın bu hisleri başkaları ile
paylaşma adına bir çağrı olduğu sonucuna varıyorum. insan denen mahluk çok
enteresan. "kendini tanı"mak için bir sürü esrar perdesinden geçmek gerekiyor.
içimiz binbir alemle donatılmış sanki, biz de şairin dediği gibi "kendi kalbimiz
içinde bir gezginiz."

... demiş bir arkadaşım da.Düşüncelerine ben de katıldığımı farkettiğim için burada paylaşmak istedim sizlerle de...
Anlamak, anlaşılmak, aynı gök kubbe altında, aynı duygu denizinde buluşmak, sizce de çok önemli, değil mi? : )

Kimi zaman çok sevdiğim arkadaşlarıma söylemişimdir, seninle aynı şehirde, aynı havayı teneffüs ediyor olmak bile güzel..diye...Sonra çok sevdiğim bir arkadaşımla ayrılmak (tayin nedeniyle) gerekti, telefonlarla haberleşiyoruz artık..Geçenlerde dedim ki ona, seninle aynı âlemde, aynı gezegende, aynı ülkede, aynı gökkubbe altında yaşadığımızı, sağ olduğumuzu, iyi olduğumuzu düşünmek bile güzel..! Şu karşılığı verdi bana:'Sevgi büyüdükçe mesafeler küçülüyor, değil mi?'

Bugün müzik eklemeye yoğunlaştım.Sevdiğim eserleri ekleyemeyince huzursuz oluyorum.Google' da bir adres linki buldum sonra. Oradan değişik eklemelerim olacak kısmetse.Süha Bey' e teşekkürler...
Spaces alanına pek çok ekleme yapmış.Değişik geldi.Hep düşünmüşümdür kendi sevdiklerimi paylaşmayı.

Öğrenebilirsem düzgün bir şekilde eklemeyi deneyeceğim ara- ara..
Sayfanın en altında Yeniden doğmak- G. Baktagir adlı eserin linki var yürüyüş yaparken çok, pek çok dinlemişimdir, ardı ardına..Terapi etkisi vardır ya müziğin türüne, makamına göre...Henüz açmadı iseniz, lütfen, benim için de dinler misiniz?

Yazılacak çok şeyle vârolsa da, bugünün kısmeti bu kadarmış. : )
Görüşmek üzere, sevgiler tüm dost olabilen, dost kalabilenlere...
Hayat

27 Haziran 2008 Cuma

Efendimiz' in S.A.V. Dualarından


Allah' ım!
Senden dünya ve âhirette âfiyet diliyorum.

Allah'ım!
Beni bağışlamanı, dinim, dünyam, ailem ve malımda bana âfiyet vermeni diliyorum.

Allah' ım!
Ayıplarımı ört.Endişelerimi gider.

Allah' ım!
Önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan, üstümden beni koru.Altımdan tuzağa düşmekten senin yüce kudretine sığınırım.

(Âmin)

dinde âfiyet
Fitnelere karşı korunmuş bir îman
Kaymayan bir ayak
Vesveseden ve şeytandan etkilenmemek
Cehâletten kurtulmak
Îmânı ibâdetsiz bırakmamak

hayatta âfiyet
Onurlu yaşamak
Azdıran zenginlik ve ezdiren fakirlikten korunmak
Yalnız kalmaktan korunmak
Katlanılmaz hastalıklar ve dertlerden korunmak

ailede âfiyet
Ehl-i îman olmaları
Huzur içinde yaşamaları
İtaat eden ve seven olmaları
Mürüvvet görmek

malda âfiyet
Azdan çok gibi yararlanmak
Bereketle yaşamak
Âfetlerden korunmuş olmak
Helâl olması

bedende âfiyet
Hastalıktan uzak kalmak
Âzâlarından tam istifade edebilmek

Kedi Cephesinde.. : ))






Bu sevimli küçük hanımın adı: 'Leylâ Ali' ... Muhammed Ali' nin kızı yani...Eski ağırsıklet boks şampiyonlarından.. : ))

Ne tırmalanmadık, ne ısırılmadık taraf kaldı el ve ayaklarımızda... 'Dr.Jekyll and Mr. Hyde ' arası gel- git leri var dengesizin.. : )) Mâsum duruşuna sakın aldanmayın onun...

Sevgi işte.. Anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir, demişler ya...

Sevgiyle kalın- kalalım. Hayat

Yıldızlar, ateşböceği sanılmaktan korkmazlar


YILDIZLAR ATEŞ BÖCEĞİ SANILMAKTAN KORKMAZLAR... Ne güzel bir laf Tanrım.! Düşünüyorum da,sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek. Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,naif yönlerimizin keşfedilmesi, cesaretsizliğimizin anlaşılması,korkularımızın paylaşılması sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti. Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız. Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında. Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden. İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler. Kirpiler ve kaplumbağalar gibi. Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk? Kimse incitemiyor mu ?duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi? Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.? Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu ?gerçek kimliğimizi? duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu? Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak. Ne çıkar ateşböceği sansalar beni.? Belki en hoyrat yürek bile ateş böceğinin o uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz? Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi,korkaklığımı, sevgi isteğimi en insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup bir kuş gibi uçacağım özgürce. Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine. O da çözülecek belki.Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince. Oysa bir görebilsek bunu. Kalmadı böyle insanlar demesek. Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak. Kırılmaktan korkmasak. İncinsek, yaralansak. Ne olur bir darbe daha alsak. Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu. Denesek. Risk alsak. Yanılsak. Fark etmez. Tekrar, tekrar bıkmadan denesek. Ve kucaklaşsak yeniden. Tıpkı eskisi gibi. Ne olduğunu anlayamadığımız o on beş yıldan öncesi gibi. O zaman fark edeceğiz. Ne kadar özlediğimizi birbirimizi. Neler biriktirdiğimizi,kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi. Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa. Vakit az, paylaşmak, sarılmak için. Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır. Yüreği daha fazla küstürmemek lazım. Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan. Ve koşullar bir türlü düzelmeyen. Sevgiye çok ihtiyacımız var. Ufukta kara bir kış görünüyor. Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri. Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı. Kurtulun bu yükten. Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize. Yalnızlığa mahkûm ediyor bizleri. Hem hepimiz bir yıldızız. Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi.

alıntı


***

'DOST' larıma : )

...



..fazla duygusalım bugün..Dostlardan güzel
sözler, güzel mesajlar geldikçe uçuyorum.Ardı ardına birkaç böyle hâl yaşayınca
en azından şu kadarını yazayım istedim:


Sizlerin sevginiz var ya... Nasıl anlatsam
bilmem, bahar yağmurlarıyla yeşeren çayırlarda, misk gibi çiçek kokuları
dolduruyor içime..Her nefeste tâzelendiğimi hissediyorum.

Öylesine mutluluk verici sözler duyuyorum ki her
birinizden, unutulmamak, sevilmek işte bu olsa gerektir. Şükürler olsun yâ Rab..
diyorum. Teşekkür ederim canım. Sizler de, hepimiz O' na emânet
olalım.

Tanıdığım için, hayatıma kattığınız anlam ve
güzellikler için, tüm dostlarıma gönülden sevgilerimi iletiyorum. Ulaşsınlar
sizlere dilerim. SİZLERİ SEVMEKTEN GURUR DUYUYORUM sevilmenin de mutluluğunu
yaşıyorum. Buraya yazmadığım, çok hoş şeyler yaşıyorum. Mesajın, bu duygu selini
harekete geçiren bir kaynak oldu, sağol canım. : ))


Sevgilerle...


Hayat

26 Haziran 2008 Perşembe

YOLCU

Yolcu /Hasan Hüseyin Korkmazgil
Görüyorum ki, bir an önce varmak istiyorsun oraya. Gerginsin kıpır kıpırsın, soluk soluğasın, yay gibisin ey yolcu coşkunluğun ne güzel, öfken ne güzel Sana selam, sana saygı ey yolcu
Fakat düşündün mü yolunun uzunluğunu ?Neler var yolunun üstünde, düşündün mü?Koşar-adım aşabilecek misin şu dağı, geçebilecek misinbu hızla şu beli, tırmanabilecek misin bu solukla şu sırtı ?Ovada dikenler yollara uçmuştur, kuru dereleri seller basmıştır,kar yağmıştır belki o tepelere ? Böyle, uçar gibi geçipgidebilecek misin oralardan, hemen varabilecek misin oraya ?Belki sırtlanlar üşüşmüştür leşlere, kuzgunlar tutmuştur belkiyolları. Belki silinmiştir ayak izleri yolcuların.Bütün bunları düşündün mu ey yolcu ? çünkü sen, ne ilk yolcususunbu yolun, ne de son.
Derim ki sana :Nehirler boyu git Nerelerde ve niçin durgundur nehirler,nerelerde ve niçin hırçındır nehirler,nerelerde ve niçin mendereslidir,nerelerde ve niçin çağlayanlı ve de çavlanlıdır nehirler,gözlerinle gör, duy kulaklarınla Gör ve duy ki, nasıl varır nehirler denizlere
Derim ki sana :Denize varmaktır amacı nehrin, denize varmak, ey yolcu Büyükse dağ, aşamıyorsa üstünden nehir, dolanır çevresini dağın.Büyükse kaya, söküp atamıyorsa nehir, birikip birikip taşarüstünden, dolanır yanını yöresini. Yokuşsa yolu, koşamıyorsa menderesler çizer nehir. uçurum çıkarsa önüne, kapıp bırakır kendini nehir, açar kanatlarını; varır varacağı yere, oraya denize
Derim ki sana :Nehirler boyu git ve gör nehirlerin nasıl yol aldıklarını sen de bir nehirsin ey yolcu Senin de varmak istediğin bir yer var.Gerçekten varmak istiyorsan oraya, nehirlere iyi bak Engellernasıl aşılır, öğren nehirlerden.Yarı yolda yokolup gitmek değildiramaç, nehirler gibi akıp, nehirler gibi ulaşmaktır oraya Varmaktır oraya, ey yolcu
Derim ki sana :iyi oku yolunu, avucunun içi gibi bil Dizlerini, ciğerlerini,yüreğini sıkı tut, iyi dengele Ovada koşar gibi vurma kendinidik yokuşlara uçuruma atlar gibi bindirme kayalara "daha koş, daha koş" diye alkış tutanlara kanıp da, kesilipkalma yarı yolda Dipdiri varmalısın oraya Hız koşusu değil bu,ey yolcu, engelli koşudur bu Engelleri aşa aşa, gücünü koruyakoruya varmalısın oraya çünkü oraya varmaktır amacın, koşmak değil Boşuna sevmedim nehirleri Aktıkça büyümesi boşuna değil nehirlerin Akan büyür, ey yolcu "erişir menzil-i maksuduna aheste giden" demiyorum ben sana,"tiz reftar olanın payine damen dolaşır " demiyorum. Böyle demiyor çünkü nehirler. Duracaksın, dolacaksın, atlıyacaksın,aşacaksın, koşacaksın ve varacaksın oraya, diyor nehirler.öyle diyorum ben de

Beni dinle, beni anla ey yolcu
adım adım kulaç kulaç ilerliyor nehir yoklayıp araştırarak tartıp dengeliyerek adım adım pençe pençe ilerliyor nehir birdenbire koçbaşı birdenbire ipek bir çarşaf ve balıklar kurbağalar yosunlar köprüler ve yoksul değirmenleri bozkırın birdenbire bir uğultu birdenbire bir kıyamet bindirip çekilerek çekilip toparlanarak varıyor cüceleşip devleşerek varıyor nehirlerce kahkahalarla
şarkılar söylemeliyim nehirler gibi uzun nehirler gibi kollu nehirler gibi hırçın ve yumuşak ve nehirler gibi dur durak bilmeyen şarkılar söylemeliyim
gitmek nehirlerle yanyana gitmek nehirler gibi zor nehirler gibi çetin nehirler gibi umutlu gitmek nehirlerden de öteye oraya taaa oraya o büyük kurtuluşa
yüreğim, yaralı kuşum, topla ve aç kanatlarını...

24 Haziran 2008 Salı

Yaşam için 13 ifade



GABRIEL GARCÍA MÁRQUEZ
“YAŞAM İÇİN 13 İFADE”
1
Seni sen olduğun için değil, senin yanında olduğum zaman, ben olduğum için seviyorum.
2
Hiç kimse senin gözyaşlarını haketmez, onu hakeden seni asla ağlatmayacak olandır.
3
Birinin seni senin istediğin gibi sevmemesi, onun seni tüm varlığıyla sevmediği anlamına gelmez.
4
Gerçek dost, elini tuttuğunda kalbine de dokunandır.
5
Birini özlemenin en kötü yolu, yanyana oturduğun halde onu hiçbir zaman elde edemeyeceğini bilmendir.
6
Üzüntülü olduğun zamanlarda bile gülümsemeyi asla bırakma, biri gülümsemene aşık olabilir.
7
Bu dünyada bir insan olabilirsin ama birisi için bir dünya olabilirsin.
8
Zamanını seninle geçirmekle ilgilenmeyen biriyle zamanını harcama.
9
Belki de Allah doğru kişi ile karşılaşmadan önce yanlış insanlarla karşılaşmamızı istemiştir. Minnet duygusunu böyle tadacağız.
10
Bir sona geldiğin için ağlama, onu yaşadığın için gülümse.
11
Seni kıracak insanlar her zaman olacaktır, öyleyse güvenmeye ihtiyacın var, sadece dikkatli ol.
12
Daha iyi bir insan ol ve yeni bir insanla karşılaşmadan o kişinin de senin kim olduğunu bildiğini ümit etmeden önce kendinin kim olduğunu bildiğinden emin ol.
13
Çok fazla uğraşma, en iyi şeyler ummadığın zamanlarda olur.
Bunu, çok sık görüşmeseniz de, çok fazla aramasanız da, her ne sebeple olursa olsun arkadaşınız olanlara gönderin, hatırlatın.
“OLAN HERŞEYİN ARKASINDA BİR SEBEP VARDIR.”
HİÇBİR ŞEY TESADÜF DEĞİLDİR..

KÜÇÜK MUTLULUKLAR

KÜÇÜK MUTLULUKLAR

Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan

Küçük mutluluklar, küçük, küçücük derelerdir
Büyük nehri ararken üzerinden atladığın
Arkana dönüp de bakmadığın

Küçük mutluluklar
Çıtır çıtır Kızılay simitidir, çayın yanında
Aniden radyoda karşına çıkan şarkı
Kar yağınca tatil olan okul

Başarılı bir rejimin birinci günü
Sokakta sevebildiğin kedi
Yürüyen güvercinin kafası
Tenekedeki fesleğen

Kurumuş çamaşırlar, bir kış ikindisi
Geri gelen elektrik
Babanın hikayeleri
Annenin yemeği
Tamir ettiğin alet

Yeşil tişörtün, yatarken giydiğin
Bir dostun başarısı, neler çektiğini bildiğin

Elini sımsıkı tutan minik el
Dudağında ıslık yürüdüğün yol
Birden çıktığın yolculuk

Sana açılan kapılar
Sana kapıyı açanlar
Hoş gelenler
Hoş buldukların

Yalnız kalabilmek - dilediğinde
Kavuşabilmek - özlediğinde
.
.
.
(Gerisini ve milyonlarca satırı boş bırakıyorum;
kendi küçük mutluluklarını yazman,
bundan da küçücük bir mutluluk duyman dileğiyle...)

düş hekimi yalçın ergir
http://www.ergir.com

23 Haziran 2008 Pazartesi

YAŞAMA SAN'ATI

Geçen kış, yakın arkadaşlarımdan genç bir çiftin deniz kenarındaki evlerinde, yetmiş yaşlarında olağanüstü bir emekliyle tanıştım. Bir üniversitede profesördü. Yemekten sonra dördümüz deniz kenarında yürüyüşe çıkmayı kararlaştırdık. Fakat sert bir rüzgar evi sallamaya ve pencereleri tıkırdatmaya başlayınca bu isteğimiz bir saman alevi gibi sönüverdi.
Ev sahibemiz "Affedersiniz ama beni bu havada hiç kimse yürüyüşe çıkartamaz" dedi.
Eşi de "Haklısın ateşin yanında televizyon seyretmek varken dışarıda üşütüp şifayı kapmanın ne anlamı var?" diyerek eşine destek verdi.
Onları yapmak istedikleriyle başbaşa bırakıp çıktık. Arabalarımızın yanına gelince profesörün arabasının bagajını açıp bir balta çıkardığını gördüm.Rüzgarın birbirine kattığı kumsalı göstererek
"Şimdi kıyı denizin sürüklediği ağaç dalları ve odunlarla doludur" dedi ve ekledi "Şömine için biraz odun toplasam fena olmaz."
Şaşkın şaşkın yüzüne bakıp "Böyle havada odun mu kıracaksınız?" diye sordum. Şaşkın bir ifadeyle "Niçin olmasın?" deyip yürüdü ve "Yaşamamaktan daha iyi değil mi?" diye sordu.
Onu seyrederken birden insanların ne denli zıt yaratılışta olduğunu düşündüm. İki genç ateşin yanında tembel tembel oturmayı yeğlerken, yaşlı bir adamın buz gibi dondurucu rüzgar altında mutlulukla odun kırmaya gidişine baktım ve birden farkına varmadan "Durun! Beni de bekleyin!" diye seslendim.
İkimiz de kucak dolusu odun kırdık. Biraz ıslandık ama hiç üşümedik, yaptığımız iş bizi oyalıyordu. Baltanın saplanışı, tahta parçalarının uçuşu, arkamızdaki denizin kudurmuş gibi göklere yükselişi benim şimdiye dek hiç yaşamadığım yepyeni duygulardı. Profesör zamanımızın en önemli hastalıklarından birine dokunmuştu.
Hepimizin içinde harekete geçmektense durup bakmak, katılmaktansa geri çekilip kaçmak isteyen, hareketlerimizi devamlı düzenli bir yola sokmaya çalışan, herşeye "Hayır" diyen bir ses vardı. Tüm bunlar yaşamaya engel olan bir sürü anlamsız tembellikler ve korkulardı. Dünyanın eskiye oranla kötüye doğru gittiği sözü beni her zaman sinirlendirirdi. Fakat tembellik konusunda ben de aynı düşünceyi kabul ediyorum. Başımızı geriye çevirip atalarımıza bakacak olursak bugünkü tembelliğimize diyecek yok. Onlar mum yakarken bizler neredeyse kibrit yakmaya bile üşenir olduk.
Bu suçun büyük bir payı, çocuğuna fazla düşkünlük gösteren anne ve babalara ait. Binlerce evde binlerce istekler karşısında hiç düşünmeden "Sakın bunu, sakın şunu yapma" denir. "Ağaca çıkma düşersin!", "Kamp kurmayın, belki yağmur yağar."
Yaşama isteği birçok çocukta yanan bir alev gibidir, fakat bu alev devamlı ıslak battaniyenin vuruşları ile karşılaşırsa söner gider.
Atalarımız sağlık yönünden de bizden çok sağlamdılar. Ama bugün orta yaşa geldiniz mi, size zevk veren birçok şeyden kendinizi yoksun bırakmak zorunda kalırsınız. Bunu kendi isteğinizle yapmasanız bile size anımsatacak biri mutlaka çıkar. Damar sertliğini öne sürerek tenisi bırakan bir arkadaşım artık "Geceleri dinlenmeye gereksinimim var" diye saat 21.00'de yatıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, gerçekten yüzünde dinlenmiş bir ifade var ama insan "Tüm bu içinde biriken enerjiyi nerede harcayacak?" diye düşünmeden de edemiyor.
Yaşlı profesör çok haklı.
Çoğumuz "yaşama sanatını" bilmiyoruz.Oysa yapılacak şey yalnızca yaşamaya karar vermek, o kadar.
Seda Fırat'a teşekkürler...Alıntı

KASIMPATI


KASIMPATI

Hiç, umutlarınızın bittiğini sandığınız,"Tamam, daha kötüsü olmamıştı!".. dediğiniz zamanlarınız oldu mu?Ya da "Bittim, mahvoldum!" dediğiniz..Damağınızda acımsı bir tadın hiç geçmediğini, yüreğinizdeki o mengenenin de canınızı sıktıkça sıktığınıhiç hissettiniz mi?Yalnızsınızdır..Savunmasızsınızdır..Yorgunsunuzdur..Anlatamaz,anlayamazsınız da..Gözünüzde bir damla yaş her an hazırdır akmaya sebepli ya da sebepsiz.Soğuktur elleriniz, belki ısıtacak bir elin olmamasından.Çirkinsinizdir kendinizce..Aynalara da küs.Gözlerinizdeki pırıltılar yok oldu,yok olacak gibi.Çaresizsinizdir.Sebep çoktur.Ya parasızsınızdır, ya terkedilmiş, ya hasta.Aslında yüzlerce 'ya da' dır sizi bu hâle getiren.Ne zaman geçecek bilmezsiniz.

Oysa hiç gördünüz mü kimbilir daha kaç gün olmuş, dalından koparılmış kasımpatılarını?

Oysa aklımız hep güllerdedir, hep lâlelerde..Solmak, kurumak çok kolay.Oysa dimdik ayakta durabilmek önemli olan.yılmamak zorluklardan..

HAYÂLLERDEN, UMUTLARDAN VAZGEÇMEMEK ASIL OLAN!NE DERSİNİZ, DENEMEYE VAR MISINIZ KASIMPATI OLMAYI?HER ŞEYE RAĞMEN, HER ŞEYE İNAT!!

alıntı

22 Haziran 2008 Pazar

KAHVE TİRYAKİLERİ DER Kİ..

Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikâyet eden; her gün hayatının ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız vardı. Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmustu. Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karşısına. Genç kızın bu yakınmaları karşısında mesleği ahçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi.
Bir gün onu mutfağa götürdü. Üç ayri cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu. Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu. Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye başladı. Kızı da hiçbir sey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi bekliyordu. Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı. Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi.

Yirmi dakika sonra, adam, cezvelerin altındaki ateşi kapattı. Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu. İkincisinden yumurtayı çıkardı, onu da bir tabağa koydu. Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşalttı. Kızına dönerek sordu:
- Ne görüyorsun ?
- Patates, yumurta ve kahve ? diye alaylı bir cevap verdi kızı.
Daha yakından bak bir de dedi baba, patatese dokun.
Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi.
Aynı şekilde, yumurtayı da incele.
Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü.
En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi. Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayıldı. Ama yine de bütün bunlardan bir sey anlamamıştı: - Bütün bunlar ne anlama geliyor baba ?
Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de aynı sıkıntıyı yaşadıklarını, yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı. Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı farklı tepkiler vermişlerdi.

Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü.
Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyordu. Ama kaynar suda kalınca, yumurtanın içi sertleşmiş katılaşmıştı.
Ancak, kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıştı.

- Sen hangisisin ? diye sordu kızına. Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin ?

Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin? Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracaksın ? Yoksa, kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlastırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasina izin mi vereceksin ?

HEPİNİZE KAHVE TADINDA BİR YAŞAM DİLERİM !...

alıntı

Sevgiye dair..


Uzakdoğu'da bir Budist tapınağında geçmiş bir olayı anımsadım. Bu tapınak bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu ve burada geçerli olan incelik,anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, kapıda tokmak ya da çan, zil türünden ses çıkaran bir gereç yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı,içerdeki "bilgelik arayıcısı" kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı.

Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu.İçerdeki bir süre kayboldu,sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve kabı yabancıya uzattı.

Bu "Yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz" demekti.
Yabancı tapınağın bahçesine döndü,aldığı bir gül yaprağını dolu kabın içindeki suyun üzerine bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.
İçerdeki Budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı.
Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardır.
Bu sevgiydi ve sevgiye her zaman yer bulunurdu.

Nicedir hayatımızda sevgiye yer bulamadığımızı düşündüm. Bize sevgiyi anlatan bir olayı haber yapamıyoruz. Bize sevgiyi anlatan bir kişiyi dinlemiyoruz. Bize sevgiyi anlatan bir duyguyu görmüyoruz. Bize sevgiyi anlatan bir yazı yazmıyoruz, böyle bir yazıyı okumuyoruz. Bir Polanya filminde Nazi dönemi anlatılıyordu.Nazi komutanı güzel bir evi komutanlık merkezi yapmıştı.Evin güzel sahibesi üst kata çıkmıştı ve az görünüyordu.Komutan bu kadına âşık olduğunu anladı ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:

- Madam, aşkımız beni zayıf düşürüyor.
- Hayır komutan, sevginiz sizi insan yapıyor.

İnsan ruhu da doğanın bir parçasıdır ve doğa gibi boşluk kabul etmez.
İçinde sevgiyi barındıramayan insan nefretle dolar ve insanlıktan uzaklaşır.

Nefret etmeden birine kötülük yapamazsınız.
Nefret etmeden birini öldüremezsiniz.
Nefreti içinde barındırmak isteyen insan önce kendisinden nefret etmek zorundadır.
İçinde nefreti yaşatan insan yüreğindeki sevgiyi kovmuştur. Artık onu bulması çok zordur ve bunun ağır bedelini ödeyecektir.
Sevgisizlik ağır bir yüktür ve insan bundan kurtulmak için çok kötü şeyler yapar.

Acımak sevgi değildir, üstünlüğün kabulüdür.
Hoşgörü sevgi değildir, istemediğine katlanmaktır.
Bağımlılık sevgi değildir,gereksinmenin karşılanmasıdır.

Sevgi, değer vermesini bilmektir.
Sevgi,yaşama hakkını kabul etmektir.
Sevgi, varolmaktan kıvanç duymaktır.Sevgi, birlikte olmaktan sevinç duymaktır.
Sevgi, eşitliğin duyumsanmasıdır.
Sevgi, bütün yapay ayrımların hayattan çıkarılmasıdır.
Sevgi, bilinçtir.
Sevgi, insan olmaktır.

Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve yerine parayı koyduk.Para için yaşıyoruz, para için eğitim görüyoruz, para için meslek ediniyoruz, para için çalışıyoruz, para için birbirimizi çiğniyoruz, para için birbirimizi aldatıyoruz, para için savaşıyoruz.

Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve yerine üstün olmayı koyduk.Üstün olmak için yaşıyoruz, üstün olmak için yarışıyoruz, üstün olmak için kendimizden başkasının aşağı olmasına çalışıyoruz.

Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve nefreti içimize çağırdık.Birbirimizden nefret ediyoruz nefretle yaşıyoruz, nefretle çalışıyoruz, nefretle dövüşüyoruz, nefretle öldürüyoruz.Para, üstün olmak ve nefret etmek hayatımızı dolduruyor.Hayatımız da savaşlarla, dünyayı yağmalamakla, birbirimizi boğazlamakla geçiyor.

Sevginiz olmadıktan sonra daha çok paranız olsa, daha üstün olsanız, daha çok toprağınız, eviniz arabanız, malınız olsa ne olur?

Yaşamınızda Sevgi yoksa hiçbir şeyiniz yok demektir.Yaşamınız yavan ve anlamsızdır..Belki de yeniden öğrenmemiz gereken budur.


Prof.ERDAL ATABEK

20 Haziran 2008 Cuma

Derviş ve kardelen


Derviş ve kardelen


Hoş bir çalışma, derinliği olan bir müzik dinletisi eşliğinde..

Gönderen arkadaşıma teşekkürlerimle... Hayat


16 Haziran 2008 Pazartesi

Var mısın?

Güneşin o ilk doğuş ânına en son ne zaman tanık oldun insanoğlu? Taptaze ışıklarının tüm vücuduna yayılmasını ne zaman izledin kendinde?
Bir sonbahar sabahı o ılıklığı ne zaman hissettin yüreğinde?
Bizler aslında bize her günün bir lütuf olduğunu
anlamayacak kadar duyarsız bir şekilde geçip gidiyoruz bu hayattan.
Hanginiz sabah gözünü açtığında şunu dünyaya tekrarlıyor:
"Bugün özel bir gün çünkü ben bugün de yaşıyorum.
Gözlerim açık, ilk nefesimi bilinçli bir şekilde çektim içime
Bu bir ayrıcalık! Bugün özel bir gün, evet,
bugün bana bir gün daha yaşama şansı verildi..."

İnsan yaşamında ne sorunlar var ama biz o kazağı alamadık diye

bütün günü o güzelim ruhumuza ve bedenimize azap çektirmekle geçiriyoruz

veya sevgilimiz sevgimizin yüceliğini anlamadı diye kahroluyoruz

veya sular kesildi diye, hava soğudu diye bütün gün kendimize ve sevdiklerimize surat asıyoruz

Bir de şöyle düşünelim: Siz başlıbaşına bir yaşamsınız ve hayatta telâfi edilemeyecek tek şey ölümdür...

Sular elbette ki gelecektir, soğuk hava için biraz daha sıkı giyinebiliriz.

Sevgiliniz sizi anlamıyorsa aslında sevdânıza lâyık olmadığını pekâlâ algılayabilirsin...

Peki , bu hayata ne zaman gülümseyeceksin?

