Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz.)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz,
Çirkindi dar zamanlarda bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı.
* * *
Yaz mevsiminin olgunluk çağında, penceremden esen ılık rüzgâr, dışarıdan gelen çocuk sesleri eşliğinde başlıyorum yeniden yazmağa... Ne çok zaman geçmiş, neler yaşanmış ve bitmiş, nice paylaşılamayanlar boynu bükük bir çocuk edâsıyla kalakalmış gönülde bıraktığı burukluk duygusuyla.
Acılar da var sevinçler, mutlu günler de...
Arada bloga uğramadım değil ama elim varmadı yazmağa, arası açıldıkça yazıların, dönüş zorlaştı. Yeni ufuklar vardı açılınacak, yeni insanlarla tanışılacak...
Hepsi birarada olamadı, gönlümdekileri yerlerinde muhafaza ederken uzaklaştım buralardan.
Dün yine bir mesaj bırakmış Ayşe (Annemin Kızıyım) , dön bile demiyor, diyemiyor, yalnızca iyi olmamı diliyor ve özlediğini söylüyor. Canım, sağol, sen de, sizler de hep iyi olun, gönülden dilerim...
Var aslında yok (Düş- Düşbâz) Mayıs ayında yorum yapmış, bugün onaylarken farkettim. Hadi, yaz artık diye...Yazalım, canım. bakalım neler olmuş bu süre zarfında... :)
Geziden dönmüştüm, Konya' dan, değil mi? Sonra giderek seyrelmişti yazılarım.
Yazarken ne kadar kısa olacak, duygularımı katmadan anlatınca. Oğlum nişanlandı, derken evlendi. Dokuz ay kadar önce. Geçen ay da ortanca çocuğum olan kızımı uçurduk yuvadan...
Annem, bol bol takıldı bana: 'İnanamıyorum, kayınvalide mi oldun? Ama sen daha küçüksün!... :)
Annelerin gözünde çocukları büyümüyor işte. Bir de ailenin en küçük çocuğu olmam ve diğer torunların henüz evlenmemiş olmalarının da payı var zannederim.
Yazmıştım, annem kısmî felç geçirmişti ve on ay sürekli bakıcı ile bizler nezaret etmiştik durumuna. Bakıcıları yanında istemedi ve Allah c.c. ın büyük lûtfuyla, kendini idare eder hâle geldi. Torunlarının düğününde başköşede olmak nasip oldu, çok şükür...
Boğaz turlarına bile çıktık onunla. Hayatı kolay değil, sürekli evde. Ara-sıra da olsa değişiklik katmağa çalışıyoruz rutinine.
İnancın ve azmin inanılmaz gücünün örneğidir o, benim için...
Can Dost sıkıntılı bir dönemden geçiyor bir süredir. Konuşmalarımız seyrelse de, devam ediyoruz paylaşmağa. Kızı, eşinden ayrıldı ve torunu mesaisini alıyor, güzel arkadaşımın. :)
Hacer, demiştim, henüz onun sıkıntılı dönemi başlamadan önce; 'Allah c.c. râzı olsun senden. En zor dönemlerimde, dumanlı bir ev misâli olan gönül hâneme pencereler açtın. Sözlerin, merhem misâli yatıştırdı yaralarımı...'
'Allah c.c. senden de râzı olsun canım, demişti; bir sıkıntıyla karşılaşıldığında nasıl bir duruş sergilenmesi gerektiğinin güzel bir örneği oldun sen de bize!...'
Meryem (Ülker) i hatırlarsınız, değil mi, yazılarımı eskiden beri okumuş olanlar? Hani hastaydı, 6 yıl kadar önce bir operasyon geçirmişti. Belirli aralıklarla tedaviye devam edilmişti. İki ay önce, bir gelin konvoyunda yolcular gibi, ebedî sevgiliye yolculadık onu. O, başlıbaşına bir post konusu. Yazmadım, gönlümde sakladım nice duyguyu. Bir gün, onun hikâyesine kaldığım yerden devam etmek istiyorum, ne zaman bilemem...
İsmi hâlâ telefonumda, sevgisi ve derin, inanılmaz derin özlemi gönlümün tâ içinde...
Sûfi' nin haberini okuduğumda ne diyeceğimi bilemedim. Geçmiş olsun bile diyemeden, gönülden, gizliden dualar gönderdim dergâh-ı izzete...
Bugün bakıyorum da dört- beş yıl önceki Hayat değilim artık, olaylara bakışım, algım hayli değişti. Biraz da içselleştim duygularımı yaşamakta.
Bugün bu kadar, diyelim. Sevgilerimizi dillendirmekte gecikmeyelim, e mi? Vakit, düşündüğümüz kadar uzun olmayabilir...
Hepimiz için sağlık, sıhhat-âfiyette olup-kalacağımız nice güzel günler dileğimle, sevgiler...
Hayat