Ne zaman kendin için bir şeyler yapacaksın? En sevdiğin çiçeği neden hâlâ başkalarından bekliyorsun?

Bugün kendine niye o çiçeği almıyorsun?
Neden miskinliğinden bir sabah ödün verip de, doğanın uyanışına kendini şahit etmiyorsun?
Unutma ki bu hayatı güzelleştirecek olan da, çekilmez hâle getirecek olan da sensin.
Sakın başkalarını suçlama...
Haydi artık her sabah yüreğine kocaman gülümsemelerle dolu bir nefes çek
ve bütün gün verdiğin her nefesin içine bu gülümsemelerden katarak
etrafındaki tüm canlı varlıkları, varlığından haberdar et.
Hayata öylesine gelme ve de öylesine gitme
Unutma ki; bir ağacın gövdesine sarıldığında
onun kalp atışlaırnı duyabilecek kadar duyarlı olmak senin elinde.




Var mısınız? Ben başlayalı epeyce zaman oldu, bekliyorum... : ))
Sevgiler... Hayat

15 Haziran 2008 Pazar

FINDHORN CELSELERİ
Tercüme eden:
JALE GİZER GÜRSOY
YENİ ÇAĞIN EŞİĞİ’NDE
Sevgililer,
Kararmış bir dünyada O’nun ışığını ve O’nun sevgisini meşaleler gibi aksettirin.
O’nun ortaya çıkması için siz hazır olduğunuz zaman hiçbir şey saklı kalmayacak. Bir tohumun ekilebilmesi için nasıl önceden toprağın kazılması ve hazır edilmesi gerekirse, sizin de, devirler boyunca gizli kalmış, fakat ŞİMDİ, Yeni Çağ’a doğru ilerleyen insana açıklanması gereken gerçekleri alabilecek duruma gelmeden önce, şuur ve idrakinizin hazırlanması, genişlemesi icap ediyor.
Bu, bir çok hayatlarda sarsıntı ve değişiklikler yaratacak. Bu rahat bir şey olmayacak, çünkü bu elenip ayıklanma sürüp giderken çok kargaşalıklar olacak. Yeni Çağ’a rahatlıkla, zahmetsiz girivereceklerini umanlar görecekler ki iş öyle değil. Siz olacak şeylere uymakla ve onlara karşı direnmemek suretiyle yardımcı olabilir ve onları hızlandırabilirsiniz. Nasıl ki bir doğum esnasında da insan direnmezse, cereyan eden olayın mutlaka olacağını, kestirme yolun mevcut olmadığını ve YENİ’nin gün ışığına çıkmasından önce geçilmesi gereken bütün safhalardan mutlaka geçileceğini BİLDİĞİNDEN, hadiseyi huzur ve sükun içinde kabul ettiği zaman her şey daha kolay ve basit şekilde oluyorsa.
İşte böylece Kozmik Güç halen serbest bırakılmış bulunuyor, ve o her gün daha da kuvvetlenip artıyor. Bu Kozmik Güç tanındığı ve kabul edildiği zaman büyük huzur getirecek, yükseltecek, aydınlatacak ve ilham verecek. Karşı konulduğunda ise, hem fertlerin hayatında, hem dünyanın durumunda kargaşalıklara sebep olacak. Etrafınıza bakın. Her şey tam bir kavga içinde, her memleket şiddetli değişmeler geçirmede... Açıkgözlülük, kıskançlık, nefret ve her çeşit huzursuzluk her yerde şahlanmış halde. İhtiraslar şiddetlenmede.
Kendinizi büyük bir dikkatle gözaltında tutmanız hayati ehemmiyeti haizdir. Reaksiyonlarınıza dikkat edin ve onların sevgi ifade edici, müspet davranışlar olmasını sağlayın. Işık taşıyıcılar olarak yaptığınız işin (hizmetin) farkına varın. Onun önemini idrak edin. Her gün bir araya geldiğiniz, birlikte ışık neşrettiğiniz zaman hayati bir iş yapılmaktadır. Hele siz bunu şuurla yaparsanız, o zaman daha da etkili olur. İyi dileklerle tesirler yayarak geçirdiğiniz zamanı asla boşa harcanmış olarak düşünmeyin. Siz bu işi tek başınıza da her zaman yapabilirsiniz, gündüz veya gece, bu suretle geçirdiğiniz zamanın bir saniyesi bile ziyan olmaz. Gönlünüzden, şuurlu olarak, daima daha çok IŞIK, daima daha çok SEVGİ gönderin. Fertlere, gruplara, memleketlere, dünyaya. Buna İHTİYAÇ büyüktür, öyle ise bu İHTİYACI karşılamak lazım. İşiniz ne olursa olsun, siz bir ferdi, bir memleketi ... şuurla düşünebilir, ondan haberdar olabilir ve ona Işık ve Sevgi ileten bir kanal olabilirsiniz. O anda ister patates soymakta olun, ister bahçe kazmakta veya yapılması gerekli bin bir işten birini yapmakta olun, siz bir taraftan yine kanal olarak kullanılabilirsiniz. Unutmayın: SİZ günün yirmi dört saatinde vazife başındasınız, şu halde etrafınızdaki bütün ihtiyaçlara karşı hassas ve uyanık olmalısınız. Bir İHTİYAÇ gördüğünüzde ONU CEVAPLANDIRIN!..
O’nun uğrunda, O’nun hatırı için her şeyi yapın ve her şey olun. Karanlık bir dünyada parlayan meşaleler gibi, birçoklarına ümit ve teselli getirmek üzere O’nun ışığını ve O’nun sevgisini aksettirin.
Meş’ale Taşıyanlar
Sizler, meşalelerini ebedi alevden tutuşturmuş olan meşale taşıyıcılar gibisiniz, hiçbir şey ve hiçbir kimse, O’nun için yakılmış bu meşaleleri söndüremez. Yağmur yağabilir, dolu düşebilir, rüzgar esebilir, fakat bir kerre yakılmış olan o meşaleler söndürülemez, çünkü onlar O’nun Ezeli ve Ebedi olan Kozmik Alev’i ile tutuşmuşlardır.
Dünyanın her tarafında kendilerini bulmakta olan bu Işık Kaleleri’ni siz göreceksiniz. Bu Işık Merkezleri’nin kurulması ve onların ilerideki günler için hazır edilmeleri için neden dolayı bu kadar uzun hazırlık devreleri geçirildiğini anlayacaksınız. Onların içine konulan ışınlar derin ve sarsılmaz temellere sahiptir.
Bu ışık Merkezleri daima korunacaktır. Hazır olun. Bu yerler pek çok kimseyi kendilerine çekecekler ve onlar uzaklardan gelecekler. Kapılar onlara kapanmamalıdır. Onlar, sadece sığınmak için değil, fakat vermek için de gelecekler. Her birisinin yapacağı bir katkı var ve onlara da, kendi paylarına düşeni oynamaları için imkan verilmelidir, ne kadar küçük ve dünyevi görünürse görünsün.
Size ne söylediğimi hatırlayın – Işık, Işığı çekecek – öyleyse, bileceksiniz ki, Işığa doğru koşanlar kendileri de Işıktadırlar. Hiç kimse hakkında hüküm vermeyin.
“Meyvelerinden onları tanıyacaksınız.” Işığın çocukları bir araya toplanacaklar, onların sevinci büyük olacak, çünkü hepsi O’nun iradesini yerine getirecekler ve hepsi O’nun yolunda yürüyecekler. Kalplerinde ve zihinlerinde huzuru bulacaklar.
Yeniye Yer Açın
O’nun sözünü işitenler ve onu yapanlar mübarektir... Çünkü, bütün aksiyonlar bundan çıkar. O’nun sözünü işitmenin, onu okumanın, onun üzerinde düşünmenin faydası nedir ki, onu günlük hayatlarınızda YAŞAMADIKÇA ve her yaptığınız işte O’nu arayıp her işinize O’nu ortak etmedikçe?
O’nun önüne sermekten utanacağınız herhangi bir şey var mı? Eğer varsa, onu, derin bir tevazu içinde, Gerçeğin Işığı önüne getirin ve bırakın o değişsin, yücelsin.
Köhneyi atın, Yeni’ye yer açın. Gözlerinizi açın ve etrafınızdaki bütün tabiatı görün. Bir ağaç, yeni sürgünlerin ve yaprakların gelişmesinden önce bütün kuru yapraklarını dökmek zorundadır. Bir tohum büyüyüp serpilmek için önce eski kabuğunu kırıp çıkmak zorundadır. Bir civciv, kabuğundan çıktığı zaman o kabuklara sarılıp kalmaz, onları ebediyen terk eder, kabuklarını geride bırakır, değişir ve yeni bir hayata yükselir.
Siz de, her biriniz, Eski’yi geride bırakın ve Yeni’ye doğru yol alın.
Bazı zamanlar size elastiki olmanızı, sabit fikirler taşımamanızı ve büsbütün değişik yeni şeylere yer açmanızı söylediğim oluyor. Bu mühimdir. Açık olun, değişikliği, isteksizlik göstermeden kabul etmeye hazır olun. Şu gerçeği kabul edin ki her şey için uygun bir zaman vardır ve onu Yaradan’ın ellerine bırakın.
GENÇLERE ÇAĞRI
Sevgililer,
Gençlik bir cevap arıyor, cevap ise her birinin içinde, derinlerde mevcut. Cevap çok basit, onlar onu kabul etmekten korkuyorlar. Cevap, Tanrı’nın ufak, fısıltı halindeki sesini dinlemek ve ona itaat etmektir. İtaat esastır. Çalışmaktan korkmayın, çünkü çalışma, hareket halindeki Sevgi’dir ve hareket halindeki Sevgi, sizin içinizde faaliyet gösteren Allah’tır. Öyle ise, sevgi ile, sevgi için ve sevgi içinde çalışın ve her şeyin gerçek mükemmeliyet içinde yapıldığını görün ve her şeyde O’nu görün.
Şu sözler üzerinde düşünün: “Çalışma hareket halindeki Sevgi’dir”. Sevgi hakkında konuşmak faydasızdır, onu yaşayınız. Hiçbir şey yapmadan sadece oturarak yaşayamazsınız. Her varlığın disipline ihtiyacı vardır. Disiplinsiz bir hayat sürmek demek, düzensiz bir gemiye benzemek demektir. Her çocuk, ana-babasından disiplin öğrenmek ihtiyacındadır. Çünkü disiplin ona bir güvenlik duygusu verir ve böylece duracağı yeri ve hakkının hududunu tam olarak bilebilir. Büyüdükçe, kendi kendisini terbiye etmek zorundadır, çünkü her zaman yanında onu terbiye edecek ana-babası olmayacak. Pek çok sayıda genç, bugün disiplinden mahrum ve bu yüzden yollarını kaybetmiş haldedirler. Kendi isteklerine “hayır!” demesini bilmiyorlar. Onlar zannediyorlar ki disiplin onları kısıtlar, hürriyet arama yolundaki o çaresiz çabalarını engeller. Halbuki ruhun yolu her an kendini kontrol etmeyi gerektirir; O, hakkından vazgeçmeyi gerektirir, bu da yine gençliğin kabul etmekte zorluk çektiği bir şey. Gençliklerinde ana-baba otoritesini reddettikleri ve bu da yanlarına bırakıldığı için, şimdi onlar her türlü otoriteyi reddediyorlar. Bu sebeple, Allah’ın otoritesini kabul etmek ve tanımak onlara en zor geliyor. Onlar sadece var olmak üzerinde derin düşüncelere dalarak saatler geçirdiklerine göre, O’nun fısıltı halindeki sesini işitebilirler, fakat onu işitmek başka, O’na sorgusuz sualsiz itaat etmek ise büsbütün başka bir şeydir.
İçteki Ses’e uygun yaşamak, küçük benliğin ve o bencil arzu ve emellerin tam teslimiyetini gerektirir. Bu hayatta yarım ölçüler yoktur, Allah, tam teslimiyet ister, ve siz her şeyi çekinmeden verdiğiniz zaman, o zaman ve ancak o zaman sizin içinizde ve sizin vasıtanızla harikalarını, mucizelerini gösterebilir. Ancak o zaman siz; – herkes her şeyde O’nun elini görebilsin diye – O’nun kanunlarını kendi hayatınız ve yaşayışınız içinde belli edecek şekilde yaşamayı öğrenebilirsiniz.
O’nun Işık Merkezi’nde yapılan budur. Çevrenizde her yerde, görmesini bilen gözleri olanlar, O’nun kanunlarını görebilirler. Buraya gözleri açık olarak gelenler, gördükleri her şeyde O’nun elini tanıyacaklar ve yüceliği görecekler. Hayatlarınız O’na tam teslim edildiği zaman vaki olanlar pratik bir gösteridir: Şöyle ki, siz, kendi başınıza hiçbir şey değilsiniz, fakat O, sizin içinizde ve sizin vasıtanızla faaliyet halinde iken imkansız bir şey yoktur sizin için. Ruhani bir hayat yaşamanın çok pratik bir hayat olduğunu göstermeniz icap ediyor. Çünkü o zaman her yaptığınız işi O’nunla yapıyorsunuz. Bu demektir ki her zaman durmadan duada’sınız, çünkü hayat o zaman sürekli bir duadır. Şu halde, dünyadan büsbütün el çekmeye ihtiyaç yoktur, siz dünyanın içinde olabilir, fakat dünyadan olmayabilirsiniz. Dünyada bazı şeyler vermeniz gerekiyor, dünyayı terk etmenin, ondan uzaklaşmanın hiçbir faydası olmaz. Hayattan kaçmaya asla kalkışmayın, onu sevinçle, korkusuz karşılayın ve her yaptığınız işte elinizden gelenin en iyisini ortaya koyun.
EN KATI YÜREKLER YUMUŞAYACAK
Sevgililer,
İnancınız ne ise ona göre muamele göreceksiniz. Ulaşacaklarınız inancınız kadar olacak. Size söylendi: İnsan nasıl düşünüyorsa öyledir. Gönlünüzü Yaratan’la doldurduğunuz zaman her şeyi yapabilirsiniz. Zira O’nun adına olabileceklere sınır yoktur.
Gelecek günlerde, önceden ruhlara ekilmiş ve şimdi karanlıkta uyuyan tohumlar artık filizlenmeye başlayacak ve siz, karanlıktan muhteşem ışığa çıkacak nice ışık tohumları bulacaksınız. Bir çok gönüllerde büyük değişmeler olacak, çok beklenmedik değişiklikler. En katı yürekler yumuşayacak, ve Sevgi yeniden serbestçe akacak.
Işık güçlerinin büyük ölçüde birleşmesi, birbiri ile kenetlenmesi meydana gelecek. Bir çok eski gruplar parçalanıp dağılırken, bir taraftan yeniden teşekkül eden yeni gruplar olacak ve oralarda gerçeğin ruhu, ışığa mensup olanları kendinde toplayıp, ışık taşıyıcılardan meydana gelen parçalanmaz bir kuşak teşkil edecek.
Eski geçip gidecek, ve siz, bütün harikaları ve ihtişamı içinde Yeni’yi göreceksiniz. Bileceksiniz, zafer çok yakın ve kat’i. Sevinçle seslenin ve kalpleriniz şükürle terennüm etsin.
O’nun sevgilileri!.. Bütün kalbiniz, aklınız ve ruhunuzla inanıyor musunuz ki O sizde ve siz gerçekten O’ndasınız. Öyle ise siz hakikaten gerçeği biliyorsunuz ve gerçek yolda yürüyorsunuz.
Gerçeği tam bir çocuk inancı içinde kabul edin. O zaman o sizi öyle bir sevinçle doldurur da siz Yaradan’ın sevgisinin hudutsuzluğunu duyarsınız.
Dikkatli olun ve kendinizi tetkik edin. Boş sözler sarf etmeyin fakat sadece hikmet ve gerçek olanı söyleyin. Allah’a duyulan sevgi ile dolu olduğunuz zaman sükut altındır.
Tembelce düşünceler ve hayallerle zaman harcamayın, fark edin ki siz kendi içinizde bütün kuvvete, bütün zekaya, bütün hikmete, bütün anlayışa sahipsiniz, siz evrensel zihnin ve evrensel şuurun ta kaynağından durmadan alabilirsiniz.
Arayın, bulacaksınız ve sizden hiçbir şey gizlenmeyecek.
VERDİĞİNİZ Mİ FAZLA, ALDIĞINIZ MI?!.
Sevgililer;
Şimdi yeryüzünde bu mevsimin iyi niyet ve barış mevsimi olması gerekirdi, halbuki dünyada iyi niyet ve barış değil, sadece büyük bir kargaşalık, şaşkınlık ve tatminsizlik var. İnsan hayattan mümkün olduğu kadar çok şey almak ve mümkün olduğu kadar az vermek istiyor ve sonra da, her şeyin neden dolayı yolunda gitmediğine şaşıyor. Kendinize dürüstçe ve iyi bakın; siz hayattan mümkün olduğu kadar çok almak ve mümkün olduğu kadar az vermek mi istiyor musunuz? Siz, hayatın öz gücünü boğan ve yeryüzünde bu kargaşalığa sebep olan hastalığın bir parçasını mı teşkil ediyorsunuz, yoksa siz şifa veren kuvvetin safında mısınız? Gerçekten, siz veren mi yoksa alan mısınız? Bunu ancak siz bilebilirsiniz. O, sizin bu suali kendi kendinize sormanızı istiyor, birbiriniz hakkında sormanızı değil. Bu konuda her biriniz kendi kararınızı kendi başınıza vermelisiniz ve bir başkasının size yardım etmesini beklememelisiniz. Kendi içinize derinlemesine bakın ve maksatlarınızın ne olduğunu tam doğru olarak görün. Siz hayata ne veriyorsunuz?
Siz hayata sizde olanın en iyisini vermedikçe, ondan en iyiyi almayı beklemeyin. Toprak da böyledir; siz en iyiyi koymadıkça, onu besleyip ona sevgi ile bakmadıkça, ondan harikulade neticeler bekleyemezsiniz. Verdiğinizce alırsınız. Siz sadece en asgariyi verirseniz, ancak en asgariyi alırsınız, ama siz verebileceğinizin azamisini verirseniz, o zaman sadece azamiyi almakla kalmaz, gelen bereketin dolup taştığını görürsünüz. Bu, hayatta her şey için böyledir.
Yirmi dört saat içinde vaktinizin ne kadarını Yaradan ile birlikte geçiriyorsunuz? Yaptığınız işlere O’nu ne ölçüde dahil ediyorsunuz? Her şeyiniz O’nunla ne derece paylaşıyorsunuz? Bu soruları ancak siz doğru şekilde cevaplandırabilirsiniz. Neden kendinize bir zaman ayırıp, bu soruları dürüst bir şekilde cevaplandırmaya çalışmayasınız ve alacağınız cevapları görmeyesiniz? Çünkü ancak cevapları bildiğiniz zaman siz ne yapmanız gerektiğini bilebilirsiniz.
Siz bütün için mi yaşıyor, bütün için mi çalışıyor ve bütüne mi veriyorsunuz, yoksa sadece kendiniz için mi yaşıyorsunuz? Hayatınız mutluluk ve tatmin içinde midir, yoksa, hakkınızı alamadığınız, hayatın size gerçekten bazı şeyler borçlu olduğu gibi bir duygu içinde misiniz? Ara sıra insanın kendi içine bakması ve hayatta tutmuş olduğu istikameti görmesi hiç kimseye zarar vermez.
Hatırlayın, çalışıp didinmek, mutlaka, sizde olanın en iyisini vermek demek değildir, fakat asıl mühim olan, sizin davranışlarınızın bütünüdür. Çalışma, bazen hayattan bir nevi kaçış olur, işleriniz bazen sizin hayatı ve kendi doğru ve gerçek yerinizi görmenize engel olabilir. Öyle ise kendinizi iş-güç ardına gizlemeye kalkışmayın, fakat ışığın sizin içinize girmesine, içinizden geçmesine, her yanınızı aydınlatmasına imkan verin ki, hiçbir şey saklayamayasınız. Şeffaf olmaktan korkmayın, çünkü hayatta gerçek hürriyeti ve sevinci ancak bu suretle bulabilirsiniz.
O’nun sevgisi ve huzuru her birinizi doldursun ve kucaklasın. O’nun emrini yaparken, O’nun yolunda giderken, O’nu yüceltirken, gönülleriniz derin sevgi, övgü ve şükürle dolu olsun ve siz tam huzur içinde olun.
SİZ SADECE SPİRİTUAL BİR TOPLULUKTAN İBARET DEĞİLSİNİZ
Sevgililer;
Bu merkez, daha iç ve üst planlarda cereyan edenlerle kıyaslandığında, ancak ufak bir kısmı meydanda gözüken bir aysberge benzetilebilir. İşte onun için, aranızdan bazıları, bu merkezin neyi temsil ettiğini henüz tam takdir edememektesiniz, çünkü siz, yüzeyde cereyan edenlerin ötesinde nelerin olduğunu göremiyorsunuz. Siz onu sadece, benzer düşüncelere sahip bazı kimselerin bir araya toplandığı, aheste fakat sürekli şekilde genişleyip büyüyen bir spiritual topluluktan ibaret görüyorsunuz. Siz, yapılmakta olan muazzam, dünya çapında bir işi göremiyorsunuz. Siz, düşünce birliği içinde olduğunuz, fertlere ve dünyaya sevgi ve ışık neşrettiğiniz zaman, buradan her gün yayılan vibrasyonların gücünü fark edemiyorsunuz. Bu yerin yeni arz ve sema’nın giriş kapısı olarak nasıl hayret verici şekilde kullanıldığını göremiyorsunuz.
Siz kendi küçük şahsi dertlerinize ve sıkıntılarınıza, kendi bencil, egosantrik hayatlarınıza ve olayların sizin şahsınızı nasıl etkilediği kaygısına öylesine dalmışsınız ki, kendinizden ötesini göremiyorsunuz. Artık her birinizin bu ruh halinden sıyrılmanız, yapılmakta olan gerçekten harikulade yüce işi fark etmeye başlamanız ve bu işte size de en çok hayati bir rolün düştüğünü anlamanızın zamanı gelmiştir. Sizlerin buraya sevk edilmiş olmanız tesadüf değildir. O’nun size ihtiyacı var ve O’nun size şimdi, bu anda ihtiyacı var, öyleyse, küçük, değersiz düşünceleri terk edin ve varlığınızın genişlemesine imkan verin, varlığınız açılsın, genişlesin ki olayların o harikulade şeması içinde o sizleri gitgide daha çok kullanabilsin. İşte o zaman siz gerçekten kendinizi bütün’ün bir parçası olarak hissedebileceksiniz, artık kendinizle değil, fakat bütün’ün kurtuluşu ile ilgilenecek, onu düşüneceksiniz.
Olmakta olanların farkına varmanız, kullanıldığınızı hissetmeniz ve yapılması gereken işi bu idrak içinde yapmanız çok mühimdir. Siz şuurunuzu yükselttikçe bu idrake mutlaka ulaşırsınız. Bunu yapmak için asla kendinizi zorlamayın, yoksa bir engel yaratmış olursunuz. Sadece uymayı ve olmayı öğrenin ki o sizi dilediğince kullanabilsin. Sizler O’nun kanallarısınız ve o sizin kanalınızdan ve sizin vasıtanızla iş görecektir. Bunu ne kadar erken öğrenir ve kabul ederseniz, O’nun sizi kullanması ve harikalarını herkesin gözleri önüne sermesi ve gönüllerde yer etmesi o kadar kolay olacaktır.
O’nun sevgisi ve O’nun huzuru her birinizi doldursun ve sarsın. Gönüllerinizi O’na açın ve ebedi şükrünüzü yapın. O’nun yüce lütufları için sevinç ve sevgi ile terennüm edin. O’nun yolunda yürür, O’nun iradesini yerine getirirken, O’nu överken tam bir huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
ŞİMDİ
Sevgililer;
Şimdi birleşmenin, bir olmanın, birbiri ile anlaşmayı öğrenmenin, birbirini anlamanın, tanımanın vaktidir. Bu da öyle kendi kendine oluvermez. Bu size bağlıdır, birbirinizi o kadar çok sevmelisiniz ki, iç aleminizde neler olup bittiğini ve zahiri olanın altında, gerçekten mühim olanı bulmayı ve anlamayı gerçekten isteyesiniz.
Sizi birleştiren işler ve bütün şeyler üzerinde konsantre olmayı ayrılığa ve ahenksizliğe yol açan her şeyden kaçmayı öğrenin, bir ruhun içindeki en iyiyi görebilmeyi gerçekten özlerseniz, onu elbette bulacaksınız. Oraya varmak sabır, sebat ve gayreti gerektirebilir, fakat bulunmaya değer olan herhangi şey zaten sabır ve zaman gerektirir, öyle ise onu bulabilmeniz için kendinizi bir kenara koyun, bunu yapabilmek için, alıştığınız yolun dışına çıkın. Bu hiçbirinizin pek o kadar kolay bulamayacağınız bir şeydir. Alışkın olduğunuz rutin’in dışına çıkmak ve bir başkası uğruna gerçek bir gayret sarf etmeye mecbur olmak hoşunuza gitmez, ama işte O’nun sizden istediği şey budur.
Birbirinize karşı çok daha büyük bir hassasiyet geliştirmeniz ve birbirinizi asla “Olsa da olur, olmasa da” tarzında düşünmemeniz lazım. Böyle bir düşünceye kapılmak çok kolaydır ve bu, bir ruhtaki bütün sevinci ve spontaneliği öldürür. Sevilmediğiniz, övülmediğiniz ve öylesine önemsenmezlik gördüğünüz zaman, içinizi nasıl ölü gibi hissettiğinizi hepiniz bilirsiniz. Bir bitki büyüyebilmek, güzelliğini ve mükemmelliğini ortaya koyabilmek için sevgiye muhtaçtır. Her biriniz, yaptığınız iş her ne olursa olsun, yapabileceğinizin en iyisini ortaya koyabilmenize yardım edecek sevgiye ve takdire muhtaçsınız. Bu demek, durmadan birbirinizin sırtını sıvazlayarak, birbirinizin en iyi kişiler olduğunuzu birbirinize söyleyip durmanız demek değildir. Övgü, kalbin derinliklerinden gelmelidir. Ancak o zaman gerçekten hissedilebilir ve hedefini bulur ve harikalar yaratabilir.
Sevgililer; birlikte geçirdiğiniz bu zamanların, belirli bir sebep ve maksat için size verildiğini hatırlayarak, bundan azami istifade etmeye çalışın ki, birbirinizi gerçekten tanıyabilesiniz ve hiçbir sonuca varmadan boşuna gün geçirmeyesiniz. Çoğunuz işte bunu yapıyorsunuz. Siz, sadece durumu idare etmek istiyorsunuz, bir kilometre fazladan yol kat edip, kendinizi şu veya bu şekilde ortaya koymakta isteksiz gösteriyorsunuz. Kendinizi ele alın ve bunu hemen şimdi yapın. Birliğe ulaşmak, ahenkleşmek ve birbirinizi anlamak için size verilmiş bu kıymetli zamanı kullanın ki ilerde, sizden sevgi ve ihtimam bekleyecek pek çok kişi yüzünden birbirinize ayıracak zaman bulamayacağınız gelecek günlerde pişmanlık duymayasınız. Şimdi bunun zamanıdır. Şimdi.
SÖZ’ÜN YARATICI GÜCÜ
Sevgililer;
Söylenen, ağızdan çıkan söz’ün gücü, sizlerin hiçbirinizin tam farkına varamadığınız kadar büyüktür. Bu gücü neden denemiyorsunuz? Bir daha, bir kimseye kızdığınız veya ona karşı menfi bir his duyduğunuz zaman, bir tarafa çekilin ve o kişiyi gerçekten sevdiğinizi yüksek ve otoriter bir sesle söyleyin, siz bunu yaparken, sizden çıkan sevginin o varlığa doğru aktığını hissedeceksiniz ve bütün kızgınlığınız ve menfi duygularınız kayboluverecek, fakat bunu kat’i ve emin bir sesle yapmayı unutmayın.
Yaptığınız şeyi ve gittiğiniz yeri iyi bilin ve herhangi bir konuda belirsiz ve kararsız olmaktan vazgeçin. Bir şeyi tam, kat’i ve otoriter bir dille söyleyemeyecekseniz, hiçbir şey söylemeyin. Öğreneceğiniz daha pek çok şey var ve siz Yeni Çağ’a girdikçe bu dersler gitgide daha hızlı bir şekilde öğrenilecek, hatalar ve başarısızlıklar gitgide azalacak. Bununla beraber, unutmayın ki bu derslerin mutlaka öğrenilmesi lazım. Onlar öğrenilmeden geçilip gidilemez. Şimdi nefis terbiyesi ve itaat gibi temel derslerden bahsediyoruz. Bir çoğunuz bunları atlamak istersiniz, hatta o muhteşem Yeni Çağ’a girerken bunlara artık ihtiyacınız olmayacağını hayal edersiniz. Halbuki bu spirituel hayat içinde siz hiçbir hedefe onlarsız ulaşamazsınız ve ne kendinize, ne de başkasına hiçbir yardımda bulunamazsınız.
Ağzımızdan çıkan, söz’ün yaratıcı gücü vardır ve insan onu, asla kendi menfaati için değil, fakat bütün’ün hayrına kullanmayı öğrendikçe, muhtaç olduğu her şeyi, bu muazzam kuvvetle yaratabilecektir. Ancak bu temel ruhi dersleri öğrenmiş olanlar ve bütünleri ile O’na teslim olmuş olanlar ve sadece O’nun iradesini yapmak isteyenler, bu zamanda serbest bırakılmaya başlanmış olan bu kuvvetleri kullanabilecekler. Yanlış ellere verildiğinde bu kuvvetler sadece yöneltildikleri kişiler için değil, aynı zamanda, o gücü rehbersiz, ulu orta ve bencil maksatlar için kullanmakta olan kişinin kendisi için de mahvedici olacak. Bu kuvvetleri yanlış yolda kullanmaya kalkışanlar olacak: Onlar kendi kendilerini mahvedecekler. Ateşle oynamaya kalkarsanız, yanarsınız.
O’nun ilahi kanunları ile ahenk içinde çalışın. Yaptığınız her işte maksatlarınızın saf ve diğerkamca olmasına dikkat edin. Asla unutmayın ki dış hayat, iç hayatın aksetmiş şeklidir. İçte mücadele, tatminsizlik, ahenksizlik olunca, bu dışa da aksedecektir. İnsan, işler kendisi için yoluna gitmediği ve ters gittiği zaman, kabahati başkalarında bulmayı sever; dış olayları, şartları ve insanları suçlamayı sever, Yaradan’ın ilahi kanunları ile ahenksizlik ve uyuşmazlık içinde bulunduğunu ve kendi dileğini yapmakta olduğunu görmek için kendi içine bakmak üzere zaman ayırmak istemez. İçteki olan’ı düzeltmedikçe o, gönül ve zihin huzuru bulmayacaktır ve dış şartlar ise iyileşecek yerde daha da kötüye gidecektir.
Cevabı içte arayın, ahengi içte bulun. Barış, sevgi iç sükuneti ve huzuru neşredin. Çünkü O’nunla hem ahenkseniz, dışta meydana gelen hiçbir şey sizi üzemez veya ürkütemez.
İNANÇ VE TESLİMİYET YOLU
Sevgililer;
Bütün inancınızı, bütün güveninizi O’na bağladığınız zaman, sizin için korkacağınız ne kalır? İnanç ve güven sizin hayatınıza girince, korku pencereden uçup gider, çünkü onlar bir arada kalamazlar. Siz dünyada olabilirsiniz, görünüşte normal, alelade, pratik bir hayat yaşayabilirsiniz ama siz dünyaya ait olmak mecburiyetinde değilsiniz. İçte olup geçenler kendi özel işinizdir. Bu, hayatın en önemli kısmıdır, çünkü içte olup geçenler dışa akseder. Dünyada yaşamak ama dünyaya ait olmamak nefis terbiyesi ister, tam itaat ister ve O’na ve O’nun hizmetine tam adanmışlığı gerektirir.
Birçokları zannedeler ki hayatlarının ufak bir kısmını O’na adayarak ve geri kalan zamanlarını diledikleri gibi geçirerek yaşayabilirler. Sevgililer, böylesi, bu hayat şeklini yaşamak ve göstermek demek olmaz. Size derim ki bu hayat, nefsin O’na ve O’nun hizmetine tam bir teslimiyetini ve hayatlarınızı O’nun işlerine adamanızı gerektirir. Bu demek, nefsinizi bütünü ile, hiçbir kayıt ve şart koşmaksızın, hiçbir şeyi alıkoymaksızın, O’nun dilediğince kullanması için, O’na vermek demektir.
Dünyada çok, pek çok iyi insan var ama kendisini O’na tam adamış, bütün hayatını O’na hasretmiş, Onunla direkt bağı kurmuş ve bütün bütüne o direkt bağ ile yaşayan, ruhun yolunda yürüyen kişiler öyle az ki. Bir çok defalar size hatırlattım ki ancak her şeyi vermekle her şeyi alabilirsiniz. Siz dinlediniz ve hatta anladınız, fakat bu hususta bir şey yapmak büsbütün başka bir mesele.
Gerçekten her şeyi vermek size çok ağır geldi. Siz bir kısmını alıkoydunuz, çünkü ferdiyetinizi kaybetmekten, bağımsızlığınızı, kişiliğinizi kaybetmekten, bu hayat ile bütün bütüne bağlanmış hale gelmekten korktunuz. Ama ne var ki siz O’nun kanunlarını belli etmeyi ve hayatlarınızda harikaların harikaları takip etmesini bekliyorsunuz. Siz bütününüzü O’na tam manasıyla ve sevinçle teslim etmedikçe, bu harikalı hayatın güçlü etkilerine şahit olmayı ümit edemezsiniz. Fakat hatırınızda olsun, her şeyi verdiğiniz zaman, bunu asla bazı ipliklerle bağlı kalarak yapmayın.
Sizin yaşayacağınız kendi iç hayatınız var. Siz bir ailenin, bir cemaatin parçası olabilirsiniz. Nasıl yaşayacağınız, kendinize kalmış bir şeydir. Kendi hayat yolunuzu, kendi yönünüzü seçmekte hepiniz hürsünüz. Hiç kimse sizi, belirli bir yolu veya belirli bir hayat tarzını seçmeye zorlayamaz. Bu, her ferdin kendisinin yapması gereken bir şeydir, çünkü hatırlayın ki, bir yolun bir varlık için doğru olması, o yolun bütün varlıklar içinde doğru olmasını gerektirmez. O’na götüren bir çok yollar vardır. Direkt yolu seçmek elinizdedir, ama eğer sapa olanı tercih ediyorsanız, onu da seçmekte serbestsiniz. Hayat alabildiğine sadedir, ama siz onu kendiniz için zor ve komplike hale getirmek istiyorsanız, bu sizin bileceğiniz bir şeydir. İnsanın hür iradesi vardır ve hiçbir şey ve hiçbir kimse buna müdahale edemeyecektir.
BU ZAMANLAR YÜCEDİR
Sevgililer,
Hiçbir insan, O’ndan gelen hikmetten daha büyük hikmete sahip değildir. Sadelik, O’nun işaretidir ve sevgi öylesine büyüktür ki, her şerri hayra ve bütün karanlığı aydınlığa çevirir. Sevgi asla ezmeye, tahrip etmeye kalkışmaz. Sevgi yükseltir, değiştirir ve hayra vardırır. Sevgi verir, verir ve asla bedelini hesap etmez. Sevgi kördür, çünkü sadece en iyiyi görür; o herkeste ve her şey de O’nu görür.
Siz herkeste O’nu görebiliyor musunuz? Siz gerçekten gönüllerinizi açıp O’nun ilahi sevgisi ile sevebiliyor musunuz, O’nun her birinizden yapmanızı istediği şey budur ve siz, hemen bulunduğunuz yerden itibaren bunu yapmaya başlayabilirsiniz. O sizi, bulunduğunuz o yere koydu; siz size düşen belirli bir işi yapasınız, size mahsus dersleri öğrenesiniz ve belirli zaafları yenebilesiniz diye, çünkü sizdeki en zayıf noktalar sizin en kuvvetli tarafınız haline gelebilir. Bundan dolayı, bir başka yerde daha iyi çalışabileceğinizi veya daha mühim dersler öğrenebileceğinizi asla zannetmeyin. Elbette her biriniz dilediğiniz yola gitmekte tam manasıyla serbestsiniz, fakat er veya geç, bu hayati dersleri öğrenmek mecburiyetinde kalacaksınız, öyleyse neden şimdi öğrenip de ruhi yolda ileri doğru devam etmeyesiniz? Çünkü öğrendiğiniz her ders sizi bu manevi yolda bir o kadar ileri doğru götürür.
Spiritual dersler – ebedi ve kaybolmaz olduklarından – diğer derslerden daha önemlidirler. Ruhun yolları ezelden ebedidir ve sizi daima hedefe yaklaştırır. Ruhun yollarında yürüyün ve gerçek gönül ve zihin huzurunu bulun. Siz, O’nun iradesini yaparken içinizde huzur ve sükun olur ve kendinizi ikiye parçalanır gibi hissetmezsiniz, çünkü içinizde çatışma olmaz. Bütün o çatışan, dövüş halinde olan unsurların yerini, O’nunla direkt kontakt halinde olduğunuz ve O’nun sizi kullanmasına imkan verdiğiniz zaman size gelen o her türlü anlayışın ötesinde olan huzur hali alır. Böylece, O, harikalarını herkesin görebileceği şekilde açıklar.
O’nun saltanatını yere indirmenizi söylerken, O’nun kastettiği, işte budur. O, herkesin görmesi için, yeryüzünde belli edilmelidir, çünkü hatırlayın ki geçmişte gizli duran bütün o şeylerin açıklanması, ortaya çıkarılması gerekli. Bu büyük vahiy çağıdır ki, görmek için gözleri olanlar her şeyi görecekler. Bazıları, açıklananlardan dolayı alabildiğine sevinecek, diğerleri korkacaklar. Hatta öyleleri olacak ki o haşmet ve harikalardan kaçıp saklanmaya çalışacaklar ve bunların ne olduğunu dahi tanımayacaklar. Işık ve daha çok ışık olsun, sevgi ve daha çok sevgi olsun ki, siz, gelecek olan şeylerin hepsine hazırlanmış olasınız ve her şeyi anlayabilesiniz, her şeyi şükür dolu kalplerle kabul edebilesiniz. Bu zamanlar yücedir.
SEVGİNİN SALTANATI YAKIN
Sevgililer,
Karanlığın içinden yükselip çıkın ve muhteşem ışığa girin. Sezgi, ilham, inanç, övgü ve hakimiyet sizin olsun. Bilin ki sizi aşağıda, sizi geride tutacak ve sizi gerçek kaderinize ulaşmaktan alıkoyacak her şeyi yenmeye gücünüz var. Kuruntu etmeyin, fakat bırakın, O’nun nuru sizi aydınlatsın. Bilin ki siz her şeyi yapabilirsiniz, çünkü o sizinledir. Denenmeler ve sınanmalarla yüz yüze geldiğiniz zaman korkmayın. Sadece şuurunuzu yükseltin ve yüzünüzü ışığa dönün, O’nun gerçeği sizi aydınlatsın ve o denenme ve sınanmaların hiçbirisi sizi hiçbir şekilde etkilemeyecek.
Daniel aslanların ininde iken ve aslanlar onun etrafında kükrüyor iken, o, yüzünü ışığa döndü. Işığın onu doldurmasına imkan verdi ve bütün korkusu geçti. Bir yerde korku yoksa ve mükemmel sevgi hüküm sürüyorsa, size hiçbir zarar yaklaşamaz ve dokunamaz. Sizin düşmanlarınız sayılanlara, size ters muamele edenlere, sizi parça parça etmeye can atanlara karşı kalplerinizi sevgi ile doldurun. Kötülüğe karşı direnmeyin, fakat kötülüğü iyilik ile mağlup edin. Bu asla zaaf işareti değildir; bu iç kuvvetidir. Bu O’nun ilahi gücüdür. O güce sarılın. Bir efor, bir zorlama içinde olmayın, çünkü bunun tamamen zorlanmasız olması lazım.
Sakin, –mutlak şekilde sakin– olun ve ışığın sizin varlığınıza nüfuz etmesine imkan verin. Mesuliyetlerinizi sevinçle karşılayın ve bilin ki, tek başınıza hiçbir şey olmadığınızı, fakat O’nunla olunca her şeyi yapabileceğinizi fark ederek, bunları zahmetsizce yüklenebilirsiniz. O size ilham versin, o sizi aydınlatsın. Daha sonraki adımınızı o size açıklasın. Ne söyleyeceğinizi veya ne yapacağınızı düşünmeyin. Bırakın o size an be an ilham versin ve rehber olsun. İlham ve sezgi ile yaşayın, her şeyi -kılı kırk yararcasına- mantık ve muhakeme ile halletmeye çalışarak değil. Kendinizi bırakın, bütün hayatınızı o yönetsin. O’nun ruhu içinizde yer tutsun.
Her şeyi verin ve her şeyi alın. O her şeyi istiyor. O, nefsin tam teslimiyetini istiyor ve bu olduğu zaman O’nun olan her şey sizindir ve her şey mümkündür, çünkü o zaman siz O’ndan, O’nun yardımından, O’nun kudretinden, O’nun sevgisinden, O’nun ışığından, O’nun her şeyinden şuurla haberdarsınız demektir. Ve siz, yolunuzda hiçbir şeyin karşı duramayacağını ve O’nun adına her şeyi yapabileceğinizi bilirsiniz.
O, evrensel zihindir. O, kozmik şuurdur. O, O’dur (Varolandır). O’nun sevgisi her şeyi birleştirir, her şeyi yaratır, her şey’dir. Sevgi daima bir yol bulur. Sevgi bütün yaraları iyileştirir. Bırakın, sevgi bütün zorlukları, bütün engelleri yensin. Öyleyse kalplerinizi sevgi ile doldurun, öyle ki arada Sevgi’den gayri hiçbir şeye yer kalmasın. O sevgidir. O, her birinizin içindedir. İçinizde olanı dışa çıkartın ve dünyaya serbestçe akmaya bırakın, ki sevgi hüküm sürsün, çünkü sevginin saltanatı yakın!..
GÜNE ŞÜKÜRLE GİRİN
Sevgililer,
Sevinin ki dün geçti ve bugün, elinizde; bütün ayrıntıları ile, bozulmamış, zedelenmemiş, muhteşem bir gün. Sevinç ve şükür dolu kalplerle ona girin. Ondan ancak en büyük hayırlar geleceğini bilerek güne girin, ve onun içinde her gittiğiniz yere sevgi ve ışık neşrederek yürüyüp ilerleyin.
Size daima söylüyorum ki, güne nasıl başladığınız, hayati derecede önem taşır. Uyandığınız andaki ilk düşünceniz şükran ve teşekkür olsun. Bunun ne kadar doğru olduğunu teorik olarak bilirsiniz, öyle ise neden tatbik etmeyesiniz? Bir hayatı yaşamaya başlayacaksınız, şimdi yaşamaya başlayın ve asla yarına veya değişmek için vakit ayırabileceğiniz bir başka zamana bırakmayın. Siz, bütün tavır ve davranışlarınızı, daha fazla gecikmeden, hemen şimdi değiştirebilirsiniz. Asla ertelemeyin; şimdi’den daha uygun zaman yoktur. Derhal alınması gerekli neticeler için derhal aksiyona geçmek lazımdır. Öyle ise, bunun için şimdi bir şey yapın.
Gün boyunca O’nunla temasta kalın, ki her yaptığınız şey, O’nun rehberliği altında, ve O’nun rızası ile olmuş olsun. Bu da ancak O’ndan şuurla haberdar olmak, yaptığınız her işe O’nu dahil etmek, her şeyi O’nunla paylaşmak olabilir –ama bunu şuurla yapmanız lazım.– O’nunla irtibata geçmek için zaman ayırmanız ve bu işi asla oluruna bırakmamanız lazım. Gerçekten, sizin düğmeyi açmayı ve O’na ayarlamayı öğrenmeniz lazım, ayarlama işi çok ince, hassas bir iştir, öyle ki tam ışın’ı bulabilmeniz, ona ayarlı kalabilmeniz ve O’ndan gelecek olan her şeyi almaya hazır olmanız lazım; bu gelenler ne olursa olsun ve her ne kadar garip gözükürse gözüksün.
Siz O’ndan bir şey, bir direktif alınca, onu rafa koymaya veya onun sorumluluğunu bir başkasının üstüne aktarmaya kalkışmayın. Sizin yapacağınız, size has olan bir işiniz vardır. Onu yapmaya ve onu sevgi ile yapmaya dikkat edin. O’ndan gelmesi muhtemel olanlardan asla korkmayın. Sadece bilin ki mükemmel sevgi bütün korkuları defeder ve siz O’nu gerçekten sevdiğiniz zaman kalplerinizde korku olamaz, çünkü sevgi ve korku el ele yürüyemezler. O’nun sizden yapmanızı istediği şeyi yapmaya istekli olacaksınız. O’na olan sevginizden dolayı içinizde direnme olmasın, çünkü zorlanışa ve ıstıraba sebep olan şey dirençtir. O’nun sevgisine kendinizi rahatça bırakın ve bilin ki, her şey çok, çok iyidir. Hayat çok sade ve apakçıktır, siz onunla birlikte akmayı, ona karşı dövüşmekten vazgeçmeyi öğrendiğiniz zaman.
Olduğunuz yerde bulunmaktan, yapmakta olduğunuz işi yapmaktan hoşnut olun ve bilin ki hazineniz nerede ise, gönlünüz orada olacaktır. Siz O’na ve O’nun hizmetine kendinizi tam adamış mısınız? İşte o zaman, her nerde ve her ne yapmakta olursanız olunuz, huzur içinde olduğunuzu bileceksiniz.
İNANCINIZI YAŞAYINIZ
Sevgililer,
İnanç ile yaşamadıkça ve onun manasını hayatlarınızda ve yaşayış tarzınızda göstermedikçe, inanç hakkında konuşmanız faydasızdır. O’na itaat etmeyi, O’nun ufak sesini dinlemek ve sessiz kalmak için vakit ayırmayı öğrenmek için gerçekten bir şeyler yapmadıkça ve O’nun talimatını adım adım takip etmek için istekli olmadıkça, O’nu sevdiğinizden, O’nun iradesini yerine getirmek istediğinizden bahsetmeniz boşunadır.
Kendinizi O’na tamamen terk etmeyi öğrenmedikçe ve O’nun sevgisini ve bu sevgideki güvenliği hissetmedikçe siz O’nun hudutsuz sevgisinin manasını bilemezsiniz. Siz bu hayat şeklini yaşamadıkça ve göstermedikçe, bunun ne demek olduğunu bilebilmeniz mümkün değildir. Bu demek, nefsinizi teslim etmeniz, her şeyi fedaya amade olmanız, sadece kendinizi bırakmanız ve her şeyi O’nun ele almasına imkan vermeniz demektir. Ve bu, birçok kimsenin, üzerinde konuştuğu fakat yapmaya yanaşmadığı bir şeydir. Bu, derin suya atlamak ve yüzmeye başlamak demektir ama, onlar kıyıda durdukları zaman, bunu yapmak için beklerken, zihin çalışmaya başlar ve o hal, atılımı yapmaya karşı türlü türlü itirazlar sökün eder. Korku büyük rol oynar, emniyetsizlik, güven noksanı, en mühim olanı öne almayı reddetmek, bilinmeyenden korkmak gibi. İşte bu en son adımın inanç içinde atılması gerek ve bu adımı hiç kimse bir başkası adına atamaz.
Her varlık yol üzerinde buraya kadar getirilir, fakat sonra, onun hiçbir dış destek olmadan, tek başına durması gerekir ve son adımı atmak ise kendi bileceği şeydir. Bunu hepiniz biliyorsunuz, ama kaçınız en son adımı atmaya ve her şeyi O’na havale etmeye isteklisiniz? İşte O’nun her birinizden sorduğu budur. Çünkü ne zaman ki her şeyi verirsiniz, ancak o zaman her şeyi alırsınız. Yarım ölçüler olamaz. Size bu daima söyleniyor, çünkü öylesine hayati önem taşıyor. Gerçekte, bu hayat yolunun sırrı budur. Ancak herkes bunu beceremez. Dünyada bir çok, bir çok iyi insan var ki, iyi hayat süren, komşularına yardım eden, kendilerinden feda eden, ölesiye çalışan, hatta hayatlarının büyük bir kısmını vermeye amade olan o iyi insanlar, her şeyin terk edilmesini gerektiren o en son adımı atma noktasına geldiklerinde, bunu yapamıyorlar. Onlar herhangi bir zorlukla yüzleşme ihtimali karşısında belirli bir hayat tarzına tutunma mecburiyeti hissediyorlar. Ama, bu hayatta bel bağlanabilecek bir hayat tarzı
bulunamaz. Çünkü, bütün inancınızı ve güvenliğinizi sadece O’na, Rabbiniz olan Yaradan’a bağlamanız gerekir.
O her şeyi istiyor, her şeyden daha azı O’nu tatmin etmez. Bir varlık herhangi bir şeye tutunduğu sürece yüzmeyi öğrenemez, tamamen O’na güvenmiş olamaz. Bundan dolayı O, harikalarını göstermek üzere, o kimsenin içinde ve o kimse vasıtasıyla iş göremez. Halbuki bu O’nun özlediği bir şeydir. Bu hayat herkesin göreceği şekilde yaşanıp gösterilmelidir. Ta ki O’nun şanı yüceltilmiş olsun. Yoksa sadece O’nun hakkında konuşmak değil.
ARAYIN, BULACAKSINIZ
Sevgililer,
Arayın, bulacaksınız. Gönüllerinizi arayın ve gerçek size açıklanacak. Bir çok kimseler, her şeyin aradıkça size belli edileceğini o iç emniyeti ile bilecekleri yerde, hayatlarında onlara iç rahatlığı kazandıracak bir şeylerin çıkageleceğini ümit ederek ömürlerini geçirirler. Bu hayatta sadece ümit yeterli değildir. Bu zamanda artık bilmek zorundasınız. Siz öyle bir şeyin olmasını ümit ettiğinizi düşünmeksizin söylediğiniz zaman o işin olacağı hakkında kati emniyet ve bilgiye sahip olmazsınız. Düşüncenizde artık öyle kararsız, yarı ümitli hiçbir şeyin olmaması icap eder. Siz her şey hakkında ultra-pozitif (alabildiğine olumlu) olmalısınız. Eğer ihtiyacınız varsa, - sessizliğe çekilin ve en ufak bir şüphe gölgesi kalmaksızın gerçeği bilinceye kadar öyle kalın - ve gerçek sizi hürriyete kavuşturacak.
Siz, hepiniz, uzun devirler boyunca gizli kalmış bütün o sırların açıklanacağı, büyük bir elenme ve seçilmenin olacağı, ışığın karanlığı yeneceği, büyük spirituel uyanış çağı içinde olduğunuzu, tam bir iç emniyeti ile biliyor musunuz? Kalpleriniz sevgi, sevinç, ümit içinde her an, her şeyin olabileceğini bekler durumda mı? Siz ayak parmaklarınız üzerinde tam bir uyanıklık içinde ve onun sizden isteyeceği herhangi şeyi yapmak için bir anda harekete geçmek üzere hazır vaziyette misiniz? Siz, günün yirmi dört saatinde dinler, bekler, hazır, atik ve tetik halde misiniz? Yoksa hala bir şeyler olsun diye ümit ederek, dua ederek, hayatın akışına kapılmış gidiyor musunuz?
Bu yetmez, Sevgililer, O’nun ışık taşıyan erleri her zaman hazır ve uyanık olmalıdırlar. Tatil zamanları olamaz. Avare gidişler olamaz. Sizler hepiniz devirler boyunca bu belli zaman için hazır edildiniz. Elbet ki siz, olması gerekenlerin nasıl olsa olacağı, öyleyse alakadar olmanıza lüzum bulunmadığı gibi bir sanma ile ve sahte bir güvenlik duygusu içinde uyutulmadınız. Sizin hepinizin bu zamanda oynayacağınız çok mühim rolleriniz var ve olayları hızlandıracak, onların gerçekleşmesine yardım edecek olan da sizin ultra-pozitif (alabildiğine olumlu) tutumunuz olacak.
Çoğunuz, kendinizi hemen patlamaya hazır bir volkan üzerinde oturur gibi hissediyorsunuz. Kendinizi her an yola çıkabilecek gibi hazır hissediyorsunuz. Olacakların ne olduğundan pek emin değilsiniz ama havada muazzam bir heyecan ve bekleyiş hali var.
Size hep söylüyorum ki, içinde yaşadığınız zamanlar alelade zamanlar değil. Bu gerçeğe uyanın ve sevinin, sevinin, sevinin!.. Bu, Yeni Çağ’dır ve sizler Yeni Çağ adamlarısınız. Sınır gökyüzüdür.
O’NUNLA ORTAK OLUN
Sevgililer,
Her zaman uyanık, her zaman dikkatli olun. Mühim zamanlar, dolayısıyla kritik zamanlar içindesiniz; O’nun işlerini süratle ve kolaylıkla yürütmek için birliğin ve ahengin esas olduğu zamanlardasınız. Bunların gerçekleşmesini önlemeye çalışan bir çok şeyler olacak. Siz onların üzerine çıkacak, bir bir yeneceksiniz, fakat her şeyden önce, olmakta olanları anlamalısınız ki, hazırlıksız yakalanmayasınız.
Sizler gündelik işinize gücünüze fazla gömüldüğünüz ve O’nunla, Rabbiniz olan Yaradan ile sıkı irtibatı kaybettiğiniz zaman, gerçeklere karşı kör olmak ne kadar kolaydır! O her zaman sizinledir ama O’nunla sıkı irtibatı muhafaza edebilmeniz için sizin O’ndan, O’nun ilahi varlığından şuurla haberdar olmanız lazım. Çoğunuz işlerinizle öylesine meşgulsünüz ki, zamanın büyük bir kısmında O’nu tamamıyla unutuyorsunuz. Her yaptığınız işe O’nu daha ve daha çok dahil etmeyi öğrenin. Her işinizde, her sözünüzde O’nun rızasını ve kutsamasını gözetin. Şayet sadece bunu her zaman yapsaydınız, hayatlarınız ne kadar daha kolay ve berrak akacaktı.
Bu bir ortaklıktır ama siz çoğu zaman O’nun ortağınız olduğunu unutuyorsunuz ve kendi başınıza buyruk gidiyor, işlerinizi O’nsuz yapıyorsunuz, sonra da şaşıyorsunuz, neden dolayı işler karma karışık oldu veya önledi diye. İşleri yürütmek için O’nun size, sizin O’na ihtiyacınız var. Bunu asla unutmayın.
O’nun yardımını istemek için dertlerinizin başınızdan aşmış hale gelmesini beklemeyin. Bunu şimdi yapın, bunu sürekli şekilde yapın, bunu şuurla yapın. O’nunla temasa geçmeniz bir saniye içinde oluverir, öyle ise kendi başınıza didine didine daha çok batağa batmayı bekleyerek zaman harcamayın. Eğer bugün yeryüzündeki varlıklar, kendi başlarına iş başarmaya uğraşacakları yerde O’na ve O’nun gücüne müracaat etmeyi öğrenmiş olsalardı, şimdi dünyada çok daha az gerginlik, çok daha az asabi çöküntüler olurdu.
Asla yalnız değilsiniz. Bir zorluğu veya bir engeli tek başınıza yenmek mecburiyetinde asla değilsiniz. Keşke bunu bir fark etseydiniz ve derhal O’na yönelseydiniz ve O’nun yardımını dileseydiniz!.. O’nsuz hiçbir şey yapmayın. Gün boyunca kaç defa şuurla O’na yöneliyor, O’ndan diliyorsunuz? Çok nadir değil mi? Ve sonra, her şeyin sizin tepenizden aştığına, her şeyin olanca ağırlığı ile üstünüze bindiğine, sizi çökerttiğine şaşıyorsunuz. O’nun sevgisinde huzura kavuşmayı neden öğrenmiyorsunuz? O size bunu hatırlattı, fakat kaçınız bunu yapmayı denediniz?
O’nun sözleri çoğu zaman bir kulaktan girip diğerinden çıkıyor. Oysa onlar işitilip hemen unutuluvermek için değil, gerçekten geçerli oldukları anlaşılsın diye sizlerin hayatlarınızda yaşanılıp gösterilmek içindir. O size söz veriyor ki, O’nun sözlerini gerçekten yaşadığınız zaman bütün hayatınız baştan başa değişecek, bütün gerginlikler bunalımlar kaybolacak ve barış, sevgi, ahenk ve güvenlik hüküm sürecek.
SEVGİYİ YAŞAYIN VE ŞÜKREDİN
Sevgililer,
Hayat sevinçle, ümitle ve sevgi ile öylesine doludur ve siz hepiniz o hayata dahil, o hayatın parçasısınız. Bundan şuurla haberdar olduğunuz zaman siz o sevinci, ümidi ve sevgiyi aksettirecek ve birçoklarına yardım edecek ve ilham olacaksınız.
Gözlerinizi kaldırın ve çevrenizdeki bütün güzellikleri görün. Sema’daki yüz binlerce parlak yıldızları görün ve onlar için şükredin. Gün ışığını ve yağmuru görün ve onlar için şükredin. Çiçeklerin güzelliğini, kuşların şarkılarını, rüzgarın sesini fark edin. Her şeyde O’nu fark edin ve O’nun bütün yarattıklarındaki harikayı ve mükemmelliği görün.
Hayatın harikalarını ve güzelliğini seyrederek etrafa baktığınız zamanlar ne kadardır? Şükredilecek bir şey her zaman vardır, şartlar ne kadar zor gibi görünürse görünsün, ışık hemen yanı başınızdadır.
Siz, keder ve bunalım halinden kurtulmak için kendi kendinize yardım etmezseniz, başkalarına yardımcı olmayı nasıl ümit edebilirsiniz? Sizi aşağıya doğru çeken her şeyden uzaklara, uzaklara doğru uzanın ve hayatta en iyi olanı görün. Aslında çok uzaklara uzanmaya da ihtiyacınız yok. Sadece kendinizi unutmak ve bir başkasının hayrını düşünmekle göreceksiniz ki, içte büyük değişmeler oluyor.
Ayak parmağınızın tırnağı içe doğru büyüdüğü zaman acıtır. Bir ruh da kendi içine doğru büyüdüğü ve dışa veremediği, genişleyemediği zaman o ruh çok ıstırap ve mücadele içinde olur. O’nun sevgisi durmadan üstünüze yağıyor. Siz her zaman O’nunla dolu, O’nunla sarılmadasınız. O harikulade sevgiyi siz ne yapıyorsunuz? O’nu kendinize mi alıkoyuyorsunuz? Yoksa içinizden serbestçe akarak etrafınızdaki varlıklara geçmeye bırakıyor musunuz? Nefiste alıkonulan sevgi gerçekten acı verir. O paylaşılmalıdır. O sevgi öylesine büyüktür ki, nefse sığdırılamaz. Onu bırakın, serbestçe aksın sevgililer, ve göreceksiniz ki sadece sizin hayatınızı değiştirmekle kalmıyor, birçok başkalarının hayatlarını da değiştiriyor.
O sevgiyi hayatlarınızda ifadelendirin. Onu her yaptığınız işte gösterin. Bir şey en saf sevgi ile yapıldığında, o eylem ne kadar dünyevi olursa olsun, ondan ancak en iyi sonuç çıkar. Her şeyi sevgi ile yapın. Hatta siz bir kimseye, ihtiyacı olan bir ruha, şayet bunu sevgi ile yapabiliyorsanız, görünüşte çok sert de davranabilirsiniz, öyle iken neticeler çok daha büyük, etkili olabilir.
Hiçbirinizde duygusal ve nefsani sevgi olmasın. Çünkü bu O’nun ilahi sevgisi değildir. Bu, gerçek sevgi değildir ve ondan uzun süreli bir hayır gelemez. Bu bir süre için, çırpıntılı bir suya yağ dökmek gibi gözükebilir, fakat göreceksiniz ki er veya geç dert herhangi bir taraftan yine patlak verecek. O’nun sevgisi ezelden ebedidir. Her şeyde O’nun Sevgisi’ni aksettirin ve harikalar ardından harikalar gerçekleştiğini görün.
YENİ ÇAĞ’IN BAHARI GELDİ
Sevgililer,
Görecek gözleri olanlar, O’nu, bütün etrafınızda ve içinizde olan yeni yeryüzü ile yeni sema’sının harikalarını görsünler; bütün hayatın yenileşmesinden; O’nun ilahi varlığından, şu anlarda nelerin gelişmekte olduğundan gitgide daha çok haberdar olsunlar.
Her bir gün bir öncekinden de daha harikalıdır, gizli bulunan pek çok şey açığa vurulmada. Siz, gerçekten önemli olan şeyler, yani spirituel şeyler hakkında daha büyük ve daha derin bir anlayışa sahip oldunuz. Size yeni sahalar açılıyor, siz realitenin manasını anlamaya başlıyorsunuz.
Siz uzun ve derin bir uykudan uyanıyorsunuz ve etrafınızdaki dünya değişmiştir. Bu, artık bütün o çıplaklığı ve kısırlığı içindeki, uykulu haldeki kış değildir, yenidir, capcanlı, hayat doludur. Yeni Çağ’ın bahar’ı geldi! Her yerde yeni hayat ve güzellik fışkırıyor. Hiçbir şey donuk ve kederli değil, hava bile hayat ile titreşiyor, sizler hayat ile, sevinçle, yeniden doğuş ile titreşmedesiniz! Ölü idiniz, şimdi yaşıyorsunuz. Siz yeni bir hayat yaşıyorsunuz, çünkü eskisi geçmiştir. O’nun nur’u içinize doğdu. Bu hayattır , daha bereketli bir hayat ve siz onun parçasısınız.
Bütün bunların harikasını kabul edebilir misiniz? Sizde bir boz renkli tohum gibi, dış budağınızı atıp, içinizde – bu yeni hayat gücünün harikasını ve ihtişamını – yani gerçek sizi, meydana çıkartabilir misiniz? Bu güç, sizin onu kabul etmenizi bekliyor, tıpkı toprağa ilk konulduğu zaman o boz renkli tohumun içinde derinlerde duran o hayat gücü gibi. O güzel bitkinin ve çiçeğin bütün potansiyeli nasıl o tohumun içinde ise ve nasıl onun önce o dış kabuğu çatlatıp atması, büyümesi, gelişmesi, ışığa doğru yol bulması ve karanlıktan çıkıp geçmesi, muhteşem ışığa ulaşması ve ışık içinde büyümesi icap ediyorsa.
Sizler hepiniz tohumlar gibisiniz. O’nun ruhu içinizdedir. Ve o orada uyur durumdadır, uyandırılıp serbest hale gelinceye kadar; ve o ancak fark edilip harekete geçirildiği serbest durumda olur. İçinizdeki O’nu tanıyor musunuz? Bunu tanıdığınız zaman yeni hayat fışkırıp çıkacak ve hiçbir şey sizi büyüyüp gelişmekten alıkoyamayacak veya sizi durduramayacak, siz özünüzdeki O’nun gerçek manasını nihayet anlayacaksınız. O’nun olan her şey sizindir. Uyanın ve sevinç ve şükür dolu kalplerle bunu kabul edin ve etrafınızda her yerde O’nun yeni yeryüzü ve yeni semasını görün.
O’nun huzuru ve sevgisi her birinizi doldursun ve kucaklasın. Gönüllerinizi sevgiyle, derin sevgiyle, şükür ve övgüyle açın ve uyanın!..
IŞIKTA YÜRÜYÜNÜZ
Sevgililer,
Bir şeyi kavramak size zor geliyorsa, onu asla kavrayamayacaksınız, çünkü kendiniz ile onun arasına bir engel koymuş oluyorsunuz. Fakat, kendinizi sıkmaz ve bırakırsanız, bunu O’nun ilahi zihnine ve anlayışına bırakırsanız, o zaman bir zorluğa uğramadan herhangi bir şeyi anlayabilir, kavrayabilirsiniz. Çünkü böylece siz O’nun ile olan birliğinizi kabule başlamış oluyorsunuz. Ve şunu anlıyorsunuz ki, o sizin içinizdedir, içinizde tüm bilgi, tüm hikmet, sizin onları çekip almanızı bekliyor ve sizden hiçbir şey esirgenmeyecek. O’nun dileği odur ki siz her şeyi anlayabilesiniz ve sizden hiçbir şey gizlenmesin. Ama bunun gerçekleşmesi için sizin hazırlanmış olmanız gerekir ve sizin kendi nefsiniz için hiçbir şey almayacağınızı O’nun bilmesi icap eder.
Siz hemcinslerinizden bazı şeyleri gizleyebilirsiniz, niyet ve maksatlarınızı saklayabilirsiniz ama siz O’ndan hiçbir şey saklayamazsınız. O her şeyi görür. O her şeyi bilir. O sizleri açık bir kitap gibi okuyabilir. Öyle ise O’ndan hiçbir şeyi saklamaya uğraşmayın, çünkü er veya geç, gerçeğin ışığı onun üzerinde parlayacak, onu olduğu hali ile ortaya vuracak, ta ki o saf iyiliğe dönüşsün diye. Herhangi zor bir durum karşısında, maksatlarınızı incelemek üzere, zaman ayırın ve siz daha yüksek maksatları arzuladığınız zaman onlar öyle olacak. Daima en yüceyi, en yüce maksadı hedef alın.
Hiçbir şey için, hiçbir zaman yenilgiyi kabul etmeyin. Sadece bilin her şeyi yapabilirsiniz ve yapacaksınız ve yapıncaya kadar dayanın. Çünkü siz artık sadece kendi gücünüze dayanarak iş başarmaya çalışıyor değilsiniz. Fakat gücünüzü O’ndan alıyorsunuz, yani Rabbiniz olan Yaradan’dan, bütün gücün, kudretin, bütün hikmetin ve anlayışın kaynağı olan’dan. Bundan dolayı hiçbir şey imkansız değildir. İnanıp güveniniz. İtimat ediniz. Şuurunuzu yüksek, açık tutunuz. Işıkta yürüyünüz.
Kusurlarınız ve başarısızlıklarınız veya yapmış ya da yapmamış olduğunuz şeyler üzerinde hayıflanarak zaman harcamayınız. Neden bugün yeni baştan başlamayasınız? O’nun yardımları ile, daha iyisini başarmaya karar vermiş olarak. Şimdi ışığın yolunu seçin ve hayatlarınızdan bütün karanlıkları kovun. Şunu fark edin, ışığa mensup olan bir yerde ışığa ait olmayan bütün şeyler (bütün karalar) su yüzüne çıkar, hayra çevrilsin diye. Bundan dolayı, kirler dışarıya çıkartılıyor diye gücenip küsmeyin, fakat bunların oluşuna ebediyen şükredin ve bilin ki hakikat sizi hürriyete kavuşturacak. Zihninizde size ağırlık veren (sizi aşağıya çeken) bir şey varken veya gönlünüzde küskünlük, güceniklik veya tenkit varken siz hür olamazsınız. Bütün dertlerinizi ve ağır yüklerinizi O’na verin ve bırakın, her şeyinizle, tamamen. O’ndan hiçbir şeyi esirgemeyin, alıkoymayın.
YENİYİ KABULE HAZIR MISINIZ?
Sevgililer,
O’nun, kendilerine uzattıklarını almaya istekli ve hazırlıklı olanlara açıklamak için beklediği harikaları ne bir göz görmüş, ne bir kulak işitmiştir. Siz, olağan dışı olanı, herkesin benimsediğinden farklı olanı, yeniyi kabul etmeye hazır ve hazırlıklı mısınız? Yeni bir şeyi kabul ettiğinizden dolayı size gülünmesine, hatta sizinle alay edilmesine razı, istekli misiniz? Her türlü şey için hazır olun.
Yeni olan’ın beş duyuya hitap eden bir şekli yoktur, bu sebeple siz, inanmanız ve güvenmeniz suretiyle, onun şekli ve maddi bir realite kazanmasına yardımcı olabilir, eterik planda mevcut olanı fizik plan’a indirebilirsiniz. Bu başka türlü yapılamaz. O’nun bu işi gerçekleştirebilmesi için kanallara ihtiyacı vardır ve O’nun kanalları sizlersiniz. O’nun size güvenini boşa çıkarmayın. Aşağıya, fizik plan’a indirilmeyi bekleyen o kadar çok şey var ki!
Siz buna inanıyor musunuz, yoksa bazılarınızın hala bundan şüphesi mi var? Bu ışık merkezinde bu işlerin olduğu hakkında hepinizin yeterince somut örnekleriniz var, çünkü bir çok defalar bu burada yaşandı ve gösterildi. Bu hususta artık hiçbirinizin şüphesi kalmamış olması icap eder, ama öyle görünüyor ki, bazılarınız hala bunu tam olarak kabul edemiyorlar. Şüphe etmek yerine neden bunu kendiniz deneyip tecrübe etmeyesiniz? Bunu yaptığınız ve birinci elden bir tecrübe kazandığınız zaman, artık şüphede kalmayacaksınız, bunu yaşayın ve tatbik edin, nasıl mükemmel netice verdiğini göreceksiniz.
Çit üzerinde oturup eleştirmeyin; aksiyona geçin. Tezahür etmekte ve fizik plan’a inmekte olan bütün o şeylerin bütün’ün hayrına olduğunu anladığınız zaman, siz de olacakların daha büyük bir hızla bir an önce gerçekleşmesi için bu işe kendi gücünüzü katmayı isteyeceksiniz. O size vaad ediyor ki, bu kuvvet bütün’ün hayrına kullanıldığı takdirde ondan ancak en büyük hayır gelebilir, fakat nefis için ve nefsani vasıtalar için kullanılacak olursa, ondan hiçbir hayır gelemez.
Öyle ise kendinize iyi bakın, dikkat edin ki maksatlarınız en yüce, temiz maksatlar olsun. Bu ancak sizin hüküm verebileceğiniz bir şeydir. İçinizi arayınız, cevabını bulacaksınız. Kabahati üstüne yükleyeceğiniz bir şamar oğlanı aramayın; cevabı içinizde, derinde bulacaksınız. Eğer sadece aramak zahmetine katlanır ve bunun için zaman ayırırsanız. Bunu yapıncaya kadar huzur ve ahenge ulaşmayı bekleyemezsiniz. Arayın ve bulacaksınız.
O’nun sevgisi her birinizi doldursun ve kuşatsın, O’nun size bütün açıkladıkları için, gönüllerinizi sevgi, şükür ve övgü ile açın. Onun iradesini yerine getirir, O’nun yollarında yürür, ve O’nu överken tam huzur içinde olun. O’na hamdolsun.
HAYATINIZI DEĞİŞTİRİN VE BİR OLUN
Sevgililer,
Hiçbir zaman sabit, olduğunuz yerde kalmakla yetinmeyin, fakat her zaman hareket halinde, her zaman düşüncelerinizi, davranışlarınızı, görüşünüzü ve eğer gerekirse bütün hayatınızı değiştirmeye hazır durumda olun. Bu elastikiyet gerektirir, değişme kabiliyeti gerektirir, geriye bakmaksızın, hiç esef etmeksizin, göz açıp kapayıncaya kadar kısa zamanda değişebilme kabiliyeti gerektirir. Durmadan arkasına bakan, yaptıklarından esef duyan ve esef içinde bocalayan çok zavallı ve bedbahttır. Hayatınızda bir değişiklik yapmaya karar verdiğiniz zaman bunun kesin bir değişiklik olmasına ve bunu kendi hür iradenizle ve sevinçle yapmış olmaya dikkat edin. Ve bu değişikliğin tadını bütün bütüne çıkarın ve ondan her yönü ile en iyi şekilde istifade edin. Değişiklik herkes için iyidir ve eğer doğru bir davranış içinde yapılacak olursa, yeni bir hayat getiren, hayata yeni bir ümit ve gaye getiren hakiki bir tonik gibi tesir eder. Bu gerçek bir sınanma (yarışma) olabilir; yarışma ise onu sürdürüp neticeye vardıracak kuvvet, azim ve cesarete lüzum gösterir.
Geçmişin özlemi ile yanıp yakılarak vaktinizi israf etmeyin. Bir şeyden koparsanız eğer, bu tam ve temiz olsun, kenarları pürüzlü ve çeltikli bir kopartılma olmasın. İçinizde herkes kendi gönlünü araştırmak için bir vakit ayırsın ve kendisine karşı gerçekten dürüst olsun. İçinizden herhangi biri bu ışık merkezine gelmek için atmış olduğu adımlardan dolayı pişmanlık duyuyor mu? Hala zaman zaman eski hayat tarzına dönmeyi özlediğiniz oluyor mu? Hayattaki kaderinizden ötürü sızlanıyor musunuz? Sevgililer, buraya sevk edilmiş olan herkes, her birisi çok özel bir maksat için buraya çekilmiştir ve sizin her birinizin bütün’e vereceğiniz çok özel bir şeyiniz vardır. Fakat o vermeniz gerekenin ne olduğunu kendiniz bulup çıkarmadıkça hiçbir zaman gerçek huzuru ve tatmini bulamayacaksınız. Her zaman hatırlayın ki vermeniz gerekeni verebileceğiniz bir çok yollar ve seviyeler vardır, ve nerede, ne zaman, nasıl vermeniz gerektiğini bulmak her birinizin kendisine kalmıştır, ve siz verince de, vermeniz gerekeni serbestçe ve sevinçle verin ve hiçbir şeyi alıkoymayın.
Bu zamanda bütünde tam bir kenetlenmenin meydana gelmesinin ne derece önemli olduğunu, ancak tam bir birlik kurulursa yeni enerjilerin salıverileceğini sizlere söyledim. Bundan dolayı, bunu gerçekleştirme yolunda kendi payınıza düşeni yapmanızın tek tek her birinize kalmış bir iş olduğunu, siz bütün ile ve olmakta iş ile tam gönülle tam birliğe ulaşmadıkça, bunu yapamayacağınızı söyledim. İşte sizin gönüllerinize araştırmanız, tam durduğunuz yeri bilmeniz, ve eğer icap ediyorsa o yeri değiştirmeniz ve hemen değiştirmeniz işte bunun için o kadar önemlidir.
SESSİZ VE SAKİN KALIN
Sevgililer,
Sessiz ve sakin kalın, çünkü O’nun haşmeti ve harikaları sessizlik ve sükunet içinde size açıklanır. Sessizlik ve sükunet içinde siz gerçeği ve gerçeğin sizi hürriyete kavuşturacağını anlamaya başlarsınız. O’nun sizin içinizde olduğunu ve aramanızın artık son bulduğunu anlamaya başlayacaksınız. Çünkü çok zamandan beri O’nu kendi içinizden gayrı her yerde aradınız, fakat şimdi sessizlik içinde siz, hiçbir şeyin hiçbir kimsenin sizden alamayacağı veya tahrip edemeyeceği o derin bilgiye sahip olduğunuzu biliyorsunuz.
Sessiz ve sakin olmak çalışmaktan büsbütün geri kalmak demek değildir. Çünkü bu spirituel hayatta daima çalışma vardır, her zaman hareket vardır, ama daha yüksek bir şuur kademesinde, bundan dolayı bunun (sükun içinde geçen zamanın) geriye doğru pedal çevirircesine bir boşa dönüş olmadığını, sürekli muazzam bir ilerleyişin olduğunu ve sizin bütün bu faaliyetin ortasında olduğunuzu fark edin. O sükun ve sessizlik haline ulaşınca siz olanları kavrayabilir ve onun bir parçası olabilirsiniz.
Şu anda bu ışık merkezinde pek az bir şey yapılıyor, her şey yerinde duruyor gibi gözükebilir, fakat bilin ki hiç de öyle değil. Devamlı olarak muazzam şeyler oluyor. Büyük değişiklikler meydana geliyor. Her birinizin içinde, ta derinlerde temelden başkalaşma oluyor ve bütün bunlar şekillenip meydana çıkınca bu üst planlarda ne büyük işlerin gerçekleştirilmekte olduğunu o zaman fark edeceksiniz. Şimdi ruhunuzun kış mevsimidir ki her şey öylesine çıplak ve kısır görünür, ama her birinizin içinde derinlerde durmadan bazı şeyler oluyor. Siz, şimdi olanları meydana vuracak olan ilkbaharın açılışını sabırla bekliyorsunuz. Bu görünürdeki hareketsizlik devrelerinde sabırlı, çok sabırlı olun ve ruhi inkişafınız hakkındaki, işin genişlemesi hakkındaki endişelerle gerginliğe düşmenize veya içinize bir şüphenin girmesine izin vermeyin. Yalnız bilin ki her şey çok, çok iyidir. Ve büyük şeyler olmadadır, siz onları fizik gözlerinizle görmeseniz bile.
İşte burada sizin inancınızın ve itimadınızın kuvvetli ve kaya gibi sağlam olması icap eder ki, harici hiçbir şey hiçbir şekilde onu sarsmasın. Öyleyse, sessizce fakat muntazam ve sürekli şekilde ilerleyin, yapılması gerektiğini bildiğiniz şeyleri yaparak, sizde olanın en iyisini vererek, birbirinizi tanıyarak, birbirinizi sevmeyi öğrenerek ilerleyin. Hiçbir şeyi zorlamaya kalkışmayın; sadece her şeyin açılmasına müsaade edin, size açıklanacak olan gerçekten harikulade şeyler karşısında hayran kalacaksınız.
O’nun sevgisi her birinizi doldursun ve kuşatsın. Gönüllerinizi, O’nun size açıkladıkları için derin sevgi, övgü ve şükür ile açın. O’nun iradesini yerine getirir, O’nun yollarında yürür ve O’nu överken tam huzur içinde olun.
O’NUN YOLLARINDA YÜRÜYÜN
Sevgililer,
O’nun bütün hastaları iyileştirdiğine, bütün günahları affettiğine, erittiğine ve her şeyi bütünlediğine, yenilediğine bütün kalbiniz, bütün zihniniz ve bütün gücünüzle inanıyor musunuz? Öyleyse neden o harikulade gücün harekete geçirildiğini görmek istemiyorsunuz? Bunu ispat edin ki O’nun yüceliği görünür olsun ve herkes en ufak bir şüphe gölgesi taşımaksızın bilsin ki, o her şeye kadirdir ve O’nun için imkansız yoktur, siz hepiniz O’ndansınız ve bütün’ün parçalarısınız. Bundan dolayı O size yol gösterdikçe, sizi sevk ettikçe ve sizi kuvvetlendirdikçe siz her şeyi yapabilirsiniz. Mucizelerin sözünü etmekten vazgeçin ve onların günlük hayatlarınızda nasıl gerçekleştiklerini görün. O’nun ilahi kanunlarını gösterin, yaşayın ki herkes O’nun elini görsün, tanısın ve O’nun şanını yüceltsin.
Siz bu kanunları göstermek ve yaşamak için buradasınız, onların pratikliğini belli etmek, esası olmayan güzel sözlerden ibaret olmadıklarını göstermek için buradasınız. Siz bütünlük gösterdiğiniz zaman her şey bütün olacak. Siz bunu görürsünüz, buna inanırsınız, bunu bilirsiniz, ve bu böyledir. Bütün, bütün, bütün. O her şeyi bütün eder, her şeyi yeniler: Sadece birisini değil, bedenin sadece bir kısmını değil, bütün hücrelerini, bütün atomlarını bütünler, O’nun bütün olduğu gibi.
O mükemmeldir, O’nda hiçbir kusur ve leke yoktur. Ve sizler O’ndan parçasınız. Öyle ise sizde de kusur ve leke yoktur. Herkeste ve her şeyde bütünlüğü ve mükemmeliyeti görün. O’nu gerçekten sevenler, O’nun iradesini yerine getirmeyi özleyenler ve O’nun yollarında yürüyenlere, her şeyden yalnız iyilik gelebileceğini, onların hayrı için her şeyin elbirliği edeceğini fark edin. Her şeyde iyiyi görün ve her gördüğünüz için devamlı şükretmekten asla vazgeçmeyin. Her şeyin içinden geçip giden muhteşem düzeni görün.
Öğrenilmesi gereken dersleri görün ve onları süratle öğrenin. Hiçbir şeyin tesadüfi olmadığını, öğrenilmesi gereken hayati önem taşıyan dersler bulunduğunu ve daha fazla gecikmeksizin dikkatinizin bunlara çekilmesi gerektiğini fark edin ki, onlar sizi iyice silkelesin ve size açıklanmış olanlar hakkında içinizde hiçbir şüphe bırakmasın ve siz böyle artık iyi niyetle dolu olduğunuz halde hiçbir aksiyon yapmaksızın böyle pasif ve avare dolaşmayasınız. Bu bir iyi niyetler hayatı değil, bir aksiyon hayatıdır. Bundan dolayı, hayatı hafife almayı, hayat ile oyun oynamayı bırakın da onu şimdiye kadar hiç yapmadığınız kadar, gerçekten yaşayın. O’nun bütünlük kanunlarını gösterin. Onları herkesin göreceği şekilde yaşayın. Siz bunu yapabilirsiniz. Bunu O’nun uğruna yapın, ki herkes O’nu ansın, O’nu sevsin ve O’nun emirlerini bu sevgileriyle yapsınlar.
O’nun yolları insanların gözüne çok garip görünür, ama çok güzeldir. O’nun yollarında yürüyün. Bütün inancınızı ve güveninizi O’na bağlayın ve bilin ki her şey çok iyidir, her şey mükemmel yürüyor, bunun böyle olduğuna şükredin.
IŞIK İÇİNDE YAŞAYIN
Sevgililer,
Şuurunuzu, her şeyin BİR, her şeyin mükemmel, her şeyin IŞIK olduğu seviyeye yükseltin ve o durumda tutun. Şuurunuzu, bütün düşüncelerden, bütün sözlerden, bütün hareketlerden öte olan buudlarda tutun da ışık içinde bulunmanın, ışık içinde yaşamanın, hareket etmenin, O’nun ilahi sevgisi ile dolmanın de demek olduğunu bilin.
Bunun gerçekleşeceğine, bu yükselmiş şuur haline ulaşabileceğinize inanıyor musunuz? Yoksa reddedici misiniz? Bunun, hiçbir zaman ulaşamayacağınız bir hal olduğunu mu hissediyorsunuz, kusurlarınız, hatalarınız, yenilgileriniz üzerinde sızlanıp durmayı bırakın da gerçek nasibinizi talep edin, şimdi.
İnsan’ın O’nun suretinde yaratılmış olduğunu kaç defa dinlemiş veya okumuşsunuzdur. Bu sözler size ne ifade ediyor? Bunları kabul etmek size kalmıştır; bunları yaşamak ve hayatlarınızda bu titreşimleri meydana getirmeniz sizin elinizdedir, bunları kendinize mal etmek sizin elinizde. Sözler yaşanmadıkça hiç demektir. Onlar herhangi bir şekli olmayan sıcak hava gibidirler. Siz imanınızla ve onlara olan inancınızla, onların gerçek oldukları hakkındaki iç bilginiz ve kati emniyetinizle onların yaşamasına yardımcı olmalısınız. O’nun suretinde yaratıldığınızı ve O’na benzediğinizi gerçekten kabul ettiğiniz zaman, görüşünüz, bu mükemmelliğe ve bundaki harikayı görecek şekilde yükselecek ve siz bütün hayatın birliği ve bütünlüğünün manasını görmeye ve anlamaya başlayacaksınız ve herhangi başka bir şekilde düşünmenin ise sizi O’ndan, bütün hayatın kaynağı olan’dan ayırıp uzaklaştırdığını fark edeceksiniz.
Bir şeyin gerçekleşmesine yardım etmek üzere bir şeyler yapmaya istekli olmadıkça onu özlemenin faydası ne? Vizyonlarınızı ve rüyalarınızı neden gerçekleştirip onları yaşamayasınız, bu yapılabilir ve siz bunu yapabilirsiniz, eğer gerçekten yeterince candan isterseniz. O’nun sizinle olduğunu, mucize ardından mucize yapmanıza yardım etmek üzere beraberinizde olduğunu bildiğiniz zaman imkansız olan yoktur.
O, sizlerin alelade, geri bir hayat yaşamanızı istemiyor. O ister ki sizin her yaptığınız işte herkes O’nun varlığını ve O’nun elini tanısın. O ister ki siz, o her şeyin mümkün olduğu o yükselmiş şuur hali içinde bulunasınız. O ister ki sizler, gerçeğin projektörü daima üstünüze çevrilmiş olarak, gizleyeceğiniz, korkacağınız, veya utanacağınız hiçbir şeyiniz bulunmadan, ışık içinde yaşayıp, ışık içinde yürüyesiniz. Küçük çocuklar gibi olun, bütün o yükleri atın, hür ve sevinç dolu olun ve her şey için şükretmekten asla geri durmayın. Sevinçten kanatlarınız varken ve yücelere uçabilmeniz mümkün iken, neden çamur içinde yürüyesiniz? O’nu sevin ve ruhta gerçek hürriyeti bulun.
O’NUN KANALLARI OLUN
Sevgililer,
O’nun nuru, bütün varlığınızı, şuurunuzu, anlayışınızı yükselterek içinizde parlasın ve içinizden akıp geçsin. O’nun nuru her şeydedir, bu herkes için aynıdır; birinin üzerinde parlayıp, bir başkasının üzerinde parlamamazlık etmez, nasıl ki güneş de bazılarının üzerinde parlayıp, diğerlerini mahrum bırakmıyor. O herkes için mevcuttur, fakat ondan ne kadar alınacağı tamamen sizin idrakinize ve alıcılığınıza bağlı bir şeydir. Gönüllerinizi ve zihinlerinizi açın, o içinize dolsun ve içinizden akıp geçsin, böylece O’nun ilahi nurunun ve sevgisinin kanalları haline gelin. O’nun ışık ve sevgi hazinesi asla tüketilemez. Ondan almanız için daima hazır bekler. Ne kadar çok alırsanız o kadar daha çoğu vardır. O harikulade hazine sonsuzdur, ebedidir, ezelden ebediyete kadar.
Siz ondan aldıkça, onu verin, gönderin, çünkü ne kadar çok verirseniz o kadar daha çok alırsınız. Daima bir hareket lazımdır. Durgunluk, donmak ölümdür. Kendiniz için hiçbir şey alıkoymayın. Nefsiniz için yaşamayın, fakat, bütün varlığınızla bütün’ün içinde yaşayın, hareket edin. Siz böyle yaptıkça bir tek olan hayat ile birliğe varmakta olduğunuzu ve yaptığınız her şeyin, yaşayış şeklinizin bütün evrensel plan’a ve nizama uygun tarzda olduğunu fark edeceksiniz. Fakat bu mekanizmanın rahat ve iyi bir şekilde işleyebilmesi için o ufacık dişli olarak size ihtiyaç vardır. Her yerde, kendisi için gerekli yer ve zamana ihtiyaç vardır. Siz O’nun iradesini yerine getirmeyi gözettikçe ve O’nun yollarından yürüdükçe kendi gerçek yerinizin neresi olduğunu bileceksiniz. Fakat O’nun iradesini aramalısınız, çünkü ancak ararsanız bulacaksınız. Özlem ne kadar derin olursa o özlem o kadar çabuk gerçekleşir.
Gerçeği içte arayın, dışta değil. İçten açıklanan size O’ndan, bütün hikmetin, bütün bilginin, anlayışın kaynağı olan’dan gelendir ve hiçbir şey ve hiç kimse onu sizden alamaz veya onu şu veya bu şekilde etkileyemez.
Bütün bunları bir çok defalar duymuşsunuzdur, fakat bu hususta ne yapıyorsunuz? Bunu uyguluyor musunuz? Sessiz kalmak, sükunete dalmak ve O’nu bulmak için zaman ayırıyor musunuz? Kalplerinizi arayın, O’nun sözlerini yapan mı yoksa işiten, sadece işiten mi olduğunuzu bileceksiniz. İşitmeler pek fazla, yapanlar ise pek az. Yapan’ların sayısı gitgide arttıkça barış ve sevgi yeryüzünün her tarafında hüküm sürmeye başlayacak ve harpler ve didişmeler artık olmayacak, kavgalar ve karışıklıklar arasından barış ve huzur çıkacak.
Kendi kalplerinizde huzur olduğu zaman, o huzur dışa, dünyaya aksedecek, bütün anlayışın ötesine geçen ve dünya barışına sizin katkınız olacak. Olan o iç huzurunu arayın. Barış hakkında veya barış içinde olmak hakkında konuşmayın da barış içinde olun ve barış ve huzur yaratın ve her şeyde huzuru görün ve ebediyen şükürde olun.
SABRI ÖĞRENMEK GEREK
Sevgililer,
O’nunla rezonans halinde yaşayın (akord içinde yaşayın), sevgi ile yaşayın, çünkü O sevgidir. Bütün hayat ile bir olduğunuz hakkındaki o harikulade duyguyu bulun ve gerçekte, ayrılık olmadığını bilin. Sizin olan, fakat sahip çıkmanız lazım gelen mükemmel huzuru ve ahengi bulun. Sizi hürriyete kavuşturacak olan şeyin gerçeğin kendisi olduğunu size söylememiş miydim? Gerçeği aklen bilmeniz yeterli değildir. Onu önce entelektüel kademede bilmekle başlayabilirsiniz, fakat o kademede kalamaz, bu, zamanla aşağıya indirilmesi ve yaşanması gerekir. Bir çok kimselerin ayağına takılıp tökezleten taşlar bunu gündelik hayatlara indirip uygulamaya çalışırken meydana çıkıyor.
Her şey eterik plandadır, ve siz onlara, sözleriniz ve düşünceleriniz vasıtasıyla form kazandırarak, onları fizik plan’a indirmedikçe, onlar orada (eterik kademede) öylece kalacaklar. Sözler ve düşünceler kuvvettir, ve o kuvvet doğru kullanılırsa, bütün’ün hayrına ve O’nun şanını yüceltmek üzere kullanılırsa, bütün mucizeler ardından mucizeler yaratır. Bu suretle siz O’nun kanunlarını belli etmiş olursunuz. Siz bunu yapar ve ne yaptığını fark ederseniz, her şey gerçekleşebilir. Görünüşte imkansız olan, olumlu düşüncenin ve sarf edilen sözün gücü ile mümkün hale gelir.
Siz o muazzam kudretleri içinizde saklıyorsunuz. Siz O’nunla (birlikte olunca) her şeyi yapabilirsiniz. Bunu gerçekten kabul ettiğiniz zaman, bunun netice verdiğini görmeye başlayacaksınız. Siz, bütününüzle O’na teslim olmadan, bütün hayatınızı O’nun hizmetine vakfetmeden önce (bu duruma) ulaşamazsınız, çünkü bu gücün doğru yolda kullanılması şarttır. Aksi halde, onu yanlış kullanmakla kendi kendinizi yok edebilirsiniz. O kuvvetle oyun oynamaya kalkışmayın, nasıl ki ateşle oynamazsınız, çünkü eninde sonunda yanarsınız. Bundan dolayı, her yaptığınız, her üstünüze aldığınız O’nun rızası üzerine olsun. O zaman size hiçbir zarar gelemez.
Her şeyi O’na götürün ve ne yapmanızı istediğini anlayabilmek için zaman ayırın. Zaman ayırmayı öğrenmektedir sır, olayların inkişafına imkan vermekte ve müşahede etmektedir. Bu, çok aheste bir vetire gibi gözükebilir, fakat sabrı öğrenmeniz lazım ve O’nun dileğinin ve iradesinin ne yolla olduğunu anlamak ve ona uymak mecburiyeti ile çabada olduğunuz zaman, bu size sabrı öğretir. Siz bir çiçeğin açılışını aceleye getiremezsiniz, öyleyse neden O’nun mükemmel planını aceleye getirmeye kalkışırsınız? Her şey için en mükemmel bir yer ve bir zaman vardır, ve mesele sadece, onun size açıklanacağı vakte kadar sabırla beklemek meselesidir. Siz O’nun uğrunda beklemeye ve icap ederse sabırsız ve huzursuz olmadan beklemeye istekli misiniz? Ancak bu şekilde siz mükemmeliyetin gerçekleştiğini görebilirsiniz.
SORUMLULUKLARINIZI SEVİN
Sevgililer,
Sorumluluklarınızı sevinç ve şükürle omuzlayın. Onlar size göre fazla ağır değildirler, çünkü eğer öyle olsalardı ve siz onları kabule hazır olmasaydınız, O size onları vermezdi. Başkalarına yaslanamayacağınız ve kendi ayağınız üzerinde durmayı öğrenip, size ait olan sorumlulukları yüklenmenizin gerektiği zaman artık gelmiştir. Siz böyle yaptıkça bilginiz ve yapınız büyür. Daha büyük anlayış, daha büyük tolerans ve daha büyük sevgi sahibi olursunuz. Hiç kimse ömrü boyunca sorumluluksuz yaşayamaz, öyle yaparsa gelişimi durur ve o olgunlaşamaz, Yaradan hiçbirinizin böyle olmanızı istemez.
Sorumluluklarınızın size yavaş yavaş verildiğini fark edeceksiniz. Siz kuvvetlendikçe, gitgide daha çok sorumluluk size verilecek, fakat bu size ağır gelen bir yük olmayacak, çünkü onlardan hoşlanmasını, onları derin bir sevgi ve şükürle sevmesini öğreneceksiniz ve fark edeceksiniz ki onları taşıyacak yeterli hazırlığa ve güce sahip olmasaydınız, o sizin üzerinize bunları yığmazdı. Siz sorumluluklarınızı kabule istekli ve açık mısınız? Yoksa bir başkasının onları omuzlaması özlemi içinde misiniz? Artık büyümüş ve her yükü paylaşmayı öğrenmiş olmanızın vaktidir. Çünkü bir yük paylaşıldığı zaman ağırlık sadece birkaç kişinin üstüne binmez ve onları çökertmez. İşte o her birinizin bunu yapmanızı ve bunu şimdi yapmanızı istiyor.
Sorumluluklarınızın neler olduğunu bulmaya çalışın ve onlardan kaçmayın. Onları kabul edin ve görün ki herkes kendi payına düşeni yaptığı zaman bu, bütün’ün yürüyüşünü kolaylaştırmak bakımından ne büyük bir fark meydana getiriyor. Topluluğunuz genişledikçe her biriniz de böylece genişleyecek, olgunlaşacak ve daha, daha çok işler alacaksınız.
Bunu yapacaksınız, çünkü doğru olan yerde olduğunuzu ve doğru olan şeyi yaptığınızı bileceksiniz ve sizin bütün’e karşı duyduğunuz sevgi size hız verecek. Bütün’e sevgisi ve ilgisi olmayanlar kendi sorumluluklarını devretmeyi özleyenlerdir. Onlar ya bütün’e katılmayı ve bütün içindeki doğru yerlerini bulmayı öğrenmesi veya kendi yoluna gitmesi gerekenlerdir. Vibrasyonlar gitgide yükseldikçe bütün bunlar zaten harikulade tarzda hallolacaktır, vibrasyonlarla hem ahenk olarak yükselmeyenler düşüp gidecekler. Bu büyük bir deneme zamanıdır ve kimse bunun dışında tutulmayacak.
O’nun sevgisi hepinizi doldursun ve kucaklasın. Kalplerinizi açın, O’nun size açıkladığı harikulade şeyler ve öğrendiğiniz bütün mühim dersler için şükredin. Onun iradesini yerine getirir, O’nun yollarından yürür, ve O’nu överken tam huzur içinde olun.
YOLU SEÇMEKTE HÜRSÜNÜZ
Sevgililer,
Ruha ait şeyleri akıl ile yürütmeye ve halletmeye çalışmayın, çünkü onlar aklın ötesindedir ve siz zorlamayı bıraktığınız zaman, ruhi şeyleri ilham ve sezgi yoluyla anlamaya başlayacaksınız.
O’nun yollarında yürüyen, O’nun iradesini yapan ve ışığın yolunu seçenler için, dünyanın ve cismaniyetin yolunu artık terk etmiş ve karanlıkta oturmaktan artık vazgeçmiş olanlar için O’nun hazırladığı nimetleri ne göz görmüş, ne kulak işitmiştir. Her ruh, gideceği yolu seçmekte hürdür. Siz seçiminizi yaptınız mı? Yapmadı iseniz daha fazla vakit harcamayın; çünkü zaman kısalıyor ve yapılacak çok şey var ve o her birinizi her zaman kullanmayı özlüyor, haşmetini ve harikalarını göstermek için. Onun yeni sema’sı ile yeni arz’ının yeryüzünde kurulmasına yardımcı olmak için kendi rolünüzü oynamak size kalmıştır. Siz yaşayış ve hareket tarzınız ve tavrınızla, bunun dünyanızda kökleşmesini sağlamak zorundasınız. Bu kendiliğinden oluvermeyecek. O’nun kanallara ihtiyacı var ve O’nun kanalları sizlersiniz. Bunu bildiğinizden dolayı ellerinizde büyük bir sorumluluğu tutuyorsunuz. Bunu bilmeyenler sizinle aynı pozisyonda değildirler. Siz, doğru ile yanlış, iyi ile kötü, ışık ile karanlık arasındaki farkı bilince, seçmekte serbestsiniz. Görmek için gözünüz, işitmek için kulağınız var, öyleyse hiçbir mazeretiniz olamaz. Siz bu iç bilgisine sahip olduğunuz için büyük mazhariyet içindesiniz ve doğru seçimi yaptığınız zaman da büyük hayırlar içindesiniz.
Öyleyse, seçiminizi şimdi yapın ve öyle değişen her rüzgara meyledip sallanmayın. Bir kere kararınızı verdikten sonra sağlamca ve sarsılmadan durun ve her şeyin nasıl harikulade bir şekilde gelişeceğini görün, sadece kendi hayatlarınızda değil, fakat geniş plan’ın bütününde. O plan, öylece açılıp gelişmeyi bekliyor. Gözlerinizi açın ve onu görün ve onun bir parçası olduğunuzu fark edin. Siz muazzam okyanus içindeki o ufacık damlasınız ve o fevkalade muhteşem bütün’ün parçasısınız. Siz artık yalnız değilsiniz, artık ayrı değilsiniz fakat bütün’ün bütünlüğünden parçasınız, O’ndan, bütün’ün yaratıcısından parçasınız.
Bunu daima düşünün ve siz böyle düşündükçe, şuurunuzun yükseldiğini ve bütün hayat ile bir olduğunuz mertebeye ulaştığını hissedin. Hayat nefesini içinize çektiğinizi, onun bütün varlığınızı doldurduğunu hissedin, sonra onu verin, hayatın bütünü ile tam bir birliğe ulaştığınızı hissedin. Bunu yapmak, bunu gerçekten yaşamak ve olmak zorundasınız. Neden denemeyesiniz?
HAYATI MÜMKÜN OLDUĞU KADAR SADELEŞTİRİN
Sevgililer,
Bir çok defa size söyledim ki gerçeğin işareti sadeliktir. Sadelik, O’nun olan her şeye işlenilmiş, O’nun işaretidir. Tabiatın güzelliğine ve sadeliğine bakın. Onu içinize sindirin ve onun için ebedi şükrünüzü sunun; harikayı ve sadeliği kabul edin ve zihninizde onu anlaşılmaz hale sokmaya uğraşmayın. Onu sade olarak muhafaza edin. Bir çocuk bir çiçeği seyrederken, onun nasıl meydana geldiğini merak ederek vakit harcamaz, fakat onun rengine ve şekline tüm sevinç ve zevkle bakar. Eğilir, küçük yüzünü ona yaklaştırır, o nefis kokusunu içine çeker. Kokunun nereden geldiğini, nasıl var edildiğini sormak için durmaz, fakat bunu dünyadaki en olağan şey gibi kabul eder, kendisine gerçekten zevk alması için verilmiş bir hediye olarak.
Bu harikulade hayatı kabul edip, onun tadını neden tam manasıyla çıkarmamalı? Her şeyin tadını ve zevkini kaybedesiye kadar, her şeyi zihninizle halletmeye çalışmaktan vazgeçin. Çoğunuzun yaptığı budur. Siz böyle yapmakla çok hikmetli, çok akıllı davrandığınızı zannediyorsunuz. Siz hayatı, hayatın nedenlerini ve niçinlerini keşfetmekte olduğunuzu farz ediyorsunuz ve hayatı olduğu gibi kabulü reddediyorsunuz. Küçük çocuklar gibi olun; hayat sade ve doğal olsun ki onu gerçekten zevkle yaşayabilin. Bu O’ndan size hediyedir.
Size bir hediye verildiği zaman onu güzel bir şekilde, size verildiği ruh içinde, yani en saf sevgi ile kabul edebiliyor musunuz? Yoksa, bu hediyenin arkasındaki maksadın ne olduğunu, karşılığında sizden ne beklendiğini düşünerek, almakta tereddüt mü ediyorsunuz? Eğer sizin davranışınız bu ise, size karşılıksız verilmiş bu hediyenin bütün sevincini ve zevkini kaybedersiniz. Bu çocuğa bir hediye verdiğiniz zaman o onu almakta hiç tereddüt etmez, kabul ederken yüzünden sevinç ve mutluluğun çıktığını görebilirsiniz. Onun yüzünü seyretmek bir zevktir, bunun için de hediye, hem alan, hem veren için gerçek bir sevinç olur, ki zaten öyle olması gerekir.
O’nun harikalı hediyeleri her birinize uzatılıyor. Hepsi serbestçe karşılıksız veriliyor. Onları nasıl kabul ediyorsunuz? Kalplerinizi arayın, bileceksiniz. Her şey için “Şükrederim, Rabbim” diyor musunuz? Ve bunu gerçekten böyle hissediyor musunuz? Size verileni bütün’ün hayrı için kullanıyor ve ondan en güzel sonuçların meydana çıkışını görüyor musunuz? Her şeyde O’nun elini görüyor musunuz?
Sevgililer; hayatı mümkün olduğu kadar sadeleştirin ve bunu yapmaya hemen şimdi başlayın. Geçmişi nasıl yaşadığınız mühim değil, çünkü mazi geçmiş, bitmiştir. Gerçekten önemi olan zaman şimdi’dir. Hayatınızı şimdi nasıl geçiriyorsunuz? Hayat sizin onu sevinçle yaşamanız içindir, öyleyse neden onu, alabildiğine sevinçle ve ebediyen şükrederek yaşamayasınız?
YENİLİĞE DİRENMEYİN
Sevgililer;
Elektrik her zaman için etherde mevcuttur; ve onu tanıyıp, ona el uzatıncaya kadar ve herkesin hayrına birçok şekillerde kullanılıncaya kadar hep orada kaldı. İşte aynı şekilde mevcut olan ve bu zamanda birçok kişiler tarafından sezilen ve hissedilen bütün o görünmeyen kuvvetler için de öyledir. Onlara el uzatılıp, onlara şekil ve tezahür zemini verilinceye kadar ve ne oldukları bilinip tanınıncaya kadar ether içinde öylece kalacaklar, tıpkı elektrik keşfedilip kullanılmaya başlayıncaya kadar nasıl kalmış ise.
Bu zamanda insanlar çevrelerindeki yeniliklere, göze görünmeyen kuvvet ve kudretlere karşı gitgide daha çok hassaslaşıyorlar. Zihin uzanıyor, şuur genişliyor; varlığın bütünü daha çok ışık emiyor ve bu böyle devam ettikçe, insan kendisini bu harikulade ve görünmez kuvvetler ve enerjilerle ahenkleşir ve onları kullanır bulacak. Ve insan olmakta olanlara ayak uydurur ve değişikliklere karşı direnmekten vazgeçerse, her şey onun için hayırlı olacak ve onun kudreti artacak, yapısı gelişecek ve ona daha çok şeyler adım adım açıklanacak. Fakat bu yeniliğe, bu değişikliklere karşı onun içinde herhangi bir direniş mevcut olursa, onun birçok farklı şekillerde etkilenmesi pek tabiidir. Bu kişi o zaman kendisini ihmale uğramış, ürkek, çaresiz ve muhalif hissedecektir, sanki başını duvara vurur gibi olacaktır, ondaki direnç sadece kendisini etkileyecektir ve direnç, acıya ve ıstıraba sebep olur ve bu hal onun, kişinin kendi eseri olacak.
Bir çiçeğin güneş ışığı altında açılışı gibi neden açılmayasınız? Ve bu zamanda meydana gelen şaşırtıcı ve harikulade değişiklikleri neden görmeyesiniz? Bunların hepsine ayak uydurun. Onlara zıt giden, onlara direnen olmayın. Elektrik keşfedilip kullanılmaya başladığı zamanda ona karşı gösterilen karşı durma, onun gelişmesini durdurmadı. Bazı kimseler başlangıçta onunla hiçbir alışverişleri olmayacağını söylediler, böyle görünmeyen kuvvetlerden korktuklarını söylediler ve hatta evlerine sokmamakta adamakıllı direttiler, fakat zamanla o direnme kırıldı ve şimdi elektriğin her yerde, herkes tarafından nasıl kullandığına bakın.
Bu, şimdiki zamanda büyük bir hızla gelmekte olan harikulade değişikliklerle beraber salınıverilen güçler ve kuvvetler için de böyledir. Başlangıçta birçokları buna direnmeye, bunu reddetmeye çalışacaklar, fakat sonunda kabul edecekler ve bunlar için son derece şükredecekler. Şu halde tekrar söylüyorum, Yeni’ye karşı direnmeyin, olmakta olan değişikliklere karşı direnmeyin, fakat varlığınızı ışık içinde genişlemeye bırakın. İçinizde ne kadar çok ışık olursa, o kadar çok yeniyi kabul edebilir, benimseyebilirsiniz, nihayet o sizin parçanız haline gelir ve fark edersiniz ki o da sizin parçanız olmuş.
IŞIKTA BULUŞALIM
Sevgililer,
Bir ruhun, O’nunla birlik şuuruna nasıl vardığı asla mühim değildir; mühim olan, onun bu şuura, bu uyanıklığa varmasıdır. Bu zaman, birçok varlığın (ruhun), uykularından uyanmaya ve ışığı görmeye başladıkları zamandır. Bu aheste ve nazik bir oluşumdur. Kelebeğin kozasından çıkışı nazik bir iştir, civcivin, onu kapalı tutan kabuğu çatlatışı ince ve nazik bir harekettir. Tohumun, dış kabuğunu atması ve toprağın karanlığından muhteşem ışığa çıkması nazik ve yumuşak bir hareketle olur. Bu zamanda bir çok ruhlar karanlıktan çıkarak ışığa giriyorlar. Ve bu vetire bu çağda meydana geldiği içindir ki, büyük kargaşalık, yılgınlık ve şaşkınlık manzaraları görülüyor.
Ruhlar karanlıkta bulunurlarken çok yalnızdırlar. Mesela, bir paket dolusu tohum ektiğinizi düşünün. Her tohum, filizlenmesi ve büyümeye başlaması için gerekli vakit gelinceye kadar toprak altında tek başına yatar. Toprağın üstünde belirdiği zaman, fark eder ki artık yalnız değil, fakat kendisine çok benzeyen (başka) tohumlarla çevrilmiş halde, ve ondan itibaren, birlikte ilerlemeye ve yükselmeye, güzellik ve bereket içinde büyümeye devam ederler. Bir ruhun doğması ve büyümesi de böyledir. O, karanlıkta uyurken yalnızdır. Işığa gözlerini açtığı zaman ise artık yalnız olmadığını, etrafının, aynı zihinde birçok başkaları ile dolu olduğunu, ışıkta birleştikleri zaman hep birlikte daha kuvvetli olduklarını ve kendilerindeki bütün gücü ve ihtişamı gösterebildiklerini fark eder.
Bir uçtan bir uca bütün dünyadaki birçok ışık merkezlerinde olup giden budur. Benzer zihinlere sahip kimseler bir araya çekiliyorlar. Işıkta birleşiyorlar ve ışık ve kuvvet santralı haline geliyorlar. Her ışık merkezinde de öylece, zihnen birbirlerine benzeyenler bir araya çekilip toplanacaklar. İşte her bir ışık merkezinin, bu zamanda kendi spesifik fonksiyonunu ve işini, bir diğerinin müdahalesinden ve tenkidinden hür olarak, yapması, bunun için o kadar hayati bir önem taşımaktadır. Bir tanesinin işi bir diğerinkinden büsbütün başka olabilir. Bu çok lüzumludur, çünkü, bu çok çeşitli parçalar muhteşem bir bütün meydana getirir ve her parça, her merkez farklı olmakla beraber, hepsi, kendilerine mahsus olan o çeşitli rolleri kendilerine göre oynarken, çeşitlilik içindeki birliği bulacaklar ve ışık artacak, karanlıkları kovacak. Bundan dolayı, her ışık merkezi, büyük plan içindeki kendi yerini bulsun, aynı hat üzerinde fonksiyon yapacak olanları kendine çeksin ve birlik ve anlayışta kuvvetlensin. Işık, hepsini kendi çeşitli sahalarında aydınlatsın, böylece, bütün dünyanın üzerinde muazzam bir ışık ağı örsün.
O’NUNLA PAZARLIK OLMAZ
Sevgililer,
Hayatlarınız sürekli bir dua olsun. Aralıksız duayı öğrenin. Her düşünceniz, sözünüz ve işiniz bir övgü ve bir şükür duası olsun. Her şeyde O’nun elini görün ve gördüğünüz her şey için şükredin. En iyiyi görmek için bakın ve en iyiyi görün. En iyiyi umun, böylece en iyiyi cezbedersiniz. Ama bunu yapmanız lazım. Bulmadan önce aramak, size verilmeden önce dilemek, size açılmadan önce kapıyı çalmak zorundasınız. Özleminiz ne kadar büyükse, o kadar çabuk cevap ulaşır.
Hayatta gerçekten özlemini çektiğiniz şey nedir? Onu dikkatle seçin, çünkü yaratıcı düşünce gücüyle onu gerçekleştirebilirsiniz. Önce ruhun yollarını seçin. Ruhun meyvelerini seçmek suretiyle, başta gelmesi gerekeni başa (öne) almayı öğrenmek suretiyle iç hayatınızı düzene koyun. Bunun üzerinde düşünmek için zaman ayırın. Siz her şeyden önce O’nun iradesini yerine getirmeyi gerçekten özlüyor musunuz, yoksa hala rezervasyonlarınız (yedek tedbirleriniz) var mı? Siz O’nun iradesini, canınız öyle istediği zaman veya kendi planlarınıza ve programlarınıza uyduğu zaman mı yerine getirmek istiyorsunuz? Oysa bu, O’nun iradesini yerine getirmek değildir. Siz hayatlarınızı O’nun eline teslim edip, O’nun sizi yönetmesini istediğiniz zaman bu tam tamına bir teslimiyet olmalıdır. Çünkü ancak her şeyi verdiğiniz zamandır ki, her şeyi alabilirsiniz.
Siz kendi başınıza buyruk, canınızın istediğini yaparak, gitmeye ve O’na bazı şartlar empoze etmeye kalkışarak yolu tıkadığınız zaman, O sizin içinizde ve sizin kanalınızla iş yapamaz, O’nunla pazarlığa girişmeye ve ancak bazı şartlar yerine getirildiği takdirde bir şeyi yapacağınıza söz vermeye kalkışmayın. O’nunla alay olmaz. Bu ruhsal hayat sizi, verebileceğiniz her şeyi ve daha da fazlasını vermeye çağırır. Kendiniz için hiçbir şey alıkoyamazsınız. Gerçekten her şeyi O’na bırakmalı, O’na ısmarlamalısınız.
Siz inancı yaşamadıkça, inançtan söz etmeniz faydasızdır. İnandığınızı söylemek, onu denemedikçe yararsızdır. Siz ispatlayabilirsiniz ama öyle yarım gönülle değil. Siz bir şeyi gerçekten ispat etmek isterseniz, önce sizi tutan bağlardan kopmanız ve sonra ne olacağını görmeniz gerekir. İşe koyulduğunuzda bunu sevinçle ve gönülden yapmanız gerekir. Yüzmeyi öğrendiğiniz zaman kendinizi suyun yüzüne rahatça bırakıvermeniz gerekir. Herhangi bir korku veya şüphe, hatta gerginlik içinde olursanız, batmaya başladığınızı fark edersiniz. Fakat gevşer ve yaptığınız işten hakikaten hoşnut halde olursanız o zaman su yüzünde yüzmeye başladığınızı göreceksiniz.
O’nun iradesini yerine getirmekten zevk almayı öğrenin. Kendinizi buna terk edin ve bilin ki bundan ancak hayır gelir, ama bu her ne olursa olsun ve insanların gözüne ne denli garip görünürse görünsün. Hiçbir zaman unutmayın ki, O’nun yolları insanların yolları değildir. Öyleyse bunları insani kıstaslarla ölçmeye asla çalışmayın. Ruhun yollarını seçtiğiniz vakit sizler -dünyanın gidişiyle kıyaslanması mümkün olmayan- daha yüksek alemlerde yaşıyor ve çalışıyorsunuz demektir. Öyleyse sizin bütün halinizin değişmesi gerekir. Bu işi O’na bırakın, O sizi vardırsın.
BİR OLURSANIZ HÜR OLURSUNUZ
Sevgililer,
Siz bir seferde ancak bir adım atabilirsiniz. Bir seferde ancak bir iş yapabilirsiniz. Bunun için, bu andaki, bu ana özgü işinizi yaparken gönlünüz ve zihniniz rahat olsun. Ve gelecekte neyin yapılması gerektiği konusunu kendinize dert etmeyin. Siz şimdiki an içinde tam manasıyla yaşarsanız, realiteyi yaşamış olursunuz. O zaman gerçekten yaşıyor, gerçekten bir şeyler yapıyorsunuz demektir. Fakat fazla ilerilere, uzaklara bakar da, yapılacak şeylerin baskısı altında ezilirseniz, değerli zamanınızı ve enerjinizi yanlış yolda harcıyorsunuz demektir. Yanlış yollara kanalize edilen bu çok lüzumlu zaman ve enerji, bir hendeğe boşaltılan su gibidir ki hiç kimseye ve hiçbir şeye faydası olmadan akıp gider.
Çok fazla ileriye, uzağa bakmaktan vazgeçin, bulunduğunuz an içine yapmakta olduklarınızdan zevk almayı öğrenin. Ve hayatınızın tadını tam çıkartın. O’nun hemen yapmanızı istediği şey budur. Bunu deneyin ve görün ki, sizin hayatınızda nasıl değişiklik hasıl edecek. Kendinizi rahat, gevşemiş ve yaptığınız işten zevk alır bulacaksınız. Gerginlik ve zorlama halinde bulunduğunuz zaman hiçbir şeyden zevk alamazsınız. Gerçekte o zaman bütün bedeniniz ve zihniniz düğüm düğüm bağlanmış halde olur ve ne kendinize, ne de diğer bir kimseye faydanız olmaz.
Kendisi ile meşgul olmak acınacak bir durumdur. Başkalarını düşünün, nefsinizi unutursunuz. Her birinizin verebileceğiniz pek çok şeyleriniz var. Ama kendinizle bağlı halde oldukça, nefsinizi düşünüp, kendinize acıdığınız sürece siz tam manasıyla gönülden veremezsiniz. Neden kendinizi ve her şeyi O’na bırakmalısınız? Bütün yüklerinizi hemen şimdi burada O’na devredip, O’nun size destek olmasını istemeyesiniz? Siz bunu yapınca hür olursunuz. Siz hür olunca alabildiğine çalışırsınız ve şaşılacak şeyler olur.
Şimdi kararınızı verin ve bırakın, kimse size bunu yaptıramaz, kimse sizi zorlayamaz. Bu öyle bir şey ki, ancak siz kendi hür iradenizle bunu yapabilirsiniz. Öyleyse neden yapmayasınız ve neden şimdi yapmayasınız? Top sizin avlunuzda, eğer onunla siz oynamazsanız, hiç kimse sizin namınıza onunla oynamaz. O size ne yapmanız lazım geldiğini söyleyebilir, fakat o yolu zorla tutturamaz. Bunu asla unutmayın. Her şeyi O’nun adına inanarak dileyin ve o sizin olacak. Fakat inanmanız şart. Çünkü siz inanınca cennetin kapıları ardına dek açılır ve sizden hiçbir şey esirgenmez.
Kendinizi sınırlamaktan vazgeçin. Kısıtlayan kendinizsiniz! O sizi asla, hiçbir şekilde kısıtlamaz. Çünkü o size söylemedi mi ki, O’nun olan her şey, siz almaya hazır olduğunuzda, sizindir diye. Bu bir gönüllerinizi açma, şuurunuzu genişletme ve O’nun size vereceği her şeyi çekinmeden, kasıntısız, derin sevgi ve şükür içinde alma meselesidir.
DEĞİŞİKLİK GEREKLİDİR, ZAMANA AYAK UYDURUN
Sevgililer,
Yeni bir şey kurulup perçinlenirken, onu gerçekleştirebilmek, iğne ucu misali yoğun bir konsantrasyon gerektirir. Nitekim Yeni Çağ’ın bu ışık merkezi inşa ediliyorken de işte böyle olmuştur. Şimdi, kurulup sağlamca yerine yerleştirilmiş olan bu yapının temelleri derin, kaya gibi sağlam ve tek tek taşlarla inşa edilmiştir, onu hiçbir şey asla sarsamayacak. Bir çok dersler alınması lazım, hayati derslerin ve prensiplerin benimsenmesi icap ediyor.
Gelecek günlerde, bütün bunların nasıl yapıldığını anlamak üzere bir çok Yeni Çağ gruplarının buraya sevk edildiklerini, çekildiklerini göreceksiniz. Prensipler onlara aktarılabilir ama kendi tatbikatları ile gerçekleştirmeleri ve tecrübelerle bizzat öğrenmeleri, benimsemeleri icap edecek, gerçekten her biri bunu kendine göre, kendi tarzında uygulamak zorundadır, zira, bunun takip edilecek sabit bir tüzüğü yoktur. Bu merkez tektir, kendine hastır, nitekim her bir yeni merkez de zaten tek ve eşi benzeri olmayan olacaktır, çünkü her biri kendi takip edeceği yolu ve kendine yapılacak uyarmayı arayıp gözlemek zorunda olacaktır. Bu yeni çağ merkezleri dünyanın her tarafında kurulacaklardır ve her memlekette bazı şeylerin farklı farklı olması zorunludur. İşte zaten bunun için, kalıplardan uzak, büyük bir elastikiyet ve hürriyet zorunludur. Bırakın insanlar bu işin nasıl yapılabildiğini anlamak üzere buraya gelsinler, ama onlar gidip bu işi kendi tarzlarında gerçekleştirsinler, ve siz, bu işin mutlaka bu şekilde yapılması gerektiği tarzında asla konuşmayın.
O her şeyin merkezidir, yol gösteren, yöneten ancak O’dur. Her merkez, kendine has ve benzeri olmayan tarz ve şekilde gelişecektir ve zaten her birinin öyle olması gerekir, yeter ki onlar her şeyi sağlam spirituel temeller üzerine oturtmuş olsunlar. Öğrendiğiniz her şeyi paylaşın ki, başkaları aynı hataları yaparak vakit kaybetmesinler. Yol işaretlenmiş, açılmıştır, siz öncülük görevinizi yaptınız. Şimdi başkaları o yolu takip etsin ve bütün o tuzaklardan korunsunlar. Yeryüzünde her şey böylesine hızlanırken zaman kazanmak çok lüzumludur. Artık ayak sürmelere, yufka yürekliliklere, tereddüt ve şüpheciliklere yer olamaz. Değişiklik mutlaka gereklidir, esastır ve değişiklikler hızlı ve büyük olacak. Geride kalmayın, fakat süratle değişin ve zamana ayak uydurun ve ilerlemeye devam edin. Hiçbir zaman herhangi bir alışkanlığa takılıp kalmayın veya olan değişikliklere gözlerinizi yummayın, ne kadar tepeden inme gözükürse gözüksün. Size söyleyeyim ki, insanları o uysallık ve evet efendimcilik hallerinden silkelemek için değişikliklerin ani ve şiddetli olması lazım. Siz buna mutlaka hazırlıklı olmalısınız ve değişikliklerin olmaya başladığını gördüğünüz zaman, her şeyin hayır için elbirliği ettiğini fark etmelisiniz, toz yatıştığı vakit bunların neden dolayı olduğunu görebilirsiniz. Öyle ise, her şey çekişme ve teşevvüş içinde olduğu o zamanlarda gönülleriniz kederlenmesin, fakat bütün inancınızı ve itimadınızı O’na bağlayın. Düşüncelerinizde (zihninizde) daima O olsun ve bilin ki O her zaman sizinledir. O’ndan ve O’nun ilahi varlığından daima haberdar olun.
O’nun sevgisi ve huzuru her birinizi doldursun ve kucaklasın. Gönüllerinizi açın ve O’nun muhteşem, hudutsuz sevgisi ve gerçeği için sonsuza kadar şükredin. Onun iradesini yerine getirir, onun yollarında yürür, O’nu överken tam huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
HER ZAMAN POZİTİF DÜŞÜNÜN
Sevgililer,
Yeni yıla girerken, geçmişte yer almış bütün neşeli, sevimli ve mutlu olayları, beraberinizde alın ve bütün keder, acı, ıstırap ve hataları geride, unutulacak olan yılın içinde bırakın. Geçmişin üzerinde durarak asla zaman harcamayın, şayet size şimdi gerçekten yardımcı olacak değilse. Öğrenmek ihtiyacında olduğunuz dersleri öğrenin ve onları çabuk öğrenin ve aynı hatayı asla tekrarlamayın, bu gereksizdir, öyleyse bu konuda son derece olumlu olun. Hiç kimse hakkında hiçbir olumsuz düşünce taşımayın. Sadece gönüllerinizi açın ve Sevgi’nin akışına izin verin.
Sizin hayata ve insanlara karşı doğru tutumunuz çok büyük önem taşır. Tavrınızı negatif’ten pozitif’e, nefretten sevgiye, hoşgörüsüzlükten hoşgörüye ve anlayışa dönüştürün, böylece kendi hayatınızı tümü ile değiştirmiş olacaksınız. Bu sizin yeni yıl için azminiz ve kararınız olsun. Ve hayatta, insanda en iyi olanı bulmaya, temas kurduğunuz her şeyi yükseltmeye gerçekten kararlı olmak. Her ne zaman iyi kararlarınızın, onların yerine getirmekte kusur ettiğiniz için kaybolmayı yüz tuttuğunu fark ederseniz, bu sözleri hatırlayın ve bu konuda bir şeyler yapın. Bu yeni yıla girerken, hayatlarınızda en önde olması gerekene en önde yer vermeyi O her birinize tekrar hatırlatsın. İçinizdeki mabede (kutsal kaynağa) giden yolu, eski, köhne, yararsız eşyalar gibi karma karışık dolduran bütün eski yolu, eski, köhne fikirleri atın, ve ruhlarınızın pencerelerini açın. Yeni yılı karşılarken, onun size getirecekleri her ne olursa olsun, en hayırlı olacağını bilerek, bırakın gökyüzünün ışığı, güzelliği sevinci içeri dolsun. Bunu böyle kabul edin: O her biriniz için ancak en iyi olanı ister, yeter ki siz tozlar içinde sürünecek ve eski olan her şeyi kabul edecek yerde, bunun farkına varıp kabul edin. Çünkü o sizin için ancak en mükemmel olanı isterken bu öylesine bir sahte alçakgönüllülük olurdu... Doğru ayağınızla yola başlayın, değer ölçülerinizi doğrultun ve her şeyi doğru perspektif içinde görün.
SEVGİ KAİNATTAKİ EN BÜYÜK GÜÇTÜR
Sevgililer,
Affedin, unutun, ileri ve yukarı doğru ilerleyin. Kırgınlık, küskünlük, nefret ve kıskançlık duyguları, ruhun bu spirituel yolda ilerleyişini engeller. Siz, kendinizi bu negatif ve çökertici düşünce ve duygulardan tamamıyla arıtmadıkça, titreşimleri derhal yükselterek hayattaki en iyi şeyleri harekete geçiren sevgi, sevinç, gerçek mutluluk, anlayış ve şefkat ile yeniden dolduramazsınız. Bu sizin bilinçli olarak yapmanız gereken bir şeydir. Siz hemcinslerinize karşı negatif, eleştirici, sevgisiz bütün düşünceleri, bunlardan hiçbirisi kalmayıncaya ve hepsinin yerine sevgi geçinceye dek değiştirmelisiniz. Birbirinizi sevin. Bunu size daima hatırlatıyorum, çünkü siz çok kolayca bunu unutuyor ve birbirinize sadece tahammül etmekle yetinerek yaşayıp gidiyorsunuz. O’nun sizden yapmanızı istediği bu değildir.
Gerçekten sevmek için, birbiriniz için hayatlarınızı ortaya koymaya hazır olmanız gerekir. Hayatlarınızı herhangi bir kimse için ortaya koymaya istekli misiniz? Kendinizi tartın ve birbirinize karşı gerçek duygularınızın ne olduğunu anlamaya çalışın. Siz, sevgiyi ölçemezsiniz, fakat bir başkasına karşı gerçekten sevgi mi duyduğunuzu, yoksa onu sadece sevmeniz gerektiği için sevmeye mi çalıştığınızı bilirsiniz. Bu gerçek sevgi değildir. Sevgi zorlamasız olur. Sevgi doğruca gönülden gelir ve öylesine sevinçle doludur ki o hem veren hem de alan tarafından her bir hücrenin, her bir atomunu dolduran sımsıcak bir ışık gibi hissedilir.
Sevgiyi tartmak mecburiyetinde değilsiniz, o ya vardır, ya da yoktur. Bir başkasını sevmek için kendinizi zorlayamazsınız fakat bu hayati derecede önemli olan meselede O’nun yardımını dileyebilir ve alabilirsiniz. Gönlünüzde sevgi olmadığı zamanda O size bunu verebilir ama siz kendinizi tamamen unutmaya istekli ve kararlı olmalısınız ki, O sizin içinize ve içinizden serbestçe akabilsin. Kendisini sevmekte büyük zorluk duyduğunuz bir kimse var mı? Bunu bir deney konusu olarak kullanıp olanları görmeye ne dersiniz? O sevemediğiniz kimseyi O’na getirin ve gerçek bir tevazu içinde O’nun yardımını dileyin. Siz ne zaman yardım isterseniz O daima orada, yardıma hazırdır. O sizi tarifsiz bir sevgi ile doldurabilir.
Dünyayı değiştiren sevgidir, titreşimleri yükselten sevgi, şifa veren ve bütünleyen sevgi. Sevgi kainattaki en büyük güçtür. Ve ona olan özleminiz yeterince derin olduğu zaman o sevgi sizindir. Yaptığınız her şey sevgi temelleri üzerine dayansın, çünkü sevgi öyle güçlü, öylesine sağlamdır ki o her şeye dayanabilir. Sevgi, konuşulmak için değil, yaşanmak ve belli edilmek içindir. O çok gerçek ve çok canlıdır, asla gizlenemez. Eğer sevgi varsa, o hissedilecektir. Şimdi gönüllerinizi açmaya başlayın, sevin, sevin, sevin. Her zaman var olan, muhteşem ŞİMDİ’den daha iyi zaman yoktur.
O’nun huzuru ve sevgisi her birinizi doldursun ve kucaklasın. Gönüllerinizi derin, derin sevgi, övgü ve şükürle açın ve bırakın O’nun sevgisi sizin içinize ve içinizden durmadan artan güç ve kuvvetle aksın; O’nun olan her şeyin sizin olduğunu bilin. O SEVGİDİR.
O’nun iradesini yerine getirirken, O’nun yollarında yürürken, O’nu överken tam huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
HAYATINIZDA DEĞİŞİKLİK YAPMAYA KARAR VERİN
Sevgililer,
Bir yerde hareketsiz, sabit kalmakla yetinir olmayın fakat düşüncelerinizi, tavrınızı, görünümünüzü –şayet gerekirse– tüm hayat yolunuzu değiştirmeye hazır, sürekli hareket halinde olmayı, göz açıp kapayıncaya kadar süratle ve arkanıza bakmaksızın ve esef etmeksizin değişebilir olmayı gerektirir. Arkasına bakmaya devam eden, yapmış olduklarına kederlenen, pişmanlıklar içinde yuvarlanan insan çaresiz, bedbaht bir zavallıdır. Hayatlarınızda bir değişiklik yapmaya karar verdiğinizde, dikkat edin ki bu tam bir değişme olsun, bunu kendi hür iradenizle yapmış olun. Ve bu değişikliğin tadını tam manasıyla duyun ve onu her yönü ile en iyi şekilde değerlendirin. Değişiklik herkes için iyidir ve eğer doğru bir tavır içinde gerçekleştirilmiş ise, gerçek bir tonik (kuvvetlendirici) gibi etki yapar, hayata yeni canlılık, yeni ümit, yeni maksat getirir. Bu gerçek bir meydan okuyuş olabilir ve bir meydan okuyuş, başarı ile sonuçlandırılmak için sağlamlık, azim ve kararlılık gerektirir.
Eski’nin ardından hasretle ah vah etmeyin. Bir kopuş yaptığınız zaman o kesin ve temiz kopuş olsun, kenarları pürüzlü olmasın. Her biriniz gönüllerinizi araştırmak için zaman ayırın ve kendinize karşı gerçekten dürüst olun. Bu Işık Merkezi’ne gelmek üzere atmış olduğunuz adımlar için herhangi bir esef duyuyor musunuz? Hala zaman zaman eski yaşam tarzınıza dönmeyi özlüyor musunuz? Hayattaki kaderinizden yakınıyor musunuz? Sevgililer, buraya cezbedilmiş (çekilmiş) olan herkes, her birisi, buraya kendisine ait belli bir iş için cezbedilmiştir ve siz, yapmanız gereken katkının ne olduğunu buluncaya kadar gerçek huzur ve tatmini bulamayacaksınız. Daima hatırlayın, sizin verebileceğiniz şeylerin pek çok veriliş yolları ve seviyeleri vardır ve nasıl, nerede, ne zaman vermeniz gerektiğini bulmak ise her birinize kalmış bir iştir; bunu bulduğunuz zaman ise, vermeniz gerekeni sevinçle, cömertçe, serbestçe ve hiçbir şey alıkoymaksızın verin.
Size bildirildi, bu zamanda Bütün’ün birleşip, tam manasıyla kaynaşıp perçinlenmesi ne denli önemlidir ve ancak bu gerçekleştiğinde yeni enerjilerin salıverilmesi mümkün olabilecektir diye. Öyle ise, bunun gerçekleşmesi için payınıza düşeni yerine getirmek her birinize kalmış bir iş oluyor ve siz, gerçekleşmekte olan bu iş ile bütün bütüne ve can ve gönülden bir olmadıkça, bunu yapamazsınız. Gönüllerinizi araştırmanız ve tam nerede durduğunuzu bilmeniz ve eğer gerekiyorsa, değişmeniz ve süratle değişmeniz işte bunun için öylesine önemlidir.
O’nun huzuru ve sevgisi her birinizi doldursun ve kuşatsın. O’nun size açıklamakta olduğu her şey için gönüllerinizi derin, derin sevgi, övgü ve şükürle açın. O’nun iradesini yerine getirirken, O’nun yollarında yürürken, O’nu överken tam huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
SEVGİ AYIRIM YAPMAZ
Sevgililer,
Bir dünya meydana getirmek için her çeşit insana gerek var. Herkesin oynayacağı bireysel bir rolü vardır, her birisi farklıdır. Kendileri ile ahenk içinde titreşim yapabildiğimiz, veya yapamadığımız insanlar olacaktır. Kendilerine çekiliş duyduklarımız olacaktır, zira benzer benzeri çeker. Ve çok farklı oldukları için bir arada yaşamaya zor katlanacağımız kimseler de olacaktır. Burada toleransı öğrenmemiz, hemcinsimize karşı derin sevgi ve anlayışı bulmaya çalışmamız ve gönlümüzü ve zihnimizi, herkesi, ayırım yapmaksızın gönlümüze alabilecek şekilde genişletmemiz gerekir. Sevgi ayırım yapmaz. Sevginin hoşlandıkları diye bir şey yoktur. Sevgi seçip almaz. O Sevgi’dir ve ona göre herkes, her şey birdir. O’nun Sevgisi herkes için aynı ve hazırdır, fakat O’nun Sevgisi’nden ne ölçüde haberdar olacağı ferdin kendisine bağlıdır. Siz O’ndan ne kadar haberdar olursanız, sevme kapasiteniz o kadar büyük olur. O’na çok yaklaşın ve O’ndan şuurla haberdar olun ki, içinden, O’nun ilahi sevgisinin akacağı kanallar olarak kullanılabilesiniz.
Sevgi yumuşaklık ve duygusallık demek değildir, ne de kendine mal ediciliktir. Sevgi bu gibi şartların ötesindedir. Kendine mal edici veya duygusal olmaya başladığınızı fark ettiğinizde, emin olabilirsiniz ki neşretmekte olduğunuz şey İlahi Sevgi değildir. Bu, çocukların ve hayvanların derhal hissedip, çoğu zaman şiddetle ters tepki gösterdikleri bir şeydir. Sevgi, bir kelime dahi söylemeksizin hissedilebilen, duyulabilen bir şeydir. Etrafta dolaşıp da herkesi sevdiğinizi haykırmanıza lüzum yoktur. Şayet hassas iseler, sizin tek kelime söylemenize lüzum olmaksızın, onlar sevip sevmediğinizi bileceklerdir. Eylemler sözlerden daha yüksek sesle konuşur.
Dünyada sevgi, sevgi, daha çok sevgi gerekli. Onun dünyaya yayılması, büyük, iltihaplı yaralar halindeki dertli noktalara ulaşması, şifaya, sevgi merhemine muhtaç bu yaralara dolup onları temizlemesi ve arıtması için kendinizi bir kanal olarak kullanılmaya bırakın. Sizler hepiniz misyonerler gibi, bu dertli noktalara kalkıp gidemezsiniz, fakat hepiniz bu harikulade sevgi gücünün yardım etmesi, yükseltmesi, şifa vermesi için gönderilmesinde kanallar olarak kullanılmak üzere kendinizi bıraktığınız zaman muazzam şeyler gerçekleşebilir. O güçlü radyasyonları belirli kişilere ve yerlere yöneltin. Gücün dağılmasına bırakmayın, onun bir noktada toplanıp dosdoğru hedefe gitmesine imkan verin. Sonuç alabilmek için iğne ucunda toplanırcasına bir konsantrasyona gerek var. Dünyada pek çok belirsiz, karmakarışık düşünceler var; sadece en iyi şeyler ummak veya sadece kullanılabileceğinizi ümit edip durmak gibi. Siz kullanılabilirsiniz ve büyük ölçüde kullanılabilirsiniz fakat neyi yapmakta olduğunuzu bilmeniz lazım, kendinizi bir kanal olarak kullanılmak üzere O’na sunmanız lazım. O’nun, insanları ve yerleri sizin gönlünüze koymasına imkan verin ve o zaman kullanıldığınızı hissedin ve en harikulade şeylerin gelmesini bekleyin.
O’nun huzuru ve sevgisi her birinizi doldursun ve kucaklasın. Gönüllerinizi açın ve gönüllerinizin derin, derin sevgi ve şükürle dolmasına imkan verin ve olmakta olan her şey için O’na daimi şükürde olun. O’nun iradesini yerine getirirken, O’nun yollarında yürürken ve O’nu överken tam huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
YENİ OLANA HER ZAMAN YER AÇIN
Sevgililer,
Yapılması en zor olan şeylerden biri eski kalıpları, eski düşünce formlarını kırmaktır, ama şu var ki Yeni Çağ hemen tümü ile budur. İnsanın bilinç altına öylesine derin kök salmış olan’ın kökünden çıkartılması ve yerine yeni’nin geçirilmesi gerekiyor: Yeni düşünceler, yeni fikirler, yeni yollar. Bu nasıl yapılabilir? Bunu elbette siz yapamazsınız, çünkü eski düşünce formları o denli kök salmıştır. Ama siz O’nunla olunca her şeyi yapabilirsiniz, çünkü O’nunla olunca hemen her şey mümkündür. Yeni’nin üzerinde ne kadar çok durursanız, o kadar süratle sizin parçanız haline gelebilir, öyle ki siz artık bu yeni fikirleri, yeni düşünceleri ve yeni formları içinizde oluşturmuş ve hiçbir mücadele ve didişme olmaksızın onların içinde yaşamaya ve varlığınızı sürdürmeye başlamış olursunuz.
Yeni Çağ’a geçişinizde sizin içinizde bir çatışma olmasın. Sadece doğru yönde hareket ettiğinizi bilin ve bunu sessizce ve sükunetle yapın. Dünyanın her yanında hepiniz kargaşalık ve keşmekeş görmedesiniz ve hatta Yeni’ye yer açabilmek için Eski’nin yıkılması gerekli olduğunu düşünmedesiniz. Şimdi şunu bilin ki, bu gerekli değildir, bütün bunlar olmadan da yeni gelebilir. Fakat bu ancak O’nun yardımı ve O’nun direkt rehberliği ile yapılabilir, dünyada olduğunuzu fakat dünyadan olmadığınızı (dünyaya ait olmadığınızı), şu halde, keşmekeş’e ve kaos’a dahil olmanıza gerek bulunmadığını, fakat hasta ve sıkıntıda olan dünyada çarenin, devâ’nın bir kısmı olabileceğinizi hatırlayarak, bilincinizi yükseltmeniz suretiyle yapılabilir.
Düşüncelerinizin O’nda, dünyadaki en iyi olan şeylere karar kılmasına ne kadar çok imkan verirseniz, ne kadar IŞIK’ta olur, O’nun ışık taşıyıcıları olduğunuzu kabul ederseniz, ve bu büyük değişme olayı içinde size has olan işinizi gözünüzü tek ve gerçek hedefte tutarak böylece daha çok ışığın içinize dolmasına imkan vermek olduğunu bilirseniz, bu zor geçiş devresi o kadar daha çabuk ve kolay yaşanır. Hiçbir zaman bir ayağınızı eski’de bir ayağınızı yeni’de tutmaya uğraşmayın yoksa ikiye bölünür, kendinizi helak edersiniz. Seçiminizi yapın ve onu ŞİMDİ yapın. Ve yaptıktan sonra asla arkanıza bakıp, eski’de kalmış bir şeyin özlemini çekmeyin, bırakın gitsin. Farkedin ki şimdi ulaşmakta olduğunuz, geride bırakmış olduğunuz herhangi bir şeyden daha heyecan ve sevinç vericidir, ki bu Yeni Çağ muhteşem bir çağdır, o Altın Çağ’dır ve siz hepiniz ona dahilsiniz, yeter ki haklı nasibinizi kabul edin. O size uzatılıyor ama onu kabule istekli olmalısınız; o zorla ve zorla önünüze sürülmez.
Dinozorlar gibi yok olmak ister misiniz? Değişmeyi kabul etmediğiniz takdirde olacak olan budur: geride bırakılmış, eski ve unutulmuş olacaksınız. Bu Yeni Çağ’a giriş süreci, sırf sizin için, ya da siz onu kabul etmek istemiyorsunuz diye geri bırakılmaz. Bu tümü ile, O’nun Evrensel Plan’ının bir kısmıdır, o olacak; fakat onun gerçekleşme hızı size bağlı. Öyleyse değişmeniz ve çabuk değişmeniz, böylece harikulade Plan’ın açılıp gelişmesini seyretmeniz için O size yardım etsin.
O’na hamdolsun.
AKLINIZ, GÖNLÜNÜZ, BEDENİNİZ VE RUHUNUZLA HÜR OLUN
Sevgililer,
Aklınız, gönlünüz, bedeniniz ve ruhunuzla hür olun. O’nun iradesini yerine getirmek ve O’nun yollarında yürümek için hür olun. Gerçeği bildiğiniz ve kabul edebildiğiniz zaman gerçektir sizi özgürlüğe kavuşturacak olan!.. Ve siz o zaman, ruhun özgürlüğünden neyin kastedildiğini gerçekten bilirsiniz. Sizi onca uzun zamanla bağlı tutmuş olan bütün o evrensel katı düşünce-formları kırılacaktır, zihniniz, ruhunuz ve bilinciniz yüceliklere kanat açsın diye ve siz her şeyin mümkün olduğunu, en ufak bir şüphe gölgesi taşımaksızın bilesiniz diye. Her bir ferdin özgürlüğe kavuşabilmesi için bu evrensel düşünce-formlarının kırılması icap ediyor ve onlar kırılacaktır, fakat bu ancak, bunu yapmak özlemi gerçekten yeterince kuvvetli olduğu zaman yapılabilir. Alt-şuur eski’ye sıkıca tutunur ve onu bırakmaya yanaşmaz, bundan ötürü, bu değişmeyi sağlayacak olan şey, eski’nin yıpranıp gitmesi ve onun yerine yeni’nin geçmesi şeklinde bir sürekli tekrardır.
Bilincinizi yeni sahalara doğru açmaktan ve hayal gücünüzü ve hayal sahanızı genişletmekten korkmayın. Bunu yapmaya hepinizin ihtiyacı var, öyleyse yapmakta devam edin. Bilincinizdeki her şey hakkında mükemmel’in vizyonunu taşıyın, içinde bulunduğunuz durum her ne olursa olsun. Yaradan’ın yarattığındaki mükemmelliği tasdik edin. Her yerde ve her şeyin içinde olanı görmek için bakın ve onu kendinize çekin. Dikkatinizi olumlu olan yönde toplayın, olumsuz’un üzerinde durmayın ve onun üstüne yükselin ki, onun yerini çabucak olumlu alsın.
En harikulade hayat sizin olmak için istemenizi bekler dururken, umutsuzluğun ve çaresizliğin sizlerin hayatlarına hükmetmesine neden izin vermeli? Ama asla unutmayın ki bunu istemeniz ve kendinize mal etmeniz gereklidir. Bu hayatın ne denli muhteşem olduğunu ve bu zamanda yaşamaktan dolayı ne denli kısmetli olduğunuzu O size söylemekte devam ediyor. Bununla beraber, size ne kötü, karışık zamanlarda yaşadığınızı, insanların nasıl da helak olmanın eşiğinde bulunduklarını söyleyip durarak sizi felaket ve kasvet (imajları) ile obsede olmaya doğru götüren bütün o köhne düşünce-formlarından ayrılmak istemedikçe, siz gerçekten Işık’ta yürümeyi seçmedikçe, karanlıkta yürümeye devam edeceksiniz, ta ki karanlık sizi yutuncaya ve siz kargaşa ve keşmekeş’in parçası haline gelip, kendi olumsuz ve yıkıcı düşünce faaliyetlerinizle kendi kendinizi yıkıncaya kadar.
Düşünce gücü muazzamdır, sizin zannettiğinizden çok daha büyüktür. İşte bunun için bu zamanda olumlu düşünceler üzerinde konsantre olmak, onlara kuvvet ve hayat-gücü vermek ve tüm diğerlerine hiç aldırmamak öylesine hayati önem taşır. İşte bunun için, düşüncelerinize tamamen hakim ve onların oraya buraya dağılarak güç kaybına yol açmasına imkan vermemek o kadar önemlidir. Maksatlarınızın en yüce ve mutlak surette saf olmasına çok dikkat edin. Düşünceleriniz daima O’nda olsun, sadece her gün birkaç dakikacık değil, fakat her zaman her yerde. Bunu gerçekten isterseniz yapabilirsiniz, fakat bu size kalmış bir şeydir.
O’nun huzuru ve sevgisi her birinizi doldursun ve kucaklasın. Gönüllerinizi açın ve bu zamanda size açıklanmakta olan her şey için ebedi şükrünüzü sunun. Her gün O’nun iradesini yerine getirerek, O’nun yollarında yürüyerek ve O’nu överek ilerlerken tam huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
O’NUN SEVGİSİNDE DİNLENİN, RAHATLAYIN
Sevgililer;
O her zaman sizinledir, çünkü O sizin içinizdedir. O’nun mevcut bulunmadığı hiçbir yer yoktur. Siz O’ndan hiçbir şey saklayamazsınız. O sizi açık bir kitap gibi okuyabilir. Sizin hayatınız O’nun önünde apaçık serilidir. Uğraşmayı, didinmeyi bırakın ve sadece olmayı öğrenin. Birçokları fazla uğraşıyor. Pek çoğunuz gereğinden çok uğraşıyor ve zorlanıyorlar ve o zaman sevginin akışı kesilir. Çünkü zorlanış, su hortumundan suyun akışını engelleyen bir düğüm gibidir. O düğümü çözün ve suyun bir kez daha serbestçe akışını seyredin.
O’nun sevgisinde dinlenin, rahatlayın. Kendinizi rahatça bırakın. Bunu gerçekten yapabilir misiniz? Gayretleriniz başlangıçta çok zayıf olabilir, fakat siz bunu uygulamaya çalıştıkça yavaş yavaş başarabileceksiniz. Bu ruha ait bir iştir ve mutlak bir inanç, güven ve emniyet içinde yapılmalıdır.
Hayat zor görünüyor, hakkınızda yanlış hükümler veriliyor, yanlış anlaşılıyorsunuz gibi görünüyor diye kalplerinizi katılaştırmayın. İnsan kardeşlerinizin hizmetinde kendinizi tamamen unutun. O’nun kendi içlerinde olduğu ve barış’ın başlayacağı ilk yerin, ferdin içinde olduğu gerçeğinden haberdar bulunanların kavuşacağı anlayış, barış ve huzur üzerinde konuşmalarla zaman harcamayın. İçinizdeki barış ne kadar büyük olursa dış dünyaya yayınlayacağınız barış da o kadar büyük olur. Işık ve Sevgi için de böyledir. İçinizde mevcut olmayan bir şeyi dışınıza yayınlayamazsınız, çünkü ancak içte var olan dışa yansıtılabilir.
Öyleyse hemen şimdi kendi evinizi düzene koymakla işe başlayın. Çevrenize bakın ve çevrenizde, işinizde, tavır ve görünüşünüzde, yaptığınız, söylediğiniz, düşündüğünüz her şeyde dışa ne türlü kargaşa ve keşmekeş yansıttığınızı görün. O zaman içinizde nelerin olup geçtiğini derhal görecek ve bir kere gördükten sonra, durumu gerçekten düzeltmeye başlayabileceksiniz. Fakat unutmayın, işe içte başlamalısınız, aksi halde bu sürekli değil, sadece geçici bir değişme olacaktır; bu derin iç değişikliklerinin ise sürekli ve devamlı olmalarına gerek vardır.
Yardım almak için, size yol göstermesi, sizi kaldırması için O’na müracaat edin. Hiçbir zaman cesaretinizi ve umudunuzu yitirmeyin ve değişmeye elverişsiz olduğunuz hissine kapılmayın. Siz değişmeyi gerçekten istediğiniz zaman sizi hiçbir şey durduramayacaktır. Siz durumun efendisi (hakimi) olmalısınız, yoksa oturup da, böyle yaradılmış olduğumuzu, hiçbir zaman tertipli olmadığınızı, her şeyi yerli yerince tutmayı beceremediğinizi zayıf ve aciz bir şekilde söyleyerek, durumların size hakim ve efendi olmasına meydan vermemelisiniz. Siz O’nun yardımını ve gücünü istediğiniz ve işleri sırf kendi gücünüzle yapmak için uğraşmaktan vazgeçtiğiniz zaman her şeyi yapabilirsiniz. Daima O’nun iradesini yerine getirmeye çalışın, her ne olursa olsun, çünkü mükemmel gönül ve zihin huzurunun gerçekten ne olduğunu ancak bunu yaptığınız zaman anlayabileceksiniz.
O’nun huzuru ve sevgisi her birinizi doldursun ve kucaklasın. Gönüllerinizi açın ve O’nun durmadan üstünüze yağan bütün harikalı nimetleri için ebediyen şükredin. Ve O’nun iradesini yerine getirirken, O’nun yollarında yürürken ve O’nu anarken tam huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
RUHUN YOLLARINDA YÜRÜYÜN
Sevgililer,
Hiçbir insan O’ndan gelen hikmetten daha büyük hikmete sahip değildir. Sadelik, O’nun işaretidir ve Sevgi öylesine büyüktür ki her şerri hayra ve bütün karanlığı aydınlığa çevirir. Sevgi asla ezmeye, tahrip etmeye kalkışmaz. Sevgi yükseltir, değiştirir ve hayra vardırır. Sevgi verir ve asla bedelini hesap etmez. Sevgi kördür, çünkü sadece en iyiyi görür; o herkeste ve her şeyde O’nu görür.
Siz herkeste O’nu görüyor musunuz? Siz gerçekten gönüllerinizi açıp, O’nun ilahi sevgisi ile sevebiliyor musunuz? O’nun her birinizden yapmanızı istediği şey budur ve siz, hemen bulunduğunuz yerden itibaren bunu yapmaya başlayabilirsiniz. O sizi bulunduğunuz o yere koydu; siz size düşen belirli bir işi yapasınız, size mahsus dersleri öğrenesiniz ve belirli zaafları yenebilesiniz diye, çünkü sizdeki zayıf noktalar sizdeki en kuvvetli tarafınız haline gelebilir. Bundan dolayı, bir başka yerde daha iyi çalışabileceğinizi veya daha mühim dersler öğrenebileceğinizi asla zannetmeyin. Elbette her biriniz dilediğiniz yola gitmekte, tam manasıyla serbestsiniz, fakat er veya geç, bu hayati dersleri öğrenmek mecburiyetinde kalacaksınız. Öyleyse neden şimdi öğrenip de bu ruhi yolda ileri doğru devam etmeyesiniz? Çünkü öğrendiğiniz her ders sizi bu manevi yolda bir o kadar ileri doğru götürür.
Spiritual dersler –ebedi ve kaybolmaz olduklarından– diğer derslerden daha mühimdirler. Ruhun yolları ezelden ebedidir ve sizi daima hedefe yaklaştırır. Ruhun yollarında yürüyün ve gerçek gönül ve zihin huzurunu bulun. Siz, O’nun iradesini yaparken içinizde huzur ve sükun olur ve siz kendinizi ikiye parçalanır gibi hissetmezsiniz, çünkü içinizde çatışma olmaz. Bütün o çatışan, dövüş halinde olan unsurların yerini, O’nunla direkt kontakt halinde olduğunuz ve O’nun sizi kullanmasına imkan verdiğiniz zaman size gelen, o her türlü anlayışın ötesinde olan huzur hali alır. Böylece, O, harikalarını herkesin görebileceği şekilde açıklar.
O’nun saltanatını yere indirmenizi söylerken, O’nun kastettiği, işte budur. O herkesin görmesi için, aşağıda (yeryüzünde) belli edilmelidir, çünkü hatırlayın ki geçmişte gizli duran bütün o şeylerin açıklanması (ortaya çıkarılması) gerekli. Bu büyük vahiy çağıdır ki, görmek için gözleri olanlar her şeyi görecekler. Bazıları, açıklananlardan dolayı alabildiğine sevinecek, diğerleri korkacaklar. Hatta öyleleri olacak ki o haşmet ve harikalardan kaçıp saklanmaya çalışacaklar ve bunların ne olduğunu dahi tanımayacaklar. Işık ve daha çok ışık olsun, Sevgi ve daha çok Sevgi olsun ki siz, gelecek olan şeylerin hepsine hazırlanmış olasınız ve her şeyi anlayabilesiniz, her şeyi şükür dolu kalplerle kabul edebilesiniz. Bu zamanlar yücedir.
O’na hamdolsun.
KALPLERİNİZ ŞÜKRAN VE SEVGİ İLE DOLU OLSUN
Sevgililer,
Her şey için ebedi şükürde olun. Dudaklarınızda ve kalplerinizde daima bir övgü, sevgi ve şükür şarkısı olsun. Şükran duyulacak bir şey daima mevcuttur. Tüm çevrenizde durum ne kadar zor görünürse görülsün, şükredebileceğiniz bir şey arayın, sizin sadece bunu yapmanızla, titreşimleriniz yükselecek ve bütün zorluklar yokluğa karışıp gidecek. Çünkü kalpleriniz şükran ve sevgi ile dolu olduğu zaman negatif bir şeye yer kalmaz.
Kendine acımak, kendini düşünmek titreşimlerinizi yavaşlatır, kabalaştırır ve sizi ‘üstün benliğiniz’den ayırır, sonunda kendinizi karanlıklar içinde yürür bulursunuz. Fakat, O’nun sevgisinin ne güzel, O’nun ışığının ne yüce olduğunu fark ettiğiniz zaman artık uzun süre o durumda kalmanıza gerek yoktur. Bütün yapmanız gereken şey, sadece bunun bilincine varmanız ve bunun için şükretmeniz ve umutsuzluğun batağından derhal muhteşem ışığa yükselmektir. Güveniniz O’na olsun ve başka hiçbir şeye. O zaman tek başınıza durabilir ve her şeyi yapabilirsiniz, çünki bütün dış destekler kaldırılmış olur ve siz ikinci elden bilgilerin, bilinen şeylerin ve emirlerin koltuk değneklerine dayanmaya çalışmaksızın tek başınıza ayakta durabilir ve her şeyi yapabilirsiniz. Çünki herşey sizin ta içinizden, Herşeyin Kaynağı O’landan, Rabbiniz Yaradan’dan gelir. Gerçekten YAŞAMANIN tek yolu budur. Çünki siz O’nun içinde yaşıyor, hareket ediyor ve varlığınızı O’nun içinde sürdürüyorsunuz, ve bundan gayri hiçbir şeyin önemi yoktur. Zira sizin O’nunla direkt kontakt (doğrudan doğruya irtibat) halinde bulunuşunuzdan daha önemli hiçbir şey yoktur. Bunu bulunuz, o zaman bütün sırların sırrını bulmuş olacaksınız. Bu kanunla yaşayın, o zaman O’nun adına her şeyi yapabilirsiniz. Bunu gösterin, belli edin, bu takdirde O’nun olan her şey sizindir.
Hayat öylesine sadedir. Onu kendiniz için neden karmaşık hale getirmeli? Her varlık O’nunla direkt irtibat halini bulabilir. Buna hazır olan ve arayıp bulmayı seçen herkes için bu hemen onun yanı başında hazır duruyor. Siz sadece aradığınızca bulursunuz. Derin özlem varsa, ona kavuşulacaktır.
İnsanın bir kez daha, başlangıçta olduğu gibi, O’nunla birlikte yürüyüp, O’nunla konuşacağı, O’nun sesini duyacağı vakit geldi. O, tam devrini yapmak üzere çok yücelerden çok derinliklere indi, şimdi tekrar yücelere doğru yolculuk var. Bu büyük sevinç vaktidir. Bu, O’nun karanlıklarının yerini bulacağı, belli edileceği ve görecek gözleri olanlar için harikalar üstüne harikaların gerçekleşeceği bir zamandır, Altın Çağ’dır. Tam bir keşmekeş ve kargaşalık içinden O’nun Altın Çağ’ı herkesin görmesi için parıldayacak. O’nun Nur’u herkesin görmesi için parlarken, yeryüzündeki karanlık kaybolacak. O Nur hiç kimseden gizlenmeyecek. O’nu kabul edenler onun içine doğru ilerleyecekler.
Korkmayın küçük cemaat, çünkü siz hazır olduğunuzda, size o yücelikleri vermek O’nun güzel dileğidir. O’nun yolları ne harikalıdır. O yollardan yürüyün. Seçmek daima sizin elinizde. Neden hemen şimdi seçmeyesiniz? Yarın çok geç olabilir. Şimdi’den, şu an’dan, daha muhteşem zaman bulunmaz. Öyleyse, kıymetli zamanı, bunun üzerinde sadece düşünerek gereksiz yere harcamaz, fakat bu konuda gerçekten bir şeyler yapabilirsiniz.
O’na hamdolsun.
O’NUNLA BİRLİKTE OLMAK İÇİN ZAMAN AYIRIN
Sevgililer,
Kendinize zaman ayırın ve içinizi arayın; elbet gönlünüzün neyi dilediğini bulacaksınız. Orada O’nu bulacaksınız, orada spirituel anlayışı, hikmeti ve bilgiyi bulacaksınız, çünkü O’nu bulmak, O’nu bilmek arzusu her insanın gönlünün derinliklerinde filizlenir. Siz O’nu kitaplarda ya da başkalarının bu konuda ne söylediklerini dinlemekle bulamazsınız; o kimseler ne kadar akıllı ve bilgili olurlarsa olsunlar. Bu sizin er geç kendi başınıza yapmak zorunda olacağınız bir şeydir.
O’nun sizin içinizde olduğu, O’nun size nefesinizden, el ve ayaklarınızdan daha yakın olduğu size söylenilebilir. O’nun her yerde her şeyin içinde olduğu, O’nun olmadığı hiçbir yerin bulunmadığı söylenilebilir. Siz bu yüce hale gelmedikçe, sizin parçanız haline gelmedikçe, sizin içinizde yaşayıp titreşmedikçe ve sizin için bir realite haline gelmedikçe, kelimelerden ibaret kalırlar ve gerçek bir anlam taşımış olmazlar. Bu sebeple siz arayın ve buluncaya kadar aramakta devam edin. O’nunla birlikte olmak için zaman ayırın ki, O harikalarını ve haşmetini sizin içinizden doğru size açıklayabilsin, çünkü size söylenmedi mi ki, sizin içinizden doğru size açıklananları hiç kimse ve hiçbir şey sizden alıp götüremez diye? İçten gelenin kaya gibi sağlam bir temeli olur ve sarsılması imkansızdır; derin spirituel anlayış ve ilham içten gelir.
O, bu dünyanın kalbi temiz (saf) kişilerini kullanır, bilgiçlerini şaşırtmak için. O, harikalarını gerçekleştirmek için o basit, çocuk gibi sade inanç ve itimat sahibi kimseleri kullanır. Gerçek tevazu içinde O’na gidin ve bırakın, O, sizi kullansın. Siz, aklınızca epey spirituel eğitim görmüş bulunduğunuzdan dolayı tüm cevapları bilen olduğunuzu asla, bir an için bile düşünmeyin. Sade ve kendi halinde kimselerin O’nun tarafından kullanılması, spirituel gurura sahip olan ve kolaylıkla bir engel, köstek haline gelebilen ve sizi O’ndan ve birbirinizden ayıran kimselerin kullanılabilmesinden çok daha kolaydır.
Birbirinizi sevin, çünkü sevdiğiniz zaman ayrılık kalmaz. O zaman gönülleriniz birbirine açık olur, birbirinizin ihtiyaçlarına karşı duyarlı olursunuz, içinizdeki sevgi, yardım etmeyi, destek olmayı, birleştirmeyi özler. Gönülleriniz sevgi ile dolu olduğu zaman kendinizi birbirinizden nasıl ayırabilirsiniz ki? O, SEVGİDİR; sizin gönülleriniz O’nunla doludur ve O’nun olduğu yerde ayrılık yoktur.
Sürekli olarak bunun bilincinde olun. Bunun mucizesini, bütünlüğünü, kutsallığını hissedin ve sonsuz şükredin. Zihinlerinizi ve gönüllerinizi O’na ait düşüncelerle doldurun; O’nun sonsuz sevgisi, hikmeti ve anlayışı üzerinde düşünün. Sonra O’na müracaat edin, O’nun tüm nimetlerinden ve bereketinden isteyin, alın ki onlar sizindir, onları almaya hazır olduğunuzda almanız için sizi beklemektedir. Size tekrar tekrar söylenmedi mi ki, siz her işte O’nu öne aldığınızda ve tek arzunuz O’nun iradesini yerine getirmek olduğunda, O’nun olan her şey sizindir diye? O zaman O’nun tüm vaatlerinin gerçekleştiğini ve sizden hiçbir şeyin esirgenmediğini göreceksiniz, çünkü o zaman bileceksiniz ki sizin O’na olan sevginiz her şeyden önde gelmektedir ve sizce bundan öte hiçbir şey önemli değildir.
O’nun huzuru ve sevgisi her birinizi doldursun ve kucaklasın. Bu zamanda gerçekleşmekte olan her şey için gönüllerinizi derin derin sevgi, övgü ve şükürle açın. Ve bu gün ilerlerken, O’nun iradesini yerine getirir, O’nun yollarında yürür, O’nu överken tam huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
NEFSİNİZ İÇİN HİÇBİR ŞEY ALIKOYMAYIN
Sevgililer,
Sonsuzdan sonsuza olan, Ruh’a ait olan şeyler üzerinde durun. Bu dünyaya ait olanlar bugün var, yarın yoktur. Onlar için şükredin fakat onlara tutkun olmayın. Sanki onları kaybetmekten korkarcasına, onlara sarılmayın.
Bilin ki her şeyiniz olacak, siz onları kendinize mal etmeye, onları mülkiyetiniz altına almaya çalışmadıkça. Onlar size kullanmanız ve paylaşmanız için veriliyor. Bütün’e gerçek sevinç getirsinler, faydalı olsunlar diye. Siz bir şeyi kaybetmekten korkarak ona sahip olmaya, onu kendinize alıkoymaya kalktığınız zaman bu her şeyi bozar ve berbat eder ve bu sizin hayatlarınızda her şey için geçerlidir, ister eşya, ister şahıs olsun.
O’nun size yağdırdığı bütün iyi ve mükemmel nimetleri paylaşmayı öğrenin ve nefsiniz için hiçbir şey alıkoymayın. Açgözlülük ve kendine alıkoyma hırsı insanı mutsuz bir fert haline getirir. Size karşılıksız verilmiş her şey paylaşmanız ve elden ele devretmeniz içindir, yoksa kendinize saklamanız ve maletmeniz için değil. Bu kanundur, daha çok verdikçe daha çok alırsınız, nihayet şu sözlerin manasını öğreninceye kadar: O’nun olan her şey sizindir, siz öne alınması gerekeni öne alabildiğiniz zaman. Ve bilirsiniz ki, O’nu gerçekten sevenler ve O’nun iradesini yapanlardan O hiçbir şeyi esirgemez.
Sahip olduğunuz yetenekleri ve hünerleri kullanın ve onları gizlemeye asla kalkışmayın. Onları serbestçe, sevinçle, gönülden, karşılık beklemeden verin. Her varlık kendi çeşitli sahalarında sahip olduklarının en iyisini verseler, bütün görevler öylece yerine getirilmiş olur. Kendi yetenek ve hünerlerinizi bir başkasınınki ile kıyaslayarak asla vakit israf etmeyin. Sadece neyi yapabildiğinizi biliyorsanız onu yapın ve onu doğru ve güzel yapın. Bütüne yapabildiğiniz bir katkınız bulunduğundan dolayı sürekli şükürde olun.
Bilmelisiniz ki bu yetenekler ve hünerler hepsi ayrı ayrı seviyelerdedir ve bu sebepten onlar arasında kıyas olamaz, çünkü siz kendi yeteneklerinizi bir başkasınınki ile kıyaslamaya başladığınız zaman, sizin verişiniz hesaplanmış bir veriş olur ve ondaki tüm sevinç kaybolup gider.
Yanlış ruh durumu içinde yapılan iş, her ne olursa olsun, yanlış vibrasyonları (titreşimleri, tesirleri) beraberinde getirir. Öyleyse her şey sevgi ile ve sevgi içinde yapılsın. O zaman her şey mükemmel sonuçlanacaktır. Siz bütün bunları bildiğinizi söylüyorsunuz, peki öyleyse neden onları uygulamıyor ve onları yaşamıyorsunuz? Bir şeyi bilmek yetmez, onu yaşamak zorundasınız. İşte bunun içindir ki O’nun bunu size tekrar tekrar hatırlatması gerekiyor. Siz bir şeyi çok defa işitebilirsiniz ama bu konuda bir şeyler yapmadıkça faydasızdır ve sonuç vermez, ama bir şeyler yapmaya başladığınız andan itibaren gerçekten hayırlı şeyler olacaktır.
Size O söylüyor ki başkaları için yaşayın ve nefsinizi unutun. Yardım istendiğinde yardım elinizi uzatmak üzere daima hazır olun, ama yardım istemeyenlere yardım etmek üzere dönüp durmayın. Her ruhun hür iradesi vardır ve kendi yolunu seçmekte özgürdür.
Bir başkasının hayatına müdahale etmeyin (karışmayın). Yolu işaret edebilirsiniz, kendi kişisel tecrübelerinizi paylaşabilirsiniz, fakat kendi fikirlerinizi ya da yaşam tarzınızı bir başkasına kabul ettirmeye çalışırsanız, kendi başınıza dert açmış olursunuz, çünkü Kanuna uymamış olursunuz ve bir kimse Kanuna uymayan davranış içinde olursa sonuçlarına katlanmak zorundadır.
Sadece kendinize düşeni yapın ve gerisini O’na bırakın ve acze düşmeyin. O’nun ilahi sevgisinde huzur bulun.
O’na hamdolsun.
SİZ O MUAZZAM KUDRETLERİ İÇİNİZDE SAKLIYORSUNUZ
Sevgililer,
O’nunla rezonans halinde yaşayın (akord içinde yaşayın), sevgi ile yaşayın, çünkü O Sevgi’dir. Bütün hayat ile bir olduğunuz hakkındaki o harikulade duyguyu bulun ve gerçekte, ayrılık olmadığını bilin. Sizin olan, fakat sahip çıkmanız, istemeniz gereken mükemmel huzuru ve ahengi bulun. Sizi özgürlüğe kavuşturacak olan şeyin GERÇEĞİN kendisi olduğunu size söylememiş miydim? Gerçeği aklen (zihnen) bilmeniz yeterli değildir. Onu önce entellektüel kademede bilmekle başlayabilirsiniz, fakat o, bu kademede kalmaz, bunun zamanla aşağıya indirilmesi ve yaşanması gerekir. Birçok kimselerin ayağına takılıp tökezleten taşlar, işte bunu gündelik hayatlarına indirip uygulamaya çalışırken meydana çıkıyor.
Her şey eterik plandadır ve siz onlara, sözleriniz ve düşünceleriniz vasıtası ile form kazandırarak, onları fizik plana indirmedikçe, onlar orada (eterik kademede) öylece kalacaklar. Sözler ve düşünceler KUVVETTİR ve o kuvvet doğru kazanılırsa, bütün’ün hayrına ve O’nun şanını yüceltmek üzere kullanılırsa, mucizeler ardından mucizeler yaratır. Bu suretle siz O’nun kanunlarını belli etmiş olursunuz. Siz bunu yapar ve ne yaptığınızı fark ederseniz, her şey gerçekleşebilir. Görünüşte imkansız olan, OLUMLU DÜŞÜNCENİN ve SARFEDİLEN SÖZÜN gücü ile mümkün hale gelir.
Siz o muazzam kudretleri içinizde saklıyorsunuz. Siz O’nunla birlikte olunca her şey yapabilirsiniz. Bunu gerçekten kabul ettiğiniz zaman, bunun sonuç verdiğini görmeye başlayacaksınız. Siz, bütününüzle O’na teslim olmadan bütün hayatınızı O’nun hizmetine adamadan önce bu duruma ulaşamazsınız, çünkü bu gücün doğru yolda kullanılması şarttır, aksi halde onu yanlış kullanmakla kendi kendinizi yok edebilirsiniz. O kuvvetle oyun oynamaya kalkışmayın, nasıl ki ateşle oynamazsınız, çünkü eninde sonunda yanarsınız. Bundan dolayı her yaptığınız, her üstünüze aldığınız O’nun rızası üzere olsun. O zaman size hiçbir zarar gelmez.
Her şeyi O’na götürün ve ne yapmanızı istediğini anlayabilmek için zaman ayırın. Zaman ayırmayı öğrenmektedir sır, olayların inkişafına imkan vermekte ve müşahede etmektedir. Bu çok yavaş bir vetire gibi gözükebilir, fakat SABRI ÖĞRENMENİZ LAZIM ve O’nun dileğinin ve iradesinin ne yolda olduğunu anlamak ve ona uymak mecburiyetiyle çabada olduğunuz zaman, BU SİZE SABRI ÖĞRETİR. Siz bir çiçeğin açılışını aceleye getiremezsiniz öyleyse neden O’nun mükemmel planını aceleye getirmeye kalkışıyorsunuz? Her şey için en mükemmel bir yer ve bir zaman vardır ve mesele sadece onun size açıklanacağı vakte kadar sabırla beklemek meselesidir. Siz O’nun uğrunda beklemeye ve gerekirse sabırsız ve huzursuz olmadan beklemeye istekli misiniz? Ancak bu şekilde siz mükemmel olanın gerçekleştiğini görebilirsiniz.
O’nun huzuru ve sevgisi her birinizi doldursun ve kucaklasın. Gönüllerinizi O’nun sizlere açıkladığı her şey için, derin sevgi, övgü, şükür ile açın. O’nun iradesini yerine getirir, O’nun yollarında yürür ve O’nu överken tam huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
SİZ O’NDAN HİÇBİR ŞEYİ SAKLAYAMAZSINIZ
Sevgililer,
Bütününüzü O’na teslim ettiniz mi? Kendinizi büsbütün O’nun eline bıraktınız mı? Bunu yaptığınız zaman mutlaka fark edersiniz ki gündelik hayatlarınızda meydana gelen her şeyden ancak en hayırlı neticeler çıkabilir; fark edersiniz ki, iyi şans veya kötü şans diye bir şey yoktur; şans diye bir şey yoktur ve her şey O’nun elinde, O’nun tarafından düzenlenmiştir. Hayatlarınızın içinde çok kesin ve belirli bir düzen akıp geçmektedir ve bundan ancak hayır gelebilir.
Bunu her zaman şuurunuzda tutun, dış görünüşler ne olursa olsun aldırmayın. Hayat bilhassa zor göründüğü, görünüşte çapraşık durumlar ortaya çıktığı zaman bunu yapmak kolay görünmeyebilir, ama işte sizin O’na inancınızın ve güveninizin burada kendisini göstermesi icap eder. Olanların karanlık ve kasvetli tarafları üzerinde duracağınıza, onun yerine olanlardaki hayırlı yönü buluncaya kadar arayın, ve onun üzerinde durun, ta ki, bütün olanlardaki harikayı görmeye başlayıncaya kadar! İşte o zaman derhal kalpleriniz hafifler ve siz şükreder, ve olanların size en güzel şeyleri getireceğini fark edersiniz. Siz bunu yaptıkça, her şeyde O’nun elini görmeye başlarsınız ve artık bir daha asla, acaba işler kötüye mi gidiyor veya kader size düşman mıdır diye zihninizde sual ve şüphe taşımazsınız. Fark edersiniz ki O’ndan başka hiçbir şey yoktur; ve sizin bütün hayatınız O’nun rehberliği ve kontrolü altında oldukça hiçbir şey asla kötüye gidemez, ve her şeyin zamanı mükemmel şekilde tayin edilecektir.
Sevgililer, bütün bunlar ancak O’nu gerçekten sevenler ve her şeyde en önde O’na yer verenler için gerçekleşir, yoksa O’na en önde yer verir gibi görünenler veya bunu dudakları ile söyledikleri halde hayatlarında da yaşayışlarında bunu yapmakta kusur edenler için değil. Siz O’ndan hiçbir şeyi saklayamazsınız, öyle ise, saklayabileceğinizi hayal etmeyin. Belki hemcinslerinize karşı bunu yapmayı becerebilirsiniz, çünkü onlar sizin maksatlarınızı her zaman göremezler ve içinizde, derinlerde nelerin olup bittiğini de göremezler, O’nunla olan münasebetleriniz böyle değildir.
Bu zaman, hepiniz için gerçek bir gönül-yoklama zamanıdır, kendinizle yüz yüze gelme, gerçekte kendinizi olduğu gibi görme zamanıdır. Bu zaman, bütün sahte, iğreti ve yapmacık davranışların sonudur. Gerçeğin mikroskobunun her birinizin üzerine dosdoğru çevrildiği artık hiçbir şeyin gizlenip saklanmayacağı, fakat her şeyin apaçık ortaya çıkacağı zamandır. Bu, bazıları için rahat kaçırıcı bir zamandır ama çok, çok lüzumludur.
O’nun huzuru ve sevgisi her birinizi doldursun ve kucaklasın. Gönüllerinizi açın ve Gerçeğin ışığı üzerinize çevrildiği için sonsuz şükredin. O’nun iradesini yapar, O’nu anarken tam huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
HAYAT, SİZ ONU NASIL YAŞARSANIZ ÖYLEDİR
Sevgililer,
Siz kendinizden kaçamazsınız, ne de hayattan kaçabilirsiniz. Öyleyse, bunu kabul edip, neden bunun için şükretmemeli, bunun zevkine doyasıya varmamalı? Hayat, siz onu nasıl yaşarsanız öyledir. Hayatta korkulacak bir şey yoktur; o, kaos ve kargaşa gümbürtüleri ile dolu iken bile, volkanlar hemen her an patlamaya hazır halde iken bile, korkacağınız ne var? O (Sizi Sevgisinden Var eden) sizinle. İşte bu iç huzurunu ve sükunetini bulun ve hiçbir şeyin sizi altüst etmesine, hatta tedirgin etmesine izin vermeyin. Mükemmel huzur ve barış hali içinde olduğunuz zaman, bu zor ve dertli günlerde siz, birçok kimselerin gelecek günlerde koşup toplanacağı bir sığınak gibi olursunuz. Siz gerekli atmosferi yaratmak, titreşimleri yüksek tutmak, daha ve daha çok Işık yaratmak, kaos ve kargaşaya aldırmamak ve olumlu ve nurlu olan her şey üzerinde konsantre olmak suretiyle çok daha büyük ölçüde yardımcı olabilirsiniz.
Girdabın içine doğru çekilmeyin asla, yoksa kendinizi oradan kurtarıp çıkamazsınız. Korku en büyük düşmandır. Bütün korkuları defedin. Her şeyin çok, çok iyi olduğunu bilin ve hayattaki en iyi şeylerin üzerinde konsantre olun. Bu hayatın gerçekten ne harikulade olduğunu fark edin ve bunun için ebediyen şükredin. Hayatın parçası olduğunuza ve daha da öte, onun içinde size düşen önemli bir rolünüz bulunduğuna şükredin.
Yeryüzündeki tüm kaos ve kargaşaya gözlerinizi yummak gerçekçi olmamak demek değildir. Siz onun üzerinde ne kadar çok konsantre olursanız ona o kadar çok hayat-gücü vermiş olursunuz. Bunu yapmamanız gerekir, çünkü sizin işiniz barış, ahenk ve birliği yaratmaktır. Bu nedenle bunlar üzerinde konsantre olun ve üst tarafına aldırmayın. Sizi rahatsız eden her şeye ilgisiz kalın. Siz bunu, sadece gönüllerinizi sevgi ve daha çok sevgi ile doldurmak suretiyle yapabilirsiniz. Sevgi dünyadaki en büyük önlemdir ve her biriniz onu kullanmakta her zaman serbestsiniz, bu sebeple onu kullanmakta tereddüt etmeyin. Sevgi hiç kimseyi incitmez; o ilgili herkese ancak yardım eder ve hayır getirir, bu sebeple onu daha ve daha çok kullanın.
Şimdi tüm eleştiri ve suçlamaları hayatlarınızdan çıkarıp atmalısınız, çünkü bu, sevginin serbestçe akmasına mani olur. Kendinize dikkat etmeyi ve tüm olumsuzlukları terk etmeyi öğrenmelisiniz ve eğer dünyadaki problemlerin sebeplerinden değil de çarelerinden bir kısmını da siz oluşturmak istiyorsanız, bunu ŞİMDİ yapmalısınız. Görmüyor musunuz ki sizin düşünceleriniz ve tavrınız ne kadar önemli; yaşayış tarzınız ve yayınladığınız titreşimler olup gidenleri nasıl destekliyor ya da köstekliyor? Büyük bir sorumluluk taşıdığınızı bilin. Siz cevabı (çareyi) biliyorsunuz, onun için de, yoldan şaşmak için bir mazeretiniz yok. Öyleyse kendinize iyice, dikkat edin ve zihninizi O’nun (Sizi Sevgisinden Vareden’in) üzerinde tutun.
O’nun huzuru ve sevgisi her birinizi doldursun ve kucaklasın. Gönüllerinizi açın ve böylece dünya problemlerine bulunacak çarelerin bir kısmını da siz oluşturabilesiniz diye bu konuda bir şeyler yapabilmeniz için bütün bunların size gösterilmiş olduğuna ebediyen şükredin. İlerleyin, ebediyen O’nu överek, O’nun iradesini yerine getirin, O’nun yollarında yürüyün.
O’na hamdolsun.
HAYATLARINIZ SEVİNÇ VE MUTLULUKLA DOLU OLSUN
Sevgililer,
Neden bırakmıyorsunuz ki, her bir gün, sizin kalplerinize Sevgi’nin yeniden doğuşunu getirsin? Neden her bir gününüze sevgi ve şükür ile öylesine dopdolu gönüllerle başlamayasınız ve böylece oraya negatif bir şeyin girebileceği hiçbir yer bulunmasın? Hayatlarınızda önde gelmesi gerekene önde yer vermeye neden şimdi başlamayasınız? Dün ile veya geçen ay ile ilgili planlarınızın ne olduğu önemli değil. Sizin bugünkü planınız, kararlarınız, düşünceleriniz fikirleriniz nedir? Zihniniz O’nun üzerinde karar kılmış mıdır? Her sabah uyandığınızda düşünceleriniz dosdoğru O’na mı koşmada? Kalpleriniz hemen övgü, sevgi ve şükürle kabarıyor mu ve O’nun hudutsuz sevgisini bilmekle, O’nun yolunda çalışmakla, O’nun iradesini yapmakla ne muazzam surette kutsanmış olduğunuzu, ne denli imtiyazlı olduğunuzu fark ediyor musunuz?
Siz O’nun her zaman sizinle olduğunu bilip dururken, nasıl olur da kendinizi yalnız ve gurbette hissedebilirsiniz? O size diyor ki, kendinizi düşünmekten vazgeçin ve yaşayın ve insan kardeşlerinize hizmet edin; o zaman bir daha hiç yalnız ve garip olmayacaksınız. Nasıl olabilirsiniz ki, zira kalbiniz nerede ise eviniz oradadır. Eviniz en mütevazı bir kulübe dahi olsa, sizin güvenliğiniz O’ndandır, ruhdadır, hayattaki maddi şeylerde değil. O’nun sizin hayatlarınızın merkezindeki eksen olduğunu, sizin yaptığınız, söylediğiniz ve düşündüğünüz her şeyin O’ndan kaynaklandığını, hayatlarınızın O’nun ve O’ndan olduğunu niçin kabul etmeyesiniz?
Siz sadece size hizmet edilsin diye değil, birbirinize hizmet etmek için buradasınız. Hemcinslerinize hizmet etmekte, onlardan hizmet beklemeye kıyasla ne kadar daha büyük sevinç vardır. Her günü bir veriş günü, bir paylaşma günü, bir sevgi günü yapmıyor musunuz? Siz, bir yardım eli uzatmak, bir neşe verici, teselli edici söz söylemek için ayak parmaklarınızın üzerinde her an bekler halde misiniz, yoksa kendi kendinizle sarılıp sarmalanmış, kendiniz ve etrafınızdakiler için bir kasvet ve çaresizlik sebebi misiniz? Hayatlarınız sevinç ve mutluluk ile dolu olduğu zaman siz bir mıknatıs gibi başkalarını kendinize çekersiniz, çünkü seven ve sevinçle dolu bir ruhu herkes sever.
Hayat, siz onu ne yaparsanız odur. Etrafınızda o kadar çok harikulade şeyler ve insanlar var. Her şeyden, herkesten zevk alıp takdir etmeyesiniz de neden en iyi olan üzerinde konsantre olup, hayattaki tüm görünümünüzün ve görüşünüzün hayırla değiştiğini görmeyesiniz? O’nun, neşeli ve seven gönüller, barış, anlayış, sabır ve hayatlarınıza ve etrafınızdakilerin hayatına ahenk ve güzellik getirebilme gücü olan lütuflarını kabul edin, O’nun bütün iyi ve mükemmel hediyeleri sizindir; onları sevgi ve şükranla kabul edin.
O’nun huzuru ve sevgisi herbirinizi doldursun ve kucaklasın. Her şey için kalplerinizi derin sevgi, övgü ve şükranla açın. O’nun iradesini yerine getirirken, O’nun yollarında yürürken, O’nu överken tam huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
YENİYİ ÇEKİNMEDEN KABUL EDİN
Sevgililer,
İşitmek için kulakları olanlar ve görmek için gözleri olanlar, hazır oldukları zaman, O’nun kendilerine açıklayacağı harikaları ve ihtişamı işitsinler ve görsünler. Zihninizi ve kalbinizi açık tutun; Yeni’yi çekinmeden kabul edin. Tıkanık ve donuk zihinler hazır duran ve açıklanıp tezahür sahasına çıkmayı bekleyen bu vahiyleri almak gücünde olmayacaklar.
O’nun büyüklüğü ve harikaları anlaşılmaz değildir, zira hayatın sırrı, saadetin temeli ve O’nun işareti sadeliktir. Gönüllerinizi öyle açın ki, bu zamanda durmadan saçılan gerçek tohumlarını alan verimli bir toprak gibi olun. Yeni Çağ’a ait bu gerçek tohumları, etrafınızda akıp duran ether’in içinde yüzüyor ve onları kabule hazır olanlar tarafından alınması için hazır bekliyorlar.
Siz bu harikulade gerçekleri almaya hazır mısınız? Yoksa, yeni olan herhangi bir şeyden korktuğunuz, değişmekten korktuğunuz için kendinizi onlara kapadınız mı? Kalplerinizi araştırın, bulacaksınız, Yeni’ye istekli ve hazırlıklı olduğunuzu söylemek pek kolaydır, fakat gerçekten öyle misiniz? Bütün eski fikirlerinizin ve kavramlarınızın alt üst edilmesine hazır mısınız? Geçmişte sizin için o kadar büyük değer ifade etmiş ve onlara sımsıkı sarılmış bulunduğunuz bütün o eski öğretileri kaldırıp atmaya istekli misiniz? Siz bütün o ortodoks ve alışılmış adetlerden (konvansiyonel davranışlardan) kopmaya ve bugüne kadar sizin güvenliğiniz, dayanağınız olmuş olan şeylerden tamamen soyunmuş olarak durmaya istekli misiniz?
Yeni’ye geçmek cesareti gerektirir, kanaat getirmiş olmayı gerektirir, o, bilinmeyene doğru korkusuzca yürüyen öncülük ruhu ister ve siz çoğunuz böyle ani ve tam bir değişime henüz gerçekten hazır değilsiniz. Yakın zamanda sizlere bir çok yeni kavramlar sunuldu ve bazılarınız onlara karşı şiddetli tepki gösterdiler, hatta siz onları kötü ve karanlık kuvvetlere ait şeyler olarak düşündünüz. Onları dışta tutmak (almamak) için kulaklarınızı tıkadınız, gözlerinizi yumdunuz. Ne büyük gaflet! Bu Merkez IŞIĞA mensuptur; Işığa mensup olmayan herhangi bir şeyin buraya sunulmasına O hiç izin verir mi? Hayır ve tekrar ediyorum hayır. Bazen sizleri o rahatlık, evet-efendimcilik ve tasasızlık halinde sarsıp silkelemek, sizi bir şok’la kendinize getirmek için, sizi eskiye sımsıkı bağlamış olan bağları kopartabilmenize yardım edecek şiddetli bir sarsıntıya ihtiyaç hasıl olur.
Zihninizin kapılarını, pencerelerini sımsıkı sürgüleyip kilitlediğiniz zaman değişikliği kabul edebilmek kolay değildir – gerçekten bütün eskiyi atmak ve yeni’ye yer açmak için bir zelzeleye lüzum olabilir, ama bunun olması kaçınılmaz şart da değildir. – Direnç gösterilmeyen yerlerde, geçiş safhası pekala kolayca ve süratle oluverir, fakat karşı koyma olan yerlerde kırıp dökücü, hırpalayıcı olaylara hazır olmak gerek. Yeni artık daha fazla hapis tutulamaz; onun doğması gerek ve işte Yeni Çağ şimdi doğmada... Siz de bu yeni heyecan verici hayata katılın ve sonsuza dek şükürde olun.
O’nun huzuru ve sevgisi herbirinizi doldursun ve kucaklasın. Derin, derin sevgi, övgü ve şükürle gönüllerinizi açın, bütün olmakta olanlar karşısında kendinizi açık ve alıcı halde tutun O’nun iradesini yerine getirir, O’nun yollarında yürür ve O’nu överken tam huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
SESSİZLİK VE GÜVEN İÇİNDE O’NU DİNLEYİN
Sevgililer,
Sessizlik ve güven içinde O’nu dinleyin, O’na âmâde olun. O’na başvurmanız telaş içinde ve gelgeç olmasın, fakat sessizlik içinde bekleyin, bekleyin, bekleyin... Sessiz kalmayı zor mu buluyorsunuz? Unutmayın, deneye deneye başarılır. Her sefer ne kadar uzun zaman O’nunla yalnız kalırsanız, O’nun her şeydeki varlığından o kadar daha çok haberdar olursunuz, sessiz durmayı ve O’nunla yalnız kalmayı ve O’nun sizin içinizde ve sizin aracılığınızla iş yapmasına, imkan vermeyi daha kolay bulursunuz. Bunu yapmaya şimdi başlayın. Bir müzisyen olmak istediğiniz zaman egzersizlerinizi çalmaya başlamanız, gerçekten ehliyet kazanmanız ve kendi zevkiniz ve başkalarına zevki için serbestçe çalabilmeniz o kadar çabuk olur. Fakat böyle gerçekten iyi çalmak için, sabır ve talim gereklidir, kendiliğinden oluvermez.
Ruhi hayat için de bu böyledir. Siz, varlığınızla bunun içinde yaşayıp hareket etmeyi isteyinceye kadar, O’nu en öne almaya istekli oluncaya kadar, istenilenler gerçekleşemez. İlk adımı atmanız gerekir, O’nunla temas kurmayı istemeniz gerekir. Siz bunu yapar yapmaz, her şey önünüzde açılmaya başlar, başlangıçta belki yavaş, fakat içinizdeki arzu ve özlem büyüdükçe, herşey hızlanır ve hayatlarınızda ve yaşantınızda harikalar harikaları takip eder, artık olan her şeyde O’nun elini fark etmemek elinizden gelmez ve kalpleriniz hayranlık ve şükürle dolar. Ne kadar şükürde olursanız o kadar çok vermek istersiniz, bilinç ve anlayışta o kadar çok genişlemek istersiniz.
Öğrenilecek yeni ve harikulade birşey daima mevcuttur. Her gün yeni bir gündür ve siz O’ndan ve ruha ait şeylerden haberdar olduğunuzda hiçbir şey alelade veya rasgele değildir. Kendinizi unutup da birbiriniz için yaşamaya, birbirinizi sevmeye, birbirinize yardım edip, birbirinizi kaldırmaya başladığınız zaman hayat öylesine dolu ve öylesine muhteşem olur. Siz kendiniz için yaşarken ve hiçbir şey vermeksizin, hayattan alabildiğinizce çok şey almaya çalıştığınız zaman hayat sıkıcı ve tatsızdır. Neden canınız sıkılır, kendinizi kederli, cesaretsiz, hayal kırıklığına uğramış hissedersiniz? Çünkü kendinizi çok fazla düşünürsünüz de ondan. Başkalarını düşünürken göreceksiniz ki böyle negatif hallere zaman kalmıyor. Bütün o bencil, kendinizi merkez sayan düşünceleri içinizden çözüp çıkartın ve başkalarının hizmetinde nefsinizi unuttuğunuz zaman gelen o harikulade özgürlük duygusunu bulun. Kendinizi çizgi dışı olan bir şey hissediyorsanız bu hususta hemen bir şey yapın. Bir başkasını hayırla düşünmeye başlayın, az zamanda kendinizi yine çizgide bulacaksınız ve kıymetli zaman, kendi kendinize acıyarak hayıflanmakla geçmeyecek.
O’nun huzuru ve sevgisi her birinizi doldursun ve kucaklasın. Gönüllerinizi, O’nun size bu zamanda açıklamakta olduğu her şey için derin, derin sevgi, övgü ve şükür ile açın, ve O’nun iradesini yaparken O’nun yollarında yürürken ve O’nu överken tam huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
DÜŞÜNCELERİNİZİ KONTROL ETMEYİ ÖĞRENİN
Sevgililer,
Sessiz kalmak ve En Yüce’nin Kutsal Huzuru’na girmek için daha çok zaman ayırın ve orada, bütün anlayıştan, bütün ilhamlardan, bütün iç bilgisinden, bütün hikmetten öte olan o huzuru, iç rahatlığını bulun. Çünkü orada O’nunla, O Her şeyin Yaratıcısı ile, bütün hayatın kaynağı ile direkt temasta olacaksınız. Bu hususta siz bir şey yapmadıkça, bunu yapmayı gerçekten dilemedikçe, bu temasın gerçekleşmesini bekleyemezsiniz.
Aramayı gerçekten öğrendiğiniz vakit, şüphesiz ki bulacaksınız, ve sizden hiçbir şey gizlenmeyecek, fakat sizin o ilk adımı atmanız lazım. Dua ederken O’na hitap etmek hepinize kolay gelir; şimdi neden bütün konuşmayı siz yapacağınıza, bu defa da dinlemeyi, denemeyesiniz? Bugün dünyada çok fazla konuşma var da yeterince sükût ve dinlemek yok. Siz bütün ilhâmın içten geldiğini bilince, o zaman kendinizi dünyanın gürültü ve patırtılarından geri çeker, içte nelerin oluştuğunu fark edersiniz. Siz sükûn ve iç huzurunu bulamayacaksınız, tâ ki onu bulmak için zaman ayırasınız. Onu bulma arzunuz ne derece büyüktür? O kâfi derecede büyük olduğu zaman hayatlarınızda başta gelmesi gerekeni başa almayı bileceksiniz ve hiçbir şeyin ve hiçbir kimsenin o yolda engel olmasına meydan vermeyeceksiniz.
Hayatınızda en başta istediğiniz nedir? Bu suali ancak siz ve sadece siz doğru olarak cevaplandırabilirsiniz. Derin düşünüp incelemeden bu suali cevaplandırmaya teşebbüs etmeyin. Düşüncelerinizi kontrol etmeyi ve onların başıboş gezinmelerine izin vermemeyi öğrenin. Onları derleyip toparlayın ve onları Yaradan’a ve Yaradan hakkındaki iç bilginize doğru çekin. Siz başıboş düşüncelerinizi kontrol etmeyi becermedikçe, kendinizi asla idare ve kontrol edemeyeceksiniz, fakat heyecan ve ihtiraslarınıza esir olacaksınız ve dış sebeplerle, her değişen rüzgarla kolayca etkileneceksiniz. Siz kendi durumunuzun efendisi olmalısınız, durumların sizi kontrol etmesine izin vermemelisiniz.
Neden içinize dönüp, O’nun İlahi Gücünü, dünyayı ve dünyevi arzuları, sizi tutan ve köstekleyen zaafları yenebilecek olan o gücü çağırmayasınız? O bağları kopartın, hür olun, hür olun, hür. Bu dünyaya ait hiçbir şeyin sizi ruha ait olanlar karşısında bağlı tutmasına ve kör etmesine izin vermeyin. Eğer gerçekten isterseniz ve bunu yapmaya azmederseniz, her türlü karakter zaaflarını yenebilirsiniz, kendi gücünüzle değil, fakat kuvvet ve yardım almak için durmadan O’na sığınmak suretiyle. Bu yine de, düşüncelerinizi O’nun üzerinde tutma, O’na yönelme, O’nunla birlikte daha ve daha çok zaman geçirmeyi istemek, dünyada olup da dünyadan olmamak meselesidir. Ayaklarınızı sağlamca yere basın ama elinizi O’nun eline verin. Bu mükemmel dengeyi daima muhafaza edin, siz böyle yapmadıkça O’nun mülkünün yeryüzünde tecellisine yardım için kullanılamazsınız ve bu iş için O’nun size ihtiyacı var.
O’nun sulh ve sevgisi herbirinizi doldursun ve sarsın. Gönüllerinizi açın ve her şey için ebedi şükrünüzü sunun ve bilin ki O’nu gerçekten sevenlere ve O’na en önde yer verenlere ancak hayır gelir. Öyle ise bu günde yolunuzda ilerleyin ve O’nu överek, O’nun iradesini yapın, O’nun yolunda yürüyün.
O’na hamdolsun.
IŞIK KARANLIĞA GALİP GELECEKTİR
Sevgililer,
Dünyada muazzam bir spiritual uyanış yer alıyor. İnsanlar hayattaki daha yüce şeylerin, asıl önemi olan, ezelden ebede var olan şeylerin farkına varıyorlar. Siz bunu biliyorsunuz ve varlığınızın her bir zerresinde bunu hissediyorsunuz.
Bir çocuğun doğuşunda olduğu gibi, gerçek doğum meydana gelmeden önce çeşitli kademelerin geçilmesi gerekiyor. İşte dünyada bugün yer almakta olan ruhsal manadaki bir yeniden doğuşta da bunlar olmada. Pek çok sancı ve ıstırap oldu; işte bunun için o kadar çok isyan ve yeni’ye yer açma kastıyla, eski’yi kırıp, yıkma hareketleri var. Bütün bunlar kaçınılmaz şeylerdi ve bütün bunlar oldu.
Şimdi artık son safhaya ulaşıldı; en zor ama yine de en iyi olan safha. Yeni’ye bakın! O burada, gözlerinizin önünde. Siz ona o kadar yakınsınız ve onunla öylesine içli dışlı bağımlanmışsınız ki birçok ruhlar bunu hemen tanımakta zorluk çekebilirler; öylesine muazzam bir şeyin gerçekleşmekte olduğunu ve şimdi tam anlamı ile tanınıp değerlendirilmeyi beklediğini fark etmeyebilirler.
İşte yeni’yi, tıpkı bir ebe’nin yaptığı gibi, meydana çıkarma işini yapan burası gibi merkezlerdir. Bu sebeple de, bu muazzam spiritual uyanış önce bu büyük Işık yerlerinde fark edilip tanınacak ki nelerin oluştuğu hakkındaki idrak ve anlayış dış dünyaya nüfuz etsin ve yayılsın diye. Şimdi olanlar tamamen budur. Siz burada bu gerçekten harikulade şeylerin oluştuğu bu noktada bulunduğunuz için öylesine imtiyazlısınız. Bazılarınız bunu fark ediyor ve olanlara seviniyor, fakat diğerleriniz, gerçeklerin birbiri ardından belli edildiği bu muazzam devrim’in bir kısmını teşkil ettiklerini fark etmede zorluk çekiyorlar. Uyanın! Sizler gerçekten işin içindesiniz. Sizler işin içinde olmak üzere buraya sevk edildiniz; öyleyse içinizi rahat tutun ve olmakta olan her şey için ebedi şükrünüzü sunun.
Bu gerçekten çoklarının beklediği ikinci geliş zamanıdır. Onu fark ediyor musunuz, yoksa Işığı ve harikası ile hâlâ gözleriniz kör olmuş halde mi? El yordamı ile etrafta duruyor ve hatta şüphe ve korkuların bu Işığı örtmesine meydan mı veriyorsunuz? Korkmayın, çünkü size nimetlerini vermek, size harikalar üstüne harikalar açıklamak O’nun güzel dileğidir. Bu zamanda artık perdenin yırtılıp açılacağı zamandır ki devirler boyunca gizli kalmış olan meydana vurulacak, ve Işık karanlığa galip gelecek. Gözlerinizi açın ve ŞİMDİ onun gerçekleşmesini görün. Bu yüce günlerde bunun daha büyük bir hızla şekillenerek kendisini belli etmesine yardımcı olun. Gönüllerinizi açın ve O’nun size kâinatın sırlarını sizin gönlünüzden doğru açıklamasına imkan verin. O’nun açıkladıklarını, ne kadar olağanüstü, ne kadar inanılmaz görünürse görünsün kabul edin. İçinde yaşadığınız zamanlar alelâde zamanlar değildir ve her an her şey olabilir. Hazır ve hazırlıklı olun, yarına değil, fakat hemen şimdi.
O’nun huzuru ve sevgisi her birinizi doldursun ve kucaklasın. Bu büyük olayın öncüleri olarak seçildiğiniz için gönüllerinizi derin, derin sevgi, övgü ve şükürle açın. O’nun iradesini yerine getirirken, O’nun yollarında yürürken, O’nu överken tam huzur içinde olun.
O’na hamdolsun.
O’NUN İLAHİ IŞIĞINI VE SEVGİSİNİ DÜNYAYA YAĞDIRIN
Sevgililer,
O’nun karşı konulmaz sevgisinin sizi doldurduğunu ve kuşattığını hissedin. Gönüllerinizi açın ve ebedi şükrünüzü sunun. Olmuş olanlar için şükredin, olacak olanlar için şükredin. Daima mükemmel sonuçlar bekleyin. Önünüzdeki mükemmel vizyonu görün ve onun açılıp şekil kazanışını seyredin. Mükemmelden eksiği ile asla yetinmeyin. Bu sizin katı olmanız anlamına gelmez. Çok açık ve elastik olun fakat O size bir şeyi içinizden doğru açıkladığı zaman, ona sessizce sarılın ve onun tüm parlaklığıyla ortaya çıkışını görünceye kadar asla bırakmayın. Bilin ki O’nun iradesi yerine gelmede; onun açılıp meydana çıkışını seyredin.
Bir avuç insanın oluşturabileceği kuvvet muazzamdır. Ahenk içinde bir olun ve O’nun ilahi Işığını ve Sevgisini dünyaya yağdırın, fakat unutmayın, önce kendi aranızda birlik olmalı, aranızda sevgi akmalı ve her birinizden ışık fışkırmalı. Birbiri arasında bağlantı kurulduğunda bu gitgide büyür ve o akım devresini hiçbir şey ve hiçbir kimse kıramaz. O sizinle iken, kim size karşı olabilir ki?
O her zaman sizinle, sürekli olarak O’ndan ve O’nun İlahi Varlığı’ndan haberdar olun ve harikalar ardından harikaların açılışını görün. Her durumda en iyi sonucun çıkmasına dikkat edin, temas ettiğiniz her varlıktan en iyi’nin ışık saçmasına dikkat edin. O’na mutlak bir güven ve inanç besleyin. Bilin ki sizin için neyin en iyi olduğunu O gerçekten bilir. Öyleyse O’nun uğruna O’nun direkt rehberliği altında, her şeyi yapmaya istekli olun.
Başkalarına sizin eylemleriniz hakkında ne düşündüklerinin ne önemi var? Onun yolları insan’ın yolları değildir. Onlar insanın gözüne alabildiğince budala gözükebilir ama o (insan) kimdir ki hüküm verecek? O’nun sizden istediklerini, başka hiçbir sebeple değil fakat sadece O’na olan sevginizden ötürü yapın. Denenme ve sınanmalarınızı hiçbir endişe ve kuşkuya yer vermeksizin göğüsleyin. Bilin ki O’nunla herşey mümkündür, bilin ki O’nun iradesine uymaya karar verdiğinizde, her şey yerli yerine oturacak ve bu durumdan da, durumla ilgili olan herkes için en hayırlı olan gerçekleşecektir. Bir kişinin hayrına olan herkesin hayrınadır. Hiçbir şey O’nunla uyum dışı değildir. İnançlı olun, inançlı olun; o adımı tereddütsüz atın; o adımın ne olduğunu siz ve yalnızca siz bilirsiniz; o sizin işinizdir bir başkasının değil. İçinize derinlere yönelin ve bırakın O size yolu göstersin. O zaman o yolu tutun, ama sevinç ve şükürle tutun, isteksizce değil.
Asla geriye bakmayın. İleri bakın. Bir kere kararınızı verdikten sonra artık eski’ye tutunma olmamalıdır. Esef olmamalıdır. O Yeni Semasında ve Yeni Arz’ında işkence ile öldürülen şehitler ve kurbanlar istemiyor. Fakat umutla, aydınlıkla ve her şeyin en iyisinin onları beklediği ve her şeyin çok iyi olacağı hakkında iç bilgisi ile dolu özgür ve sevinç dolu Işık çocukları istiyor. Yeni hayata bu adımı inançla atabilir misiniz? Ellerinizi O’nun ellerine verin ve bu işi beraberce yapın. O sizi asla bırakmayacak ve terk etmeyecek, önden giderek yolu hazırlayacak, eğri ve bozuk yerleri doğrultup düzelterek yolunuzu aydınlatacak. Asla yalnız değilsiniz. O’nunla Bir’siniz.
O’nun huzuru ve sevgisi her birinizi doldursun ve kucaklasın. Gönüllerinizi her şey için derin, derin sevgi, övgü ve şükürle açın. O’nun iradesini yerine getirirken, O’nun yollarında yürürken, O’nu överken tam huzur içinde olun. O’na hamdolsun.